30 Mayıs 2015 Cumartesi

Gezi

Ucundan kıyısından orasından burasından Gezi sürecine bulaşmış, orada fiilen bulunmayı bırak, tweet'leri retweet'lemiş herhangi bir insanın Gezi'yi unutabileceğine inanmıyorum.



Orada değildim, fiilen hiç bulunamadım ama ağaçları söktüklerinden, bir avuç protestocunun çadırlarını yaktıklarından itibaren yani en başından beri her saniyesine her anına klavye başında tanık oldum, oradakilerle yaşamaya çalıştım. Dünyanın en muhteşem direnişi orada gerçekleşirken ben yatağımda uyuyamam gibi geldi, uyursam kaçırırım gibi geldi, sanki yardım edebilecekmişim gibi... Benimki belki de bunun bir parçası olmak arzusuydu, bilemiyorum.

Geçen elinde Kur'an-ı Kerim güya bir açılışın mitinginde topluluğa seslenen şahsa bakarken fark ettim. Çok farklı kendisi, çok başka. Şimdiye kadar bu ülkeyi yönetenlerden çok ayrı birisi kendisi. Çünkü diğerlerinden farklı olarak evimize kadar elini dilini uzatmaya cüret ediyor. Götümüzdeki dona kadar karışma hakkını kendinde görebiliyor. Bu ülkeye bugüne kadar bu kadar bireyselliğimize karışan bir kişi daha gelmedi! İşte insanlar burada ikiye ayrılıyor. Bu hakkı ona vermek isteyenler ve istemeyenler... Göt kılları ve ötekiler. Göt kılları tektipleştirilmiş. Ötekilerin renkliliğini say say bitmez. Ömrümün hiçbir döneminde "öteki" olmak bu kadar iyi gelmemişti.

"Gezi" hiç unutulmayacak, hiç silinmeyecek, çünkü "devrim" bizdik, "Gezi" bizdik. 
İnsan kendini unutabilir mi?*
Çizer: Faruk Tarınç



* : "Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrimi satın alamazsınız. Devrimi yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak..." Ursula K. Le Guin

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Her zamanki gibi çok güzel bir yazı olmuş, eline sağlık. Belki gözünden kaçmıştır diye şu yazının bağlantı adresini de şuraya bırakıvereyim. Yazının başlığı: Mülksüzler'in Gözüyle Gezi'ye Bakmak.
http://dunyalilar.org/mulksuzler-gezi.html

okuyanguzel dedi ki...

Duygularımıza tercüman olduğun için teşekkürler.