30 Kasım 2012 Cuma

Çocuk haklı kokuyormuş cidden!

Arca akşamları yanıma yanaşıp yanaşıp “annem banyo yapayım, kokuyorum” deyip duruyor. Bu hafta üç oldu talep. Yazın bu kadar talepkar değildi, anlamadık gitti, derken jeton düştü!


Çocuk haklı harbi kokuyor, soğan kokuyor! Leş gibi!

Her şey bir gün Hayat’ın Ela’nın öksürüğünden şikayeti ile başladı. Ela çok öksürüyordu ve Hayat ne yapsa kar etmemişti, Nurturia’da danışmıştı. Annelerden pek çok öneri gelmişti, ben de hepsini okudum, aralarından bildiklerim var bilmediklerim var.

Arca’nın malum Sümkürüfüs’ünü evden bir türlü kovamadık. Her gün sabah akşam burunlar temizleniyor ki rahat nefes alsın, gece oldu mu tıkanıyor, akıntı genizde gıcık yapıp öksürtüyor haliyle. Bir akşam burun temizleme rutinimiz şaştı, yer cücesi yerde uyuyakalmıştı. Pek tabii Sümkürüfüs canavarı hemen işbaşı yaptı, daha gece yarısını bulmadan saatler, Arca öksürük nöbetine başladı.

Yastığı kaldırdım, yok! Odanın nemi tamam 50% daha ne olacak? Öksürmekten uyanıyor, o uyku haliyle burnuna bir şey de sokturmuyor, hey allahım!

29 Kasım 2012 Perşembe

Sabah insanı değilim kardeşim zorla mı!

Ben "aman sabahlar olmasın" tarzını benimsiyorum. Hatta hayat felsefem yapabilirim pekala. Evet yav, gece seviyorum ben, sabahın körünü vapurları güneşin doğuşunu aydınlanmayı filan sevmiyorum! Hiç sevmedim. Evet Arca hayatıma girdi beridir yedi dedin mi "anneaa ben uyandımmm!" naralarıyla ayaktayım ama hoşnut olmak zorunda değilim.

28 Kasım 2012 Çarşamba

Büyük resim

Siz cumhuriyet ile yönetildiğimizi mi sanıyorsunuz? Hayır, Türkiye’de yönetim biçimi : “ben yaptım oldu”culuktur.


Artık okula forma ile gidilmeyecek, kıyafet serbest olacak. Bak “ben yaptım oldu”, bu kadar basit. Hayırlı olsun cümlemize.

Daha üç yaşında iken arkadaşı giyiyor diye her Allahın günü salopet ile okula gitmek isteyen bir bebem vardı. Buna rağmen kaygılı değilim, gelecek günlerin olası sorun konu başlıkları “markalı giyinme, trend yakalama, bilmem ne çantasından isteme” beni korkutmuyor açıkçası. Bir şekilde çözülür.

Hepsibenimyum

Arca banyo talep etti. Kokuyormuş. Ulen ben koca kadınım senin kadar yıkanmıyorum allahsız! Hatta ben cidden yıkanmıyorum yav. Parfümü icat eden Fransızlara hürmeten değil, kayıtlara geçsin; tembelim! Eh haliyle kendim beş dakikalık duşa üşenirken cücenin banyosunu hazırlamamak için türlü numaralar çekiyorum, dokuz takla atıyorum. Ama bugün yemedi, talebinde diretti. Baktım kendi bencil tembelliğim için inat ediyorum, fazla uzatmadım, soktum banyoya. Kıyamam lan, suyu seviyor (Balık işte, hiç bana çekmemiş:P)

Bu arada İlker uyuyakalmış. Ben o anda Arca'ya Sümkürüfüs ile Hepsibenimyum'u okumaktaydım. Baktım Hırçınella'ya gelmeden onun totosu da pirelerle münasebete girmiş, kaldım bir başıma.

26 Kasım 2012 Pazartesi

"imza: kızın" tadında :)

Bizimkilerde ortam hep curcunadır. O filmlerde gördüğün geniş gürültülü İtalyan aileleri gibi… Herkes yüksek sesle konuşur ama istisnasız herkes. Hayır babamın işitme kaybıyla alakası yok : ) Kırk senedir böyle bu aile… Herkes konuştuğu için ve aynı anda konuştuğu için bir süre sonra kişi kendi sesini duymaz olur, dolayısıyla desibel arttıkça artar, an gelir herkes bağırıyor sanırsın. Aramızda en az konuşan öğretmen ablam bile mesleki deformasyon sağ olsun, yüksek perdeden kapatır arayı.


Arca anneanne evinde kafayı yer. Kimse değildir suçlusu. Arca ortamın kurbanıdır. İnanılmaz aktive olur ve enerjisini sönümleyecek bir Duru yoksa o anda, evi birbirine katar. Tek derdi ilgi çekmektir ama karşıdan baktın mı “laf dinlemiyor”dur. Dinler aslında Arca, laf dinler ama o curcunada lafları duyamaz sadece.

24 Kasım 2012 Cumartesi

Süper anne? YOK BE GÜLÜM HİKAYE - devam

Ne demiştik? Evet, öyle aman aman iyi idare etmekle filan bir ilgisi yok bu kadının diyordum.
Bu kadın = Ben :)

Gittiğim yolda doğru yaptığım bir şeyler var mı, diye düşündüm, Defne’nin yorumunu okuyunca. Yardım, öneri istemişti. Yapabileceğim bir şey var mıydı?

“Hayır öyle değil işin aslı böyle yalnız değilsin bacım, hepimiz Defne’yiz, hiç birimiz süper değiliz.”

İşin özü cidden bu ama birkaç küçük dokunuşla bir şeyler daha kolaylaşabilir. Sadece bunu anlatmaya nasıl başlamalı? Ahkam kesmeden, bilmişlik yapmadan…

23 Kasım 2012 Cuma

Süper anne? YOK BE GÜLÜM HİKAYE:)

Geçen hafta Defne’nin bir yazıya bıraktığı yorumu paylaşayım önce;


--- Merhaba, Eski günler deyince şu an yaşadığım hissiyatı, Sizi ve burayı takip edenleri çok yakın bulduğumdan paylaşmak istedim. Eski günlerde acaba annelerimiz; hem iş yerinde başarılı olacak, tüm işleri biterecek günde bilmem kaç maile telefona vb cevap verecek, aynı zamanda televizyondaki dizilerin hepsini takip edip yorum yapabilecek, interneti takip edecek, hem evinde cocuk bakacak, hem yemek temizlik yapıp hem bulaşık çamaşır yıkayacak, kocasına vakit ayıracak, bu sırada kitap okuyacak, spor yapacak, kilosuna dikkat edecek blaaa blaaa olacaklarını düşünmüşler midir? Simdi ben bu super kadın,anne vb sorumluluklarından bunaldım, ama cevremden surekli olarak bu beklentilerin oldugunu hissediyorum. Bu konuda ne yapabilirim, yardımcı olabilir misiniz? Cunku okudugum kadarı ile siz bu konularda gayet iyi idare ediyorsunuz :) Bunun icin de sizi takdir ediyorum,Sevgiler Defne..---

Kendisine uzun uzun yanıt vermek istediğimi yazmıştım cevaben ama söylemek istediğim çok kısa ve özdü aslında; “Süper anne? YOK BE GÜLÜM HİKAYE:)”

Nerden başlasam nasıl anlatsam? “Senin blog penceresinden gördüğün kadın değilim ben” demek isterdim ama doğru değil, bizde olduğundan farklı bir profil çizmek yok bacım, ha sadece hayatımızın her milimetrekaresini yansıtmanın mümkün olmadığı yadsınamaz, o ayrı.

Bu sayfaya yansımamış milimetrekarelerden bazı noktaları açıklayayım, hem ben içimi dökeyim hem okuyanların içi bir soğusun önce.

22 Kasım 2012 Perşembe

Sevmiyormuş! Sevmezsen sevme len!

Öyle diyor beni hiç sevmiyormuş. İçimden “sevmezsen sevme len düdük!” diyesim geliyor lakin “bilinçli” zamane anası “aman tanrım bebem beni sevmiyor hemen nedeninin derinliklerine inip bilinçaltından çıkmalı, olmadı pedagoga götürüp analiz etmeli, neme lazım gelişmiş ülkeler anasını sevmeyen saykolardan geçilmiyor, bizim oğlan manyak neyim olmasın…” diyerekten devreye giriyor.

Ukelalığıma sağlık böyle durumlarda “aa niye sevmiyorsun?” demeyeceksin.

21 Kasım 2012 Çarşamba

Sana bana "çöp" peki ya ona?

Önceki hafta sonu Patlıcan'a kahvaltıya gittik. Nefis bir yerdir orası. Gözlemesi, kahvaltısı demiyorum, onlar ayrı da ... Ağaçların altında oturursun, önündeki parkta çocukların oynarken çayını içebilirsin.

O hafta sonuydu, ilk defa sonbaharın İzmir'e de uğradığını anladığımız günler gelmişti. Nihayet gelmişti de kuru yapraklara kavuşmuştuk.

Arca cücesi dayanamadı tabii, o yaprak bu yaprak... Parkı filan unuttu, sadece yerden yaprak topladı.


Bugün böyle... bugün uzaklar için bir şeyler yapalım...

Bugün iki duyurum var. Karınca kararınca yardımcı olabilecekler için...
Uzak çok uzak köylerimizde bizimkiler gibi minikler var, kitapla oyuncakla, faaliyetle tanışmayı bekleyen...

Sevgili Lale ablanın kızları öğretmen. Kızlarının arkadaşı Diyarbakır'a atandı ama anasınıfı için öyle çok ihtiyaçları var ki...

Küçük de olsa bir katkıda bulunmak isteyenler için, Lale ablanın duyurusu:
http://laleninbahcesi.blogspot.com/2012/11/bizim-bir-ana-snfmz-olsun-mu.html

----------------------------------------------------------------------

Bir başka duyuru da komşum-arkadaşım-Cansu cücesinin annesi ve teyzesinden,
Hakkari'de öğretmenlik yapan arkadaşlarının ricası.

Facebook kullananlar için sayfayı bildiriyorum. Burası:)

Facebook kullanmayanlar için metni kopyalıyorum.
İhtiyaçlar için duyuru metni:
Herkese merhaba. İhtiyaçlarımızı aşağı yukarı belirledik.

Oyuncaklar;
-Bebekler,
-Arabalar,
-Doktor, inşaat vb. gibi meslek oyuncakları-setler
-Evcilik köşesi oyuncakları
-Kutu oyuncaklar(grup oyunları, 3-6 yaş zeka oyunları)

- 3-6 yaş için hikaye kitapları
...

Malzemeler;
-Oyun hamuru
-Yapıştırıcı(Tercihen stick şeklinde olanlar)
-Sim, pul, boncuk
-Yüz boyası
-Oynar göz

Gönderdiğiniz oyuncakların kullanılmış olması hiç önemli değil, yeter ki çocuklara zarar verecek kırık, bozuk olmasınlar.
Kargo adresi Büyükçiftlik Beldesi Anaokulu, Yüksekova Hakkari. İsim kısmına Seray Şenses yazabilirsiniz. Beldemize tek çalışan kargo PTT KARGO. Cumadan cumaya kargolarınızı alabileceğiz.
Şimdiden herkese çok teşekkür ediyoruz.

20 Kasım 2012 Salı

Bir hafta sonu evde cüce oyalama klasiği : Mutfak


Dün Arca ile akşamlar yapacak bir halt bulamıyorum diye mızmızlanıyordum ya, aslında bakma abartıyorum, cidden abartıyorum.

SPK'yı sevmem, okuduğum tek kitabı "Anne İş'te" ve Arca üç aylıkken filan okumuştum, işe döneceğim ya akademik olarak kendimi eğitmeye çalışıyordum, başka da alternatifim yoktu. Bir elimle süt sağarken diğer elimde bu kitabı tuttuğumu ve çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Deneyimsizlik işte...

O kitapta tüylerimi diken diken eden pek çok saçmalığın yanında hoş bir öykü de vardı. Gerçek midir bilmem, ben inanmayı tercih ediyorum, daha doğrusu "acaba çocuğuma yeterince zaman ayıramıyor muyum" diye telaşlandığım zamanlarda aklıma öyküyü getiriyorum ve vicdanımı rahatlatıyorum diyelim : )

19 Kasım 2012 Pazartesi

Dumur diyalog #80

A: Bugün okulda burnumdan bu kadar (eliyle gösteriyor) sümük çıktı
Y: Peki naptın sümüğü

Dar zamanlar?

Geçen İstanbul’a gittiğimde bir arkadaşım aldı havaalanından, çocuklardan sohbet ettik. Onun da oğlan Arca kadar. Hatta biz yoldayken aradı, babası onu bugün niye okula bırakmamışmış:)


Mühendisiz ya bir hesap yaptık. Sabah sekiz akşam yedi arasında evde değiliz, onlar da okulda. Laf aramızda onların bu okul olayı benim vicdanımı müthiş rahatlatıyor, zira eskiden epey minikken el kadar bebeyi bakıcıyla evde bırakma sendromunu hemen her çalışan anne gibi yaşadım ben de. Keşke imkan olsaydı da 3 aylıkken değil 3 yaşında iken işe dönebilseydim… neyse…

“Akşam yedide evdesin, yemek filan derken hop uyku vakti...” diye konuşurken fark ettim ki benim derdim hafta içi zamansızlık değil abicim, bence zaman fazla bile! Çünkü lanet olası hafta içi akşamları zamanı değerlendirme özürlüyüm ben!

16 Kasım 2012 Cuma

Celebrity olmuşum, daha da tanımam len sizi!

Ulen ne diye üzülüyorum blog yarışması finaline kalamadım, ipad yalan oldu diye!


Celebrity olmuşum abicim, tanımam gayrı kimseleri : ) Apple filan yakında “ayped senin köpeğin olsun gel bizim reklam filmlerimizde oyna!” diyecek, “fakir ama gururlu bir biloger vardı, kocası ona ayped almıyordu…” diye başlayacağım. Hıh diyecek omuz silkeceğim.

Tablet üreticileri kapımda kuyruk olacak da bir tanesine dönüp bakmayacağım peh!

Ne diyorum celebrity diyorum pek ünlü kişi diyorum : ))

semptomatik tedavi

Sevgili Gülçinim,


Twitter’dan selam etmiş, iyi misin yavrum demiş, teee uzaklardan merak etmişsin. Tek gün iki satır yazmayınca endişelenmişsin.

Nasıl manyak çalışkan bir bilogırım işte gel gör ki bumerang kıymetimi bilmedi, beni ilk bilmem kaça sokmadı : ))

Bizim ipad yalan oldu bacım! yok len küsmedim, yazacağım elbet lakin bu haftanın yoğun gündemi ve buna daha fazla dayanamayan bünyem beni biraz yavaşlattı diyelim.

Fazla uzatmayıp direkt küfredeceğim!

Ben İstanbul’un havasının taaaaa…..

14 Kasım 2012 Çarşamba

Çocuktur bitlenir...

Okullar açıldı beridir, radyoda dönen bir reklam var. Her duyduğumda çocukluğum düşüyor aklıma ve kokoş bale derslerinde sosyete bebelerinden kaptığım bit!


Bizim zamanımızda anne ev hanımı ise çocuklar kreşe anaokuluna gitmezdi, ben de ablam da gitmedik. Ama zarif olalım diye (puhhahah ne zarafet ne zarafet!) bizimkiler 4 yaşından itibaren bale dersleri aldırdı bize. Ablam okul öncesi bu zarafet eğitimini kazasız belasız atlattı, sonra ilkokula gitti. Eh ben eksik kalır mıyım? Ben de gittim elbet aynı kursa. Aynur hanımdı sanırım, eski ünlü bir balerin. Boydan boya aynalı bir sınıf, duvarlara monteli barlar ve sol tarafta duran bir piyano var hatırladıklarım. Biti bu derslerin soyunma odalarında kaptığıma neredeyse eminiz. Arap kıvırcığı saçlarım var o yıllar, bonus bir kafa. Bitlerin en bir sevdiği yuva.

Dumur Diyalog#79 - Makina


Arabaların motorunu patlatan makinaymış. Böyle bir mekanizması varmış burasından orasından arabaların motorunu patlatıyormuş. Ben Arca'nın yalancısıyım.

Unutmadan kitaplarını yazarlarına göre kitaplığa dizmiş, konuşuyoruz. Ben de sevimli olsun diye "amca" "teyze" filan diyorum.

12 Kasım 2012 Pazartesi

Dünya Çocuk Kitapları Haftası 2012

Duyuru:) Aynen ekliyorum...

İşte yeni bir Dünya Çocuk Kitapları Haftası daha geldi kapıya dayandı! Dolappaaaa! Sevgili Dolapseverler, Bu yıl da Dünya Çocuk Kitapları Haftası’nı birlikte kutlayalım istiyoruz. Bu nedenle, Türk Kütüphaneciler Derneği desteğiyle, kitap armağanlı bir Facebook etkinliği daha yapmak istiyoruz. Lütfen çocuklarınızın e...llerinde sevdikleri kitapla çekilmiş bir fotoğrafını birdolapkitap@gmail.com adresine gönderin. Biz de Facebook sayfamızda oluşturacağımız fotoğraf albümünde bu fotoğrafları yayınlayalım. En çok beğenilen üç resmin sahiplerine Mavibulut Yayıncılık’tan üçer kitaplık birer set armağan edeceğiz. Setteki kitaplar şunlar: “Memo ve Ay”, “Fa Usta’nın Kemanları” ve “Gizli Kapı”

Fotoğrafları yayınlamaya 12 Kasım Pazartesi günü başlayacağız. 18 Kasım Pazar gününe kadar bize resim gönderebilirsiniz. 30 Kasım Cuma gününe kadar en çok beğenilen 3 fotoğrafın sahiplerine kitap göndereceğiz. Dünya Çocuk Kitapları Haftası etkinlik programına ulaşmak için bu linki tıklayın: http://www.cocukkitaplarihaftasi.org/etkinlik-programi Haydi, hemen çekin fotoğrafları!

"Arca ve Tostoraman" konulu sanatsal çalışmayı da buradan görebilir, beğenebilirsiniz:)
Bu aralar en bir çok sevdiği kitap buymuş (iki senedir kitaplığındaydı:) )

Yaşlandığını nasıl anlarsın? Vol.2

“Aynaya bak anlarsın” şeklinde bir geyik yapasım geldi ama tamam sustum!
Geçenlerde yolda gidiyorum, yabancı müzik kanalı açık, o şarkı bu şarkı. Of ben bunların hiç birini bilmiyorum. Bir mırıldanamıyorum. Derken bir şarkı başladı süper, eşlik ediyorum, sesini açtım, ohh be yüksek sesle söylemeye bile başladım. (evet yalnızdım zira İlker’in 5 metre yakınına şarkı söyleyen sesimle yaklaşmam yasak! Çok zorlarsam mahkeme kararı bile çıkarabilir, çocuğumun babasız büyümesini istemiyorsam dikkat etmem gereken bazı kurallar var.)

Zamanla... zamanla...

Uzunca bir süre Arca’nın asosyal bir velet olduğunu düşünüyordum.


Ben sosyal bir kelebektim çocukken, mahalle ve komşu ilçeler bile beni severdi. Öyle aman aman bir güzelliğim olmadığından sosyalliğim ve sevimliliğim ile insanların ilgisini çekmeye çalışıyordum galiba? Yok pek güzelsin filan demek yok, ablamın çocuk prensesliğini görmeyen hiç kimse ahkam kesmesin abicim. Düz saçlı, güzel yüzlü, hemen hiç ağlamayan, zırlamayan sokağa bile çıkmayan sakin duru bir güzellikti ablam. Hani her annenin “ayyyyy” diye iç geçireceği bir kız çocuğu. Pek de güzel olmayan küçük kardeş olarak sahalara katılan ben, sevgi kazanmak için mücadele etmeliydim, ettim!