Şimdi bizim Arca'ya tamamen benim tembelliğimden pek az banyo yaptırıyoruz ve Arca'nın da arabalardan sonra en sevdiği şey su ya... ben Arca'ya pek nadiren "banyo yapacaksın" dediğimde o sevinçle karışık bir inanmazlık yerleşiyor ışıldayan gözlerine... Hah işte benimkisi o hesap!
BBOM toplantısına giderken inanmazlığın silinip yerini sadece sevince bıraktığı bir duygu yaşamayı ümit ettim.
Ben bir masalın hayalini kuruyorum aslında. Köy enstitüleri masalının hayali.
Otuz yıl önce bizlerin de içine girip öğütüldüğü "eğitim" çarkının çocuklarımızı da öğütmesini pardon eğitmesini istemiyor gönül. Ve geleceğimizin kurtuluşunun her yıl yeniden yazılıp çizilen ezbere dayalı sistemlerden değil köy enstitüleri tarzı bir modelden geçeceğine inanıyorum naçizane. Bu ki bir eğitim seferberliğini gerektirir, kökten ve tüm vatana yayılmış bir seferberlik.
BBOM bunu sağlayabilecek mi? Sadece senin benim çocuklarımızı değil tüm çocukları kucaklayabilecek mi?
Sormak istediğim çok soru vardı ama vaktim yoktu. Sorun değil daha önümüzde başka toplantılar, yazışmalar, kaynaşmalar olacak.
Bir şeylerin değişeceğine inanmak güzel, umut etmek güzel, hayal kurmak güzel.
İki yıl kadar önce yazdığım köy enstitüleri masalını tekrar okudum, okumayanlar için tekrar koyuyorum buraya. İçimden bir ses BBOM okullarının köy enstitülerine en yakın sistem olacağını söylüyor.
Bir varmış bir yokmuş…
Yoklukların savaşların içinden bağımsız bir millet çıkmış.
Yazık ki savaş yeni başlıyormuş. Ülkenin büyük çoğunluğu köylerde yaşıyormuş ama bütün ülkenin sadece çok küçük bir kesimi okuma yazma biliyormuş. Eğitimli şehirli gençler de köylere gitmek istemiyormuş.
Demişler ki bu köylerde yaşayan zeki çocuklar var, biz bunları eğitelim onlar da kendi köylerindeki çocukları eğitsinler, böylece ülke kalkınsın. İşte bu kadar basit. Bir nevi saadet zinciri. Ülkenin kendi gerçeklerine ve ihtiyaçlarına ve pek tabii imkanlarına dayalı bir sistem.
Demişler ki, öyle kitaplara gömülmesin bu gençler. Köylerinden geldikleri gibi girsinler işin içine, ekmek pişirsinler, duvar örsünler, tamir yapsınlar, ekip biçsinler, bunları modern yöntemlerle yapmayı öğrensinler. Bir taraftan da okuma yazma öğrensinler, klasikleri okusunlar ve mutlaka bir enstrüman çalsınlar.
Köyler, sadece laf kalabalığı yapan değil, sadece ırgat gibi çalıştırılan değil, elinden iş gelen entelektüellerle dolsun. Masal bu ya…
Ve bir mucize olmuş. Köy enstitüleri denilen bu eğitim yuvalarının kısacık ömründe kızlı erkekli binlerce öğrenci ve öğretmen yetişmiş.
Yetişen gençler köylerine dağılmış, kendileri gibi zeki gençler yetiştirmişler, çığ gibi büyümüş, çok başarılı olmuş bu sistem. Çünkü başka milletlerden devşirme yöntemleri ile değil, kendi milletinin içinden gelen bir sistemmiş. En mükemmeli değil, en uygunuymuş.
Yüzler gülmüş, millet kalkınma savaşını kazanmak üzereymiş.
Derken ikinci dünya savaşı sonrası Rusya’dan çekinen hükümet, Amerika’dan yardım istemiş. Hali hazırda bu eğitim atılımından son derece rahatsız olan Amerika, yardımı, ancak komünist bir tehlike olarak gördüğü köy enstitülerinin kapatılması şartı ile kabul etmiş. Muhalefet komünizm ve din malzemeleri ile yüklenmiş, komünistlik yaftasından tırsan yöneticiler oy kaybı kaygısı ile şartı kabul etmiş.
Ülkenin cehalet kaderi de böylece yazılmaya başlamış.
Ülkeye gelen her yeni eğitim bakanı yepisyeni bir devşirme yöntem getirmiş, herkes sistemi değiştirmiş.
Kredili sistem, süper lise, düper lise, ÖYS, ÖSS, YGS, SSSSSSS…
Ama bir türlü cehalete engel olamamışlar, çünkü hepsi ezberi körükleyen, uygulamalı eğitimi kökünden söken concon sistemlermiş. Köylü kalkınamamış, tarım hayvancılık ilerleyememiş, köylü köyünü bırakmış, daha iyi eğitim, daha iyi iş ve daha iyi aş için kentlerin kenarlarına konuşlanmış. Ne köylü olabilmiş ne kentli…
Derler ki… yarım yüzyıldan fazla geçmesine rağmen hala özlemini çekiyorsak köy enstitülerinin, hala hatırlıyorsak, belki hala umudumuz vardır. Belki ülkenin kalkınmasının eğitimden geçtiğini yeniden hatırlayan birileri iktidara gelir ve sadece kendimize ait bir eğitim sistemi yeniden inşa edilir… Evet iyi birer çocuk olursak belki Noel Baba da bize hediye getirir, kim bilir?
Kaynak için buraya tıklayabilirsiniz.
Resimler ise buradan kopyalandı.
7 yorum:
Ben de dun RifBaba' yla konuyu tartisirken ayni ornegi verdim:)
Ben göremeyeceğim, orası garanti de inşallah çocuğum görür diyeyim..50 yaşından sonra hayalinin peşinden Japonya'ya gidip balerin olan ortakokuldaki İngilizce hocamı gördüm de sanırım hiçbirşey imkansız değil:))
koy enstitusunden cikmis ogretmenlerimiz vardi. Koy enstitusunden cikmis diye bilerek bu kalibi kullaniyorum, cunku onlar oyle derdi kendilerine. Harikalardi! Sonra is hayatina basladim bir muurum vardi. Koy enstituluymus o da. Sonra universitede matematik okumus. Ben ondan ogrendiklerimi asla unutamam. matematigi edebiyatla anlatirdi dinlemeye diyamazdim. DIlerim yakinina yaklasaka bir sistem olur Yeliz. Buyuk bir merakla takip ediyorum BBOM hareketini. Diliyorum gercek olur, ve diliyorum Turkiyeye donunce biz de hareketin icinde oluruz.
Öyle çok inanıyorum ki ben de Türk eğitim sisteminin ancak ve ancak köy enstitüleri benzeri bir modelle kurtulacağına...keşke mümkün olsa bu dönüşüm bu içi dolu dolu eğitim ocaklarının yeniden yeniden can bulması...umut verdi yazınız içime...sevgiler...
köy enstitütüleri yurdumuzun basina gelmis en güzel mucizeymis gercekten. hayatimda tanidim en derya deniz, derin insan köy enstitülü bir edebiyat ögretmeniydi rahmetli.
İnşallah Başka Bir Okul,Başka Bir Eğitim Mümkün olur gerçekten..
Çok hoş bir yazı olmuş,ellerinize sağlık..
Harika bir yazı olmuş. Bu konuyu düşünürken köy enstitüleri hiç aklıma gelmemişti. Şimdi umudum daha da arttı, önceleri yapıldıysa şimdi de yapılabilir.
Yorum Gönder