1 Mart 2009 Pazar
geldik...
Evimize geldik. Hala kan uyuşmazlığından sarılık riskimiz devam ettiği için toparlanmamız biraz uzun sürüyor. Hastane, doğum, maceralarımız çok yakında burada...
23 Şubat 2009 Pazartesi
Son haftamız ve teşekkür
40.haftaya girdik. Halimizden pek memnunuz. Velet sanki 1 ay daha içerde kalabilir gibi. Geçtiğimiz hafta doğumu planlayıp da 6 gün üzerine ilave etmeye karar verince epey sıkılmıştım. Şimdi diyorum ki nomal doğumu bekleseydim herhalde kafayı yerdim.
İşte son haftanın özeti:
Salı günü çalıştım sabahtan. Sonra yürüyüşe çıktım. 1 saat yürümüşüm, çok iyi geldi. Normal doğum yapacaklara önerirler ama evde hımbıllaşmaktan iyidir. İlker araba kullanmamı yasakladı. Seyir halinde sancım tutar diye endişeleniyor. En kısa mesafelere bile gidemiyorum:(
Çarşamba yine aynı rutin devam etti. Bu defa 2 saat yürüdüm. Eve geldikten sonra sızmışım, süper uyudum. Bu arada bu hafta hergün yumurta yemeye ve en azından yarım litre muzlu, elmalı, ballı süt içmeye özen gösteriyorum. Son günler olduğu için başka canımın istediklerini es geçemiyorum, hala bir fındık ve çikolata bağımlısıyım ve hamburger yedim!!! Zaten bu oburluğun sonuçlarını çok geçmeden aldık!! Şu anda tartıda 14,5 kg fazlam var görünüyor. Son 3 haftadır hiç kilo almayan ben, 3 günde 1 kilo almışım, inanılır gibi değil.
Perşembe İlker işe gitmemeye karar verdi. Öğleye kadar yayıldık, Gülnur teyzemi aradım, doğumdan önce beni muayene etmene gerek var mı dedim. Yok dedi, herşey normal, işte kanama olursa veya suyun gelirse hiç ihmal etmeden beni arayıp hastaneye gitmen yeterli. Bir de son günler tuz tüketimine dikkat et, ağır kaldırma vs vs... Zaten şurda 3 güm kaldı, hiç öyle ödem filan yok. Demek vücut su tutmuyor, demek ki doğumdan sonra max 4-5 kilo verebileceğim, sonrası üstüme yapışacak gibi kabuslarıma devam!! Umarım bu iştah açıklığı doğumdan sonra kesiliyordur. ??
Öğleden sonra Alsancak'a gittik. Ilık bir hava, muhteşem bir yağmur vardı. Kordon'da epey yürüdük. Heryere yürüyerek gittiğimiz üniversite yıllarımızı yadettik. Gümüşsuyundan çıkar, Dolmabahçeden Beşiktaşa yürür, hadi kumpir yiyelim deyip Ortaköye devam ederdik. Genciz, vakit bol, para yok. İlk yılımızda yaşgünümü kutlamak için Bebek'e gidip, paramız kalmayınca veya sırf istediğimizden gecenin bir vakti Beşiktaşa kadar yürümüştük:)
Cuma evde temizlik vardı. Bize temizliğe gelen abla, geçen seçimlerde o kadar tembihlememe rağmen bulgur verdi diye gidip AKP ye oy atmıştı. Tabii acayip sinirlenmiştim. Dün gelmiş, kömür yok ev çok soğuk bizim diyor. Ne o AKP kömür vermedi mi bu yıl dedim, zaten onlara oy vermiycem dedi. Of of buyuz işte biz, bu kadar cehalete birşey demiyorum, kömürü alsaydı, oy tamamdı!!
Cumartesinin mutluluğu Kahve dünyasından satın aldığımız fondü setiydi. Çileklerimizi muzlarımızı dilimleyip çikolatamızı hazırladık. Önce çok katı oldu, akışkanlığı bir türlü elde edemedik, sonra süt eklemek suretiyle istediğimiz forma dönüştürdük. Fena çok fena... Yememek lazım ama olmuyor işte, insan kendine hakim olamıyor:)
Pazar sabahı bir kabustan uyandım. Postun bu kısmını rüyalarına doyamadığım ruhdağı'na adıyorum:) Rüyamda Arca 2 aylık, ben ofisteyim, onu da getirmişim, çalışırken emziriyorum filan. Sonra bir gün ofiste unutup çıkıyorum, eve onsuz geliyorum. BAD MUMMY!!! Ertesi gün yine emziriyorum, sağdan sola geçtiğimizde Arca emmek istemiyor. Hani gayri ihtiyari sorarsın ya "niye emmiyorsun?" filan gibi, Arca cevap veriyor "bu taraftaki su gibi beğenmedim" diyor, şaşırmıyorum, iyi diyorum, pompayla sağar saklarım - dün internetten emzirmeyle ilgili bi dolu şey öğrendim de :) - ama sen sakın en son hangi memeden emdiğini unutma diyorum, tamam diyor. 2 aylık emzikli veledin muhabbetleri hiç şaşırtmıyor beni. Sonra velet kalkıp gidiyor, dışarı çıkıyor. Sarı tulumu ile pencereden gidişini görüyorum, ablam beliriyor yanımda, diyorum ki "abla sen takip et pencereden ben koşup getireyim". Deli oluyorum caddelerde bağırıp çağırıyorum, gözden kaybeden ablam da yanıma geliyor, iki kadın deli gibi koşuyoruz. Bir çocuk diyor ki şurdaki dondurmacıya girdi. Oh diyoruz iyi ki Arca koymuşuz adını, az bulunan bir isim ya herkes hatırlıyor. Bizimki bi dolu arkadaş bulmuş, dondurma yiyor, sarı tulumu hala üzerinde, 2 aylık daha!! Ağlayarak uyandım, baktım göbüşte hareket ediyor, oh dedim, çıkmamış, İlker tuvaletteydi, ağlaya ağlaya; "İlker bu çocuğu doğurmayacağım, kalsın içerde dışarısı çok fena, böyle iyiyiz, çocuk çok zor, büyütemeyiz biz, ya alıp başını giderse" Zavallı kocam apar topar çıktı, yarım saat sakinleştirmeye çalıştı beni. Hala üzerimden şoku atamadım.
Ve son gün... Sabahtan kalan ütülerimi bitirdim, şimdi iğrenç rapunzel saçıma fön çektirmeye gideceğim. Bebişim beni güzel görsün diye. Son hazırlıklar tamam gibi ama bir yandan da sanki hep birşeyler unutulacak gibi geliyor.
Veee 9 aylık bu maceranın sonu geliyor, şimdi biraz teşekkür zamanı;
* Bu macerada beni tanımamasına rağmen yanlız bırakmayan tecrübeleri ile beni besleyen tüm sevgili blog yazarlarına
* Güzel yorumları ve iyileştirici pozitif etkisi ile benş yalnız bırakmayan Zühre ablama,
* 36 dan 44 bedene her türlü kıyafeti olan ve her geçen gün şişen benimle kıyafetlerini ve engin tecrübelerini paylaşan, Arca ismine ciddi destek veren ve bebişime dünya kadar cici alan ablama
* Evi temizleyip çarşaflarımı ütüleyen ve asıl görevinin bundan sonra başlayacağına inandığım anneme,
* Sağdan soldan ödünç hamile kıyafeti bulan ve 2 cici elbise diken böylece masraf yapmamı engelleyen, sonra güzel yemekler gönderen, İlkerin annesine,
* Arca'ya alternatif isimler türeten babama,
* Doktor kontrollerinden sonra bürosuna gidip mızmızlandığımız, Arcayla sürekli konuşan İlknura,
* Hamileliğimizin her anını paylaşan arkadaşlarımıza
* Son olarak;
Hamileliğimin hiçbir evresinde beni yalnız bırakmayan,
Birkaç haftada bir hamilelik zırlamalarıma olgunlukla karşılık veren,
her aptal rüyamı dinleyen,
her hafta bana meyvalar taşıyan, güzel yemekler yapan,
defalarca çıktığım iş seyahatlerime ve mesailerime gıkını çıkarmayan,
bebeğimize harika bir oda ve tüm ihtiyaçlarını sağlamak için saatlerce araştırma yapan,
Her doktor kontrolüne benimle birlikte gelen ve tüm test sonuçlarımdan tansiyonuma kadar medikal verilerimi ezbere bilen,
Bütün hamilelik kitaplarını okuyan ve muhtemelen benden çok bilgisi olan,
Tüm stres unsurlarını hayatımdan çıkararak mutlu bir hamilelik geçirmemi sağlayan,
Çok sevdiği sigaradan vazgeçen,
Arcayı hıçkırık tuttuğunda veya kaburgalarımı kırarcasına tekmelediğinde alıp karşısına konuşup (daha doğrusu göbeğimi) sakinleştiren,
Durduk yere hayatında gördüğü en güzel hamile olduğumu söylemek suretiyle moralimi yerine getiren ve en hımbıl zamanlarımda bile güzel hissettiren,
Bu yolculuğa birlikte çok isteyerek çıktığımız ve daha şimdiden muhteşem bir baba olacağına adım gibi emin olduğum,
aşkıma,
milyonlarca teşekkür...
20 Şubat 2009 Cuma
Son günler...
Hamilelikle ilgili mızmızlandığım anlar oldu ama şimdi dönüp o 9 aya bakınca, şükrediyorum. Aslında harika bir hamilelik geçirdim ben.
- Mide bulantısı, neredeyse yok denecek kadar, krakerle üstesinden gelebilecek kadar azdı. Balık hariç -ki onuda son aylarda epey yedim - herşeyi yedim. Hem de deli gibi. Hatta bir ara 5 kilo birden alınca doktorum frene bile bastı.
- Mide yanması oldu ama öyle çok değil, kısa sürede atlatıldı.
- Kabızlık ciddi bir şikayetti, kayısılarla üstesinden gelmeye çalıştım. Hatta bir dönem Activia bile yedim. Şimdi bile ara sıra sıkıntıya sokuyor.
- Uyku!!! Sanırım en büyük sıkıntımız buydu, daha doğrusu İlkerin şikayeti. İşte çok yorulduğum için mi bilmiyorum, inanılmaz bir uyku hali ve hala da devam ediyor. En fazla 1-2 gün uykusuzluk çekmişimdir.
- Kilolar!! Ben acayip kilo takıntısı olan biriyim. Tamam bayan vücut değilim tabi ki ama kilo alınca mutsuz oluyorum, barışık değilim kısacası. 5. ayda aldığım 5 kilo hamileliğimin kalanında dikkat etmeme sebep oldu. Hergün ne yediğimi yazdım, kilo aldırıcı birşeyler mi, velete yarar mı, hep yediklerimi kontrol ettim.
- Çikolata! Çok yedim, tatlı şeyler beni mahvetti. Allahım diyorum nolur hamilelik bitsin de artık şu tatlıları yemiyeyim. Ben hiç tatlı sevmezdim, regl dönemlerindeki sütlü tatlılar ve arasıra çikolata hariç. Şimdi hiç içimi baymadan baklava bile yiyebiliyorum.
- Ödem ? Yok olmadı bence, mutlaka hafif şişkinlik olmuştur da öyle ayakkabı numaram değişmedi, bileklerim kalınlaşmadı. Geçen hafta bir hamile ile tanıştım, kızın dudakları bile şişmişti. Ben yüzüklerimi bile takabiliyorum hala. Tabii kış hamilesi olmamın etkisi de olabilir ve yeşil elmanın. Hergün 1 yeşil elma sanıyorum ödemi aldı götürdü.
- Çatlaklar . Karnımda yok gibi de belde ve sırtta var sanki. Oraları iyi yağlayamadım herhalde:) Bakalım doğumdan sonra ak döt kara döt ortaya çıkacak:)
- Kaburga ve sırt ağrıları: Evet ciddi bir şikayetti. Sanıyorum uzun saatlerimi çalışarak oturarak bilgisayar masasında geçirdiğim için oluyordu. Son 10 gündür evdeyim, egzersiz-yürüyüş yapabiliyorum ve ağrıları kalmadı.
Hamileliğimin bu kadar iyi geçmesine rağmen özleyeceğim tek şey, Arcanın tekmeleri olacak, onu hissetmek. Bugün bir ara hissedemedim diye yüreğim ağzıma geldi. Hemen sırtüstü uzanıp tekmeleri saydım, yoksa gidiyordum hastaneye:)
Hamilelik boyunca özlediğim o kadar çok şey oldu ki...
Haftada bir de olsa bir kadeh şarap, bir şişe bira.
Hergün öğle yemeğinden sonra içilen 1 fincan türk kahvesi
Arasıra içtiğim filtre kahve.
Yeşil çay...
Kumru yiyesim var bir de ne zamandır... Çok düşkün değildim ama özledim, şöyle kaşarı eritilmiş olacak.
Midye dolma ve de çiğ köfte. Allahım ben ne pis boğazmışım yaaa.
Deli gibi dans etmek istiyorum, Zeynepin nişanında iki göbek attım da herkesler telaşlandı.
Bisiklete binmek...
Bak işte en çok bunu özledim. Aktif bir insandım ben ya, hımbıllaştım çok acil harekete ihtiyacım var:)
- Mide bulantısı, neredeyse yok denecek kadar, krakerle üstesinden gelebilecek kadar azdı. Balık hariç -ki onuda son aylarda epey yedim - herşeyi yedim. Hem de deli gibi. Hatta bir ara 5 kilo birden alınca doktorum frene bile bastı.
- Mide yanması oldu ama öyle çok değil, kısa sürede atlatıldı.
- Kabızlık ciddi bir şikayetti, kayısılarla üstesinden gelmeye çalıştım. Hatta bir dönem Activia bile yedim. Şimdi bile ara sıra sıkıntıya sokuyor.
- Uyku!!! Sanırım en büyük sıkıntımız buydu, daha doğrusu İlkerin şikayeti. İşte çok yorulduğum için mi bilmiyorum, inanılmaz bir uyku hali ve hala da devam ediyor. En fazla 1-2 gün uykusuzluk çekmişimdir.
- Kilolar!! Ben acayip kilo takıntısı olan biriyim. Tamam bayan vücut değilim tabi ki ama kilo alınca mutsuz oluyorum, barışık değilim kısacası. 5. ayda aldığım 5 kilo hamileliğimin kalanında dikkat etmeme sebep oldu. Hergün ne yediğimi yazdım, kilo aldırıcı birşeyler mi, velete yarar mı, hep yediklerimi kontrol ettim.
- Çikolata! Çok yedim, tatlı şeyler beni mahvetti. Allahım diyorum nolur hamilelik bitsin de artık şu tatlıları yemiyeyim. Ben hiç tatlı sevmezdim, regl dönemlerindeki sütlü tatlılar ve arasıra çikolata hariç. Şimdi hiç içimi baymadan baklava bile yiyebiliyorum.
- Ödem ? Yok olmadı bence, mutlaka hafif şişkinlik olmuştur da öyle ayakkabı numaram değişmedi, bileklerim kalınlaşmadı. Geçen hafta bir hamile ile tanıştım, kızın dudakları bile şişmişti. Ben yüzüklerimi bile takabiliyorum hala. Tabii kış hamilesi olmamın etkisi de olabilir ve yeşil elmanın. Hergün 1 yeşil elma sanıyorum ödemi aldı götürdü.
- Çatlaklar . Karnımda yok gibi de belde ve sırtta var sanki. Oraları iyi yağlayamadım herhalde:) Bakalım doğumdan sonra ak döt kara döt ortaya çıkacak:)
- Kaburga ve sırt ağrıları: Evet ciddi bir şikayetti. Sanıyorum uzun saatlerimi çalışarak oturarak bilgisayar masasında geçirdiğim için oluyordu. Son 10 gündür evdeyim, egzersiz-yürüyüş yapabiliyorum ve ağrıları kalmadı.
Hamileliğimin bu kadar iyi geçmesine rağmen özleyeceğim tek şey, Arcanın tekmeleri olacak, onu hissetmek. Bugün bir ara hissedemedim diye yüreğim ağzıma geldi. Hemen sırtüstü uzanıp tekmeleri saydım, yoksa gidiyordum hastaneye:)
Hamilelik boyunca özlediğim o kadar çok şey oldu ki...
Haftada bir de olsa bir kadeh şarap, bir şişe bira.
Hergün öğle yemeğinden sonra içilen 1 fincan türk kahvesi
Arasıra içtiğim filtre kahve.
Yeşil çay...
Kumru yiyesim var bir de ne zamandır... Çok düşkün değildim ama özledim, şöyle kaşarı eritilmiş olacak.
Midye dolma ve de çiğ köfte. Allahım ben ne pis boğazmışım yaaa.
Deli gibi dans etmek istiyorum, Zeynepin nişanında iki göbek attım da herkesler telaşlandı.
Bisiklete binmek...
Bak işte en çok bunu özledim. Aktif bir insandım ben ya, hımbıllaştım çok acil harekete ihtiyacım var:)
19 Şubat 2009 Perşembe
Sonunda... Arca'nın Odası
İzmir'e taşınırken İlker hep büyük bir ev tutmak istedi. Bense nasıl olsa kiralık ev boşver küçük de olur dedim. Hatta babamın 2 oda evinden kiracıyı çıkarmayı bile düşündüm. Sonra baklayı ağzından çıkardı. "Hani çocuk filan olursa..." Ben o zamana kadar bu konuda pek düşünmemiştim, hain cüce yavaş yavaş kanıma girdi.
Neyse ev 4 oda, biri tamamen boş. Bilgisayar masasını filan koyduk, çalışma odası oldu. Ama birimiz çalışma odasında birimiz başka odada oturmaya alışkın olmadığımızdan bir süre sonra o oda kullanılmaz oldu zaten.
İşte odanın eski hali...
Kısmet Arca'yaymış. Önce konsept belirlendi, hayvanlar. Sonra oda maviye boyandı. Mobilyası, rafları hazırlandı, halı, avize vs tamamlandı. Sepetler bizi epey yordu, 3 yeter dedik, 5 ihtiyaç oldu, Koçtaşta önce bulamadık, sonra İlker son 2 taneyi yakaladı, falan filan...
Sonunda Arcanın odası...
Allahım karşıdan ışığı yakalamak ne kadar zordu. Hava da limoni olunca güneş çıkar çıkmaz koştum ancak bu kadar aydınlık yapabildim. Kalın perdelerimiz henüz gelmedi.
Bu rafı İlker internetten buldu, çizdi, boyutlandırdı, kendi mobilyacısına yaptırdı, kısacası bu rafla gurur duyuyoruz:) Oyuncakları tek tek seçip yerleştirdik, sepetler için küçük raflar özel ölçülendirildi. Birinde bebişin ağız bezleri, diğerinde bezleri var. Elimizin altında olsun istedik. Hoparlörleri MP3 çalara bağlıyoruz, böylece Arca Baby Einstein müziklerini rahatça dinleyebilecek. Şimdiye kadar ofiste çalışırken göbüşüme dayadığım kulaklıklardan dinliyordu. Müzikleri hatırlayarak anne karnında olduğunu düşünmesini ve sakinleşmesini umuyoruz:) Fotoraf çerçeveleri haliyle boş, artık ilk fotolarımızla süslenecek.
Balıklı mobile yurtdışından sipariş edildi. Kokoşluk biliyoruz ama Türkiyede hep bebekli mobile lar var. Hem bu daha ucuza geldi. Sonradan müzikli mobile lardan 2 tane hediye geldi. İyi ki de almamışız olduk.
Ikea'dan aldığımız çekmece seperatörü çok işimize yaradı. Öyle minik şeyleri var ki, karıştırmamak imkansız. Gardrop almayınca çekmeceler yetmez sandık ama arttı bile. Üstelik Duru'dan gelen bir dolu eşya olmasına rağmen. Arka odadaki çamaşırlığına 6 ay sonrası giyeceklerini yerleştirdik. Kendi odasında sadece 0-6 ay cicileri var.
Son olarak kiraz baby'den küveti, su geçirmez alezi de geldikten sonra sanırım eksiği kalmadı. Bu arada biz bu Kiraz Baby'den acayip çok ihtiyaç giderdik. Tüm mağazalar ve web siteleri arasında en ucuz ürünler hep bu sitede. Örneğin Medela süt pompası acayip ucuz, bebek kozmetikleri de. Tesadüfen Huysuz un blogunda dolaşırken keşfettim, ben de naçizane tavsiye ediyorum. Gece sipariş veriyorsunuz, sabah kargoya veriliyor, ertesi gün elinizde. Şimdilik hizmetinden memnunuz. Tabii satış sonrası servise henüz maruz kalmadık:)
Artık herşeyi hazır olduğuna göre, Arca cücesi aramıza katılabilir, sabırsızlanıyoruz yani:)Ha bir de pufumuz eksik, kumaşı ancak geldi, Arca gelinceye kadar tamamlanmış olacak.
Neyse ev 4 oda, biri tamamen boş. Bilgisayar masasını filan koyduk, çalışma odası oldu. Ama birimiz çalışma odasında birimiz başka odada oturmaya alışkın olmadığımızdan bir süre sonra o oda kullanılmaz oldu zaten.
İşte odanın eski hali...
Kısmet Arca'yaymış. Önce konsept belirlendi, hayvanlar. Sonra oda maviye boyandı. Mobilyası, rafları hazırlandı, halı, avize vs tamamlandı. Sepetler bizi epey yordu, 3 yeter dedik, 5 ihtiyaç oldu, Koçtaşta önce bulamadık, sonra İlker son 2 taneyi yakaladı, falan filan...
Sonunda Arcanın odası...
Allahım karşıdan ışığı yakalamak ne kadar zordu. Hava da limoni olunca güneş çıkar çıkmaz koştum ancak bu kadar aydınlık yapabildim. Kalın perdelerimiz henüz gelmedi.
Bu rafı İlker internetten buldu, çizdi, boyutlandırdı, kendi mobilyacısına yaptırdı, kısacası bu rafla gurur duyuyoruz:) Oyuncakları tek tek seçip yerleştirdik, sepetler için küçük raflar özel ölçülendirildi. Birinde bebişin ağız bezleri, diğerinde bezleri var. Elimizin altında olsun istedik. Hoparlörleri MP3 çalara bağlıyoruz, böylece Arca Baby Einstein müziklerini rahatça dinleyebilecek. Şimdiye kadar ofiste çalışırken göbüşüme dayadığım kulaklıklardan dinliyordu. Müzikleri hatırlayarak anne karnında olduğunu düşünmesini ve sakinleşmesini umuyoruz:) Fotoraf çerçeveleri haliyle boş, artık ilk fotolarımızla süslenecek.
Balıklı mobile yurtdışından sipariş edildi. Kokoşluk biliyoruz ama Türkiyede hep bebekli mobile lar var. Hem bu daha ucuza geldi. Sonradan müzikli mobile lardan 2 tane hediye geldi. İyi ki de almamışız olduk.
Ikea'dan aldığımız çekmece seperatörü çok işimize yaradı. Öyle minik şeyleri var ki, karıştırmamak imkansız. Gardrop almayınca çekmeceler yetmez sandık ama arttı bile. Üstelik Duru'dan gelen bir dolu eşya olmasına rağmen. Arka odadaki çamaşırlığına 6 ay sonrası giyeceklerini yerleştirdik. Kendi odasında sadece 0-6 ay cicileri var.
Son olarak kiraz baby'den küveti, su geçirmez alezi de geldikten sonra sanırım eksiği kalmadı. Bu arada biz bu Kiraz Baby'den acayip çok ihtiyaç giderdik. Tüm mağazalar ve web siteleri arasında en ucuz ürünler hep bu sitede. Örneğin Medela süt pompası acayip ucuz, bebek kozmetikleri de. Tesadüfen Huysuz un blogunda dolaşırken keşfettim, ben de naçizane tavsiye ediyorum. Gece sipariş veriyorsunuz, sabah kargoya veriliyor, ertesi gün elinizde. Şimdilik hizmetinden memnunuz. Tabii satış sonrası servise henüz maruz kalmadık:)
Artık herşeyi hazır olduğuna göre, Arca cücesi aramıza katılabilir, sabırsızlanıyoruz yani:)Ha bir de pufumuz eksik, kumaşı ancak geldi, Arca gelinceye kadar tamamlanmış olacak.
17 Şubat 2009 Salı
24 Şubat
evet tarih belirlendi. Biraz daha kalsın iyice gelişsin istedik.
gelelim doktor kontrolüne! ben bu adama kılım!! şimdiye kadar değildim de şimdi acayip kıl olmaya başladım. Yine 1 saat ultrason ölçümünü yapamadı, hemşireyi haşladı, telefonda bir hastasını payladı. Ben de yumurtalı içeceği az içtim diye nasibimi aldım kendisinden. Süt içiyorum, yumurta, elma, portakal, kiwi yiyorum hergün, ama bunları karıştırmak iğrenç oluyor. Tamam yumurtayı çıkarıp süt, muz, elmayı karıştır şeklinde lütfetti. Benim kıl olduğumu anlayıp İlker de adama kıllık yaptı, canım kocam benim:) içerde üzerimi giyerken, geçen hafta Gülnur teyzemize gittiğimizi ve rahatlıkla ölçüm yapabildiğini söylemiş!! Oh canıma değsin. Dese ki her zaman ultrasonda istediğimiz pozisyonu alamadığımız için ölçüm yapmakta sıkıntı çekebiliyoruz, ben buna gönül rahatlığı ile ikna olacağım, ama ben o içeceği hergün içmediğim için bebeğimizin küçük olduğu söylemesi çileden çıkardı kısacası!! (ki geçen hafta 3200 gr ölçülen bebek nasıl küçük oluyor, anlamak zor??) Gülnur teyzemin doğuma girmesini istediğimi de iletince, doktorumuz hemen Gülnur teyzemi arayıp mutlaka doğumda bulunmasını arzu ettiğini söyledi. Pek kibarız :) Ama içim rahat etti. Son hafta doktor değiştiremeyeceğimize göre, iyimser yaklaşmaktan başka çaremiz yok.
Önümde bir hafta gibi ilave bir zaman olunca ne yapacağımı şaşırdım, bu haftaya hazırlamışım kendimi. Sabah sisteme bağlanıp şirketteki işlerle ilgilendim, doğum tarihini bildirdim. Sonra buzdolabını temizledim. Gardrobumuzu düzenledim, verilecekleri ayırdım. Çamaşır yıkadım. Anneme gittim, sonra 1 saat yürüyüş yaptım, herkesle telefonla konuştum. Yarın ütüler yapılacak, iyi bari evde hala yapacak iş var:)
gelelim doktor kontrolüne! ben bu adama kılım!! şimdiye kadar değildim de şimdi acayip kıl olmaya başladım. Yine 1 saat ultrason ölçümünü yapamadı, hemşireyi haşladı, telefonda bir hastasını payladı. Ben de yumurtalı içeceği az içtim diye nasibimi aldım kendisinden. Süt içiyorum, yumurta, elma, portakal, kiwi yiyorum hergün, ama bunları karıştırmak iğrenç oluyor. Tamam yumurtayı çıkarıp süt, muz, elmayı karıştır şeklinde lütfetti. Benim kıl olduğumu anlayıp İlker de adama kıllık yaptı, canım kocam benim:) içerde üzerimi giyerken, geçen hafta Gülnur teyzemize gittiğimizi ve rahatlıkla ölçüm yapabildiğini söylemiş!! Oh canıma değsin. Dese ki her zaman ultrasonda istediğimiz pozisyonu alamadığımız için ölçüm yapmakta sıkıntı çekebiliyoruz, ben buna gönül rahatlığı ile ikna olacağım, ama ben o içeceği hergün içmediğim için bebeğimizin küçük olduğu söylemesi çileden çıkardı kısacası!! (ki geçen hafta 3200 gr ölçülen bebek nasıl küçük oluyor, anlamak zor??) Gülnur teyzemin doğuma girmesini istediğimi de iletince, doktorumuz hemen Gülnur teyzemi arayıp mutlaka doğumda bulunmasını arzu ettiğini söyledi. Pek kibarız :) Ama içim rahat etti. Son hafta doktor değiştiremeyeceğimize göre, iyimser yaklaşmaktan başka çaremiz yok.
Önümde bir hafta gibi ilave bir zaman olunca ne yapacağımı şaşırdım, bu haftaya hazırlamışım kendimi. Sabah sisteme bağlanıp şirketteki işlerle ilgilendim, doğum tarihini bildirdim. Sonra buzdolabını temizledim. Gardrobumuzu düzenledim, verilecekleri ayırdım. Çamaşır yıkadım. Anneme gittim, sonra 1 saat yürüyüş yaptım, herkesle telefonla konuştum. Yarın ütüler yapılacak, iyi bari evde hala yapacak iş var:)
15 Şubat 2009 Pazar
dün sevgililer günüydü
Sevgililer günü olayına kılım. Hani anneler babalar günü de yılbaşı da az çok ticari geliyor da, sevgililer günü hepten gıcık... Ancak özellikle unutmak istersen unutursun, yoksa mümkün değil es geçmek. Her köşe başı kalp, her objede mesaj kaygısı... Ama yine de sabah, İlker sevgililer günümü kutlayınca, birgün önce atıp tutan bende yelkenler suya indi. Böyle de ikiyüzlü bir kadınım:)
Yine de bugünü kutlamak için bir plan yapmak içimden gelmedi. Akşam kırmızı şarap ve yemek ne hoş olurdu, ama kırmızı şarap yassak olunca eve söylenen bir pizza da işimizi görür dedik önce. Sonra pazar günü için düşündüğümüz planı uygulamaya koyduk.
Efenim bu haftasonu bebeksiz son haftasonumuz olabilir, zira yarın doktor kontrolümüz var ve tam güne karar verilecek. En erken 18 i, en geç 23 ü olmalı. İlker geçen gün harika bir planla geldi, önce Çeşmeye giderken yol üstündeki Hanedanda yumulası bir kahvaltı, sonra Çeşmede gezmek, sahilde yürümek, kısacası bebek olduğunda bir süre askıya almak isteyeceğimiz şeylerden oluşan bir gün. Sonra pazarı arkadaşlarla geçirmek gündeme geldi, derken İlkerin canı şantiyeye hiç gitmek istemedi, biz de birkaç ufak değişiklikle ve de sevgililer günü hatırına planı cumartesiye kaydırdık. Zaten karga b.kunu yemeden kalkmışız, atladık, Güzelbahçeye gittik. Gizli Bahçe diye bir kahvaltıcı var, her daim sıcak ekmek bulunan, denize sıfır değil, acayip yollardan gidilebiliyor, belki de bu yüzden fiyatları makul. Pazarları yer bulamadığımız mekan, Cumartesi ve çok erken olmasından dolayı bomboştu. "Mekanı senin için kapattım" geyiği yapılmasa günün anlam ve önemi anlaşılamayacaktı. Sıcacık ortam, pencere kenarı masa, bir garsonlar bir de biz... Dışarda abuk bir hava. 5 dakika yağmur yağıyor, en şiddetlisinden, sonra birden güneş açıyor. Derken dolu yağmaya başlıyor filan. Sohbet sohbet. Sanki bebek doğunca hiç konuşmayacakmışız gibi, hiç konuşamayacağımızı sandığımız konulardan bahsettik. Çıkıp şantiyeye gittik. Yeni yapılanları anlattı İlker, inşaat bu hafta tamamen bitiyor. Biz oradayken bir de alıcı müşteri gelseydi pek iyi olacaktı.
Öğleden sonra birkaç eksiği de giderdikten sonra eve döndük. Zır telefon. Nazlı. Altıncı kat komuşumuz, benim çocukluk, İlkerin ortaokul arkadaşının hamile eşi. Bir ihtiyaç var mı diye soruyor, hadi dedik gelin, bebişin odası nerdeyse bitti, görürsünüz, çay filan içeriz. Saat 3 buçuk gibi geldiler. Tabii bizimki pek bebek odasına benzemiyor, onların kızları için düşündükleri cici biciler yok ama olsun yine de beğendiler.
Üçü de aynı okuldan olunca, epey 60. Yıl anadolu lisesi muhabbeti yaptılar, tiplerin çoğunu tanıdığım için pek sıkılmadım.
İlkerin istediği Quinny Buzz 4 ten almışlar. Ben kuzenler bir Chicco araba getirdiler diye ilkere yüz vermiyordum, bakalım alışacak mı bebek arabaya, dener öyle alırız o pahalı arabayı diyordum. Bir de İzmirde hiçbir yerde bulamamış, ablamın bize verdiği Maxi Cosi anakucağı uyuyor mu test edememiştik. Sadece ben henüz birkaç aylık hamileyken İstanbulda görmüştük, hayran olmuştuk ama tabi nasılsa sonra alınacak diye pek üstünde durmamıştık. Evi kapattık, Nazlılara indik, ana kucağını deneyeceğiz. Ablamın 7 sene öncesinden kalan ana kucağı oldu valla, cuk oturdu. Yani 300-400 tl vermekten kurtulduk. Araba da gerçekten süper, bizim dar koridorda bile 360 derece dönebiliyor. Chicco dan daha hafif ve kullanımı kolay. Galiba biraz daha direnip, sonra İlkere alalım diyeceğim:)1 saat daha komşularda oturduk, akşam eve geldiğimizde 9 a geliyordu ve ben gün boyu hiç dinlenmemiş olduğumdan yemekten sonra koltukta sızmışım, İlkerin beni yatağa götürdüğünü hayal meyal hatırlıyorum. Kalktığımda ezan okunuyordu, süt yaptım, blogları okudum, İlkerin horultusu evin öbür ucundan duyuluyor. Biraz daha sıcak yatağa girip kestireyim, bacaklarımdan et kırılmış, belki dinlenirler biraz, sonra pazar...
Yine de bugünü kutlamak için bir plan yapmak içimden gelmedi. Akşam kırmızı şarap ve yemek ne hoş olurdu, ama kırmızı şarap yassak olunca eve söylenen bir pizza da işimizi görür dedik önce. Sonra pazar günü için düşündüğümüz planı uygulamaya koyduk.
Efenim bu haftasonu bebeksiz son haftasonumuz olabilir, zira yarın doktor kontrolümüz var ve tam güne karar verilecek. En erken 18 i, en geç 23 ü olmalı. İlker geçen gün harika bir planla geldi, önce Çeşmeye giderken yol üstündeki Hanedanda yumulası bir kahvaltı, sonra Çeşmede gezmek, sahilde yürümek, kısacası bebek olduğunda bir süre askıya almak isteyeceğimiz şeylerden oluşan bir gün. Sonra pazarı arkadaşlarla geçirmek gündeme geldi, derken İlkerin canı şantiyeye hiç gitmek istemedi, biz de birkaç ufak değişiklikle ve de sevgililer günü hatırına planı cumartesiye kaydırdık. Zaten karga b.kunu yemeden kalkmışız, atladık, Güzelbahçeye gittik. Gizli Bahçe diye bir kahvaltıcı var, her daim sıcak ekmek bulunan, denize sıfır değil, acayip yollardan gidilebiliyor, belki de bu yüzden fiyatları makul. Pazarları yer bulamadığımız mekan, Cumartesi ve çok erken olmasından dolayı bomboştu. "Mekanı senin için kapattım" geyiği yapılmasa günün anlam ve önemi anlaşılamayacaktı. Sıcacık ortam, pencere kenarı masa, bir garsonlar bir de biz... Dışarda abuk bir hava. 5 dakika yağmur yağıyor, en şiddetlisinden, sonra birden güneş açıyor. Derken dolu yağmaya başlıyor filan. Sohbet sohbet. Sanki bebek doğunca hiç konuşmayacakmışız gibi, hiç konuşamayacağımızı sandığımız konulardan bahsettik. Çıkıp şantiyeye gittik. Yeni yapılanları anlattı İlker, inşaat bu hafta tamamen bitiyor. Biz oradayken bir de alıcı müşteri gelseydi pek iyi olacaktı.
Öğleden sonra birkaç eksiği de giderdikten sonra eve döndük. Zır telefon. Nazlı. Altıncı kat komuşumuz, benim çocukluk, İlkerin ortaokul arkadaşının hamile eşi. Bir ihtiyaç var mı diye soruyor, hadi dedik gelin, bebişin odası nerdeyse bitti, görürsünüz, çay filan içeriz. Saat 3 buçuk gibi geldiler. Tabii bizimki pek bebek odasına benzemiyor, onların kızları için düşündükleri cici biciler yok ama olsun yine de beğendiler.
Üçü de aynı okuldan olunca, epey 60. Yıl anadolu lisesi muhabbeti yaptılar, tiplerin çoğunu tanıdığım için pek sıkılmadım.
İlkerin istediği Quinny Buzz 4 ten almışlar. Ben kuzenler bir Chicco araba getirdiler diye ilkere yüz vermiyordum, bakalım alışacak mı bebek arabaya, dener öyle alırız o pahalı arabayı diyordum. Bir de İzmirde hiçbir yerde bulamamış, ablamın bize verdiği Maxi Cosi anakucağı uyuyor mu test edememiştik. Sadece ben henüz birkaç aylık hamileyken İstanbulda görmüştük, hayran olmuştuk ama tabi nasılsa sonra alınacak diye pek üstünde durmamıştık. Evi kapattık, Nazlılara indik, ana kucağını deneyeceğiz. Ablamın 7 sene öncesinden kalan ana kucağı oldu valla, cuk oturdu. Yani 300-400 tl vermekten kurtulduk. Araba da gerçekten süper, bizim dar koridorda bile 360 derece dönebiliyor. Chicco dan daha hafif ve kullanımı kolay. Galiba biraz daha direnip, sonra İlkere alalım diyeceğim:)1 saat daha komşularda oturduk, akşam eve geldiğimizde 9 a geliyordu ve ben gün boyu hiç dinlenmemiş olduğumdan yemekten sonra koltukta sızmışım, İlkerin beni yatağa götürdüğünü hayal meyal hatırlıyorum. Kalktığımda ezan okunuyordu, süt yaptım, blogları okudum, İlkerin horultusu evin öbür ucundan duyuluyor. Biraz daha sıcak yatağa girip kestireyim, bacaklarımdan et kırılmış, belki dinlenirler biraz, sonra pazar...
13 Şubat 2009 Cuma
Bakıcı ? Ama nasıl ?
Bakıcı telaşı şimdiden sardı. Tabii daha çok var ama en azından şimdiden belirlemek istiyoruz. Dün İlkerin annesinin bulduğu potansiyel bakıcıyı görmeye gittik. Anne-kız 15 senedir çocuk bakıyorlarmış, İlkerlerin eski komşuları, İlkeri bebeklikten beri tanıyorlar. Anne mutlaka kendi evinde bakarmış çocuklara ama kızı belki başka evlere gidebilirmiş. Kızı dediysem ablamız gibi, yaş 35-40 arası hiç evlenmemiş. Tabii biz sizinle çalışmak isteriz diye atlamadık, geçerken uğrayalım demiştik şeklinde yaklaştık. Ev temiz düzgün görünüyor, anne-kız şen şakrak sevecen. Tabii 30 dakikada bundan başka bir izlenim edinemiyorsun. İlkerin annesi tanımasa, tavsiye etmese herhangi birisinden farklı değiller benim için.
Akşam İlker nasıl diye sordu, işte dedim böyle böyle... Ama bakıcı için nasıl kriterler olmalı?
Kısaca benim için önemli olanlar:
- Sigara içmeyecek (İlker bile bıraktı!!)
- Tecrübeli olacak ama çok da yaşlı olmayacak
- Düzgün Türkçe konuşacak (valla ayrımcı değilim ama önemli olduğunu düşünüyorum)
- Güvenilir olacak
- Sevecen olacak, bebişime çok çok iyi bakacak
da başka neler aramak lazım ? Sonuçta bırakacağım bebiş 3-3,5 aylık olacak, birkaç yaşında değil ki. Tabii ki annelerimiz hergün kontrol edecek, girecek çıkacak eve ama çok tecrübesiziz bu konuda.
Kendisinin yada yakınlarının bu konuda tecrübelerini paylaşmak isteyenler, size çok ihtiyacımız var...
Akşam İlker nasıl diye sordu, işte dedim böyle böyle... Ama bakıcı için nasıl kriterler olmalı?
Kısaca benim için önemli olanlar:
- Sigara içmeyecek (İlker bile bıraktı!!)
- Tecrübeli olacak ama çok da yaşlı olmayacak
- Düzgün Türkçe konuşacak (valla ayrımcı değilim ama önemli olduğunu düşünüyorum)
- Güvenilir olacak
- Sevecen olacak, bebişime çok çok iyi bakacak
da başka neler aramak lazım ? Sonuçta bırakacağım bebiş 3-3,5 aylık olacak, birkaç yaşında değil ki. Tabii ki annelerimiz hergün kontrol edecek, girecek çıkacak eve ama çok tecrübesiziz bu konuda.
Kendisinin yada yakınlarının bu konuda tecrübelerini paylaşmak isteyenler, size çok ihtiyacımız var...
12 Şubat 2009 Perşembe
MİM !!
Bloğuna bayıldığım Simge ve Yeşim I love your blog la beni mimlemiş, kendilerine teşekkür ediyor ve okumaktan son derece keyif aldığım blogger dostlarımı buradan mimliyorum.
Ruhdağı
Zeren
Hülya
Kuzu
Özlem
Özgür
Kiraz
Ödül verirken aşağıdaki koşulları yerine getirmek gerekiyor:
1. Seni ödüllendiren blog yazarının linkini vermek.
2. Bu ödülü başka 7 blog sahibine linklerini vererek göndermek.
3. Seçilen blog yazarlarını durumdan haberdar etmek.
ben bu mim işini çok seviyorum....
11 Şubat 2009 Çarşamba
37 + 3 : 38. Hafta
ben pimpirikli oldum!!! Eskiden bir rahattım. Velet büyüyor bir şekilde, hamileliğim de pek rahat geçiyor edalarındaydım. Yine velet büyüyor, ben yine etrafta sadece 6 aylık hamileler gibi dolanıyorum ama var bir gariplik üzerimde!! Cumartesi doktor randevumuz vardı, bir de çalışamaz raporu alacaktım. Ultrasondayız, doktor göbüşüme baktı, "hmm kremleniyoruz galiba hiç çatlak olmamış" dedi. Hoşuma gitti, bu İlkerin ne kadar güzel olduğumu söylemesi gibi bir etki yarattı üzerimde. Hamilelikte insan kendini çirkin hissediyor. Sonra yerimiz iyice daralmış falan dedi. Derken birşeyleri ölçüyor, tekrar geri dönüp bir daha ölçüyor. Ben miyop insan tam göremiyorum, İlker "FL değeri neden bu kadar düşük çıkıyor" diye sordu. Kendileri uyluk kemiği ve doğuma en yakın tarihi veren ölçüm olduğundan önemli, bizimki 2 hafta önce epey uzun çıkmıştı, hatta şaşırmıştık. 4-5 defa ölçtü, diğer tüm değerler 38 - 39 haftalık gösteriyor, bu değer 33 haftalık. Çocuğum küçülüyor mu??? Doktor nasıl rahat, olur böyle ölçüm hataları diyor, yok ben taktım kafaya, çocuğu içerde iyice büzdüm küçülttüm diyorum. Sonra sezeryan tarihini konuştuk, 18 i olabilir demiştik, belki birkaç gün daha kalması iyi olur deyince, tamam dedim çocuğum gelişmiyor!!! İlker defalarca anlattı, farklı kesitlerden ölçüm alınmıştır, ölçümde hata vardır, kızım sen mühendissin nasıl anlamazsın filan derken ben tabi bastım yaygarayı. İlker konuyu her zamanki sükuneti ile kapattı. Pazar günü Gülnur teyzemizi aradık, pazartesi sabah soluğu muayenede almak üzere sözleştik. Derdimizi anlattık. Epey güldü tabii, ultrason vs tüm muayeneyi yaptı. Ultrason üzerinde ölçüm mantığnı, nasıl farklı sonuçlar çıkabileceğini filan. Tamam rahatladım. Demek ki Gülnur teyzeye gitmemiz gerekiyormuş. Doğumuma da girecek, nasıl rahatladım.
Arca cücesi 3200 gr ve hayatından mutlu görünüyor. Ama tekmeler artık acıkmanın da ötesine geçti, içerde ne yaptığını bilmiyorum ama gerçekten en boş anımı yakalayıp patlatıyor bir tane. Ahhh diye bir ses çıkıyor ister istemez. Ben +13 ile devam ediyorum hayatıma hatta biraz kilo vermiş gibiyim, bugün tartı yarım kilo kadar eksik tarttı. Yine yürürken hamile olduğumu unutup depar atıyorum sonra nefes nefese kalıyorum nineler gibi. Ayakkabılarımı kimseye bağlatmıyorum, sanki madalya takacaklar. Birilerine bağımlı olmamaya çalışan bir yapım var bu aralar.
Cumartesi akşamı Zeynep ve Tufan'ın nişanı vardı. Her ikisinin ailelerinin yanımıza gelip İlkerle bana, bu arkadaşları birleştirdiğimiz için teşekkür etmesi çok mutlu etti. Bu mutluluğun mimarları olarak andılar bizi, utanmasam ağlayacaktım. Pistten inmeye niyetim yoktu, bol bol göbek attım, ama ufak çocukların koşturmacası yüzünden bana çarpar düşürürler diye oturmak zorunda kaldım. Herkes bana aman doğurma bugün geyiği yaptı. Attığım göbeklerden Arca epey korkmuş olacak ki uzun süre tekme atamadı, tırstı galiba, doğuruvereceğim sandı:)İçki içememem ve arabayı kullanmam İlkere yaradı, bol bol içebildi. Genelde bu tür organizasyonlarda o kendini feda eder ben alkol sınırını aşardım. Ah ne günlerdi:)
Kötü haber yine solda soldan boğazım ağrıyor ve geçmiyor. Ilık içilebilecek ne varsa içtim. Ateş öksürük olmadığı için doktor hiçbir şekilde ilaç almamı istemiyor ama ağrı çok fena ve ağrıması için yutkunmama bile gerek yok.
Pazartesi akşamı 2 yıldır ilk defa komşu ziyaretine gittik. Umut benim çocukluk arkadaşım, aynı apartmanda 20 sene birlikteydik, beraber oynardık. İlkerin de ortaokuldan sınıf arkadaşı. Tesadüf bu ya biz izmire taşınıp onlar da evlenince aynı apartmana düşmüşüz yine. Ama 2 yıldır bir türlü ziyaret edememiştik birbirimizi. Daha da ilginci, eşi de hamile ve 2 ay sonra doğum var. 1 saatliğine oturmaya gitmiştik, 3 saatte kalkamadık. En çok bebek muhabbeti yapıldı tabii, sonra apartman dedikodusu. Biz kiracılar olarak herkesi çekiştirdik. Hamileliğimin rahatlığına bir defa daha şükrettim. Nazlının 17 haftalık hamileyken göğsünden kist alınmış, kansere çevirmek üzereymiş, kalp rahatsızlığı varmış ve 4 ay 24 saat kusmuş, sonunda işi bırakmış. Şimdi bacak krampları varmış ve epey kilo almış. Allahım ne zor hamilelikler var dedim. Ama hala acayip pozitifti. Ne güzel birşeyleri dert etmemek lazım belki de , belki de bu rahatsızlıklarla yaşamayı öğrenmiş, isyan etmenin faydası ne diye düşünüyor. Onların kızları olacak ama aralarında sadece 2 ay var, eminim birlikte oynarlar.
Bugün bir ara SSK raporunu İl sağlık müdürlüğüne onaylatıp ofise uğrayacağım. Hala dinlenme turları başlamadı.
Bebek odası yerleşimi yarın. Şimdi omo baby ile yıkanıyor ciciler. Çok iş var daha çoook.
5 Şubat 2009 Perşembe
2 gün izin
Bu hafta 2 gün yıllık izin kullandım. Ayaklarımı uzatıp dinlendim mi? HAYIR:) Yok ben ayakta doğuracağım. Dün ev kalabalıktı, temizlik için gelen Güner abla, annem ilkerin annesi bir ara ablam ve duru ve hatta bir ara İlker:) Hepberaber yenen kahvaltının ardından herkes bir yerlere dağılıp ev temizlenmeye başladı. Ben de birkaç kap yemek yaptım. Öğleden sonra sürekli Almanya ve İstanbula bağlanıp laptopta şirket sistemini kurmaya çalıştım. Salak Almanlar 2 saat uğraştı yapamadı sonra ilker çözdü olayı, çok güldük çoook:) Akşama misafir vardı, ilkerin kuzenleri, 1,5 yaşındaki acayip sevimli bir kızları var, bütün akşam göbüşümü pışpışlayıp "bebek, bebek" diye mızıkladı. Bazen niye bizimki erkek oluyor diyorum, kız çocukları ne kadar sevimli:)Bize bebek arabası ve ana kucağı getirmişler, az kullanılmışından. Çok düşünceliler:) tabii İlker quinny buzz almak istediği için çok gcık oldu, zira benim fazla para harcamayalım diyeceğimi biliyor. Şimdilik kalsın deneyelim, birkaç ay sonra rahat edemezsek bunu geri verir, istediğimizden alırız şeklinde bir orta yol bulduk.
SSk ve izin olayları ile ilgili taze anneden pekçok bilgi edindim ama ikilemde kaldığımız birkaç noktayı netleştirmek için yine de SSK ya gittik bugün. Elimize bir form tutuşturdular. Şunlar yazıyor:
Analık geçici İşgörmezlik Ödeneği için gerekli belgeler:
1. İşveren beyan belgesi: Sigorta il müdürlüğünden verdiler, şirkete verip doldurtup aslını vereceğiz.
2. Doğum raporu : Aslı verilecek, eğer özel hastanede ve SSK ile anlaşması yoksa rapor hükümet tabibliğinden onaylatılacak ve bebeğin kimlik fotokopisi aslıyla birlikte verilecek.
3. İş görmezlik belgesi: bunu da eğer ssk ile anlaşmalı bir özel hastaneden alıyorsak bu hastanenin ssk ile anlaşmalı olduğuna dair bir onay verilmesi gerekiyormuş. Bunu il sağlık müdürlüğünden veya sağlık ocaklarından yaptırabiliyormuşuz.
4. Vizite kağıdı: prim ve ikramiyeler kafamı karıştırdı, şimdi bunlar belirtilirse daha mı fazla ödenek alma şansımız olacak? burasını anlamadığım için muhasebe müdürüne bugün mail yazdım, eğer bu şekilde ise vizite kağıdımın yeniden düzenlenmesini istedim.
5. Sağlık karnemiz : benim yok, ama bildiğim kadarıyla artık bu karne hiç aranmıyor?? Yine de çıkarılması kesin gerekiyorsa çıkartacağız mecburen.
Kısacası hala ufak tefek soru işaretleri çıkıyor. Bilen var mı ki?
Neyse... Bebek çikolatası işini de hallettik. Çünkü Kemeraltındaydık. Aradığın ne varsa bulunacak bir yer. Bir güzel karnımızı doyurup Kızlarağası pasajında cezvesiz fincanının içinde pişirilen Türk Kahvesinden içtik. Bambaşka bir lezzet. Bebek çikolatası hemen heryerde bulunan biblolu tiplerden. bir de hastaneye gelenlere ikram edilecek bebek şeklindeki badem şekerlerinden aldık, daha ucuz yollu. Bibloluları ev ziyareti ile mevlüte gelenlere vereceğiz. Birkaç ihtiyaç daha alındıktan sonra kuaföre gittim. Tam 1 yıldır saçlarım kesilmedi, neden? Çünkü hamileyken saçlarını kestirirsen bebeğin ömrü kısa olurmuş (tövbe, tövbe). Mühendis kadınla ne kadar bağdaşan bir durum değil mi? ama öyle işte, rapuzelim yani. Sadece manikür pedikür. Ablamla karşılaştık kuaförde, bir güzel dedikodu yaptık, eve akşamın bir körü geldim ve yarın işte son günüm!!!!!
Artık yatsam iyi olacak galiba:)
SSk ve izin olayları ile ilgili taze anneden pekçok bilgi edindim ama ikilemde kaldığımız birkaç noktayı netleştirmek için yine de SSK ya gittik bugün. Elimize bir form tutuşturdular. Şunlar yazıyor:
Analık geçici İşgörmezlik Ödeneği için gerekli belgeler:
1. İşveren beyan belgesi: Sigorta il müdürlüğünden verdiler, şirkete verip doldurtup aslını vereceğiz.
2. Doğum raporu : Aslı verilecek, eğer özel hastanede ve SSK ile anlaşması yoksa rapor hükümet tabibliğinden onaylatılacak ve bebeğin kimlik fotokopisi aslıyla birlikte verilecek.
3. İş görmezlik belgesi: bunu da eğer ssk ile anlaşmalı bir özel hastaneden alıyorsak bu hastanenin ssk ile anlaşmalı olduğuna dair bir onay verilmesi gerekiyormuş. Bunu il sağlık müdürlüğünden veya sağlık ocaklarından yaptırabiliyormuşuz.
4. Vizite kağıdı: prim ve ikramiyeler kafamı karıştırdı, şimdi bunlar belirtilirse daha mı fazla ödenek alma şansımız olacak? burasını anlamadığım için muhasebe müdürüne bugün mail yazdım, eğer bu şekilde ise vizite kağıdımın yeniden düzenlenmesini istedim.
5. Sağlık karnemiz : benim yok, ama bildiğim kadarıyla artık bu karne hiç aranmıyor?? Yine de çıkarılması kesin gerekiyorsa çıkartacağız mecburen.
Kısacası hala ufak tefek soru işaretleri çıkıyor. Bilen var mı ki?
Neyse... Bebek çikolatası işini de hallettik. Çünkü Kemeraltındaydık. Aradığın ne varsa bulunacak bir yer. Bir güzel karnımızı doyurup Kızlarağası pasajında cezvesiz fincanının içinde pişirilen Türk Kahvesinden içtik. Bambaşka bir lezzet. Bebek çikolatası hemen heryerde bulunan biblolu tiplerden. bir de hastaneye gelenlere ikram edilecek bebek şeklindeki badem şekerlerinden aldık, daha ucuz yollu. Bibloluları ev ziyareti ile mevlüte gelenlere vereceğiz. Birkaç ihtiyaç daha alındıktan sonra kuaföre gittim. Tam 1 yıldır saçlarım kesilmedi, neden? Çünkü hamileyken saçlarını kestirirsen bebeğin ömrü kısa olurmuş (tövbe, tövbe). Mühendis kadınla ne kadar bağdaşan bir durum değil mi? ama öyle işte, rapuzelim yani. Sadece manikür pedikür. Ablamla karşılaştık kuaförde, bir güzel dedikodu yaptık, eve akşamın bir körü geldim ve yarın işte son günüm!!!!!
Artık yatsam iyi olacak galiba:)
31 Ocak 2009 Cumartesi
5. cümle
Korkunç bir haftaydı. Hani robot gibisinden. Bütün hafta hep tekrarlanan birgün gibiydi. Aynı saatte kalk, haldır haldır hazırlan, arabaya bindiğinde nefes nefese kalmış ol. İşe git, çalış, çalış, hatta akşam geç çık. (Mukaddes haklısın yoruyorum hala kendimi ama haftaya son) Akşam birşeyler atıştır ve erkenden uyuyakal!!!
Bu rutin beni öyle sıktı ki perşembe bütün gün dokunsalar ağlayacak gibiydim. Nitekim eve gelince salya sümük ağladım. Mobilyalar gecikiyordan başladım, temizliğe kadını ne zaman alacağızdan çıktım. Halbuki çok 3-4 hafta önce bebek mobilyasına karar vermemiz gereken günlerde İlker yetişmeyecek diye çıldırmışken ben onu teselli ediyordum, ya nolucak nasıl olsa Durudan kalan beşik var, zaten odasına geçmeyecek hemen diyordum. O gün ben bastım yaygarayı. Bana böyle geliyorlar arada. Düdük gelince nolucam bilmiyorum.
Dün sonunda tam 1,5 yıldır beklediğim laptopum geldi. İzne ayrılacağım ya, sonunda yetiştirdiler. Tüm gün ayarları ile uğraşmaktan iş yapamadım ve bugün evde çalışmaya devam ediyorum!! Bu sebepten Hülyanın davet ettiği İzmir Blog Buluşmasına gidemiyorum:(
Göbüşüm kocaman oldu. Sanırım ayaklarımda ödemler oluştu, ayakkabılar hafiften sıkmaya başladı. Haftaya Zeyneple Tufanın nişanına ne giyeceğim bilmiyorum, İlkerin eşofmanı belki de!!! Bugün tartıldım, 13 kilo almış durumdayım. Hani son ay pek kilo alınmazdı??? Yerim onu söyleyeni!!! Zaten herşeyi yiyorum. Aç kalınca fenalaşıyorum, sonra meyvalara bir yumuluyorum, aynı anda elma, kiwi, portakal! Ben haftada bir elma yiyen şahıs, şimdi günde bir kilo yiyorum. Ama Bebiş meyvalara çıldırıyor, içerde taklalar atıyor, hatta amuda kalkıyor. Yani kendim için yiyorsam namerdim:))) Ablam tüm hamileliğini bu cümleyle geçirmiş ve doğuma 94 kilo ile girmişti:)
Haftaya 2 gün izin kullanacağım. Birinde büyük temizlik var. Mobilyalar geldikten sonra olsun diyorduk ama olmuyor işte. Sonraki gün SSK ya gideceğim, detayları öğreneceğim, zira 37. hafta çalışmaz raporumu kendi doktorum cumartesi günü verecek.
özgüranne 5. cümle için beni mimlemiş.
1. yakınınızda bulunan ilk kitabı alın.
2. 161. sayfayı açın.
3. 5. cümleyi okuyun.
4. Blog sayfasına yazın.
5. En güzel cümle ve en güzel kitabı seçmeyin.Sadece yakınınızda olan ilk kitabı alın.
6. 5 blog arkadaşınıza yollayın.
Efendim kitabımız (kendisi mutfak ile WC arasında mekik dokuyor, sabah kahvaltısının değişmez menüsü)
Annelik ve bebek bakımı
Elizabeth Fenwick
161. Sayfadaki 5. Cümle:
Unutmayın ki, bebeğiniz henüz yuvarlanmayı öğrenmemiş de olsa yüksek yerlerde hatta yatakta bile yalnız bırakmamalısınız.
Büyüme, Gelişme Öğrenme Bölümündeki ilk 6 Ayda bebeklerin davranışlarını anlatan kısımdan alınmış. Tombik cıbıl bebek fotografları var, bayılıyorum, çok komikler.
Peki ben kimleri mimliyorum???
Mukaddes
Hülya
Ruh dağı
Zeren
Zühre
Mutlu haftasonları...
Bu rutin beni öyle sıktı ki perşembe bütün gün dokunsalar ağlayacak gibiydim. Nitekim eve gelince salya sümük ağladım. Mobilyalar gecikiyordan başladım, temizliğe kadını ne zaman alacağızdan çıktım. Halbuki çok 3-4 hafta önce bebek mobilyasına karar vermemiz gereken günlerde İlker yetişmeyecek diye çıldırmışken ben onu teselli ediyordum, ya nolucak nasıl olsa Durudan kalan beşik var, zaten odasına geçmeyecek hemen diyordum. O gün ben bastım yaygarayı. Bana böyle geliyorlar arada. Düdük gelince nolucam bilmiyorum.
Dün sonunda tam 1,5 yıldır beklediğim laptopum geldi. İzne ayrılacağım ya, sonunda yetiştirdiler. Tüm gün ayarları ile uğraşmaktan iş yapamadım ve bugün evde çalışmaya devam ediyorum!! Bu sebepten Hülyanın davet ettiği İzmir Blog Buluşmasına gidemiyorum:(
Göbüşüm kocaman oldu. Sanırım ayaklarımda ödemler oluştu, ayakkabılar hafiften sıkmaya başladı. Haftaya Zeyneple Tufanın nişanına ne giyeceğim bilmiyorum, İlkerin eşofmanı belki de!!! Bugün tartıldım, 13 kilo almış durumdayım. Hani son ay pek kilo alınmazdı??? Yerim onu söyleyeni!!! Zaten herşeyi yiyorum. Aç kalınca fenalaşıyorum, sonra meyvalara bir yumuluyorum, aynı anda elma, kiwi, portakal! Ben haftada bir elma yiyen şahıs, şimdi günde bir kilo yiyorum. Ama Bebiş meyvalara çıldırıyor, içerde taklalar atıyor, hatta amuda kalkıyor. Yani kendim için yiyorsam namerdim:))) Ablam tüm hamileliğini bu cümleyle geçirmiş ve doğuma 94 kilo ile girmişti:)
Haftaya 2 gün izin kullanacağım. Birinde büyük temizlik var. Mobilyalar geldikten sonra olsun diyorduk ama olmuyor işte. Sonraki gün SSK ya gideceğim, detayları öğreneceğim, zira 37. hafta çalışmaz raporumu kendi doktorum cumartesi günü verecek.
özgüranne 5. cümle için beni mimlemiş.
1. yakınınızda bulunan ilk kitabı alın.
2. 161. sayfayı açın.
3. 5. cümleyi okuyun.
4. Blog sayfasına yazın.
5. En güzel cümle ve en güzel kitabı seçmeyin.Sadece yakınınızda olan ilk kitabı alın.
6. 5 blog arkadaşınıza yollayın.
Efendim kitabımız (kendisi mutfak ile WC arasında mekik dokuyor, sabah kahvaltısının değişmez menüsü)
Annelik ve bebek bakımı
Elizabeth Fenwick
161. Sayfadaki 5. Cümle:
Unutmayın ki, bebeğiniz henüz yuvarlanmayı öğrenmemiş de olsa yüksek yerlerde hatta yatakta bile yalnız bırakmamalısınız.
Büyüme, Gelişme Öğrenme Bölümündeki ilk 6 Ayda bebeklerin davranışlarını anlatan kısımdan alınmış. Tombik cıbıl bebek fotografları var, bayılıyorum, çok komikler.
Peki ben kimleri mimliyorum???
Mukaddes
Hülya
Ruh dağı
Zeren
Zühre
Mutlu haftasonları...
24 Ocak 2009 Cumartesi
36. hafta kontrolü ve M&S Operasyonu
Bugün ilk defa öğlen randevusuna gitmek zorunda kaldık. Öyle gecikmeler olmuş ki, yarım saatten fazla bekledik muayeneye girmeyi. Bugün 35. haftanın son günüydü, 36. haftaya giriyoruz.
Bizim velet 2600 gr olmuş, yani 3 hafta önce gittiğimizden bugüne 800 gr almış, ben 1,5 kilo almışım. Son haftalarda her hafta yarım kilo almaya artık alıştım da, bebeğin 800 gr ına pek sevindim. Ben şu anda +12 kilodayım, 14-15 kilo ile hamileliği tamamlarım herhalde, ah bir de o tek ay içinde aldığım 5 kilo olmayacaktı ki, ne biçim kurtulurdum o kilolardan:)) Şimdi artık biraz kasacağız.
Veletin koca kafalı olacağı kesinleşti. Sonra doktor bu çocuk uzun olacak dedi. Nasıl yani olduk? ben 1,60 İlker 1,70 olunca insan uzun çocuğa pek ihtimal veremiyor. Tabii doktor düzeltti, sizlere göre uzun olacak şeklinde:) Orası kesin.
Doğum tarihini 20-24 şubat gibi verdi, daha önce de olabilir dedi. Bu arada geçen sefer verdiği karışımdan içtiğimi zannetti (hani şu bebeği tosun yapacak olan) ben de hiç bozmadım. Belki son haftalarda uygulayabiliriz.
2 hafta sonra tekrar gideceğiz, bu defa SSK için çalışamaz raporumu verecek. Resmen de iznim başlamış olacak.
Sırt ağrılarımdan ve kaburgalarımdan bahsettik, nolur derdime bir çare dedik ama yok çekeceksin dedi. Ayaklarımda şişlik, ödem pek yok, acayip bir ağırlık da yok üzerimde, hala hoppala bir tipim ama bu sırt ağrıları bazen nefesimi kesiyor ve çekmek zorundayım.
Doktor acayip rahat, hiç kasmıyor, hani bazen diyorum acaba takmıyor mu ama Gülnur teyzemiz de aynı tutum içinde olunca da konduramıyorum. Tecrübeli bir doktor olmasına veriyorum. Herhalde Arcanın sağlığı yerinde diye pek triplere girmiyor. Bakalım zaman ne gösterecek? Yenidoğan sünneti olayını sorduk. Hastanede hemen doğumdan sonra yapılabiliyormuş. Hem de okuduklarımız doğruymuş, doktor da şiddetle tavsiye etti. Sağlıklı doğmasından sonra hemen yaptıracağız, göbek bağı düşerken o da iyileşecek, olası idrar yolu iltihaplarından ve 5-6 yaşına geldiğinde pipisinden yapılan pilavı yemekten kurtulacak :))
Hazır Alsancak'a inmişken bugünün alınacaklar listesi çıktı ortaya. Hepsi benim için. Önce tek kullanımlık kilotlardan aldık, Jokerde varmış , teşekkürler Hülya. Kimisi kullanmamış ama her ihtimale karşı bir paket atıyoruz hastane çantamıza.
Sonra terlik, twiggyden pembiş terliklerden buldum, indirime girmiş iyi oldu.
Asıl dert sabahlıktı. Bir gecelik bir de pijama takımım var ve ikisi gri+pembe olmasına rağmen tonları farklı olduğu için ikisine de nasıl bir sabahlık uyduracağım derdine düşmüştüm bir ara - sanki hayatın sonuymuş gibi!! kokoşuz ya:) - . Çok dolaştım ama bıraktım sonra işin peşini. Alt tarafı üzerime geçireceğim işte. Neyse Alsancakta birkaç çamaşırcı denedik, tam bir tanesinde karar kılmıştım, ama içime de bir türlü sinmiyordu, çünkü pembe poların üzerinde koca koca kalpler var. Alacaktım neredeyse, İlker dedi ki M&S a da bakalım içimizde kalmasın. Tamam dedim çıktık, ama en azından bu alakasız sabahlığı alırız diyorum içimden. M&S te tam gözüme bir tane kestirdim, hem düz renkli hem polar, hem pijamanın ve de terliğin pembesinden, hem kısa hem de benim bedenimden!!! Yani gerçek olamayacak kadar güzel bir düş gibiydi derken önümdeki hamile kaptı, birkaç geceliği de aldı. Dünyam yıkıldı, bir taraftan da bunun beyazı vardı diye soruyor, tezgahtar o tek kaldı diyor. Biliyorum Agoradaki mağazada da yoktu bundan !! İşte benim bittiğim andı. İlkere dedim ki ben bunu bekleyeceğim, deneyecek, beğenmezse ben kapacağım. Fiyat da inmiş yarıya bırakır mıyım!!! Yorulmuş hamile pozunda iliştim deneme kabinlerinin önündeki pufa, inceden kesiyorum gebeşi. İlker de gelemiyor yanıma, diğer kabinlerde iç çamaşırı deneyenler filan var, onu içeri gönderdim, bana deneyecek birşeyler bul dedim ki kabine girerken inandırıcı olsun. Vakit geçmek bilmedi, gebeş sevimsiz bir gecelikte karar kıldı, benim sabahlığı bıraktı kabinde, tam dalacağım içeri başkası girdi kabine, haydaaa!! Neyse bu defa kalktım ayağa bekliyorum kabinin başında. Diğer kabinlerden çıkanlar buyrun buraya girin diyor, yok diyorum, ben buraya gireceğim. İçimden diyorum ki az kaldı, hedef çok yakınımda. Bekledim, kabin boşaldı, İlkerin getireceği sözde deneyeceğim parçayı beklemeden daldım içeri, orada beni bekliyor. Hemen giydim üzerime, bingo!!! tastamam oldu, İlkere bile göstermeden kasaya gittim, sanki ödemeyi yapmazsam biri elimden kapacak. O sabahlık benim oldu, M&S operasyonu başarı ile tamamlandı. Ha çok mu süper birşey? belki değil ama benim için en uygun seçenekti, hele bu çılgın indirim zamanında bundan daha uygununu bulamazdım.
Kısaca benim hastane cicilerim tamam!! Az önce eksiklerin listesini yaptım, genelde bebek kozmetikleri ve benim için göğüs kremi ile pompası kalmış. Şimdi uyuyakalmış İlkeri kaldırıp, çamaşırları asıp akşamki uykusuzluğun tadını çıkarırcasına uykuya teslim olacağım.
gecenin tam üçündesin ....
dertlerin en gücündesin diye mi devam ediyordu o şarkı?
Annemde yemek yedikten sonra uyuyakalmayayım diye eve kaçtık, evde uyuyakaldım, saat 10 buçuk filan.
sonra üçte çişe kalktım, biraz su içtim, velet başladı hıçkırmaya. Ya oğlum ben içiyorum suyu sana noluyor!! hıçkırığın gitmesini beklerken uykum kaçtı. Kitap okudum, olmuyor, bari İlker uyanmasın diye kanepeye gittim, okumaya devam, 1-2 saat sonra uyuyakalmışım. İlker meraklanmış, hemen kendisine hötledim!! "Bozuk çıktı bu çocuk, al bunu nerden bulduysa geri ver yenisini versinler!!! uyutmuyor yav"
Bu hafta öyle yoğundu ki, ağlayacaktım neredeyse. Gideceğim ya herkes birşeyleri bitirmemi istiyor, görevlerimi paylaştırdıklarım sürekli beklenti içinde, bunu nasıl yapıcam? kiminle irtibat kurucam vs... Yapılacakların listesi aynı gün için otuz maddenin üzerinde. Herkes benden birşey istiyor, kimse yardıma ihtiyacın var mı demiyor:) Böylece her akşam yedi buçuklarda işten çıkmak zorunda kaldım. Ofistekiler tek başıma ofiste kalmamdan pek hoşlanmıyor, endişeleniyorlar, koca göbüşümle düşer kalırım diye:) Öyle ağırlaşma yok üzerimde, merdivenleri hala hoplaya zıplaya inebiliyorum, çıkarken tık nefesiz o ayrı. Akşamları da haliyle 10 dedin mi uyuyakalıyorum. Bu uyuyakalmaların 3. trimasterda ortadan kalkacağını söylemişti doktor, zavallı İlker bilime güveniyordu ama normal hamile değilim ki, hergün 60 km araba kullanıp, en az 10-12 saat çalışıyorum hem de durmaksızın.
Ama az kaldı, bu hafta yine full time işteyim, sonraki hafta son haftam ama geçen yıldan hala yıllık iznim var, arada birkaç gün kaçamak yapacağım, tabii mümkün olursa:) İlkere kalsa tüm haftayı evde geçirmeliyim ama ben o kadar iyimser değilim.
Bugün doktor kontrolümüz var. Çok merak ediyoruz cüceyi. Bakalım doktor dede neler diyecek.
P.S. : Bu arada antibiyotiğin etkisi ile İlkerin karın ağrısı geçti, son yapılan kan testinde de kayda değer birşey görülemeyince kolonoskopi ertelendi. Tabii İlkerin canınca minnet!!! Bence olsa ve kesin teşhis konsa daha iyi olurdu ama doktor kararı yapacak birşey yok. Şimdi ikinci nöbeti bekleyeceğiz.
Annemde yemek yedikten sonra uyuyakalmayayım diye eve kaçtık, evde uyuyakaldım, saat 10 buçuk filan.
sonra üçte çişe kalktım, biraz su içtim, velet başladı hıçkırmaya. Ya oğlum ben içiyorum suyu sana noluyor!! hıçkırığın gitmesini beklerken uykum kaçtı. Kitap okudum, olmuyor, bari İlker uyanmasın diye kanepeye gittim, okumaya devam, 1-2 saat sonra uyuyakalmışım. İlker meraklanmış, hemen kendisine hötledim!! "Bozuk çıktı bu çocuk, al bunu nerden bulduysa geri ver yenisini versinler!!! uyutmuyor yav"
Bu hafta öyle yoğundu ki, ağlayacaktım neredeyse. Gideceğim ya herkes birşeyleri bitirmemi istiyor, görevlerimi paylaştırdıklarım sürekli beklenti içinde, bunu nasıl yapıcam? kiminle irtibat kurucam vs... Yapılacakların listesi aynı gün için otuz maddenin üzerinde. Herkes benden birşey istiyor, kimse yardıma ihtiyacın var mı demiyor:) Böylece her akşam yedi buçuklarda işten çıkmak zorunda kaldım. Ofistekiler tek başıma ofiste kalmamdan pek hoşlanmıyor, endişeleniyorlar, koca göbüşümle düşer kalırım diye:) Öyle ağırlaşma yok üzerimde, merdivenleri hala hoplaya zıplaya inebiliyorum, çıkarken tık nefesiz o ayrı. Akşamları da haliyle 10 dedin mi uyuyakalıyorum. Bu uyuyakalmaların 3. trimasterda ortadan kalkacağını söylemişti doktor, zavallı İlker bilime güveniyordu ama normal hamile değilim ki, hergün 60 km araba kullanıp, en az 10-12 saat çalışıyorum hem de durmaksızın.
Ama az kaldı, bu hafta yine full time işteyim, sonraki hafta son haftam ama geçen yıldan hala yıllık iznim var, arada birkaç gün kaçamak yapacağım, tabii mümkün olursa:) İlkere kalsa tüm haftayı evde geçirmeliyim ama ben o kadar iyimser değilim.
Bugün doktor kontrolümüz var. Çok merak ediyoruz cüceyi. Bakalım doktor dede neler diyecek.
P.S. : Bu arada antibiyotiğin etkisi ile İlkerin karın ağrısı geçti, son yapılan kan testinde de kayda değer birşey görülemeyince kolonoskopi ertelendi. Tabii İlkerin canınca minnet!!! Bence olsa ve kesin teşhis konsa daha iyi olurdu ama doktor kararı yapacak birşey yok. Şimdi ikinci nöbeti bekleyeceğiz.
18 Ocak 2009 Pazar
Gündem
Şimdi gündemden notlar...
* İlker, aldığı antibiyotiklerin etkisi ile en azından yüksek ateşten kurtuldu. Ama ağrıları devam ediyor. Perşembeye kadar bekleyeceğiz. Sürekli evde olmaktan sıkıldığı için dün biraz dışarı çıktık, ağrılarına olmasa da psikolojisine iyi geldi. Hastalığı bir yana iştahsızlığı beni çok etkiliyor. Acayip yemek yemeği seven insan, günlerce sadece çorba içti, pizza, hamburger, nutella ve bilimum kaka gıdalara ilgisi tamamen yok oldu. Ama dün akşam nohut pilav ikilisinden eskisi kadar yiyince, derin bir oh çektim.
* Artık bizim velete ismiyle hitap etmeye başladık, öyle alıştık ki, doğunca da düdükcan diyeceğimizden endişeliyim. Son kararımız ARCA!! Çok ender rastlanan bir isim olması biraz soru işaretleri bıraksa da, güzel anlamları var. Türkçede anlamı, temiz, namuslu. Sonra eski Rumcada yağmurdan sonraki toprak kokusuna derlermiş ARCA.
* İlkerin hastalığı yüzünden Arca'nın odası ile ilgilenememiştik. Pazar gününün planları arasında avize ve halıyı halletmek var. Bir de küvet alsak iyi olacak, ablam birilerine vermiş galiba. Birimiz hamile birimiz hasta olunca, öyle deliler gibi yoramıyoruz kendimizi. Hatta heryere benim arabayla gidiyoruz, malum İlkerin düz vitesi kullanamıyorum, İlker fena olursa ben eve döndürebileyim diye:) Biraz paranoyaklık var, kesin!!!
* Bu arada benim artık hastane çantamı tamamlamam lazım. Ne de olsa bugün itibariyle 35. Haftaya girmiş durumdayız. İlkerin annesi bana bir gecelik bir de pijama almıştı. Hiç sevmem ama sabahlık da lazım olacak. İkisine uydurabileceğim bir sabahlık bulmak zor. Dün çıktığımızda biraz bakındım, ama yok. Bugün yine bakacağız. Sonra terlik lazım. Emzirme sütyenlerim, göğüs pedlerim, çorap, Arca'nın cicileri hazır. Atılabilir çamaşır almalı, göğüs kremi, Arca'nın kozmetikleri hep eksik. Daha çok varmış gibi geliyor diye sallayıp duruyorum.
* İlkerin kardeşi İlknurun eşi Emre askerden dönüyor bugün. Erkek kardeşim yok, ama kendisini çok çok sevdiğimden hiç sahip olmadığım kardeşim gibi görüyorum. Gerçi yaklaşık 2 m boyunda ve iri bir arkadaş, yani kardeşim olamayacak ölçülere sahip:)) Son görüştüğümüzde ben henüz 3-4 aylık hamileydim ve tabii üzerimdeki 11 kilodan eser yoktu, sanırsam koca göbüşümü görünce şok olacak:)
* Şirket 2008 yılında gösterdiğim yüksek performansıma istinaden bana bu yıl fazladan prim ödemeye karar vermiş!!! Pek iyi oldu tabii. SSK'nın doğum izninde olduğum zamanın ücretini izin sonu vereceğini düşünürsek ilaç gibi geldi bile diyebilirim. Bu para başka zaman gelseydi, keyifle harcardık, ama ebeveyn olma yolunda tasarruf etme durumunda olduğumuz için dokunamıyoruz, içimiz gidiyor:( Bu hoş jesti, maaşıma hiç zam yapılmayacak olmasına da bağlamıyor değilim hani. Malum piyasalar fena, birlikte çalıştığımız şirketler batmakta. 2009 muamma!!
* Gündemin son maddesi sırt ağrıları. Uyusam da yürüsem de bir türlü geçmiyor. Hamile yogasını ihmal ettiğim için mi bilemiyorum, son günler epey arttı. Cuma günü bir türlü uzun uzun oturup çalışamadım. Bu sabah da beni yine cin gibi dikti havaya. 5 tane yastıkla biraz sırt üstü yatmayı deniyorum, ama böyle de uyunmuyor ki.
İlker hala uyuyor, şimdi çayı demleyip dışarı çıkacağım. Şansım varsa sıcak ekmeğe denk gelirim. Hem yürüyüş olur, güzel bir kahvaltı yapalım, şöyle yumurtalı ballı, taze ekmeği zeytinyağına banalım, domatı peyniri katık edelim, oh ne güzel...
* İlker, aldığı antibiyotiklerin etkisi ile en azından yüksek ateşten kurtuldu. Ama ağrıları devam ediyor. Perşembeye kadar bekleyeceğiz. Sürekli evde olmaktan sıkıldığı için dün biraz dışarı çıktık, ağrılarına olmasa da psikolojisine iyi geldi. Hastalığı bir yana iştahsızlığı beni çok etkiliyor. Acayip yemek yemeği seven insan, günlerce sadece çorba içti, pizza, hamburger, nutella ve bilimum kaka gıdalara ilgisi tamamen yok oldu. Ama dün akşam nohut pilav ikilisinden eskisi kadar yiyince, derin bir oh çektim.
* Artık bizim velete ismiyle hitap etmeye başladık, öyle alıştık ki, doğunca da düdükcan diyeceğimizden endişeliyim. Son kararımız ARCA!! Çok ender rastlanan bir isim olması biraz soru işaretleri bıraksa da, güzel anlamları var. Türkçede anlamı, temiz, namuslu. Sonra eski Rumcada yağmurdan sonraki toprak kokusuna derlermiş ARCA.
* İlkerin hastalığı yüzünden Arca'nın odası ile ilgilenememiştik. Pazar gününün planları arasında avize ve halıyı halletmek var. Bir de küvet alsak iyi olacak, ablam birilerine vermiş galiba. Birimiz hamile birimiz hasta olunca, öyle deliler gibi yoramıyoruz kendimizi. Hatta heryere benim arabayla gidiyoruz, malum İlkerin düz vitesi kullanamıyorum, İlker fena olursa ben eve döndürebileyim diye:) Biraz paranoyaklık var, kesin!!!
* Bu arada benim artık hastane çantamı tamamlamam lazım. Ne de olsa bugün itibariyle 35. Haftaya girmiş durumdayız. İlkerin annesi bana bir gecelik bir de pijama almıştı. Hiç sevmem ama sabahlık da lazım olacak. İkisine uydurabileceğim bir sabahlık bulmak zor. Dün çıktığımızda biraz bakındım, ama yok. Bugün yine bakacağız. Sonra terlik lazım. Emzirme sütyenlerim, göğüs pedlerim, çorap, Arca'nın cicileri hazır. Atılabilir çamaşır almalı, göğüs kremi, Arca'nın kozmetikleri hep eksik. Daha çok varmış gibi geliyor diye sallayıp duruyorum.
* İlkerin kardeşi İlknurun eşi Emre askerden dönüyor bugün. Erkek kardeşim yok, ama kendisini çok çok sevdiğimden hiç sahip olmadığım kardeşim gibi görüyorum. Gerçi yaklaşık 2 m boyunda ve iri bir arkadaş, yani kardeşim olamayacak ölçülere sahip:)) Son görüştüğümüzde ben henüz 3-4 aylık hamileydim ve tabii üzerimdeki 11 kilodan eser yoktu, sanırsam koca göbüşümü görünce şok olacak:)
* Şirket 2008 yılında gösterdiğim yüksek performansıma istinaden bana bu yıl fazladan prim ödemeye karar vermiş!!! Pek iyi oldu tabii. SSK'nın doğum izninde olduğum zamanın ücretini izin sonu vereceğini düşünürsek ilaç gibi geldi bile diyebilirim. Bu para başka zaman gelseydi, keyifle harcardık, ama ebeveyn olma yolunda tasarruf etme durumunda olduğumuz için dokunamıyoruz, içimiz gidiyor:( Bu hoş jesti, maaşıma hiç zam yapılmayacak olmasına da bağlamıyor değilim hani. Malum piyasalar fena, birlikte çalıştığımız şirketler batmakta. 2009 muamma!!
* Gündemin son maddesi sırt ağrıları. Uyusam da yürüsem de bir türlü geçmiyor. Hamile yogasını ihmal ettiğim için mi bilemiyorum, son günler epey arttı. Cuma günü bir türlü uzun uzun oturup çalışamadım. Bu sabah da beni yine cin gibi dikti havaya. 5 tane yastıkla biraz sırt üstü yatmayı deniyorum, ama böyle de uyunmuyor ki.
İlker hala uyuyor, şimdi çayı demleyip dışarı çıkacağım. Şansım varsa sıcak ekmeğe denk gelirim. Hem yürüyüş olur, güzel bir kahvaltı yapalım, şöyle yumurtalı ballı, taze ekmeği zeytinyağına banalım, domatı peyniri katık edelim, oh ne güzel...
15 Ocak 2009 Perşembe
Çaresizlik
Çaresiz kalmak çok fena!! İlk defa Pazar günü ilkerin mide ağrısı başladı. Yediklerindendir desek, tüm haftasonu aynı gıdalarla beslendik, bende birşey yok? Sonra pazartesi ateşi çıktı, ağrı devam. Salı ağrı aşağılara inerken, ateş bir inip bir çıkmaya başladı. Tabii kendileri inatla doktora gitmiyor!!! Sonunda ikna oldu, ateşi 38 üzerine çıktığında Salı akşam üzeri doktora gittik. Apandisitten şüphe edildi doğal olarak ama öyle çok şiddetli ağrı olmadığı için emin olunamıyor. Ultrason, kan, idrar tahlili ve 2 uzman doktorun “allah allah” dudak bükmeleri ile eve yollandık. Ertesi gün tomografi çekilmesine karar verildi. Zira teşhis konamıyor. İlkerin babası FMF, kardeşi Crohn hastası olunca genetik bir sebep aranıyor ama bulunamıyor. Bugün tomografi sonuçlarına göre de bir teşhis konamadı. Haftaya kolonoskopi ile parça alınarak incelenecek. Crohn üzerinde duruluyor. Ateş kesici ve antibiyotik verildi. En azından belki bundan sonra rahatlayacak. Ama birkaç günün sıkıntısı dün akşam patladı bende. Avrupa yakasını izlerken uyuyakalmışım, kalktım, ilker ateşler içinde yanıyor, nerdeyse havale geçirecek. Tam teşhis konmadığı için ilaç da verilmiyor. Hiçbir şey yapamıyorsun, elin kolun bağlı. Başladım ağlamaya sinirlerim bozuldu. İlker bana mı baksın kendine mi bilemedi. Hem kızıyorum kendime, ağlamanın anlamı yok diye, boşuna üzüyorum İlkeri de, hem de bir türlü durduramıyorum. Birkaç günün gerginliği hamilelik hormonları ile birleşince patlama noktasına getirdi galiba. Sonra ateş yine düşmeye başladı, biraz duruldum. Zaten ateş öyle ilginç ki bir düşüyor, bir çıkıyor. Düştüğüne sevinemiyorsun çünkü birkaç saat sonra yine çıkacak endişesi yaşıyorsun.
Bulgular tam olmamakla birlikte Crohn u çağrıştırıyor. İlknurda da böyle olmuştu, vücut bağırsağı yabancı bir madde gibi algılayıp savunmaya geçiyor, ileri safhalarda vücuttan atmaya çalışıyor. Ömrünü ilaçlarını aldığın sürece normal geçiriyorsun ama pekçok şeye dikkat etmen gerek, yediklerin çok önem taşıyor.
Ama tam teşhis henüz konabilmiş değil. Bu sebepten Crohn yakıştırması da yapmak istemiyorum. Bakalım zaman ne gösterecek?
Sadece çaresizliği hissetmek öyle zor ki, şimdilik dermanı olmayacak birşeylerin çıkmaması için dua etmekten başka birşey gelmiyor elden.
Bulgular tam olmamakla birlikte Crohn u çağrıştırıyor. İlknurda da böyle olmuştu, vücut bağırsağı yabancı bir madde gibi algılayıp savunmaya geçiyor, ileri safhalarda vücuttan atmaya çalışıyor. Ömrünü ilaçlarını aldığın sürece normal geçiriyorsun ama pekçok şeye dikkat etmen gerek, yediklerin çok önem taşıyor.
Ama tam teşhis henüz konabilmiş değil. Bu sebepten Crohn yakıştırması da yapmak istemiyorum. Bakalım zaman ne gösterecek?
Sadece çaresizliği hissetmek öyle zor ki, şimdilik dermanı olmayacak birşeylerin çıkmaması için dua etmekten başka birşey gelmiyor elden.
12 Ocak 2009 Pazartesi
nasıl geçti anlamadım
Ben bu haftasonundan birşey anlamadım.
Cumartesi sabah tam 6:30 da uyandım. Haftaiçi erken kalkamıyorum haftasonu da geç! Ama olsun İlkere kahvaltı hazırladım, sıcak börekleri çaylar ekmeksiz:) götürdük. Ufak tefek alınacaklar var. Artık atletlerimin hiçbiri bana olmuyor, göz kremim bitmiş, lens solüsyonum da, az biraz da ıhlamur, sıcak sıcak içilecek sütten başka alternatifim olsun istiyorum. Sonra annemi ve Duruyu alıp bize geldik, arkamızdan ablam. Yatağın altı tamamen kaldırıldı, doğumdan sonra yatağa örtülecek çeyizlik takımlar çıktı. Çoğunu hatırlamıyorum geçmiş üzerinden 7 sene. Bir takımın sadece nevresimini kullanmışım, rengi çarşafınınkine 2 ton atmış, annem kızdı bunlar kullanılır mı diye? e napıcaktım doğurasıya kadar bekleyecek miydim:) hepsini toplayıp eve götürdü, yıkayıp ütüleyecekmiş, doğumdan sonra kullanacakmışım. Ben öyle misafiri yatak odamda buyur edemem, ben yataktan çıktıktan sonra gelsinler, şeklinde çemkirdim ama insanların öyle ilk günlerden geldiği oluyormuş!! Napalım tecrübeye saygı, isyan etmenin anlamı yok, annemin bir bildiği vardır diye sesimi çıkarmadım.
Mevlüt de yapılırmış. Bebeğim için dua okunmasının bir sakıncası yok da umarım tanımadığım filanca teyzelerle evim dolmaz!!
Oda takımının kulplarını çiçekli böcekli istemediğimiz için özel olarak gidip kendimiz seçtik. Sonra bana pijama aldık. Bir de geceliğim var, şimdilik sadece terlik ve sabahlık eksik kaldı.
İlkerle bebek odası için raf çizdik, odanın yerleşimini Autocad de yaptık, mühendis çiftiz ya illa belli edicez:)Gerçi ben bezelye ayıklar ve şunu şuraya bunu buraya koyalım derken genelde İlker çiziyordu ama olsun, ben de ahkam keserek acayip katkıda bulundum.
Tepe Home dan aldığımız koltuğun boyutlarını bilmediğimiz için tekrar gittik. Pufu da ayrı yaptırıyoruz, oradakiler içimize sinmedi. Oturdum koltuğa, uzattım ayaklarımı puf varmış gibi, pufu ölçülendirken ve koltuktan elimde bebekle kendi başıma nasıl kalkarım testleri yaparken tezgahtarlar napıyor bunlar diye bakıyordu. AVM lerdeki indirimlere bakakaldım. Hiçbir şey alamamak ne kötü:( Hala ayaklarımın davul gibi şişmediğine ve mevcut botlarımı giyebildiğime şükrettim sadece.
Halıya nerdeyse karar verdik. Parça halı istiyorduk ama renkler hep aynı. Şöyle modern çizgili mavi tonlarında bir halı bulmak imkansız. Sonunda cin fikirli kocam duvardan duvara halılardan istediğimiz kadar kestirelim parça halı olsun fikrini ortaya attı ve acayip rahatladık. Samurun mavi bir halısında karar kılınacak gibi görünüyor.
Avize olarak ne alacağımıza karar verdik sayılır, mavi kocaman bir balon. Ama perdeler hala muamma. Sevmiyorum ben öyle pano olayını. Zaten kiracıyız. Sonra başka eve koyamayacağız, kalcak düdük gibi. Sadece mavi-krem tonlarında desenli bir tül perde ile güneşlik yeter bence. Daha o kısma gelemedik. Mobilyalar gelince düşünürüz.
34. haftada olduğum düşünülürse doğuma daha çok var diyorum ama bir taraftan da işe devam ettiğim için sadece haftasonları ilgilenebiliyoruz, bu da bize epey az zaman bırakıyor aslında.
Bebek için gerekli teçhizatın bir kısmı geldi. Hem oda termometresi hem de ateş ölçer olarak çalışan bir alet var, çok işe yarıyor, sürekli ilkerin elinde, benim ateşimi ölçmezse evin değişik bölgelerindeki sıcaklığı ölçüyor. Düdükcan gelmeden bozulacak alet. Sonra nemlendiriciyi geri gönderiyoruz çünkü bizce çalışmıyor! Ortamın nemini bir türlü 29% dan 30% a çıkaramadı, o kadar suyu odada kaynatıp buharlaştırsak 50% ye çıkardı kesin:)
Sterilizatör ve mama ısıtıcı tamam (ki bence daha bunlara gerek yoktu ama neyse, nasılsa alınacak) sadece göğüs pompası kaldı.
Haftasonuna temizliği sığdıramadım sadece 2 sepet ütümü bitirebildim, oysa evin pisliği "temizle beni" diye bağırıyordu ve ben bu haftasonu nasıl geçti anlamadım.
Bu arada düdükcan acayip kıpırdıyor, adını kıprakcan mı koysak diyorum. Dayanamadım doktoru arayıp sordum. Asıl kıpırdamazsa kork! dedi. Ama biliyorum işimiz zor!! Kendimizi hareketli bir çocuğun anne babası olmaya alıştırmamız gerekiyor şimdiden. Bunu ben demiyorum, tamamen doktor tavsiyesi:)
Cumartesi sabah tam 6:30 da uyandım. Haftaiçi erken kalkamıyorum haftasonu da geç! Ama olsun İlkere kahvaltı hazırladım, sıcak börekleri çaylar ekmeksiz:) götürdük. Ufak tefek alınacaklar var. Artık atletlerimin hiçbiri bana olmuyor, göz kremim bitmiş, lens solüsyonum da, az biraz da ıhlamur, sıcak sıcak içilecek sütten başka alternatifim olsun istiyorum. Sonra annemi ve Duruyu alıp bize geldik, arkamızdan ablam. Yatağın altı tamamen kaldırıldı, doğumdan sonra yatağa örtülecek çeyizlik takımlar çıktı. Çoğunu hatırlamıyorum geçmiş üzerinden 7 sene. Bir takımın sadece nevresimini kullanmışım, rengi çarşafınınkine 2 ton atmış, annem kızdı bunlar kullanılır mı diye? e napıcaktım doğurasıya kadar bekleyecek miydim:) hepsini toplayıp eve götürdü, yıkayıp ütüleyecekmiş, doğumdan sonra kullanacakmışım. Ben öyle misafiri yatak odamda buyur edemem, ben yataktan çıktıktan sonra gelsinler, şeklinde çemkirdim ama insanların öyle ilk günlerden geldiği oluyormuş!! Napalım tecrübeye saygı, isyan etmenin anlamı yok, annemin bir bildiği vardır diye sesimi çıkarmadım.
Mevlüt de yapılırmış. Bebeğim için dua okunmasının bir sakıncası yok da umarım tanımadığım filanca teyzelerle evim dolmaz!!
Oda takımının kulplarını çiçekli böcekli istemediğimiz için özel olarak gidip kendimiz seçtik. Sonra bana pijama aldık. Bir de geceliğim var, şimdilik sadece terlik ve sabahlık eksik kaldı.
İlkerle bebek odası için raf çizdik, odanın yerleşimini Autocad de yaptık, mühendis çiftiz ya illa belli edicez:)Gerçi ben bezelye ayıklar ve şunu şuraya bunu buraya koyalım derken genelde İlker çiziyordu ama olsun, ben de ahkam keserek acayip katkıda bulundum.
Tepe Home dan aldığımız koltuğun boyutlarını bilmediğimiz için tekrar gittik. Pufu da ayrı yaptırıyoruz, oradakiler içimize sinmedi. Oturdum koltuğa, uzattım ayaklarımı puf varmış gibi, pufu ölçülendirken ve koltuktan elimde bebekle kendi başıma nasıl kalkarım testleri yaparken tezgahtarlar napıyor bunlar diye bakıyordu. AVM lerdeki indirimlere bakakaldım. Hiçbir şey alamamak ne kötü:( Hala ayaklarımın davul gibi şişmediğine ve mevcut botlarımı giyebildiğime şükrettim sadece.
Halıya nerdeyse karar verdik. Parça halı istiyorduk ama renkler hep aynı. Şöyle modern çizgili mavi tonlarında bir halı bulmak imkansız. Sonunda cin fikirli kocam duvardan duvara halılardan istediğimiz kadar kestirelim parça halı olsun fikrini ortaya attı ve acayip rahatladık. Samurun mavi bir halısında karar kılınacak gibi görünüyor.
Avize olarak ne alacağımıza karar verdik sayılır, mavi kocaman bir balon. Ama perdeler hala muamma. Sevmiyorum ben öyle pano olayını. Zaten kiracıyız. Sonra başka eve koyamayacağız, kalcak düdük gibi. Sadece mavi-krem tonlarında desenli bir tül perde ile güneşlik yeter bence. Daha o kısma gelemedik. Mobilyalar gelince düşünürüz.
34. haftada olduğum düşünülürse doğuma daha çok var diyorum ama bir taraftan da işe devam ettiğim için sadece haftasonları ilgilenebiliyoruz, bu da bize epey az zaman bırakıyor aslında.
Bebek için gerekli teçhizatın bir kısmı geldi. Hem oda termometresi hem de ateş ölçer olarak çalışan bir alet var, çok işe yarıyor, sürekli ilkerin elinde, benim ateşimi ölçmezse evin değişik bölgelerindeki sıcaklığı ölçüyor. Düdükcan gelmeden bozulacak alet. Sonra nemlendiriciyi geri gönderiyoruz çünkü bizce çalışmıyor! Ortamın nemini bir türlü 29% dan 30% a çıkaramadı, o kadar suyu odada kaynatıp buharlaştırsak 50% ye çıkardı kesin:)
Sterilizatör ve mama ısıtıcı tamam (ki bence daha bunlara gerek yoktu ama neyse, nasılsa alınacak) sadece göğüs pompası kaldı.
Haftasonuna temizliği sığdıramadım sadece 2 sepet ütümü bitirebildim, oysa evin pisliği "temizle beni" diye bağırıyordu ve ben bu haftasonu nasıl geçti anlamadım.
Bu arada düdükcan acayip kıpırdıyor, adını kıprakcan mı koysak diyorum. Dayanamadım doktoru arayıp sordum. Asıl kıpırdamazsa kork! dedi. Ama biliyorum işimiz zor!! Kendimizi hareketli bir çocuğun anne babası olmaya alıştırmamız gerekiyor şimdiden. Bunu ben demiyorum, tamamen doktor tavsiyesi:)
6 Ocak 2009 Salı
Yaşlanıyoruz!!
İlkerin 20 yıllık arkadaşı Tufanı ben de en az 10 yıldır tanıyorum. Bir süre onun da istanbulda yaşamışlığı var ve aynı zamanlarda İzmire döndük. Onunla ve yeni evlenen gül-orçun çifti ile hemen her hafta mutlaka görüşmeye başladık, okey partileri, tekne turları vs.. Kendisi bir türlü bizlerinki gibi bir evliliği- ilişkisi olmamasından mustarip idi.
Zeynepse benim 15 yıllık arkadaşım, hepimiz aynı dersaneye gittiğimizden İlkeri de en az 12 senedir tanıyor. Bursada okurken istanbula gelir ilkerde kalır, kaynatır, gezerdik. Geçen 12 yılda Tufanla ve Zeyneple ayrı ayrı çok görüştük, ama ilginçtir, onlar birbirini hiç tanımadılar. Bir yaşgünü partisine Tufan gelememişti, zeynep vardı, sonra düğünümüzde tufan Londradaydı, Zeynep bizimleydi. Zeynep çok kısa ve kötü biten evliliğinin ardından Mısırdan döndüğünde biz de İzmire yerleşmiştik. İlkere kocaman bir yaşgünü partisi hazırladığımda Zeynep gelemedi. Ama sonunda şeytanın bacağı kırıldı ve bir tekne gezisine ikisi de geldi, tanıştılar ve herşey böyle başladı. Şimdiyse 1 yıldan fazladır birlikteler. Her ikisini de ayrı ayrı tanıyıp hiç birlikte düşünmediğimiz iki dost evlenmeye karar verdiler. Bu cumartesi Tufanlar ailecek zeyneplere gitti ve isteme olayı gerçekleşti. Detayları almak için pazar öğleden sonra hep beraber Tufandaydık. Pastalarını yedik. Nişan düğün planları yaptık:) Tabii hep benim hamileliğim üzerine planlar kuruldu. En geç 1 ay içinde nişan olmalı ki ben düdükcanla tek beden gelebileyim. Düğün haziran gibi planlanıyor. Kilolarımın gitmeyeceğine eminim ama o 2 sene önce aldığım ve bir türlü giyemedğim tuvaletime sığmak için usta bir terzinin sihirli tadilatlarına güveniyorum:)
İlker ve benden çok konuşmuşlar çook. Tabii aileler ikimizi de çok iyi tanıyor:) Bunun gibi 6 çifti daha evlendirirsek cennete gidiyormuşuz da elimizde fazla malzeme kalmadı:)
O pazar öğleden sonrasında akşamdan kalan ikramları yeyip, fotograflara bakar, çay içerken birden farkettik ki aslında yaşlanıyoruz. Bizim pazar öğleden sonralarımız böyle miydi, çok değil 1 yıl önce, elimizde biralarla aynı kadro ya maç-film izler yada Kordonda bira patates yapardık. Şimdi annelerimiz gibi usul usul ev gezmesi yapıyoruz:) Çoluk çocuğa karışıyoruz, düdükcanın tekmelerini sayıyoruz. Kesin yaşlanıyoruz!!!
Demişken; İlker bir güzel hasta oldu. Sakınan göze çöp batar!! Şiddetli boğaz ağrısı ve sonrası nezleye çevirdi. Doktor kontrolüne bile benimle zar zor geldi. Bana bulaştırmamak için odamızı bile ayırdık. Çok koydu valla. Ama ne oldu??? ben yine de kaptım. Tüp bittiği için pazar günü kahvaltıya anneme gittik, boğaz ağrısı başlamıştı, öğlen malum Tufandaydık, akşamına da ben bittim, ter attım, çok beterdi. dün işten erken çıktım, eve attım kendimi 2 saat uyumuşum, bu sabahsa dünkünden daha kötüydüm ve işe gitmedim. Dün "çalışabilir" raporumu verdikten sonra bugün işe gitmemek enteresan bir ironi oldu:)
Zeynepse benim 15 yıllık arkadaşım, hepimiz aynı dersaneye gittiğimizden İlkeri de en az 12 senedir tanıyor. Bursada okurken istanbula gelir ilkerde kalır, kaynatır, gezerdik. Geçen 12 yılda Tufanla ve Zeyneple ayrı ayrı çok görüştük, ama ilginçtir, onlar birbirini hiç tanımadılar. Bir yaşgünü partisine Tufan gelememişti, zeynep vardı, sonra düğünümüzde tufan Londradaydı, Zeynep bizimleydi. Zeynep çok kısa ve kötü biten evliliğinin ardından Mısırdan döndüğünde biz de İzmire yerleşmiştik. İlkere kocaman bir yaşgünü partisi hazırladığımda Zeynep gelemedi. Ama sonunda şeytanın bacağı kırıldı ve bir tekne gezisine ikisi de geldi, tanıştılar ve herşey böyle başladı. Şimdiyse 1 yıldan fazladır birlikteler. Her ikisini de ayrı ayrı tanıyıp hiç birlikte düşünmediğimiz iki dost evlenmeye karar verdiler. Bu cumartesi Tufanlar ailecek zeyneplere gitti ve isteme olayı gerçekleşti. Detayları almak için pazar öğleden sonra hep beraber Tufandaydık. Pastalarını yedik. Nişan düğün planları yaptık:) Tabii hep benim hamileliğim üzerine planlar kuruldu. En geç 1 ay içinde nişan olmalı ki ben düdükcanla tek beden gelebileyim. Düğün haziran gibi planlanıyor. Kilolarımın gitmeyeceğine eminim ama o 2 sene önce aldığım ve bir türlü giyemedğim tuvaletime sığmak için usta bir terzinin sihirli tadilatlarına güveniyorum:)
İlker ve benden çok konuşmuşlar çook. Tabii aileler ikimizi de çok iyi tanıyor:) Bunun gibi 6 çifti daha evlendirirsek cennete gidiyormuşuz da elimizde fazla malzeme kalmadı:)
O pazar öğleden sonrasında akşamdan kalan ikramları yeyip, fotograflara bakar, çay içerken birden farkettik ki aslında yaşlanıyoruz. Bizim pazar öğleden sonralarımız böyle miydi, çok değil 1 yıl önce, elimizde biralarla aynı kadro ya maç-film izler yada Kordonda bira patates yapardık. Şimdi annelerimiz gibi usul usul ev gezmesi yapıyoruz:) Çoluk çocuğa karışıyoruz, düdükcanın tekmelerini sayıyoruz. Kesin yaşlanıyoruz!!!
Demişken; İlker bir güzel hasta oldu. Sakınan göze çöp batar!! Şiddetli boğaz ağrısı ve sonrası nezleye çevirdi. Doktor kontrolüne bile benimle zar zor geldi. Bana bulaştırmamak için odamızı bile ayırdık. Çok koydu valla. Ama ne oldu??? ben yine de kaptım. Tüp bittiği için pazar günü kahvaltıya anneme gittik, boğaz ağrısı başlamıştı, öğlen malum Tufandaydık, akşamına da ben bittim, ter attım, çok beterdi. dün işten erken çıktım, eve attım kendimi 2 saat uyumuşum, bu sabahsa dünkünden daha kötüydüm ve işe gitmedim. Dün "çalışabilir" raporumu verdikten sonra bugün işe gitmemek enteresan bir ironi oldu:)
5 Ocak 2009 Pazartesi
33. Hafta doktor kontrolü
Bu cumartesi 32. haftamızı tamamladık. 5 hafta daha çalışabilir raporu almamız gerekiyordu. Allahtan bizim doktor SSK raporu verebiliyormuş, vesileyle hem randevumuza gittik hem de raporu aldık.
Efendim, bizim velet yine ters!!! 6 hafta önceki randevumuzda tersti sonra 2 hafta önce döndü dendi, bugün yine ters! Sabah sağ kaburgalarıma giren ve nefesimi kesen ağrının bir bakıma sebebi ortaya çıktı. Bir rahatsızlık da kasıklarıma giren ve tüm vücudumu sarsan ağrı, meğer bu da veledin baskısıymış. Öyle bir hareketli ki doğuma kadar daha 10 defa dönebilir, hiç şaşırmam.
Bizim düdükcanın kilosu ve gelişimi iyi!! yeay!!! 1800 gr. Doktor dede, minyon olmama rağmen kilolu bir bebek doğurabileceğimi söyledi, hatta 4-4.5 kilo doğmasını istiyorsam bana bir tarif verebilecekti. Önce çok gerekli mi dedim, yani 3.5 kilo doğsa daha ne isterim. Ama yine de tarifimi aldım. Hergün; 1 litre süt, 1 muz, 1 elma rendesi, 2 yumurta sarısı ve bal mikserde karıştırılacak ve içilecek. Bunu içebileceğimi pek sanmıyorum:) Bunun yanı sıra ben son 6 haftada 3 kilo almışım, bunun 1 kilosu bebeğe gitmiş ama şu anda +11 kilodayım. Her hafta 500 gr alıyorum artık rutine bindi. Bu gidişle 15 kiloyu tamamlayacağım.
Tokluk kan şekeri testim henüz yapılmamıştı, yapılır diye aç karnına gitmiştim. Nitekim tam zamanıymış. 2 hafta önce Gülnur teyzeme gittiğimizde şekerimin düşük olması sebebi ile tokluk kan şekeri baktırmaya gerek yok, genelde kilolu hamilelerde baktırıyoruz ama istersen baktıralım demişti. Aslında 4 defa kan aldırmak pek bi deli işi ama, 4 sene kadar önce vertigoyu teşhis edemeyince acilde yaptıkları testlerin sonucu olarak hastane bana bir yazı göndermiş, gizli şekeriniz olabilir, dikkatli olun demişti. Kendim için gitmemiştim ama Allah biliyor ya insan çocuğu için neler yapıyor işte, şimdiden annelik başladı mı ne?
Kendimi korkunç bir sürece hazırlamıştım. Zor olacağını duymuştum. İlk kan alma işleminden sonra o şekerli suyu içtim, susamışım, iyi geldi valla:) İlker de lezzetli birşey sandı ben öyle lıkır lıkır içince. 1 saat sonra kan verdik yine, ben sanıyorum her saat başı o sudan yine içeceğim, eyvah diyorum içimden, ilki iyi gitti de sonrakilere dayanabilir miyim? Meğer gerek yokmuş, derin bir ohh!! Ama açlık beni bitirdi. Gözüm döndü, yaramazlık yaptım, deli gibi hamburger yedim:) En son bu şekilde yemek yediğimde orucumu bozarkendi ve annem "evladım bu şekilde iftar yapmak günah, kıtlıktan çıkmış gibi yiyorsun, sen istersen oruç tutma da derslerine çalış" demişti. Sonrasında eve gelmişiz - diyorum çünkü arabada da uyumuşum - ve yine uyudum.
Tokluk kan şekeri sonuçları için bu sabah hastaneden aradılar. Doktorum, "yeliz sonuçlar normalin üzerinde çıkmış, bu fena!!!" nasıl yaaa oldum. Meğer pek güveniyormuşum sağlığıma!! Sonra birden "aa yok bu başka hastanın sonuçlarıymış, sende herşey normal" dedi, eşşeğini kaybedip bulma hadisesi. Yüreğime inecekti. Ya diyorum bu doktor beni doğurtunca çocukları da karıştırmasın:) Gülnur teyzemi de doğuma sokmak şart oldu:)
Veledin kafası yine kaburgalarımda sanırım, sırtıma kadar ağrı vuruyor şu anda. Nefes almak ne mümkün!!!
31 Aralık 2008 Çarşamba
Mutlu yıllar...
Yeni yıldan öyle çok beklentim var ki!!!
Düdükcan artık gelsin istiyorum, ilkerin şantiyesindeki daireler satılsın ve maddi olarak bir ohhh çekelim istiyorum, işlerim iyi gitsin, stresler benden uzak dursun istiyorum.
Gelecek yıl buraya bu yazdıklarımın hepsinin gerçekleştiğini görüp, 2009 da ne iyi seneydi diyebilmek istiyorum.
Çok şey mi istiyorum:)
Herkese mutlu yıllar, herkesin isteklerine ulaştığı bir yıl olur umarım...
27 Aralık 2008 Cumartesi
30. hafta doktor kontrolü ve 31. hafta göbüşüm
Geçen haftaki doktor kontrolümüzden sonra bir türlü göbüşümün fotosunu çekemediğim için buraya koyamamıştım.
Doktor kontrolümüzden önce kan sayımlarımızı yaptırmıştık. Aile hekiminin hemşiresi sağolsun damarımı patlattığı için 2 haftadır sağ kolum mosmor!! Benim doktor şehirdışında olduğundan aylık kontrol için bu defa İlkerin teyzesine gittik. Cumartesi annemi de aldığımız gibi inanılmaz bir yağmur altında Urlaya gittik. Yine sınava girecek çocuklar gibi heyecanlıydım.
Değerleri gösterdik, şeker yok, karaciğer değerleri iyi ama demir biraz eksik bir de kollestrolüm yüksek çıkmış. Hamilelikte normal dedi. Geçen hafta hergün yediğim yumurtaları düşününce bana da normal geldi. Ama ilker iyice keyiflendi. Bu yaşta cancan kocamın kollestrolü yüksek diye sebze yedirmeye çalıştığım için bana gıcık oluyordu, artık konuşmaya hakkın kalmadı diyor. Zaten göbüşüm de onunkinden büyük!! özetle kendisi yanımda pek çıtır kalıyor:)
Hergün olduğu gibi bizim velet inanılmaz hareketliydi, Gülnur teyze ultrasonda bir rahat kontrollerini yapamadı, bu çıkınca da böyle olacak diyor:)
30. hafta itibariyle Düdükcanın kilosu 1460 gr, normalden biraz fazla, 3 -3,5 kilo arası doğacağı tahmin ediliyor, daha ne isterim. Boyu normalmiş, benim gibi bir cüceden ve İlker gibi bir 1,70 likten Micheal Jordan çıkmasını beklemiyorduk zaten:)Koca kafalı olacağı kesinleşti. İlkere benzeyeceğini sanıyoruz. 3 boyutlu ultrasona girebileceğimiz bir doktor tavsiyesi aldık. Böylece veletin tipini görebileceğiz. Ayrıca geçen kontrolümüzde ufaklık ters duruyordu, şimdi tam olması gerektiği gibi duruyormuş.
Ben +10 kilodayım. Tabii gönül isterdi ki kilomu daha az tutabileyim ama olmuyor işte, o 1 ayda alınan 5 kilonun ceremesini tüm hamilelik boyunca çekiyorum. Gülnur teyze normal diyor, dikkatli ve iyi beslenmeye devam!!Böyle giderse max 15 kilo civarı ile kurtarmayı planlıyorum.
Son 1 haftadır sağ arka kaburgalarımdan giren bir ağrı kürek kemiğime kadar çıkıyor, derken bütün sırtımı sarıyordu. Üşütüyor muyum, çalışırken kendimi mi kastım acaba derken meğer düdükcanın karaciğer ve dalağa yaptığı baskı bu sıkıntıya sebepmiş. Heyecanla Gülnur teyzenin doktor tavsiyesini bekledim ama nafile, çekeceksin dedi. Hatta bunlar daha başlangıçmış. Ayrıca bacaklarda biraz şişkinlik başlamış. Her fırsatta ayaklarımı kaldırarak dinlenmem ve az tuzlu yemem tavsiye edildi.
Kan uyuşmazlığı testinin tekrarlanması lazım. Ayrıca tokluk şekeri ölçümünü sorduk, herkese yapılmasına gerek yok, ama istersen yaptırabilirsin dedi.
Kendi doktorum SSK için rapor verebiliyormuş, yılbaşı ertesi gidip çalışabilir raporu alacağım. 5 hafta daha sahalardayım. Sonra bebeşi bekleyeceğiz.
İlk aylardaki o her akşam koltukta uyuyakalmalar başladı yine. Çok fena çünkü yoga, egzersiz yapmaya fırsatım olmuyor. Gerçi tecrübeli anneler vücudun doğum yaklaştıkça uyku depoladığını söylüyor ama ???
Dün akşam bir tanıdığımızın bebek ziyaretine gittik, ve tombik bir bebek olmasına rağmen bana inanılmaz küçük geldi ve kucağıma alamadım!! ya ben şunun şurasında 2 ay sonra çocuk doğuracağım ama 1 aylık bir bebeği kucağıma alamıyorum. Paranoyalar başlıyor mu ne????
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)