Biz küçükken annem bizi
böyle severdi: “iyi ki doğurmuşum” :)
Çocukken bu cümleyi
duyduğumda kendimi çok iyi hissettiğimi hatırlıyorum. Güven veren, sevildiğini
hissettiren bir cümle.
Ben Arca’yı severken pek
bu cümleyi kullanmıyorum. Artık sezaryenle çıkardık diye doğurduk gözüyle bakılmadığımızdan
mıdır, “iyi ki doğurmuşum” cümlesi annemle aramızda (tamam ablam da var) bize
özel kalsın istediğimden mi bilemiyorum. Ben genelde “ay iyi ki benim çocuğum
olmuşsun” diyorum. Şanslıyım, beni seçtin, çok şanslıyım diyorum… Bilmem ki
Arca da benim çocukluğumda hissettiğim mutluluğu hissediyor mu böyle sevilince…
Belki sözcükler değil de telaffuzdaki içtenliktir asıl olan – umarım.
Geçen gece Papyon
koynunda değildi, eminim, yanındaki sehpaya koymuştum. Sabah evden çıkmadan
önce odasına baktım, Papyon’u koynuna alıvermiş ve uykuya devam etmiş,
dayanamadım üstünü örttükten sonra fotoğrafını çektim. O anın hatırası olsun,
içimden “iyi ki benim çocuğum olmuşsun” diye mırıldanıyordum.
Böyle şeyleri, hisleri, küçük
paylaşımları bilinçli olarak inşa edemiyorsunuz. Kasarsan, çocuğuma aktivite
yaptırmam lazım kaygısıyla, sarf edilen “Hadi montessori aktivitesi yapicizzz
getir bakalım paspasını ser şuraya hadi hop pembe kule” cümleleri gibi havada
asılı kalır, o hisler imitasyondan öteye geçemez.
Küçük anların bir rutini
oluşunca, gelenekselleşince kalıcılığı ve değeri artıyor bence.
Mesela çer çöp, sticker, pul,
düğme… bunları bir yerlerden bulup getiriyor eve. Küçük bir biriktirici bizim
oğlan. Tahmin edebiliyorum, okulda yapılmış bir faaliyet materyalinden yere
dökülmüş minik pulları toplarken içinden “bunları anneme götüreyim, hazinemize
koyalım” diyor, tahmin edebiliyorum. Küçük bir takı kutum var, bu iş için tahsis
ettiğim çekmecesine törenle koyuyoruz. Ara sıra çıkarıp bakıyoruz. Hazinemiz o
bizim…
Sonra bir de resim
ritüeli var. Bir gün okuldan döndüğünde cebinden getirebileceği en küçük boyuta
kadar katladığı bir kağıt çıkardı. Kağıtta bir resim vardı. Babasının onu
almasını beklerken, serbest zamanda benim için yapmış. Allah seni inandırsın gözlerim
doldu. Tabi manyak gibi sarıldık öpüştük. Ama orada bitmedi.
Kucak kucağa yuvaya
çekildik, sadece ikimiz. Resim özenle açıldı ve Arca’nın anlatımına bırakıldı.
Anlatmazsa katiyen ne çizdiğini anlamıyorum, eh Susan Stricker okumuş kadınız, “BU
NE?!” diye soramıyoruz da…
Katiyen sorma ya da aaa
dinozor çizmişsin filan deme! O seni çizmiştir maazallah mal gibi kalırsın! “hadi
resmin hakkında konuşalım” de mesela, hadi anlat de, çocuklar bayılıyor zaten
konuşmaya, bak sen muhabbet nerelere gidiyor.
O gün resim hakkında
konuştuktan sonra küçük beyin şaheseri özenle okuma köşesindeki sehpaya kondu.
Okurken gözümün önünde olsunmuş, peki. Bitti sanıyorsunuz değil mi? Bitmedi!
Bu birliktelikten keyif
alan Arca o günden beri istisnasız her akşam bir yerlerinden katlanmış
kağıtlarla eve geliyor. Hatta oyuna dönüştü, resim cebinde mi, çantasında mı
tahmin etmeye çalışıyorum. Bilirsem öpücük var. Son seferinde ayakkabısının
içine koymuş it, resim hamur olmuş bir de leş gibi kokuyor :)))
Her akşam aynı
sıralamayla rutinimizi tatbik ediyoruz. O ilk seferden farklı olarak okuma
köşesinde sergilenmiş resim, oyun odasındaki raflara yapıştırılıyor, yeni resim
köşede yerini alıyor.
A tabii ki, anneye
kızdığında resim yapmayacağı veya yaptığı resmi anlatmayacağına dair tehditler
savuruyor, allahın emri… Sonuçta ikimiz de bu geleneğin beni çok mutlu ettiğini
biliyoruz ve bence onu da mutlu ediyor. Yoksa katiyen gelenekselleşmezdi.
Umarım bir gün, benim
annemin beni “iyi ki doğurmuşum” diyerek sevdiğini hatırladığım gibi o da
anasına çizdiği resimleri, onlar hakkındaki sohbetimizi, hazinemizi ve benim
çocuğum olduğu için ne kadar şanslı olduğumu hatırlar…
12 yorum:
Hazine sandığı fikrini tuttum, hemen bir sandık edinmeliyim :)
Sevgiler
çok tatlısınız :)
Ben de kuzum uyuduktan sonra ona uzun uzun bakıp,usulca bir öpücük konduruyorum.Kokusunu içime çekip Rabbime şükrediyorum,onu bana verdiği için.İyi ki var onlar.Bu yazı beni yine çok duygulandırdı,zaten ağlamaya yer arıyorum:):)http://hobidelisii.blogspot.com.tr/
*göz yaşlarını silerek uzaklaşır*
Yaa benim de gözyaşlarım aktı gitti..:)
Ben de "iyi ki doğurmuşum diyorum" annen gibi.Bunun kızımın hoşuna gideceğini hiç düşünmemiştim.Yuppi.
Bana verdiği ıvır zıvır hediyelerin tümünü( yerden koparılmış bir parça çim,yerde bulunan bir yaprak, takvim sayfasına yapılmış bir çizim gibi) o an okuduğum kitabın içine koyuyorum.Kitaplarımı ne çok sevdiğimi bildiği için hediyesine ne çok önem verdiğimi anlıyor.
Sevgiler.
NOT: Ben de sezeryanla doğurdum ama bence o da gayet zordu ve bir normal doğum kadar sevilmeyi hak ediyor:P
yeliz ne yaptin sen... boyle seyleri cok yazmama biliyorsun, ileride aleyhime delil olarak kullanma ama okurken dedim ki anne olmak guzel sey... sst aramizda :)
cok guzelsiniz. insallah hep boyle cancana olun.
PS:annem de bana iyi ki dogurmusum dediginde icimde bir yer titrer. sevildigini duyan, hisseden evlat olmak da cok guzel bir sey. :)
çok tatlı nazar değmesin. :)
Ben abi oglumu "iyiki sen benim oglum olmussun"diye seviyorum. İcimden oyle geliyor. Kucuk oglumuda "kucuk bebegim guzel bebegim" diye. Umarim ruh ve beden sagliklar yerinde iyi insanlar olurlar.
Bu arada ayakkabiya saklanin resim bolumunde koptum. Cok komik cocuk bu arca. Operim seni ve arcayi. Sevgiler
Deniz veya Can bir gün gelip sana resim çizdim anne derse oturur hüngür foşur ağlarım! Yazıyı hem duygulanarak hem de gelecekteki bana notlar alarak okudum (Oğlanlar resim yapmaya başladığında bu ne diye sorma!). Ayrıca annem de beni "iyi ki doğurmuşum!" diye severdi, torunlar olduktan sonra "ohh iyi ki doğurdum seni, sen de bu çocukları doğurdun" demeye başladı. Torun sevgisi über bir sevgiymiş ben onu anladım :)
Bir kere demistim iyi ki dogurmusum seni diye. Lara gozleri kocaman acilmis, ne yani sonsuza kadar icinde mi tutacaktin beni, yapabilir misin ki oyle yok artik temali birkac laf etti. Guzelim mesajim heba oldu gitti ne demeye calistigimi aciklarken:) Iyi ki benim kizim olmussun diyorum artik sadece:)
Yorum Gönder