8 Şubat 2012 Çarşamba

- -Gözü dönmüş bir annenin itirafıdır, kayıtlara geçsin!-

Arca bu aralar sınırlarını test etme konusunda kariyer yapıyor, yakında doktorasını verecek. İnce ince dokuyor, psikanaliz yapıyor ve psikolojimin haritasını çıkarıyor. Her şey sınırlarını bir adım daha genişletebilmek için…


Geçen hafta sonu ateşin de etkisi ile şımarıklık dozunu iyice arttırdı. Şımarıklık nedir? Özetle “yapma” dediğim şeyi yapmaya ve karşısındakini test etmeye devam etme durumu.

Kızmak bağırmak katiyen kar etmez. Hatta kızdığında türlü şebeklikler yapar, kaşların çatıkken kahkaha atarsın, karizma otorite yerle bir olur. Çocuğun canını acıtacak, tartaklayacak halimiz de olmadığına göre sinir küpü olur çıkarsın ve o “yapma” dediğin şeyi yapmaya devam eder.

Aslında bu gibi durumlarda işe yarayan yöntemlerim var. Mesela?


Hemen hemen her anne baba eğitim kitabında dediği gibi…

“yapmakta olduğu eylemle ilgili yaptırım uygula”

Elindeki arabayı cam masaya vuruyor diyelim. Tehlikeli, kesinlikle durmalı. Durdurmak için en etkin yol “arabayı cama vurmak yok, vurursan arabanı alır akşama kadar vermem” demektir. Bunun yerine “yapma” demek işe yaramaz, dil dökmek işe yaramaz, başka şeylerle ilintilemek (arabayı cama vurmazsan çikolata veririm gibi) işe yaramaz. İstersen peşinden koş, istersen bağır çağır, bu cüce için gayet eğlenceli bir oyuna dönüşür.

İş iyice sarpa sardığında ya da elinden alacağımız bir şey yoksa (mesela bu defaki örnek koltuk yastıklarını yere atıp üzerinde tepinmekti, önceki gece dudağını patlatmış olmak cüceyi akıllandırmamıştı) , onun için daha kötü bir yaptırımı uygulamaya başlıyorum.

İlgilenmemek!

Hayır küsmek değil, küsmekten nefret ederim. Sadece Arca yokmuş gibi davranıyorum. Fitil oluyor. İki dakika yeterli… Bütün gün ilgilenmemek gibi bir manyaklık değil tabii ki. Bir de öpüşüp koklaşıp, “davranışın (aman dikkat sen kızdırdın değil, onu suçlamak, genellemek yok, “ben” var, duygularını açıklamak var) beni kızdırdı” klişesi ile finale erdirdin mi, ballı lokma tatlısı!

Yukarıda saydıklarım normal sinir katsayısındaki anneleri n uygulayabileceği şeyler, ya da Calliou’nun anasının:P Aslında en basit tabirle kesinlikle “sakin”ken uygulanabilecek şeyler. Gerçek hayatta dünya o veledin etrafında dönmüyor, ananın düşünmesi gereken bir dünya başka şey olabiliyor. Gergin olabiliyor, insan nihayetinde, kusursuzluk küvetinde yıkanmış akça pakça bir tanrıça değil.

Peki gerçek hayatta ne oluyor? Tüm bu yöntemleri gayet iyi bilmene ve evvelden uygulayarak sonuç almış olmana rağmen bazen gözün dönebiliyor.

Karşındaki çocuk kılığına girmiş bir şeytan gibi görünmeye başlıyor gözüne. Bağırıp çağırmaya başlıyorsun, tüm bildiklerin şimdi geri dönüştürülmek üzere çöpün dibini boyladı. Karşındaki senin beben değil, düşmanın!

Yapacak bir şey yok, en samimisinden hissiyat böyle...

Saldırı planı saniyenin onda biri gibi bir zaman diliminde hazırdı. Onu vurmak, incitmek çok kolay aslında, çünkü zayıf noktalarını bir bir sayabilirsin. Hepsini ona karşı birer pompalı tüfek gibi kullanabilirsin. Yapman gereken tek şey, en acıtıcı olanı seçmek!

O şımarıklığın dozunu arttırıp seni güldürmeye çalışırken sen ne yaptın? Gözlerini kısıp, gözlerine diktin. Bir yılan gibi tıslayarak, “ya sözümü dinlersin ya da bu gece uyandığında beni yanına çağırma! Babanı çağır, ben yanına gelmeyeceğim, kötü rüya görsen de gelmeyeceğim”, dedin.

Yok yav, korkma, sen demedin, ben dedim.

Utanıyorum, içim sızlıyor ama dedim. Hem de aynen böyle… Soğukkanlı bir seri katil gibi, her saniyesini intikam zehrine bulaya bulaya dedim. O andan önceki yirmi dakikanın öcünü almak işte bu kadar kolaydı.

Der demez de köpekler gibi pişman oldum. Çünkü o kadar inandırıcıydım ki, gerçek sandı, çünkü hemen yanıma gelip gözyaşı gözünün pınarında “annem yanına geldim, bir daha yapmayacağım” dedi. Çünkü onu dövseydim, ceza verseydim bu kadar acıtmazdı. Ve ben utancımdan o kadar yerin dibine, derinine geçtim ki magmanın sıcaklığını beynimde hissettim.

Ben buyum işte… İçimde bebesinin psikolojisini bozmaya programlanmış bir cani besliyorum. Ve itiraf ediyorum, yapabileceklerimden kendim bile korktum.

Tabii ki böyle b.ktan bir bok yedim diye sinmedim, kuyruğu dik tuttum, fazla yüz vermedim. Ama tüm samimiyetimle açık açık özür diledim. Yaptığımın yanlış olduğunu, ne olursa olsun yanında olacağımı söyledim, sözümü tuttum.

Bu tür travmatik eylemlerim yüzünden benden nefret eder mi bilmiyorum ama büyüdüğünde, “psikopattı lan benim annem!” diyecek eminim.

7 yorum:

nil dedi ki...

Ben de şu günlerde bir sakinlik bir sakinlik aslında bu halim daha tehlikeli, bugün bağırmadan,kaşımı bile kaldırmadan hemen giyinmelisin dedim. annem bana kızdı dedi babasına oysa ki, ne bağırdım ne ters hareket, sakin bir tonda hemen giyinmelisin üşürsün dedim. Bu şekil onu tırstırdı sanırım. Sonrasında evden çıkana kadar bana ne olduğunu anlamak için denedi denedi, oyunu farkındayım ya, sabırlıydım ama tehdit ettim, sen bilirsin diş fırçalanmayacaksa, demek ki uslu değilsin, o zaman Atakanlar geri gider dedim. Tırstı.
Kendime kızıyorum çocukken en nefret ettiğim şey, yaparsan yaparımlardı . Aynıyım şimdi annemle.Yok psikopattı demezler herhalde, amma psikopat derler, her daim psikopat olacağımız için.

chfashiontrend dedi ki...

bloğunu yeni keşfettim canım takipdeyim..
sevgiler

annemahsustan dedi ki...

İnsan bazen çileden çıkabiliyor. Onların dinlememezlikleri, inatları bir de senin etrafında birileri varsa ve bunlarda halinden anlamazsa daha da çıldırıyorsun. Geçen akşam ben de kendimden geçtim ve evet çok kötü birşey yaptım. Sonra ne kadar özür de dilense çocukların içine işliyor. Şimdi Semih hep der, bana kötü kötü-dik dik bakma diye: ( Bu sözler o akşamdan kalma: (

Fikriye Filtresiz dedi ki...

Ayy kuzum ne masum şeylerden vicdan azabı çekiyorsun. O halde ben kriz anlarımda Ada'yı kollarından tutup 10 dakika aralıksız silkelediğim için kendimi vursam yeridir:)))

Müjgan dedi ki...

Harika yazmışsın yine... seni öyle iyi anlıyorum ki...dün kar yağışından dolayı bizim biri 9,diğeri 2 yaşında iki canavarla başbaşa kaldım.küçük büyüğün saçını çeker,büyük ööyle durur sadece olabildiğince tüm sesiyle çığlıklar atar; 2 yaşında olan zaten despotluğumun sökmediği tek varlık,beni hiç iplemez :) bütün gün "ya sabır" diyerek sıktım dişimi amaa akşam öyle bir kızdırdılar ki beni, deli gibi çığlık çığlığa bağırırken buldum kendimi :( iyi de oldu :)) eşim ikisini de yanına alıp, "anneniz biraz sakinleşsin yanına yanaşmayın" dedi :) aradan 2 dk. geçti, odanın kapısında ööyle sessiz sedasız beni izlerlerken görünce onları, ahhh ah bir vicdan muhasebesi bende bir vicdan azabı :( zor iş anne olmak...

Okuyanguzel dedi ki...

Yalnız değilsin ve ben de yalnız değilim. En azından başkalarının da özellikle senin gibi duyarlı annelerinde böyle hatalar yaptığını duymak insanı rahatlatıyor. Garip ama gerçek.

yeliz dedi ki...

o hatalar yaş ilerledikçe sıradanlaşıyor. üzücü ama öyle. o gün vicdan yaptığım bugün rutinim oluyor gailba insan annelikten de yoruluyor.