Kitabın başındaki "Yaşam zordur" cümlesi ile beni nasıl da kendine bağladığını anlatmıştım. Kitabın tek dediği şey hepimizin malumu olduğu üzere yaşamın zorluğu değildi. Bu sadece ilk cümleydi.
Bir akşam İlker Poyraz Karayel'i izlerken ben de kanepeye uzanmış bu kitabı okuyordum. Bir bölümünde "İşte bu!" dedim, "işte! Aşk-sevgi kavramları arasındaki en iyi farkı bu adam anlatmış." Dikkat kesilmedi.Aşk da sevgi de bendim, neyi kurcalıyordum? İşte muhteremin kafasını mikemediğim zamanlarda ibre size dönüyor. Madem tıkladınız mecbur okuyacaksınız anlatacaklarımı, ya da tabii ki sağ üst köşedeki X'ya basar ızdıraptan peşinen kurtulursunuz, ama ya ilginç bir şey söyleyeceksem? Ah işte ne geliyorsa başımıza ya meraktan ya...
Şimdi alıntı yapamayacağım - çünkü çok uzun birkaç bölümde anlatıyor - anladığımı aktaracağım. Aşk, bir olmaktır diyor. Benliğini terk etmek ve aşık olduğunla bir olmak. Biraz bebeklerin anne ile olan ilişkisine benzetiyor. O kimyayı aşık olanlar bilir. Biz muhteremle bundan yirmi sene önce diye başlamayacağım tabii ki:) Ama ona da söylediğim gibi edi ile büdü gibiydik. Çok basit anlatacağım, o halı saha maç mı yapıyor, -futboldan nefret etmeme rağmen - ben izlerdim, o kantinde king mi oynuyor,bilardo mu, ben onun yanında saatlerce oturabilirdim (bıyyy ne yapışık kadınmışım yav:P) Ben seksen kişilik sınıftaki üç kızdan biriydim, haliyle arkadaşlarımın hemen hepsi erkekti ve hepsi İlker'in kankasıydı, niye acaba? (Vallahi bilmiyorum belki de sırf şahsımın süper ezik bir insan olmadığının nafile bir ispat çabasındayım şu an bilemeyeceğim:)
Sonuçta yıllar geçti. Aşk bitmedi, belki ama bir kısmı dönüştü. Başka bir biçime dönüştü. "Bir"ken "birey" olduk zaman içinde. Bu bireyselliğimize kavuşurken birbirimize saygı gösterdik, alan bıraktık. Bu süreçte birbirimizi özgür bırakırken birbirimize emek harcadık. ("Sevgi neydi? Sevgi emekti" puahahah - hemen cıvıtırım:P ama kitapta cidden bu cümle var) Karşısındakinin bireyselliğine, özgürlüğüne saygı gösterebilenler ve bunun için emek harcayanlar gerçek sevgiyi bulmuş olurlar.
Bugün birbirimize yapışmıyoruz, bir akşam ben kitap kulübüne gidiyorsam, diğer akşam o arkadaşlarıyla yemeğe gidiyor veya balığa veya halı saha maçına (lan benim kitaplardan başka hayatım yok mu lan! adamın ilgi alanları listesi var peh!).
Geçenlerde bir arkadaşıma eşiyle yaşadığı sorunun ne olduğunu sorduğumda artık pek az tutkularının kaldığını ve birlikte eskisi gibi bir şeyler yapamadıklarını anlatmıştı. Yani evliliğin her şeyi birlikte yapmak olduğunu düşünüyor, ayrı ayrı takılmanın yanlış olduğunu düşünüyordu. Bir kadın kocası evde yoksa hiç mutlu olabilir miydi? İşte mutluluk bir kadın için tam da buydu: Kendiyle baş başa kalabilme lüksü:) ve sevgi tam olarak buydu: sevdiğini özgür bırakabilme yetisi. (bırak gitsin geri gelirse senindir, gelmezse hiç senin olmamıştır - evet ya gecenin bu muayyen vaktinde cıvıtmanın kitabını yazıyorum, kendimden tiksindim yeminle)
Neyse tam da şu anda çamaşır makinesinin kazakların yıkandığını haber veren düdüğü çaldı yani bloga ayrılan sürenin sonuna gelmiş bulunmaktayız, esenlikler dilerim.
Kitap tabii ki tavsiyemdir:) Hatta IG'de paylaştığımda bir arkadaş, "bir kitap okudum haaytım değişti" kategorisindeki kitabın bu olduğunu söylemişti. Sahi benim o kategoride kitabım yok, e niye yok?
Şimdi alıntı yapamayacağım - çünkü çok uzun birkaç bölümde anlatıyor - anladığımı aktaracağım. Aşk, bir olmaktır diyor. Benliğini terk etmek ve aşık olduğunla bir olmak. Biraz bebeklerin anne ile olan ilişkisine benzetiyor. O kimyayı aşık olanlar bilir. Biz muhteremle bundan yirmi sene önce diye başlamayacağım tabii ki:) Ama ona da söylediğim gibi edi ile büdü gibiydik. Çok basit anlatacağım, o halı saha maç mı yapıyor, -futboldan nefret etmeme rağmen - ben izlerdim, o kantinde king mi oynuyor,bilardo mu, ben onun yanında saatlerce oturabilirdim (bıyyy ne yapışık kadınmışım yav:P) Ben seksen kişilik sınıftaki üç kızdan biriydim, haliyle arkadaşlarımın hemen hepsi erkekti ve hepsi İlker'in kankasıydı, niye acaba? (Vallahi bilmiyorum belki de sırf şahsımın süper ezik bir insan olmadığının nafile bir ispat çabasındayım şu an bilemeyeceğim:)
Sonuçta yıllar geçti. Aşk bitmedi, belki ama bir kısmı dönüştü. Başka bir biçime dönüştü. "Bir"ken "birey" olduk zaman içinde. Bu bireyselliğimize kavuşurken birbirimize saygı gösterdik, alan bıraktık. Bu süreçte birbirimizi özgür bırakırken birbirimize emek harcadık. ("Sevgi neydi? Sevgi emekti" puahahah - hemen cıvıtırım:P ama kitapta cidden bu cümle var) Karşısındakinin bireyselliğine, özgürlüğüne saygı gösterebilenler ve bunun için emek harcayanlar gerçek sevgiyi bulmuş olurlar.
Bugün birbirimize yapışmıyoruz, bir akşam ben kitap kulübüne gidiyorsam, diğer akşam o arkadaşlarıyla yemeğe gidiyor veya balığa veya halı saha maçına (lan benim kitaplardan başka hayatım yok mu lan! adamın ilgi alanları listesi var peh!).
Geçenlerde bir arkadaşıma eşiyle yaşadığı sorunun ne olduğunu sorduğumda artık pek az tutkularının kaldığını ve birlikte eskisi gibi bir şeyler yapamadıklarını anlatmıştı. Yani evliliğin her şeyi birlikte yapmak olduğunu düşünüyor, ayrı ayrı takılmanın yanlış olduğunu düşünüyordu. Bir kadın kocası evde yoksa hiç mutlu olabilir miydi? İşte mutluluk bir kadın için tam da buydu: Kendiyle baş başa kalabilme lüksü:) ve sevgi tam olarak buydu: sevdiğini özgür bırakabilme yetisi. (bırak gitsin geri gelirse senindir, gelmezse hiç senin olmamıştır - evet ya gecenin bu muayyen vaktinde cıvıtmanın kitabını yazıyorum, kendimden tiksindim yeminle)
Neyse tam da şu anda çamaşır makinesinin kazakların yıkandığını haber veren düdüğü çaldı yani bloga ayrılan sürenin sonuna gelmiş bulunmaktayız, esenlikler dilerim.
Kitap tabii ki tavsiyemdir:) Hatta IG'de paylaştığımda bir arkadaş, "bir kitap okudum haaytım değişti" kategorisindeki kitabın bu olduğunu söylemişti. Sahi benim o kategoride kitabım yok, e niye yok?
3 yorum:
Eşime okudum son cümlelerinizi çünkü onun hep savunduğu şeyler Gerci bende öyle düşünüyorum yada aslında öyle düşünüyormuşum ama evleninceye kadar geleneksel tarz davranmak zorundaymişim. Aslında insanlar bunu bir anlasalar böyle daha güzel
Ah kadriye ah bacım bizi hep o ".. Ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar" diye biten masallarla kandırdılar:))
Aynen bizim ilişkimizde yazdığın gibi evrimleşti. Doğrusu o ilk yapışıklık hallerini zaman zaman arasam da artık o kadar çok vaktimiz yok, öğrenciyken ne çok boş zamanımız varmış :) diğer yandan ilişkimizde geldiğimiz noktayı da çok seviyorum, bağ daha güçlü, aile olmak çok güzel
Yorum Gönder