Uzun zamandır Türk dizi
piyasasına çok haksızlık ediyormuşum. Ona buna bok atıp, en kalitelilerini bile
haksız yere yerle yeksan ediyormuşum, allah beni nasıl biliyorsa öyle yapsın!
Ezelden beridir ve evet
tam da Ezel’den beridir izlemiyordum. Kah izlemeye kasıyor, dayanamıyor, kah
köşe bucak kaçıyor, uzaklaşıyordum.
Türk dizilerini, Huxley
distopyasından türetilmiş, korkunç birer manipülasyon ekipmanı olarak bellemiştim.
Öyle korkuyordum ki o ekranın kölesi olmaktan, alaycılık ve aşağılama savunma
mekanizmam haline gelmişti. Edebiyatın bile beni kurtaramayacağını anladığımda
çareyi boş yere yabancı dizilerde hatta defalarca izlediğim Hollywood
filmlerinde aradım.
Oradaydı, bir kumanda
mesafesindeydi haz.
Ve hedonizmin çağrısına
daha fazla kulak tıkayamadım.