7 Şubat 2017 Salı

Okuma notları - Ocak

Yılın ilk günü evdeki herkesten önce kalktım. Kanepede uzanmış, yılbaşı hediyelerimize bakarken, Tufan’ın “sende kesin yoktur eminim, onun için aldım, çok heyecanlı kitap” diyerek hediye ettiği Kelebek’i okumaya başlamıştım. Gerçek bir hikaye, bir kürek mahkumunun özgürlüğe kaçışını anlatıyor. Gerçek olması çok etkiliyor insanı. Bizimkiler uyanıp da İlker’in Reina saldırısını haber verdiği saate kadar onlarca sayfayı okumuştum bile. Akıcı, hızlı okunan bir kitap. Özellikle kafa boşaltmak ihtiyacı duyulduğunda, keyifle okunur:)



İkinci kitap Kuyucaklı Yusuf. Her yıl en az bir adet Sabahattin Ali okunmalı. Bu defa erkenciliğimin sebebi, onun yazdığı bir şiire ait şarkının kulağıma çalınması. Sabahattin Ali’nin etkisi anlatımının yalınlığında, sakinliğinde fakat Yusuf nasıl da karmaşık bir karakter öyle?


Bu arada kitap kulübünde Isabel Allende – Ruhlar Evi kitabını tartıştık. Kitabı beş yıl önce okumuştum, Acı Çikolata’yı sevdiğimi göre Lale Abla, önermişti. Hiç boşu allah için. Ruhlar Evi öyle şahane bir kitaptır ki, öyle usta işi bir eserdir ki… Isabel Allende yazar olarak seçildiğinde, okumuş olmama rağmen, Ruhlar Evi dedim! Başka bir kitabını önermek aklıma bile gelmedi. İkinci defa okumayı önce düşünmedim ama bir defa başlayınca büyüsünden kurtulamadım. Kulüpte de layıkıyla tartıştığımız kitaplardan biri oldu bence. Hala okumayanlar için şiddetle tavsiye. Bunun üzerine Marquez’den Yüzyıllık Yalnızlık ve bir de Acı Çikolata okuyun, nefis:)


Kitap kulübünün Şubat ayı kitabı Sevgi Soysal’dan Tante Rosa, kitabın inceliğini görünce toplantıya birkaç gün kala okuyayım, demiştim ama elime alınca merakıma yenildim, neredeyse bitireceğim derken tuttum kendimi, toplantı öncesine bir on sayfa bıraktım. Ama tavsiye etmek için erken değil, okuyunuz efendim. Hatta benim gibi hayatınızda ilk defa Sevgi Soysal okuyorsanız, Tante Rosa’dan başlayınız efendim.

Kitap kulübünün Ursula K. LeGuin atölyesi de Ocak ayında Rüyanın Öte Yakası adlı kitabı ağırladı. Müthiş. Ursula her daim müthiş. Ursula bana hayal gücünün sınırsızlığını bu kitapta bir defa daha gösterdi, şapka çıkarmamak elde değil.


Kah isabetli distopyalarıyla düşündürdü, kah 1984 ve Cesur Yeni Dünya kitaplarına göndermeleriyle gülümsetti.

Bir kitap içerisinde bir adamın rüyaları kadar dünya ve gerçeklik yaratabileceğini gösterdi. Ursula'nın kahramanlarındaki sıradanlığı seviyorum, George Orr da sıradanlığı ile okuyucuyu yakalıyor. Dilindeki sadeliği, okuyucuya vermek istediğini süslemeden verebilmesini seviyorum.

Rüyanın Öte Yakası, elimden bırakamadığım, iyi ki okumuşum dediğim şahane bir kitaptı ve toplantıda anladım ki yalnız değilim.

Bugün Ursula Atölyesinde Bağışlanmanın Dört Yolu tartışılacak. Yine zamanlamayı ayarlayamam diye erkenden okudum kitabı, eh Ursula olunca biraz tezcanlılık da oluyor, ne yalan söyleyeyim. Bu kitapta aslında birbirleriyle hem bağlantılı hem de biraz bağımsız dört uzun öykü (novella) anlatılıyor. Diğerlerine göre fazla bilimkurgu, kafada canlandırmak kolay değil fakat yine farklı bir büyüsü var kitabın. Hangisini daha çok sevdiğimi bilmiyorum. Galiba sonuncuyu… Ama ilki de şahaneydi, ay bilemiyorum öyle işte:)


Bugünlerde yine Tufan’ın verdiği bir bilimkurgu serisine başladım. Açlık Oyunları tarzında bir seri. Ursula’nın o çok bambaşka dünyasıyla karşılaştırıldığında bana şimdilik biraz mekanik geldi ama… Ursula’nın o dişi dokunuşları yok kitapta. Hislerimi anlatmakta zorlanıyorum. Bir taraftan aklımın pek çok farklı konularda karışık olduğu bir dönem için iyi bir seçim, alıp götürüyor fazla kopmuyorsun, bir taraftan da Ursula’nın dibine kadar bilimkurgusundan sonra yavan geliyor, kabul etmek lazım. Fakat son söz için erken, bir bitsin bakalım…

Unutuyordum, araya bir de Özge Samancı’nın Bırak Üzülsünler isimli kitabı sıkışıverdi. Duru için sipariş etmiştim, önce ofiste biraz karıştırdım, sonra metroda okumaya devam ettim. Derken evde bitirdim. Bu arada bizim oğlan da çok beğendi, anladı mı artık bilmiyorum, bize nostalji Arca’ya tarih kitabı gibi:) Yetmişlerde doğan ve çocukluğunu seksenlerde, üniversite yıllarını doksanlarda tüketen bizim neslin karın ağrılarını bir grafik otobiyografisinde öyle güzel anlatmış ki, kendinden bir şeyler bulmaman imkansız. Ben çok beğendim, beğeneceğimi de biliyordum, daha Türkçe’ye çevrilmeden…

Keyifli okumalar…



4 yorum:

Yurdagül Çelik dedi ki...

Bırak Üzülsünler ilgimi çekti.Size de keyifli okumalar...

Pıtır dedi ki...

Kitap yorumlarını özlemişim. Okumadıklarımı listeme ekledim hemen. Her ay keyifle bekleyeceğim okuma notlarını:) Sevgiler, Petek

okuyanguzel dedi ki...

Notlarımı aldım.

Ben bu aralar Ayfer Tunç okuyorum. Senin tavsiye ettiğin gibi Kapak Kızı'nı okudum önce. Şimdi Yeşil Peri Gecesi'ne başladım. Gerçekten Ayfer Tunç okumaktan çok keyif alıyorum. Sayende tanışmıştım. :)

Unknown dedi ki...

merhaba, ursula k. Le guin son zamanlarda çok karşıma çıkmaya başladı, bu bir işaret galiba. ama nereden başlamalıyım bilmiyorum, bana fikir verebilirseniz çok sevinirim