29 Haziran 2016 Çarşamba

Kabus

Kabus gibi bir gündü. Sabahına keyifli uyanmış olmam, başıma gelen her kötü şeyi daha da felaket hissettiriyordu. Öyle işte, en neşeli anlarımız, hızlıca en incinebilir anlarımıza dönüşebiliyor.

Sabah neşeliydim çünkü güzel rüyalar görmüştüm. Anneannemin bize bıraktığı bir çuval altını paylaşıyorduk, nasıl da gerçekti, Allah hayra çıkarsın diyerek yola çıktım. Ofiste de keyifsiz değildim, işlerimi planladığım gibi yoluna koyabilirsem güzel bir dokuz günlük tatil ayarlaması bile yapmıştım, motivasyon tavan. Arca ile konuştum, yazlığa gelirken orgunu getirmemi istiyordu. Hay hay... Bir de listeye ipad ekleyebilir miydim? Eyvallah...



Tam o sıra telefonum çaldı. İşle ilgili o kadar keyfim kaçtı ki, bütün günümü yedi. Yaptığım tüm o telefon konuşmaları, hepsi ama hepsi canıma okudu. Günün geri kalanında hiçbir işim rast gitmedi. Otobüsü kaçırmak da dahil. Her şeyin üst üste gelmesi normalde takılmayacağın aksiliklere müthiş tepki vermene sebep oluyor. Tüm yol boyunca işe niye bu kadar kafayı taktığımı sorgulamakla geçti. Gerçekten insan hayatı mı kurtarıyoruz ne yapıyoruz da bu kadar sıkılıyorum? Üstelik sadece para kazanmak için çalışıyorum, tutkuyla kendimi kaptırmıyorum, herkes kadar işte, elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Belki de sebep bu, belki de...

Derken eve gelmişim, içimdeki sıkıntı bir türlü geçmemiş. İlker, yemeğe çıkmayı teklif etti, yok dedim, hiç havam yok, yemeği de bok ederim. Oturduk taze fasulyemize ekmek bandık. Bisikletle gezelim dedi, yok dedim, ben bugünkü gudubetlikle gider bir arabanın altına girerim. Of ya, bu adam bana cidden iyi katlanıyor. Arca da yok ki iki laf edelim keyfimizi bulalım. Balkonu yıkadım, çıplak ayaklarımı ıslak taşa basayım iyi gelir. Çamaşır as? yok... Bir taraftan yoğunluğum yüzünden İstanbul'daki bir toplantıya gitmeme kararı almıştım, iyi ki gitmemişim, ofiste olmasam hiçbir sorunu çözemezdim diye hesaplaşıyorum kendimle, güya iyi tarafından bakacağım. Ay ev bastı, kalk dedim ilkere kalk yürüyüş yapalım. O da olayı dondurmacıya bağladı, çıktık yürüdük. Biraz sıkıntımı anlattım. İşle ilgili sıkılınca hep bir sağlık sıkıntısı oluyor deyince, geçen yıl bu zamanlar uyuşan kolunun yine uyuştuğundan bahsetti.

Hah işte! ben buna da feci takıldım. Geçen sene tetkikler yapılmıştı, hiçbir şey çıkmamıştı. Ama ya boktan, az insanda bulunan ölümcül bir hastalığın tahmin edilemez belirtileriyse? içim içimi yiyor. Çaktırmıyorum, dondurmaları aldık, yürüye yürüye eve döndük.

Game of Thrones son bölümünü açtık, kafa dağıtmanın en iyi yolu. İlker uyuyakaldı, ben izledim, sonra izleyecek bir şey kalmayınca bir filme takıldım. Hawking gibi bir adam vardı filmde, ALS hastalığı ya da felç gibi bir sorunu vardı, bir anda kafamda şimşekler çaktı. İki sene önce ice bucket kampanyası sayesinde bilinçlendiğimiz ALS. Hemen internetten baktım. bir uzuvda güç kaybı diyor. Başımdan aşağı kaynar sular indi.

İlker koltukta uyuyor ben iki kolunu bitiştirip bakıyorum, kas erimesi var mı diye. İlker uyuşma diyor ama onun kelimelerle arası iyi değildir, ya uyuşma dediği şey güç kaybıysa... Başladım ağlamaya. Öküz gibi böğüre böğüre ağlıyorum, aynı zamanda ilkerin orasını burasını mıncıklıyorum, tetkiklerin ulaşamadığı bulgulara, doktorların koyamadığı teşhise ben mıncıklama yöntemi ile ulaşacağım.

Kafayı yiyeceğim. Bu arada hastalık sahibi kimselerin hikayelerini okuyorum, boğulacak gibiyim derken elimdeki telefona son dakika bildirimi düştü. Terör saldırısı. Televizyonu tekrar açtım. Utanmazın biri "şehit" diyor, dalacağım, bir başkası saçmalıyor. Böğürtülerim İlkeri nihayet uyandırıyor. O tatlı mahmurluğunun ortasında İstanbul'a mı yansın, benim hastalık korkuma mı, ve benim bunlara karışan "ben bu akşam orada olacaktım" vahvahlarıma mı? (evet bu da saçma bir tepki, aslında her an ölümle burun burunayız tepkisi, aslında çok insani ama bu kadar canın yitip gittiği bir anda insan bunu düşünürken bile utanıyor, şerefsizler ülkeyi bu hale sokuyorlar utanmıyorlar, taksiciler can pazarında turistten 100 dolar istiyor utanmıyorlar, ama biz böyle düşündüğümüz için utanıyoruz.)

Muhterem bir şekilde ayıldı. Sonra bir süre İstanbula hönkürdük, bir süre de onun olası manyak hastalıklarına kafayı yorduk. En son hayatımın yirmi yılını birlikte geçirdiğim adamla uzun yaşlılık planımın bir şekilde gerçekleşemeyebileceği ihtimaline ağlıyordum, bende film kopmuş, ağlaya ağlaya uyumuşum...

9 yorum:

okuyanguzel dedi ki...

Canımsın. Ne desem bilemiyorum ki. Söylenecek sözler bitti

Leylak Dalı dedi ki...

Havaalanı konusuna hiç girmeyeceğim. Şunu demek için geldim, benim elim kolum yıllardır uyuşur takma kafanı, hala yaşıyorum, Tenisçi dirseği falan olmasın?

CEREN dedi ki...

Yeliz,olur bazen öyle, iyi ki ağlamışsın,rahatlatmıştır o seni, bazen akıtmak iyidir,yüklerini alır insanın,hafifletir. Muhteremi ihmal etmeyin tabii ama kuruntu da yapma bence,önemsiz bir şeydir inşallah,geçmiş olsun..

Gulcin dedi ki...

Bazen sadece aglamak lazim be Yeliz. Agla gitsin.
Yok bir seyi Ilkerin ama sakin ol sen. Icinize sinmiyorsa bir daha testlere girsin ama icine dert etme. Iyidir o insallah sadece strese baglidir.

Tatil sana iyi gelecek dur.
Opuyorum cok!!!!

Sade Bir Yaşam dedi ki...

Bazen sadece ağlamak yetiyor içinde biriken sıkıntıyı atmaya, ağlamalar sadece kafamızda kurduğumuz asılsız sebeplerden olsun..

Diliyorum eşinin bir şeyi yoktur, sevgiler

iştemutluluk dedi ki...

Tesellilerden bile ağlayacak bir emare bulmak bazen yaşadığımız ruh hallerinden oluyor. Şu sıralar zaten aramaya gerek olmadan ağlama sebepleri ile donatılıyoruz. Ağlamak iyi gelmiştir mutlaka. Bu arada sadece boyun düzleşmesi gibi bir sebep bile kolda uyuşukluk sebebi olabiliyor. Çok fazla içinizde büyütmeyip,tetkik tekrarı yaptırarak rahatlayın bence. Emin olun sorun çıkmayacak. Sevgiler

Öykücü dedi ki...

Yeliz,

Als hastası bir akrabam var. Garip rüyalar , canlı gibi kalkıp birine tokat atacak kadar garip rüyalarla başladı. Sonra kaslarda istemsiz seğirmeler. Durduğu yerde titriyordu. Kolda uyuşma falan yoktu ama. Rahat ol.

Ölmediğimize sevinmek çok utanç verici bir mutluluk . Maalesef insan olmanın bir handikapı. Nasıl sevinmezsin ki ama nasıl sevinilir ki:(

Sevgiler

Adsız dedi ki...

benimde boyun fitigi sebebiyle kol ve parmaklarimda uyusma oluyor. Mutlaka degerlendirilmistir ama belki tekrar edilmesi iyi olur testlerin

MELTEM dedi ki...

merhaba yeliz ,
aynı şikayetlerle geçen sene dr gittiğimde boynumda düzleşme ve fıtık çıktı.
hastaysan bile nete bakmayacaksın neye elini atsan kanser çıkıyor..
bilgine,