Aslında
bu şükür nesnesini zor zamanlar için saklıyordum. Ama sonra dedim ki aynı nesne
farklı sebeplerle ve farklı zamanlarda şükür vesilesi olabilir. Neden olmasın? (bu
etiketi “arzu nesnesi”nden devşirdim, nesne yerine vesile mi diyeydim, daha mı
iyi olurdu yav? – tam da şu anda aklıma geldi ve hop 3 günlük bir anket koydum sağ tarafa)
Mesela
önümüzdeki seksen gün içerisinde sizi kusasıya kadar Arca denen şükür
nesnesiyle muhatap edeceğim. Şükretmek için çocuktan daha ala bir vesile
olabilir mi? Mutsuz toplumların nüfus yoğunluğunun bu kadar çok olmasının
sebebi bu mu acaba? Hmmm…
Ama
bugünkü çıkış noktamız bir film. Adı Julie ve Julia. Konusunu pek bilmiyordum,
tamam Julia Child denen bir kadın varmış ve yemek denince hazır gıdadan başka
bir şey anlamayan Amerikalılara Fransız mutfağını ve yemek yapmayı öğretmiş,
bunu biliyordum. Bildiğim diğer şey ise bu karakteri Meryl Streep oynamış. Evet
tüm bildiklerim bunlar. Ve sizi bilmem ama, bazı filmleri izlemek için bu
kadının rol alıyor olması bence yeterli.
Julia Child’dan etkilenen Julie adında bir
kadın ise, günümüzün sıradan bir metropol insanı. Sevmediği bir işte uzun
saatler çalışıyor, korkunç bir metro hattı kullanıyor işe gidip gelirken ve
hayatından hiç mutlu değil. Milyon dolarlık iş bağlayan eski dostları var, ama
onun anlatmaya değer bir iş günü bile yok! Kendini rehabilite edecek tek terapi
yolu, mutfak… İşte tam burada o uyuz Julie ile aramızda ufaktan bir yakınlaşma filizleniyor.
Mutfakta
olmak ve ocakta pişen yemeğe burnunu dayayarak kendinden geçmek… Doğradığın
domateslerin kokusuna dertlerini akıtmak… Pişirdiğin yemekten bir lokma
aldığında gözlerini kapatıp tüm duyularınla hissetmek o anı… Hepsi ve daha
fazlası… Benim o ben!!
Kameralarımız şimdi benden tekrar Julie’ye
dönüyor. Julie oldukça mutsuz, birkaç yazarlık denemesi hüsranla sonuçlanmış,
kitabı geri çevrilmiş. A ne tesadüf! Kamera! Lütfen Julie’ye dönelim! Julie “kitap
yazamıyorsam blog yazarım diyor” (o yooo yazarlık ego tatmin merkezi) ve Julia
Child’ın tariflerinden kendine bir mücadele projesi tasarlıyor.
Julie,
tüm film boyunca Julia sayesinde dese de aslında tamamen kendisi Julie olarak insanlara
dokunmayı başarıyor. Üstelik de bunun için insanüstü bir çaba da göstermesine
gerek kalmıyor. Sadece bu hayatta en çok yapmayı sevdiği şeyi yapıyor, evet zor
zamanlar da geçiriyor ama zor zamanlar da dahil olmak üzere her anından müthiş
keyif alıyor ve hisleri bir bilgisayar ekranından bir klavyenin tuşlarından
insanlara ulaşıyor.
Film
iyi miydi, değil miydi? Açıkçası bunu yorumlamam çok zor. Ben sadece Meryl Streep denen dehaya saygıda kusur etmem, onu söyleyeyim. Diğer taraftan klişeydi
yav! Araya bir doz ayrılık üç doz romantizm derken Hollywood kokuları yayılmadı
değil… Allahtan Julia Child Julie’nin blogunu okumamıştı ve herkesin beklediği
o Julie ve Julia buluşması sahnesi gerçekleşmedi de, neredeyse kaybetmek üzere
olduğum senaryoya saygım tazelendi.
Şükür
bunun neresinde mi diyorsun? Soruyor musun hala?! Yav kıymetli vaktinizi ahanda
tam şu anda harcamıyor muyum bacım? Yanağınızdan bir makas almıyor muyum siz bu
satırları okurken?
Yani hayatlarınıza dokunmuyor muyum? Bu mıçtığımın
dünyasında herkesler, en sevdikleri ile bile teğet geçerken biz birbirimize bu
blog sayesinde temas etmiyor muyuz?
İşte
tam da bunun için blog = #80şükürnesnesi Nr 2!
Bu arada sizce #80şükürnesnesi mi kalsın #80şükürvesilesi olarak değiştireyim mi? Siz de boş durmayın dokunun bakayım!
küçük bir not: Blog yazmaya yaklaşık on yıl önce, yaptığım yemekleri öyküleştirerek başlamamın yanı sıra blogun adının da "café bon appetit" olması filmi izlerken gülümsetti beni. Bon Appetit !
küçük bir not: Blog yazmaya yaklaşık on yıl önce, yaptığım yemekleri öyküleştirerek başlamamın yanı sıra blogun adının da "café bon appetit" olması filmi izlerken gülümsetti beni. Bon Appetit !
29 yorum:
Bu sabah benim yanağımdan kesinlikle bir makas aldın Yelizcim...Sağolasın.
Adsız takipçin:)
Ha bu arada şükür vesilesinden yana kullanıyorum oyumu.
Aynı adsız takipçi
Şükür vesilesini oyladım ve %100 bir oran oldu:))
Çok severim bu filmii..
Şükür vesilesi dedim ben, vesile dediğimiz geniş, her şey, somut-soyut, nesneyle sınırlandırmayalım diye...
Ben de bu tip bir uygulama yaomistim gecen yil 40 gun boyunca tag olarak hergun1sukur koymustum ama nesne veya vesile farjetmez bence cunku her iki durumda da vurgu sukurde. Julia&julia yi yillar once seyretmistim benim asil ilgimi ceken bu hikayenin gercege dayanmasi. O bloh gercekten var (hala duruyordur sanirim) ve blogun yazari (filmde oynayan degik gercek karajter) su anda okdukca meshur kitaplari falan var
Yazim hatalari icin ozur
öperim:)
hmm galiba sonuç o çıkacak.:)
evet vesile daha iyi gibi:)
nasıl gitmişti şükür tagin? sana faydası olmuş muydu? açıkçası çok negatif yüklüyüm bu aralar böyle bir olumlamaya ihtiyacım var. ve evet biliyorum gerçek yani aslında iki karakter de farklı zamanlarda yaşamış gerçek karakterler. hatta bu film öncesinde kitapmış yani julie blogtaki başarısını kitaba taşımış önce (dizüstü edebiyatı hani bizim ülkemizdeki gibi:) ) sonra da kitap filme alınmış. kitabı okumadığım için bilmiyorum tabii ama filmdeki o ayrılık aşk filan kısmını sevmedim. Diğer taraftan iki kadına da desteklerini esirgemeyen kocaları ne şahaneydi değil mi?
hayatimda en sevdigim filmlerden biri benim kesinlikle ben bayilmistim
ve hatta beni alip cok baska yerlere goturmustu onu da yazmistim. bazi seyleri kabul ettigim bir donemecte cikmisti tam karsima iyi olmustu be :)
http://gulcince.blogspot.co.uk/2012/11/julie-and-julia-project.html
okudum yazıyı ve yine boğazım düğümlendi. Senin yazının altına yaptığım yorum buraya da yapıştırıyorum:) Gülçin ya ben seni çoookkk seviyorum:)
Gülçincim, filmin o ayrılık-aşk kısmı haricindeki bölümlerini ben de çok sevmiştim.
Özellikle de hırsla mücadele edip istedikleri hayatlara kavuşan iki kadının yaşamı çok etkiledi beni de...
ve çok ağlattı... o hani bir sigara yakıp gökyüzüne üfürdüğüm gece var ya hani şu 80 günlük şükür vesilesini ortaya çıkardığım gece.. işte o gece bu filmi izlemiştim ben. Galiba hayallerimi onlar gibi gerçekleştirecek bir güce sahip olmadığımı fark ettiğim için çok ağladım o gece. Belki de kıskanmışımdır:)) ama şu var ki, julie ile kendimi çok özdeşleştirdim, film boyunca ve çok gıcık oldum. genelde ayna tutan kişilere gıcık olabiliyorum:P Neyse...
bu filmi beraber izleyelim mi bir kere de? Patlamış mısırlar benden, sen soğuk biraları kap gel:)
Not: Bir defasında keşke yakın otursaydık ne güzel eğlenirdik demiştin değil mi? Evet gülçin ya bu filmi beraber izleyip ağlardık ne güzel:))
Benim dokunuyorsun :D
sen de benim :)))
Böyle bir uygulama kesinlikle çok işe yarıyor. Ben her güne farklı birsey bulmaya calışmıştım, basardım ama bir yerden sonra çok zordu. Sağlık sıhhat afiyet dışında şükredecek şey bulmak konusunda biraz şartlanmışız sanırım. Başka şeyler aklıma gelmiyordu. Tabi düşünmeye, farklı gözle bakmaya başladım bence bu bile tek başına büyük başarı. Tek etken bu değildir mutlaka ama artık daha pozitifim. Bakalım senin şükür nesnesi bulma sürecinde de böyle olacak mı. Yazan kişi olmak ile okuyan kişi olmak aynı olmuyor
Bu filme üç kere başlayıp üçünde de yarım bıraktım. sanırım bende bir sorun var.
Bence şükür vesilesi .
Aaa ben de yorum yazmıştım kaybolmuş ayol. Ben çok sevdim bu filmi, 3-5 kere izledim daha da izlerim :) şu şükür şeysi nerden çıktı demiştim okudum yorumlara cevabindan. Aslında böyle bişey baslatsak bence bu instagramdaki şu sacma 20 şey yok efendim 20 soru bilmem ne gibi tag'lerden bin kat iyi :) Ne dersin, fikrine ortak olabilir miyim? Bak açıkça fikir şeysi kanununa göre izin soruyorum sana :)
evet, bloglara şükür, gerçekten hayatta rastlaşmamız imkansız ya da zor olan bir sürü insan tanıdım burada. ki bir de sensin hepsi için şükür
çenebaz
zamanı değildir, bi daha dene bence ya da boşver deneme yav beğenmediysen bırak kalsın öyle:)
hahahah tabii ki yav ne demek:) ben kabaca saydım, yılbaşına 80 gün vardı başladığımda, o yüzden 80 dedim. Zaten benim tekelimde değil bu şükür şeysi:) ama ben tag kısmını bu gidişle #80şükürvesilesi olarak değiştireceğim, oylar o yönde (demokratik bir bloggerım :) ) haberin olsun.
evet evet bloglara şükür... açıkçası ben sağlık sıhhat kısmında debelenirim diyordum ama aslında şükredecek ne çok şey var:)
Sukur vesilesi veya sukur sebebi olabilir.
Bence de şükür vesilesi :) Blog sayesinde birbirimize dokunduğumuz kısmına da kesinlikle katılıyorum, uzaktan uzağa tanışmadan sevdiğim senin gibi bir kaç arkadaşım var benim,arkadaş demek ne derece doğru bilmiyorum gerçi ama kendime yakın buluyorum , sanki bir araya gelsek yıllardır tanışıyormuşuz gibi olur diye düşünüyorum, daha ne olsun , işte bir şükür vesilesi :)
Ay Yeliz :) Vallahi ben de seni ve senden olma o bucuru cok seviyorum. Iyi ki diyorum karsialstik, tanistik. Uzagiz ama olsun bir gun o patlamis misirlar yenilecek, o biralar icilecek ve film izlerken aglanilacak :) Yalniz biz ikimiz bir arada cok fena aglariz yahu :) Arcayi uyutalim da korkmasin cocuk :)))
erkenden yatıyor zaten gece bizim bebeyim:)
evet evet vesile yaptım, nesne olmadı:)
gerçekten de öyle oluyor biliyor musun? eski bir dost gibi... inşallah bir gün bir yerde buluşuruz tüm dokunduklarımızla...
Çok şükür :) Ben de çok sevmiştim bu filmi. Alakasız olacak ama dün de Walter Mitty yi izledim ve cok sevdim.
Haklısın sonuna kadar.
Seni hayatımda hissediyorum. Ve kesinlikle bana iyi geliyorsun.
Bu blogu yazdığın için teşekkürler.
Yorum Gönder