Fuar dediğin... bizden geçmiş. Daha ilk günü öğlen olmadan yorulmuştuk:)
Hep derim gençlerin önünü açmalı!
Açmak deyince.. Fermuar iki milimetre açtım. Hani etek noldu diye merak edenlere durum raporu vereyim dedim. Her allahın akşamı tabiri caizse öküz gibi yer de bir de alkolun dibine vurursan olacağı bu! Kebapçıda çimçimlenen Çinli misafirlerin önünde kalan etleri kendi tabağıma alasım geldi. Kadir bilmezler! Bunların önüne koyacaksın tavuk ayağını zıkkımlansınlar, kebap senin neyine! İçli köfteye "no" diyen insanla aynı masaya oturdum yav! Öküz gibi yediğimi onlar da fark etmiş olacak, "bu kadar küçük bir kadın için sağlam iştahım olduğunu" tespit etmişler. Sen beni gençken görecektin.
Damarlarımda akan sıvının 100% kan olduğundan artık o kadar emin değilim.
Bu arada telefonum bozuluyor, pazara çıkar mı bilmem. Aldığı darbeler öldürücü olmaya başladı kanımca. Onu bırak bir de şarj aletini unutmuşum fuar standında, çok affedersin kaldım döt gibi. Çalar saat bakımından yani... Ne pok yiyeceğim sabah nasıl uyanacağım? Lakin otelde her şeyden sorumlu tek kişiye çalar saatlik görevi veremem. (bu genç arkadaş ilk gün komilik yaptı, sabah lobide gördüm, sonra baktım kavaltı tabaklarını topluyor, gece su aramaya çıktım, barda çalışıyormuş. Nereye baksan o! Tek çalışan var kanımca, hani aşçıyla görüşmek istiyorumdesen kafasına kebini takacak gelecek) İlk gün benim uyandırdığım arkadaşım bizim yemekten sonra içmeye gitti, katiyen bel bağlayamam, hatta onu ben kaldıracağım. İlker desen heeeyheeeyy pirelerle haşır neşir o vakit. Sahi ne poh yiyeceğim?
Tabii ki kriz anlarında daha hızlı çalışan kafam çareyi buldu! Internet! Gözünün yağını yediğimin internet! Başucunda saati telefonu olamayan sabah kaldıranı olmayan arkadaş, ahan da buraya tıklıyorsun, Tuluyhan Uğurlu eşliğinde uyanıyorsun! Bu kıyağımı da unutma!
Yeliz fuara kaçar!
7 yorum:
Tuluyhan Uğurluyla uyanmak güzelde, bu müzikten sonra çarçabuk hazırlanıp, kendini kapıdan dışarı fırlatırcasına çıkıp sabahın köründe berbat bir işe gitmek ııhh olmadı Yeliz.. bu müzik sonrasında ipek sabahlığını giyip, geniş ve lavanta kokan odanda perdeleri açacaksın, karşında boğaz manzarası, güneş huzmesiyle kıpırdaşan dalgalar günaydın diyecek, sonra odanın kapısı çalınacak, enfes ama soft bir kahvaltı tepsisi gelecek.. boğaz karşısında, üzerinde ipek geceliğin, istanbul'a güneş doğarken ve Tuluyhan Uğurlu dinlerden geçen gemilere bakacaksın, elinde ballı kaymaklı ekmeğin ve porselen fincandaki limonlu açık çay eşliğinde.. mercan
Hahahha , üniden mezun olunca Göremede bir otelde calısmıstım. Güya halkla ilişkiler müdüresiydim ama , resepsiyonda ben ,müşteri karsılayan ben , sabah 5 te kahve sorana-teli odasına baglana ben , tur satan ben , müşteri Japonsa turuna da rehber diye cıkan ben . Sanırım 16-17 saat calısıyordum günde . Hala nefretle anarım ..Turizm böyle gudik bir sektör işte..
:))oyy çok güldürdün beni yawww... :)) eteği bir şekilde giyebilmene sevindim canım.. sen caponlara ne bakıyon ya.. onlar ne anlar yemekten.. böcekçi onlar böcekçi..
bu arada benim alarmım böyle çalsa ben daha bir huzurlu uyurum benide kimse uyandıramaz valla..
mercaaannnn blog yazmalısın ciddiyim:)
hayat seni o halinle düşünemiyorum kıyamam ya
sevgi yok ya kulağının dibinde çalınca uyanıyorsun
böylece bana bu kadar uzun yorum döşemenden kurtulurum diyorsun yani :)) yazarsam takip edecek misin Yeliz? aslında var bir kullanıcım ama vakit bulup sayfayı düzenleyemediğimden açamadım bir türlü, blogger resmen çözemesinlerde yazamasınlar diye oluşturulmuş sanki.. mercan
:))) yok be ya başımın üstünde yerin var:)
en birinci takipçin ve destekçin olurum sen yeter ki yaz
Yorum Gönder