Ateşim hiç normal seviyelere gelmedi. Böyle bir sinsi şeytan birden yükseliveriyor sonra düşüyor filan. Ulen ilaçlar bitti n'oluyoruz derken pazartesi yapılacak kontrolü öne aldım, doğru doktora.
Sil baştan bütün tahliller ve biraz fazlası, akciğer filmi vs... Derken kandaki enfeksiyonun düştüğü ama o kadar da düşmediği ortaya çıktı. Yani antibiyotik tedavisine devam.
Önceki gün denk geldiğim 1967 yapımı "hıçkırık" filminden epey etkilenmiş olacağım, doktora "açık konuşun doktor bey ölecek miyim?" Yok lan puhahah "zatürre miyim?" Diye sordum. Zatürre akciğer içinde olurmuş, benimki akciğer zarı iltihaplanması imiş. Halk arasında zatülcenp derlermiş, ötesi tüberküloz muymuş neymiş?
Tesadüfe bak ki Nalan da filmin başında zatülcenpti ve ben "hey allahım bütün gün mal mal bakıyor bir kitap al kızım eline hastalık böyle bahçede mala bağlamakla olmaz" demiştim. Şaşkın gitti sonra doktorla evlendi. O gün içinde "ince hastalık" geyiğini çokça çevirdim. Gerçi hala da düzelmiş değilim, sıhhatli insanlar ligine çıkmam için bir hafta daha antibiyotik.
Hastalık bir yana benim kronik bir psikolojik sorunum var: klostro-çocuk-fobi. Pek tabii ki dötümden uydurdum. Ama adı tam olarak bu değilse bile benim sorunlarımı dinleyen bir uzman pekala "çocukla kapalı yerde kalma " korkusu tanısı koyabilir bana.
Tüm gün boyunca evde çocuk eyleme becerisi yok bende. o faaliyetler filan olmuyor yapamıyorum. kasılıp kalıyorum. Böyle zamanlarda yapılacak tek bir şey var: doğaçlama:)
Arca ile bol bol sohbet ettik. geveze lan bizim oğlan. Film izledik, hafıza kartları oynadık, resim yaptı (hayır ben hiç ilişmiyorum anasının balık bile çizemediğini öğrenmeden büyümesini umuyorum), mısır patlattık, meyve yedik off dışarı çıkmak günümüzün bir parçası olmalıydı o kadar yağmuru gözüm kesmeyince tıkıldık kaldık.
Pencereden yağmuru seyrederken Arca karşıdaki parka kar yağdığını iddia etti. Yeni beton dökmüşler yukardan beyaz gözüküyor. Baktım olmayacak yemişim ateşini dedim çıktık kara bakmaya. Biraz hayal kırıklığı oldu ama görmesi lazımdı, üç gün anlatsam ikna olamazdı. Derken kader bizi yirmi dakikalık bir yürüyüşle caddeye kadar götürdü.
Yağmur altında bir bu veletle gezmeyi severim bir de bunun babasıyla yürüyüşü:)
Her şey iyi hoştu da sabaha doğru Arca tüm yediklerini kusmasaydı daha iyi olacaktı. Hadi kustu bari sonrasında tüm pazar günü içtiği suyu bile çıkarmayaydı ya! Hadi çıkardı bari ateş olacak lanet çıkmayaydı... çıktı maalesef ateş de çıktı.
Demeyeyim diyorum ama bu "Perişanlar" dizisi yakında muhteşem yüzyılı sollar. Aksiyon entrika hiç bitmiyor hiç!
10 yorum:
Valla bu sezon herkes sizin perişanlar modunda..
Çok geçmiş olsun Yelizcim.
Yelizzz kaderdaşımmm,bir hafta toto doğruldu gezmeye tozmaya vurduk sonuç şu an itibariyle Gamze doktorda,bu kez teyzesiyle gitti...
Hepinize geçmiş olsun,hatta hepimize...toplaşıp kurşun döktürme olayına falan mı? girsek::=)
Yeliz, bu habire başa saran bir kaset gibi çalıp durmakta. Eve enfeksiyon girdimi çıkmak bilmiyor. Neden bilmiyorum ama Egede ateşlendi :( Zıplayıp duruyordu sonra birden mahzunlaştı. Yatmadan evvel oldu mu? Sabaha ateşi varsa aynen doktor yolları.
Bu ne mendebur bir sezon anlamadım gitti.
ben de hala iyileşemedim.
fena dağıttı bizi bu hastalık
geçmiş olsun
off yeliz gecsin bitsin artik ikiniz de iyilesin bir an once :(
cok gecmis olsun ya
çok geçmiş olsun...bence fena salgın var,iki arkadaşım ve çocukları da aynı öksürük ve ateş var...bir an önce geçsin gitsin...
:((( hey allahım ya , acil şifalar hepiciğinize
Canım çok geçmiş olsun ihmal etme ilaçlarını. Umarım Arcacım daha iyidir
çok sağolun çok geç cevaplayabiliyorum maalesef:(
Yorum Gönder