Neşeyle eve geliyorsun, ne zamandır beklediğin bir şeylerin ucuna gelmişsin, hazırlanmışsın, enerji tavan. Motivasyon desen zirveye oynuyor. Akşam göremeyeceksin ya öğleden sonra misler gibi cüceyle oyun oynuyorsun. Mızıkçı filan ama acayip eğlenceli bir tip. Oyunları bir tarafından uyduruyor, kuralları değiştiriyor, hile yapıyor, bildiğin pislik. Benim gibi kural ve kontrol manyağına göre bir çocuk değil bu, “ben bunu istemiyorum geri alın bunu” deme şansın da yok, öyle didişip duruyoruz.
Buraya kadar her şey iyi. İyi de bizim oğlanın ateş nereden baksan bir haftadır hiç kontrol altına alınamadı. Ne kırka fırlama korkusu var ne normale indi ferahlığı, yürekler hep ağızda, ateş ölçer 38 civarına konumlanmış durumda. Önceki günün ve hatta gecenin gidişatına bakarak “yırttı” dediydik ama yanılmışız. Giderayak 38’i görünce İlker de ben de koltuğa yığıldık. O birkaç saat evvelki enerji sönümlendi gitti. İçi boş balon gibiyim. Gözümün önünde iki yıl öncesi bir film şeridi. İnip çıkan bir ateş, solgun beniz, halsiz beden. Sonrası malum hastane.
Halının altına süpürülen enerjim bir türlü oradan çıkmak istemiyor. Ne yapsam kar etmiyor. Bu arada Arca ateşin etkisiyle arızaya bağladı tabii ki. Sesler yükseldi, derken açık açık anlattım derdimi cüceye, dürüstlük her zaman iyidir. “annecim biz senin hasta olmana çok üzülüyoruz. Ve yine hastaneye yatacaksın diye korkuyoruz, çok gerginiz şu anda” “tamam annem sen git, babam beni iyileştirir!”
Hadi şimdi yiyorsa sen git. Bitmedi, asansörün kapısından çevirip Ömercik-Ayşecik karışımı bir öpüşü var, yemişim makyajını. Hani kal dese dönüp oturacağım evde. Demedi, gittim. Yemekte aklımdaki tek şey masada kalan mandalina dilimlerini paket yaptırıp Arca’ya götürmekti, daha dün istemişti.
Sabah tüp tüp alınan kanından idrarına kadar bakıldı, röntgenler çekildi. Herhangi bir soğuk algınlığı akciğer enfeksiyonuna dönüşmüşmüş. Bu yani, bir adı bile yok. Antibiyotiksiz geçirdiğimiz önceki haftaya selam olsun, en babasını kaptık geldik eve. Buna da şükür derken, eczane krizi patlak verdi.
Arca’nın ikram şekerlerden sadece bir tane almasına izin verdim, İlker iki deyince sesimi çıkarmadım. Dört aldı. Klasik “bırak onları - bırakmam bunları” sonrası yaşanan “kucaklayarak dışarı çıkarma” apartmanda yaygaraya döndü. Yarım saatten fazla ağladı, tepindi, kah beni öptü, bana sarıldı kah itekledi. Bense her zamanki gibi kucağıma aldım, sevdim, öptüm ama dediğimden dönmedim.
Dönmem abicim, kılım zaten şeker olayına. Yemeyiversin. Sakinler gibi oldu, bu defa antibiyotik şurubun tadı iğrenç geldi. Şırınga ile içirdim. Kafasını okşayarak uyuttum. Uyumadan önce son sözleri “annem sen git artık işe, bi de şurubumu şırınga ile içirdiğin için teşekkür ederim.”
Annelik çok boktan abicim, kim ne derse desin! Ne ağız dolusu bağırabiliyorsun ne kızdığının tadını varabiliyorsun. Neşelendirmek de onun elinde, dünyanın en mutsuz insanı yapmak da… Az önce böğürtesiye kızdıran cüce, tek lafı ile ağlatıyor.
Nereden baksan bir metre on santim boy, ama sana yaşattıklarını en gelgitlisinden tek gönül ilişkisi yaşatmamıştır, bak bu kadar da netim!
10 yorum:
Off, kıyamam, çok geçmiş olsun yine! Ve de her sözüne katılıyorum, cüce büyüsünün ana yüreğindeki etkileri çok fena :P
gecmis olsun yeliz ya! hadi arcacim iyiles sen iyiles...
çok geçmiş olsun...
çok fena bu veletler çok :)
Daha bir yaşında olmasına rağmen ben de benzer hislerdeyim. Hastalıklı hisler sanki bunlar. An geliyor mutlutuktan pır pır an geliyor mutsuzluğun dibi.
Çok geçmis olsun
Gecmiş olsun Yelizcim, ah bir toparlanabilsek artık. Öperim onu ateşli alnından , umarım daha iyicesinizdir
Geçmiş olsun Yelizcim, seni anlıyorum desem yeterli olur mu? Sevgiler.
Arca hakkında böyle şeyler yazdığın zaman, boğazıma bir yumruk oturuyor. Annelerin yüreği hep ezik mi olmalı? Gülerken bile içte bir eziklik oluyor nedense.
İyi ol Arca. Allah'ım şifa versin. Annene de sabır ve kolaylık.
Çok geçmiş olsun
çok geçmiş olsunn baloncu dede mi okuyorsunuz?:)
Dün akşam fbde on yüz bin kere beğen seçeneği olsaydı diye yorum yazdım sadece başlığa bakarak, çünkü o sırada balkonda derin nefes alırken fbye baktım, oha dedim içimi mi okudu ?
Şimdi okudum tamamını, iyi ki akşam okumamışım, ağlamayayım diye çıktıydım balkona, okusam susmazmışım....
Yorum Gönder