Hangisi daha kötü bilmiyorum. Çıtkırıldım bir insanla yaşamak mı, çektiklerini hafife alan bir koca mı? Galiba bilmiyorum, zira çıtkırıldım birisi ile yaşamadım. Benim muhterem acı eşiği yüksek, doktora gitmekten nefret eden, çektiklerini hafife alanlardan.
Perşembe öğleye doğru aradı. Çok değil, bir iki saat evvel Arca'yı okula, beni işe bırakmıştı, marketten alınacakları soracak herhalde dedim. Hayır, kaza geçirmişti. Bisiklet kazası. Hızla yokuş aşağı giderken tekerleği tramvay rayının arasına girmiş, bu da onu ve bisikleti fırlatmıştı. Sürüklenmişti. Bileği ve dirseğinde yaralanma, kolunda paralanma vardı, üstelik başını da feci çarpmıştı. Şükürler olsun ki, kask korumuştu. Yoksa, muhtemelen ölürdüm, dedi. Öylece rahatlıkla söyledi bunu! O halde eve dönmüş, buz tedavisi uyguluyormuş. Bana da psikolojik tedavi uygulaması lazım.
Yelizin kitapları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yelizin kitapları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
23 Eylül 2018 Pazar
17 Eylül 2018 Pazartesi
"Acımasız ve kusursuz bir okur kitlesidir çocuklar"
"Acımasız ve kusursuz bir okur kitlesidir çocuklar"
... Daha başlarken iyi okurdur çocuk. Çevresindeki büyükler kendi yeteneklerini ispatlamak yerine onun coşkusunu besler, ezberlenecek ödevlerini belletmeden önce öğrenme arzusunu uyarır, yolun sonunda beklemekle yetinmeyip gayretlerine eşlik eder, sürekli kendilerine zaman kazanmak yerine akşamlarını kaybetmeye razı olur, şimdiki zamanı heyecanla doldururken gelecek korkusuna boğmaz, zevkle yaptığı bir şey sıkıcı hale getirmekten kaçınır, o zevki kendine görev bilene kadar zevk aşılamaya devam eder, bu görevi her türlü kültürel öğrenmenin bedelsizliği üzerine oturtur ve kendileri de bu bedelsizliğin zevkine varırlarsa, iyi bir okur olmayı sürdürecektir ...
Kitaplardan alıntı yapmayı pek sevmem. Hele bir bölümü alıp lönk diye blog postuna nakşetmeyi hiç sevmem lakin bu pasajın tarafımdan izahı başka türlü olamazdı.
... Daha başlarken iyi okurdur çocuk. Çevresindeki büyükler kendi yeteneklerini ispatlamak yerine onun coşkusunu besler, ezberlenecek ödevlerini belletmeden önce öğrenme arzusunu uyarır, yolun sonunda beklemekle yetinmeyip gayretlerine eşlik eder, sürekli kendilerine zaman kazanmak yerine akşamlarını kaybetmeye razı olur, şimdiki zamanı heyecanla doldururken gelecek korkusuna boğmaz, zevkle yaptığı bir şey sıkıcı hale getirmekten kaçınır, o zevki kendine görev bilene kadar zevk aşılamaya devam eder, bu görevi her türlü kültürel öğrenmenin bedelsizliği üzerine oturtur ve kendileri de bu bedelsizliğin zevkine varırlarsa, iyi bir okur olmayı sürdürecektir ...
Kitaplardan alıntı yapmayı pek sevmem. Hele bir bölümü alıp lönk diye blog postuna nakşetmeyi hiç sevmem lakin bu pasajın tarafımdan izahı başka türlü olamazdı.
9 Eylül 2018 Pazar
Rüyanın öte yakası
"...Ve Tanrı kadını yarattı!" Adını da Ursula K. LeGuin koydu.
Çok alakasız ama Rüyanın Öte Yakasını okurken aynen bunu düşündüm. Ursula bana hayal gücünün sınırsızlığını bu kitapta bir defa daha gösterdi, şapka çıkarmamak elde değil.
Çok alakasız ama Rüyanın Öte Yakasını okurken aynen bunu düşündüm. Ursula bana hayal gücünün sınırsızlığını bu kitapta bir defa daha gösterdi, şapka çıkarmamak elde değil.
6 Eylül 2018 Perşembe
Kitap yorumu: Roman gibi
Blogcu anne'nin yazısını okuduktan sanırım 5 dakika sonra bu kitabı sipariş ettim. Tabii elime geçmesi ve okumam bugünü buldu.
Toplantı için Pilsen'deki fabrikaya giderken yanıma almakla isabetli bir karar vermişim, zira gidiş dönüş iki günde silip süpürdüm kitabı, yolculuk için şahane bir seçimmiş.
Ve okurken gülümsedim, kitapta ceket seçerken ceplerinin kitap sığdırmaya yetecek büyüklükte olmasına dikkat edenlerden bahsediyordu, ben de asla kitap girmeyecek boyutta bir çanta almam!
Kendimden bulduğum öyle çok benzerlik var ki kitapta...
Toplantı için Pilsen'deki fabrikaya giderken yanıma almakla isabetli bir karar vermişim, zira gidiş dönüş iki günde silip süpürdüm kitabı, yolculuk için şahane bir seçimmiş.
Ve okurken gülümsedim, kitapta ceket seçerken ceplerinin kitap sığdırmaya yetecek büyüklükte olmasına dikkat edenlerden bahsediyordu, ben de asla kitap girmeyecek boyutta bir çanta almam!
Kendimden bulduğum öyle çok benzerlik var ki kitapta...
4 Eylül 2018 Salı
Kitap yorumu: Sybil
Kitap kulübü dostlarım, bana çok şey kazadırıyorlar, en çok da muhteşem kitap tavsiyeleri:)
Belki de okuma zevklerimizin paralelliğinden, belki de birlikte okumanın bizi eriştirdiği o bambaşka düzeyden bilemiyorum, onlardan aldığım hemen her tavsiye, bende başka bir boyuta yolculuğu garantiliyor.
Sybil böyle mesela...
Belki de okuma zevklerimizin paralelliğinden, belki de birlikte okumanın bizi eriştirdiği o bambaşka düzeyden bilemiyorum, onlardan aldığım hemen her tavsiye, bende başka bir boyuta yolculuğu garantiliyor.
Sybil böyle mesela...
28 Ağustos 2018 Salı
Kitap yorumu: İkigai
Bir gün bizim cüce ve yeğenim Duru ile yüzüyoruz, sahilde babamın bir kitap karıştırdığını gördüm. Sonra çıkınca ben de baktım kitaba, ilginçti gerçekten. Duru okuyordu, adı İkigai. "Alma sana ödünç veririm" dedi ama Belçika'ya dönecektim çocuğun kitabına çökmek istemedim, sipariş ettim.
Fakat sipariş ettiğim kitabın Duru'nunkinden farklı olduğuna çok sonra aydım. Benimki Ken Mogi'ye aitti, onunki daha çok basım yapmış mavi kapaklı olan. Pişman oldum zira onunkinden birkaç sayfa okumuştum, tam bir kişisel gelişim kitabıydı, yöntemler, adım adım anlatılıyor, madde madde şemalarla açıklanıyordu. Benimki, nasıl desem, biraz hikaye gibi...
Okudukça fark ettim ki, benim kitap İkigai'yi Japon kültürü üzerinden hikayelerle ve örneklerle aktarıyor. Daha çok hoşuma gitti.
Fakat sipariş ettiğim kitabın Duru'nunkinden farklı olduğuna çok sonra aydım. Benimki Ken Mogi'ye aitti, onunki daha çok basım yapmış mavi kapaklı olan. Pişman oldum zira onunkinden birkaç sayfa okumuştum, tam bir kişisel gelişim kitabıydı, yöntemler, adım adım anlatılıyor, madde madde şemalarla açıklanıyordu. Benimki, nasıl desem, biraz hikaye gibi...
Okudukça fark ettim ki, benim kitap İkigai'yi Japon kültürü üzerinden hikayelerle ve örneklerle aktarıyor. Daha çok hoşuma gitti.
28 Temmuz 2018 Cumartesi
Kitap yorumu: Karahindiba şarabı
Karahindiba şarabı: çocukluğumun yazlarına ışınladı beni. Tüm algılarımı açtı ve her birine tek tek dokundu. Yazar olmanın büyüsü bu olsa gerek, tanımadığın hayatlara ve duyulara dokunabilmek.
Kitabın büyülü bir yanı var, seni oturduğun koltuktan alıp bambaşka bir zamana bambaşka bir mekana götürüyor. Birileri ölüyor ama ölüm bile büyülü bir şekilde anlatılıyor. Hatta onun ölümünde sen huzuru buluyorsun.
Ve tüm hikayeler on iki yaşının saflığında anlatıldığı için sen de o yaşlara dönüyorsun. Tekrar çocuk oluyorsun tekrar çocukluğunun yazlarını yaşıyorsun.
Çok büyük bir neşeyle okudum ve sanırım tam da yazlıkta olmamın, tatilde olmamın yani müthiş zamanlamanın da bu neşede payı vardı:)
Resim ekleyemedim telefondan🙃
https://instagram.com/p/BlnCl0EnNPm/
Kitabın büyülü bir yanı var, seni oturduğun koltuktan alıp bambaşka bir zamana bambaşka bir mekana götürüyor. Birileri ölüyor ama ölüm bile büyülü bir şekilde anlatılıyor. Hatta onun ölümünde sen huzuru buluyorsun.
Ve tüm hikayeler on iki yaşının saflığında anlatıldığı için sen de o yaşlara dönüyorsun. Tekrar çocuk oluyorsun tekrar çocukluğunun yazlarını yaşıyorsun.
Çok büyük bir neşeyle okudum ve sanırım tam da yazlıkta olmamın, tatilde olmamın yani müthiş zamanlamanın da bu neşede payı vardı:)
Resim ekleyemedim telefondan🙃
https://instagram.com/p/BlnCl0EnNPm/
18 Haziran 2018 Pazartesi
Okuma üzerine
Arca söylediğinde fark ettim, evet, haklıydı, eskisi kadar çok okumuyorum.
Yeni bir hayat, hayatta farklılıkları da beraberinde getiriyor. Özellikle de alışkanlıklarının yerine koyabileceğin bir şeyler varsa.
Mesela birkaç haftadır sürekli Fransızca ile uğraşıyordum. Telefondaki uygulama, alıştırmalar, Fransızca şarkılar, okumanın önüne geçmişti, kabul.
Ehliyetim gelince arabayla daha çok işe gider gelir olmuştum, otobüsteki okuma saatim buhar olup uçmuştu, doğru.
Muharrem İnce çok eğlenceliydi, twitter'da kah gülüyor kah memleketin haline daralıyorken zamanı tüketiveriyordum, maalesef.
Yeni bir hayat, hayatta farklılıkları da beraberinde getiriyor. Özellikle de alışkanlıklarının yerine koyabileceğin bir şeyler varsa.
Mesela birkaç haftadır sürekli Fransızca ile uğraşıyordum. Telefondaki uygulama, alıştırmalar, Fransızca şarkılar, okumanın önüne geçmişti, kabul.
Ehliyetim gelince arabayla daha çok işe gider gelir olmuştum, otobüsteki okuma saatim buhar olup uçmuştu, doğru.
Muharrem İnce çok eğlenceliydi, twitter'da kah gülüyor kah memleketin haline daralıyorken zamanı tüketiveriyordum, maalesef.
10 Şubat 2018 Cumartesi
Kitap yorumu: Mutfağın Hatıra Defteri
"Buralar dutluktu" diye bir başlarsam roman olur şerefsizim!
Ama öyleydi. Yüzlerini hiç görmediğimiz insanları, yazıları ile sevdiğimiz zamanlar vardı.
Sonra?
Sonra soruyoruz : İçerik öldü mü?
Öldü tabii, helvasını bile yedik cümleten, ruhuna El-fatiha.
Ama öyleydi. Yüzlerini hiç görmediğimiz insanları, yazıları ile sevdiğimiz zamanlar vardı.
Sonra?
Sonra soruyoruz : İçerik öldü mü?
Öldü tabii, helvasını bile yedik cümleten, ruhuna El-fatiha.
13 Ocak 2018 Cumartesi
Kitap yorumu: Aşık bir adam
Az önce Karl Ove Knausgaard'ın "Aşık bir adam"ını bitirdim. Bu adam bende yazma isteği uyandırıyor, yazık ki, okurken onun yaşamının içinde yaşarken yazmanın yanına yaklaşamıyorum. Bu seriyi bana okutan Tufan'a "senin adamı elimden bırakamıyorum" diye mesaj attığımda, "araya başka kitaplar al" tavsiyesinde bulunmuştu, haklı biraz es vermeli.
6 Haziran 2017 Salı
Kitap yorumu: Sıcak külleri kaldı
Oya Baydar'ı Melek Ulagay ile hazırladıkları söyleşi kitabı sayesinde tanımıştım: Bir Dönem İki Kadın Yo, hayır galiba Deniz Gezmiş'i okuduğumda tanımıştım.
Edebiyatçı yönünü de o kitap sayesinde öğrenmiştim. Lisedeyken epey ses getirmiş bir roman yazmış. Sonrası hep politika.
"Sıcak Külleri Kaldı", kitap kulübünde seçilince ve ben Oya Baydar'ın edebi yönüne hayran kalınca, keşke bütün hayatı boyunca yazsaymış, roman yazsaymış diye aklımdan geçirdim. Öyle güzel, öyle akıcı bir dil...
Edebiyatçı yönünü de o kitap sayesinde öğrenmiştim. Lisedeyken epey ses getirmiş bir roman yazmış. Sonrası hep politika.
"Sıcak Külleri Kaldı", kitap kulübünde seçilince ve ben Oya Baydar'ın edebi yönüne hayran kalınca, keşke bütün hayatı boyunca yazsaymış, roman yazsaymış diye aklımdan geçirdim. Öyle güzel, öyle akıcı bir dil...
7 Mayıs 2017 Pazar
Kitap yorumu: Karanlık Kız
Geçen yıl bir solukta bitirdiğim Napoli Romanları Serisinin yazarı Elena Ferrante'nin Karanlık Kız diye bir kitabının olduğunu öğrendiğimde hemen aldım.
Ferrante, bende Maeve Binchy etkisi yaratıyor. Hafif, keyifli, sürükleyici bir okuma arayışına giriyorum bazen, özellikle kafam çok meşgul olduğunda, beni ve kafamı alıp götürecek bir kitap iyi geliyor. Karanlık Kız 'ı böyle zamanlar için zulada tutuyordum.
Ferrante, bende Maeve Binchy etkisi yaratıyor. Hafif, keyifli, sürükleyici bir okuma arayışına giriyorum bazen, özellikle kafam çok meşgul olduğunda, beni ve kafamı alıp götürecek bir kitap iyi geliyor. Karanlık Kız 'ı böyle zamanlar için zulada tutuyordum.
7 Şubat 2017 Salı
Okuma notları - Ocak
Yılın ilk günü evdeki
herkesten önce kalktım. Kanepede uzanmış, yılbaşı hediyelerimize bakarken,
Tufan’ın “sende kesin yoktur eminim, onun için aldım, çok heyecanlı kitap”
diyerek hediye ettiği Kelebek’i okumaya başlamıştım. Gerçek bir hikaye, bir
kürek mahkumunun özgürlüğe kaçışını anlatıyor. Gerçek olması çok etkiliyor
insanı. Bizimkiler uyanıp da İlker’in Reina saldırısını haber verdiği saate
kadar onlarca sayfayı okumuştum bile. Akıcı, hızlı okunan bir kitap. Özellikle
kafa boşaltmak ihtiyacı duyulduğunda, keyifle okunur:)
8 Kasım 2016 Salı
İki kitap yorumu: Enigma ve Doppler
Dün sabah, her zamanki gibi “geç kaldım” söylenmeleriyle evden çıkmaya çalışma dakikaları… Benim şapşal telaşlarımı baba oğul, uykulu gözlerle izliyorlar. Bir odadan diğerine savrulurken, banyodan çıkıp mutfağa girerken sürekli elimde çantaya tıkıştırılacak bir şeyler var, çenem hiç durmuyor, beni izleyenler yoruluyor. Arada Arca’nın sütünü çıkarıyorum, oda sıcaklığında tercih ediyor, ne sıcak ne soğuk.
1 Kasım 2016 Salı
Kitap yorumu: Güvercinler Gittiğinde
Bir
kitabı tavsiye etmem için beni alıp götürmesi ilk kriter. Alıp götürmek terimi
açıklıyorum. Mesela metrodayım, ayaktayım ayağım ağrıyor fakat yine de kafamı
kaldıramıyorum kitaptan, boşalan yerleri bile kesemiyorum. Hatta otobüste bile
ayakta kalsam, o sıkışıklıkta birkaç sayfa okumaya çalışıyorum. Sonra elime
sosyal medya hesaplarının yerine kitabı alıyorum, bitinceye kadar elimden
bırakamıyorum. Sonlara doğru goodreads’teki yorumlara bakıyorum ve hatta
yazarın bundan bile iyi bir kitabının olduğunu öğrenince derhal sipariş
veriyorum. Öyle işte…
Bu günlerde şansıma böyle
iki kitapla yollarımız kesişti.
27 Ekim 2016 Perşembe
Kitap yorumu: Bayan Jean Brodie’nin Baharı
Yeni yetme dönemlerimi
hatırlıyorum. Ortaokul zamanlarını. Okulda gruplaşmalar olurdu. Bir gruba dahil
olmak, ait hissetmek ergenliğin gerekliliğiydi demek ki… Oğlan gruplarında
genelde tek tipleşme hakimdi. Aynı saç modeli, aynı takımın oyuncusu olmak…
Fakat kızlarda, aynı gruba mensup bile olsa, ayrık bir ruh hali hemen göze
batardı. Birbirlerine katiyen benzemeyen ayrık otları. Kadınların doğasından
gelen bir ayrıklık var bence, bireysellik, birbirinden bir şekilde ayrışmak.
19 Ekim 2016 Çarşamba
Kitap yorumu: Hayvanlardan Tanrılara, Sapiens
İkinci
üniversite olayını duymuş muydunuz? Eğer bir fakülte bitirmişseniz, iki yıllık
veya dört yıllık bölümlere, herhangi bir sınava girmeden kaydınızı yaptırabiliyorsunuz,
açık öğretim gibi. Ben bu yıl sosyoloji bölümüne ön kaydımı yaptırdım.
Bölüm seçimimde “Yılmaz
Morgül’ü bir millet neden izler” sorgulamamın etkili olduğunu söylemeden
geçemeyeceğim. Yok lan şaka yapıyorum, bana ne. Bizim millet Kürk Mantolu
Madonna’daki Madonna’yı şarkıcı Madonna diye canlı yayında goygoy yapanları
izliyor, Yılmaz Morgül ekranların gülü be gülü!
28 Eylül 2016 Çarşamba
Oblomov
İki yıl önceydi, klasik
okusam da ne okusam dediğim zamanlar. Evet, bu kadar okuma meraklısı biri için
klasikleri okumamış olmak ilginç, biliyorum. Ama öyle…
Her şeyin bir uygun bir
zamanı olduğuna inanıyorum artık.
9 Eylül 2016 Cuma
His
6 Ağustos 2016 Cumartesi
Okuma Yoksunluğu "Sanatçının Yolu" Kitap yorumu
#okumakiptiladır diye bir hashtag vardır, şu son üç-dört gündür katıldığım kadar başka hiçbir zaman bu söyleme, bu kadar katılmamıştım. Arkadaş okuyamamak ne fena yav, kafayı yiyeceğim. Bundan sebep bloga sardım, yazık lan size! Ben şimdi ha boyna yazar kafanızı mikerim.
Zıııttt! tamam baştan alıyorum! Hani geçenlerde anlatmıştım, biz kitap kulübü kadınları, birbirimize kitaplar öneririz, hatta toplantılara getirir oku mutlaka deriz filan... Hah bizim Sıla, hani düş masalcısı, Sanatçının Yolu isimli kitabı okumamı salık verdi. Derhal sipariş ettim, elime geçer geçmez de okumaya başladım.
Bildiğiniz kitaplardan değil, baştan söyleyeyim. Yaratıcılığınızı geliştireceğini, sanatçı tıkanıklığı denen o kilitlenmişliği aşacağınızı vaat ediyor. Tamam buraya kadar bir kişisel gelişim kitabı ile baş başa olduğunuzu idrak edebiliyorsunuz, fakat işin aslı başka. Kitap 12 haftalık bir çalışma alıştırma kitabı aslında. Her hafta için görevleriniz var, sabah sayfalarınız ve hazırlamanız gereken raporlar var. Yani iş yükü ağır bir kitap.
Sıla önerdiyse, vazgeçmem, yan çizmem, denerim dedim ve hafta hafta uygulamaya başladım.
Zıııttt! tamam baştan alıyorum! Hani geçenlerde anlatmıştım, biz kitap kulübü kadınları, birbirimize kitaplar öneririz, hatta toplantılara getirir oku mutlaka deriz filan... Hah bizim Sıla, hani düş masalcısı, Sanatçının Yolu isimli kitabı okumamı salık verdi. Derhal sipariş ettim, elime geçer geçmez de okumaya başladım.
Bildiğiniz kitaplardan değil, baştan söyleyeyim. Yaratıcılığınızı geliştireceğini, sanatçı tıkanıklığı denen o kilitlenmişliği aşacağınızı vaat ediyor. Tamam buraya kadar bir kişisel gelişim kitabı ile baş başa olduğunuzu idrak edebiliyorsunuz, fakat işin aslı başka. Kitap 12 haftalık bir çalışma alıştırma kitabı aslında. Her hafta için görevleriniz var, sabah sayfalarınız ve hazırlamanız gereken raporlar var. Yani iş yükü ağır bir kitap.
Sıla önerdiyse, vazgeçmem, yan çizmem, denerim dedim ve hafta hafta uygulamaya başladım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)