20 Nisan 2015 Pazartesi

Ulan ben bu düzene nasıl direneceğim!

“Tutun evladım”...

Apartmanın ağır demir kapısındayız, Arca ile birlikte. Arkamızdan titrek bir ses “tutun evladım” dedi, durduk. Baktık, dördüncü kattaki yaşlı teyze, eczaneden Ozan’ın kolunda çıkmış, apartmana doğru yürüyor, elinde ilaç torbası sallanıyor. “Ozancım sen dön dükkana biz teyzeyi evine kadar çıkarırız” dedim. Ozan işine yollandı, Arca kapıyı tuttu, ben de teyzenin koluna girdim, asansöre yürüyoruz. Arca işe yaramanın şevkiyle önden koşarak gitti, düğmeye bastı, asansörün kapısını açtı. Asansörde birkaç cümle konuştuk, dördüncü kata geldik. Asansörden indin mi birkaç basamak çıkıyorsun daire kapısına, birlikte çıktık. Arca’nın yanında söylemek istememiş, çekti kolumdan kulağıma eğildi: “benim kızım çok hasta biliyor musun evladım” dedi. Biliyordum. O dairede kızları ve annesiyle yaşayan hanımın kanser olduğunu, bir ara iyileştiğini ama sonra yine ağırlaştığını biliyordum. Kolumdaki teyzenin bana ağırlığını vererek yürümesi, yaşlılara özgü o titrek sesi, anneannemi hatırlattı bana, kırmızı yanaklı tombul anneannem de yürümekte zorlanır hem kolumuza girerdi. İçim cız etti. Anneannem kızlarının acısını görmeden göçtü, gitti. Ama bir anne için evladı kaç yaşında olursa olsun acısını görmek ne zordur. Yaşlı teyzeye sarıldım, kapısını açtı, teşekkür etti, girdi. Girerken “çok hasta benim kızım” diye mırıldanıyordu. Boğazıma yumru oturdu. Evde İlker’e söyleyince, altmış yaşındaki babasının cenazesinde, asırlık dedesinin hüngür hüngür ağladığını anlattı. Evlat acısı. Allah kimseye göstermesin.


Aradan birkaç hafta geçti. Bir akşam Arca ve İlker beni metro durağından aldılar, eve yollandık. Bizim sokakta ambulansın tepe lambasından yayılan mavi ışığını gördük. “Ay hasta var”dedim. Yok, dedi İlker sessizce, "cenaze var." İçim cız etti. Apartmanın önü kalabalık, tanıdık tanımadık bir yığın insan. Arca’ya da uzun uzun açıklama yapmak istemiyoruz, sessizce asansöre bindik. Başka bir komşumuzla birkaç yüz ifadesi ve birkaç kelime ile anlaşarak teyit aldık. Allah rahmet eylesin.
Birkaç gün sonra ziyaretlerine gittim. Bizden küçük iki kızı ile zaten hep karşılaşır sohbet ederdik, Arca’ya da bayılırlardı. Ev kalabalıktı. Yeni pişirdiğim kurabiyeleri mutfağa bıraktım, rahmetlinin büyük kızıyla ve annesiyle sarıldık, kısa sohbet ettik, kalktım. Çıkarken akrabalardan biri kurabiyeleri çok beğendiklerini söyledi, sevinilir mi böyle zamanda, sevindim. Belki de annesinin acıları dindiği için huzura kavuşan kızı beni rahatlatmıştır, bilemiyorum.

Sonra bir akşam iş dönüşü apartmanın kapısının önüne konan spor ayakkabıları tanıyınca yine içim cız etti. Ayağının şeklini alan ayakkabılar… Nasıl da sahibini anlatır. Anneannemin başparmağı yanındaki fırlak kemiğiyle deforme olmuş siyah pabuçlarının evinin önüne konmasını hatırladım. Parmakları çarpılmış yumuk ayakları vardı anneannemin… Siyah pabuçlarını deforme eden ayaklar, parmak izi gibi pabuçlar…

Günler sonra evin balkonunda satılık ilanını gördük. İlker, sorayım mı dedi. "Yok" dedim, "çok pahalıdır, hem biz daha eski daha küçük daha düz ayak bir yer arıyoruz, boşver, istemiyorum ben bu apartmanda oturmayı!" Ha evet bu arada arıyoruz güya. Muhitini sevdiğim arkadaşıma bak etraf apartmanlara, haber et dedim, arkasını bıraktım. Sahibinden.com iyice sinir etti. Favori ilanlar geliyor, otuz senelik apartmana dünya para isteniyor. Ulan bizim on iki senelik apartman ne ister! Neyse…

İlker durmamış, ilanı araştırmış. Hakikatten uçuk bir fiyat, geçiniz. İlker belki belli bir tutara getiririz diyor, ben hiç yanaşmıyorum. Hatta bir akşam arkadaşlarla muhabbeti geçti, payladılar beni, kızım deli misin, istediğiniz rakamlara gelirler belki, bir sorun, niye istemiyorsun! Yav istediğimiz rakamlara gelirlerse tamam da, o hayal işte…

İlker, evin büyük kızıyla karşılaşmış, sormuş. İlandan beri epey düşmüşler fiyatı ama yine bize olacak gibi değil. İlker şansımı deneyeceğim, dedi, iyi dedim. 

O akşam İlker komşunun kapısını çaldı, konuşacak, evde değillermiş. Neyse ya sonra konuşuruz dedik, sabahına İstanbul’a gittim. Toplantıdayım, telefon! İlker, sabah Arca’yı servise bindirmek için aşağı inmiş, büyük kızla karşılaşmışlar, ev için konuşmak istiyoruz demiş. O da, "İlker abi acelem var, akşama konuşalım" diye cevap vermiş ama on beş dakika geçmiş geçmemiş, telefon gelmiş, "hemen konuşalım İlker abi". Meğer neredeyse alım aşamasına geldikleri adamla buluşmuş ama su koyuvermiş adam. Kızlar da acilen bir miktar parayı Amerikaya göndermek zorundalarmış. Çünkü evi hızlıca satmak istemelerinin sebebi Amerikaya yerleşmek. Sonuç?

Tam da paramızın ucu ucuna yeteceği kadarına anlaşmışlar. Bu kadar. Yani ben İstanbuldayken İlker bir miktar peşinatı bile ödeyerek işi bitirmiş.

İnanılmaz, değil mi? 

Hani demiştim ya, artık kira ödemekten sıkıldım, hah şimdi, kredi ödeyeceğiz ve kafanızı mikeceğim, "kredi belimizi büktü, kapitalizmin taaa..." diyeceğim, sonra da paşa paşa (inşallah) ödeyeceğiz.

Ulan ben bu düzene nasıl direneceğim!

son söz... buraya yazıp, evrene de baloncuk yapıp gönderdiğim kredi (pardon ev:) ) sahibi olma hayallerim için iyi temenniler ileten herkese teşekkürler... Allah daha iyilerini olmayanlara versin.

18 yorum:

Sessizce dedi ki...

Hayırlı olsun :)
Güzel günlerde oturun inşallah.
Sevgiler.

Unknown dedi ki...

hayırlısı olsun çok sevindim inş. evinizde mutlu huzurlu sağlıklı günleriniz olsun :) inş. darısı başımıza :)

Seda dedi ki...

Ay Yelizicim gözlerim doldu okurken, biz şimdi seninle allah sağlık versin temelli mi komşu olduk? Çok sevindim sağlıklarla güzel günlerde oturun arkadaşım, yardıma ihtiyacın olursa bir adım ötendeyim hemen, tekrar hayırlı uğurlu olsun:)

Adsız dedi ki...

Güle güle oturun Yelizim...Ne güzel bir haber bu!! Komşuna da Allah'tan rahmet diliyorum...anne rahmetli oldu, kızlar ABD yolcusu da anneanne ne oldu peki?Bendeki de ne merak ama:)

Judgest dedi ki...

Hayırlı olsun... Sağlıkla mutlulukla oturun... Sahi anneanneye ne oldu?

Banu dedi ki...

Hayırlı olsun, güle güle oturun, darısı annegazetesi Pelin'in başına :))

Sittirella dedi ki...

Yeliz, normal şartlarda sevinçten uça uça tebrik edeceğim bi' durum ama yumruk gibi oturdu boğazıma be :/
Acılarından kurtulmuş olması teselli ediyor insanı sadece, geride kalanların hayatı yangın yeri işte...
Alıştığın, bildiğin, sevdiğin bi' yerde ev sahibi olmanıza çok sevindim, dilerim çok ama çok mutlu günlerinize şahit olur yeni eviniz. Bi' de, dilerim asla ödeme sıkıntısı çekmezsiniz...
Sevgilerimle.

Duygu dedi ki...

Buruk bir yazı olmuş ama, yazının sonunda sevindim senin adına.. Hayırlı olsun Yelizcim, güzel günlerde oturun inşallah..

Gulcin dedi ki...

Hayirlisi olsun yelizcim.
Ne guzel tanidiklari bir insan oturacak evlerinde eminim onlar da buna cok sevinmistir.
Bak nasil da su akiyor yatagini buluyor. Her sey cok guzel olacak. o kredi de odenecek hersey cok guzel olacak.

okuyanguzel dedi ki...

Çok sevindim. Güle güle oturun ve o evde çoooookk mutlu olun inşallah.

Asortik Krep dedi ki...

Güle güle oturun, çok sevindim sizin adınıza :)

Leylak Dalı dedi ki...

Sağlıkla güzel günlerde oturun :)

Adsız dedi ki...

Yeliz, ne guzel haber! (her ne kadar olay ve yazi cok buruk olsa da) Hayirli ugurlu olsun, gule gule oturun, Arca'nin cok guzel gunlerini gorun yeni evinizde. Ne kadar acik yureklilikle paylasiyorsun basina gelenleri ve hislerini, insana dokunuyor, hayranlik uyandiriyor (benim asla yapamayacagim sey oldugu icin herhalde). Sevgiler. Burcu

Adsız dedi ki...

Harika bir haber. Hayırlısı olsun. iyi , mutlu huzurlu, sağlıklı günlerde güle güle oturun.
Çenebaz

ahu dedi ki...

Yeliz çok çok sevindim :) kalbini temiz tut diye boşuna söylememisler :)

ahu dedi ki...

Yeliz çok çok sevindim :) kalbini temiz tut diye boşuna söylememisler :)

Unknown dedi ki...

Yeliz çok sevindim:)) güle güle oturun

Gozde dedi ki...

Sağlıkla oturun, yeni evinizde torunlarınızı kucağınıza alın.....