annelik vs... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
annelik vs... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Mart 2012 Pazar

Övünmek gibi olmasın...

Korkulur benden :P

Sabahtan beri son derece aktif takılan cüce, ne dediysem öğle uykusuna razı gelmedi. Hoş, ben de  bayılmıyorum, paşa gönlü istemezse uyumasın  da... adım gibi biliyorum assoliste bağlayacak günün kalanında. Zaten son kırk sekiz saat evde başbaşa takılıyoruz, hiç çekemem asabiyet filan.

8 Mart 2012 Perşembe

“Bu seni kızdırıyor mu?”


Geçen hafta sonu, en sevdiği yemekle oynamak suretiyle (bir et parçasını 45 dakika yanağı ile dişleri arasında tuttu, yutmadı) anasını ziyadesiyle yoran bebeme kararımı uygulayacağımı bildirdim: “yatıncaya kadar hiçbir şey yemek yok. Süt yok.” Ayrıca yemeğini bitirmemiş olduğu için Mamutlu filmi (Ice Age) izlemek yok.


Misilleme konusunda gecikmedi ve küçük çantamı elinde sallayıp fırlatarak kararıma karşılık verdi. Birkaç defa uyardım, dinlemedi. (oynaması sorun değil de metal bir aksesuarı var kafasını gözünü yaracak cücenin haberi yok!)

5 Mart 2012 Pazartesi

Var mı tanıdık bir exorcist* ?

Cuma çok keyifli geçti, balonları şişirdik, kendi çapımızda bir parti havası yarattık evde. Sonra annemler geldi, hem ablamların hem kendilerinin hediyelerini getirdiler. Arca pek tabii eğlencenin dibine vurdu. Gece kaşıntılar ateş biraz silkeledi. Cumartesi fazla koşup oynamasın diye film izledik birlikte. Ice Age yeni favorimiz. Arca piyasada yokken izlemiş bayılmıştık, onunla izlemesi daha eğlenceli. Kaşıntılar tavan yaptı. O kaşınmayı önleyici krem pek işe yaramıyor bence. Hatta rahatlasın diye duşa soktum, daha iyi geldi sanki.

22 Şubat 2012 Çarşamba

Çocuklarımızın özgüvensiz olabilme ihtimalini sevmiyoruz

Yeni dönem anaları mı denir bize internet anaları mı, çok okuyan çok bilen mi denir ne denir bilmiyorum.

Belki de X-Y ortaya karışık nesil mensupları…

Bildiğim tek şey “özgüven” anahtar kelimesine olan takıntımız.

8 Şubat 2012 Çarşamba

- -Gözü dönmüş bir annenin itirafıdır, kayıtlara geçsin!-

Arca bu aralar sınırlarını test etme konusunda kariyer yapıyor, yakında doktorasını verecek. İnce ince dokuyor, psikanaliz yapıyor ve psikolojimin haritasını çıkarıyor. Her şey sınırlarını bir adım daha genişletebilmek için…


Geçen hafta sonu ateşin de etkisi ile şımarıklık dozunu iyice arttırdı. Şımarıklık nedir? Özetle “yapma” dediğim şeyi yapmaya ve karşısındakini test etmeye devam etme durumu.

Kızmak bağırmak katiyen kar etmez. Hatta kızdığında türlü şebeklikler yapar, kaşların çatıkken kahkaha atarsın, karizma otorite yerle bir olur. Çocuğun canını acıtacak, tartaklayacak halimiz de olmadığına göre sinir küpü olur çıkarsın ve o “yapma” dediğin şeyi yapmaya devam eder.

Aslında bu gibi durumlarda işe yarayan yöntemlerim var. Mesela?

4 Şubat 2012 Cumartesi

Muzlu süt candır!

Son zamanlarda kendimi tanıyamıyorum. Yemek konusunda Arca’ya baskı uyguladığıma inanamıyorum!

Allahım kurtar beni ! Gelenekselleşiyorum!

25 Ocak 2012 Çarşamba

Ben Yeliz. Ben bir köpekfobikim!

Yıl… Valla yıl kaçtı bilmiyorum ama ilkokul zamanıydı sanırım, alıştırma tekerleklerini bisikletimden yeni çıkarmıştık. Yazlık şimdiki gibi insansız ev yığını değildi, az ev çok insan bir beldeydi. Bakkal benim görevim, katiyen kimseye bırakmıyorum. Yolum da belli, arabaların geçtiği yol taşlık, dengemi kuramam diye bisikleti elimde toprak futbol sahasına kadar yürütüyorum, sahada sürüyorum. Bir öğlen vakti hemen herkes sahilde, bense tıkır tıkır kırmızı bisikletimi o taşlık yolda yürütürken arkamda bir ses duydum, pıt pıt pıt…

20 Ocak 2012 Cuma

Tehdit çaresizlerin başvurduğu bir yöntemdir

“Tevazu gösteremeyeceğim çok pis taktik yapar, cüceyi ters köşeye yatırır ne yapar ne eder dediğimi yaptırırım” alt metni ile (yok yav resmen açık açık!) burada atıp tuttuğum çok oldu, biliyorum. Daha dün ukelalık yapıyordum değil mi? Çok pis cüce kafalarım diye? 

Bilen bilmeyen de beni böyle cool – relax ortaya karışık bir şey zannedecek. Biliyorum yazdıklarımı okuyunca benim bile totom hafiften kalkıyor, vay be! diyorum.
Lakin iş benim işbilirliğimle işbitiriciliğimle bitmiyor. Dünya etrafımda dönmüyor, kısacası. Bir de madalyonun cüce tarafı var.

19 Ocak 2012 Perşembe

Çok pis cüce kafalarım!

İlker geçen gün Arca’nın az buçuk mal olduğuna karar verdi.

Pek bozuldum. İnsan “karıcığım pek akıllısın” der, değil mi?

İşin şakası bir yana Arca’nın çok zeki olduğunu düşünmüyorum (olmasın aman) ama çok da mal değil be, sadece biraz … Ne bileyim… Dur birkaç örnek vereyim.

22 Aralık 2011 Perşembe

“Bebekten sonra hayatınızda ne değişti?”


Hani klasik anket soruları vardır, “bebekten sonra hayatınızda ne değişti?”

Ulan hayatım değişti dalga mı geçiyorsun!

Dün şu ZAZ ileilgili yazıyı okuyan Emre, kahkahalarla beni aradı. Evet “okuyucularımdan beğeni telefonları alıyorum” alt metnini işte tam bu noktada yazıya enjekte ediyorum! Çiçek göndermek isteyen olursa adresimi verebilirim:P

Emre kim diye merak edenler yazının sonundaki dip notu okusunlar. Burada bana uzun uzun şahıs tasviri yaptırmasınlar.

Neyse biz telefon sohbetine dönelim.

5 Aralık 2011 Pazartesi

Agora Kuralları


Agora İzmirlilerin çok iyi bildiği çok kalabalık bir alışveriş merkezidir. Hatta orası AVM ötesi bir şeydir.. Hava yağışlıysa, bayramsa, hava güzelse, hafta sonuysa… Sanki yapılacak başka hiçbir iş yok gibi bütün İzmirliler buraya akın eder. Özellikle cumartesi öğleden sonra gitmeye kalkarsan Kemeraltından beter olur, omuz omuza yürürsün. Ne yediğinden ne gezdiğinden bir şey anlarsın.

28 Kasım 2011 Pazartesi

Erer miyim acep?


Balkonda ereceklermiş. Öyle dedi pazardaki güzel yüzlü köylü teyze. Birazını mutlaka böyle ermemişlerinden al, lezzeti hiçbir şeyde yok dedi. 
Çoktan ermiş birkaç tanesini daha dünden indirdim mideye. Ben yazın ortasında böyle lezzetli domates yememiştim. 
Bakalım bizim bol güneşli balkonumuzda erecekler mi? Aynı lezzete erecekler mi?
Onlar balkonda güneşlenedursun ben bugünümü şehrimin muhtelif semtlerinde, umumiyetle yüzümü güneşe karşı çevirerek geçirdim. Erer miyim ben de domatesler gibi? 

22 Kasım 2011 Salı

Kaçmak

Allah biliyor ya, hafta sonu dışarı çıkmayı çok istedim. Cuma ateş 40 dereceyken bile İlker’e “yarın hava güzel olacak, biraz oksijen alsın Arca, yürüyüşe çıkarayım” demiştim. Cumartesi balkona bile çıkamadık tabii ki.

2 Kasım 2011 Çarşamba

"Arca, oğlum, senin annen bir salaktı!" Vol.6.1-6.2-6.3

Artık biriktirip yazar oldum salaklıklarımı, buyrunuz Vol.6.1-6.2-6.3...

Sümüklü çocuğunu parka götürürken iki kat ilave kıyafet alan ama bir mendil almayan, çocuğun akan burnunu park annelerinin şaşkın bakışları arasında polarının koluna sildiren anne BENİM!

14 Ekim 2011 Cuma

Çocuğumuza inebiliyor muyuz?

Annelik anlamında çok yanlışlarım oluyor, biliyorum. Vicdan yapıyorum sonra bir şekilde dalgaya alıyorum. Böylelikle hem kendimi hem de çocuğumu “annelikte mükemmellik” zehrinden korumaya çalışıyorum. Bu da benim savunma mekanizmam, kişiye özel, herkese uyacak bir şey değil.

13 Ekim 2011 Perşembe

"Arca oğlum, senin annen bir salaktı!" Vol.4

Hafta sonu cüce gece sıklıkla uyandı, yanına çağırdı, tam onu yatağa bırakıp gidecekken “yat!” buyurdu. Derken benim uyku piç oldu. Sorunu anladık, nezle olmuştu! Ee götü çıplak yatarsa olacağı bu!
Geçen omzum tutulmuş, aldım Arca’yı karşıma konuştum. “Bak evladım annenin canı çok yanıyor. Her tarafım tutulmuş, gece sen uyuduktan sonra kendi yatağımda yatacağım, beni çağırma tamam mı? “

“Tamam” dedi. Evet bazen böyle insafa geldiği oluyor.

5 Ekim 2011 Çarşamba

"Arca oğlum, senin annen bir salaktı!" Vol.3

Sabah Nil aradı, okul konusunun işlendiği bir kitap sordu Berk için. FB’li Atakan’ın okul kitabını ne zaman okusak Nil aklıma geldiği için (biz FB geçen kısmı GS olarak değiştiriyoruz) pek tabii ki saniyesinde tavsiye ettim. Nil’in de kanı kaynadı Atakan’a bir anda. (hmm neden acaba:P)

28 Eylül 2011 Çarşamba

“Arca oğlum, senin annen bir salaktı!”

Ben bu dünyadan göçüp gittiğimde, vasiyetimdir, böyle söyleyebilirsiniz Arca’ya.

Nitekim dün neredeyse kalpten gidiyordum. Yaptığım(ız) salaklığın yol açabileceği zararlar aklıma düşünce düşüp bayılacaktım. Betim benzim attı, açık pencereden derin derin nefes alıp vererek kendime gelmeye çalıştım.

26 Eylül 2011 Pazartesi

Farklılıklar

Eskilerden bir yazlık anısı.

Ablam da ben de büyük çocuklardık, belki ablam genç bir kızdı, hatırlamıyorum. O zamanlar yan komşumuzun büyük oğlu benim arkadaşım, bizden epey küçük bir oğlan çocukları daha var. Bu küçük çocuk sanırım 2 yaşlarında filandı. Sık sık da bize geliyorlar, biz bakıyoruz ona. Yine bir gün canımız sıkıldı, bu ufaklığı kız kılığına soktuk. Tırnaklarına ojeler, yanaklara allıklar, ruj vs… Benim eteğim var, beyaz üzerine yeşil yoncalar, hala çok net hatırlıyorum, giydirdik, kolye bilezik takıp takıştırdık. Bir güzel dans ettiriyoruz, kıyamam çocuğu maskara ettik.

22 Eylül 2011 Perşembe

2,5 yaş anasının anatomisi

2,5 yaş bebesinin anası dediğin, her gece sidikli yatak çarşafını değiştirme rekorunu egale eder. Yeni yöntemler geliştirir, gerekirse üç kat üst üste koruma çarşaf koyar, ama bebesini ıslak bırakmaz. Ve hatta uyandırmaz. Ne yapacaksa uyandırmadan yapmayı başarabilir.