9 Eylül 2018 Pazar

Rüyanın öte yakası

"...Ve Tanrı kadını yarattı!" Adını da Ursula K. LeGuin koydu.

Çok alakasız ama Rüyanın Öte Yakasını okurken aynen bunu düşündüm. Ursula bana hayal gücünün sınırsızlığını bu kitapta bir defa daha gösterdi, şapka çıkarmamak elde değil.

6 Eylül 2018 Perşembe

Kitap yorumu: Roman gibi

Blogcu anne'nin yazısını okuduktan sanırım 5 dakika sonra bu kitabı sipariş ettim. Tabii elime geçmesi ve okumam bugünü buldu.

Toplantı için Pilsen'deki fabrikaya giderken yanıma almakla isabetli bir karar vermişim, zira gidiş dönüş iki günde silip süpürdüm kitabı, yolculuk için şahane bir seçimmiş.

Ve okurken gülümsedim, kitapta ceket seçerken ceplerinin kitap sığdırmaya yetecek büyüklükte olmasına dikkat edenlerden bahsediyordu, ben de asla kitap girmeyecek boyutta bir çanta almam!

Kendimden bulduğum öyle çok benzerlik var ki kitapta...

5 Eylül 2018 Çarşamba

Ben, kendim...

Yalnızlıktan sıkılan ve mutsuz olan insanları anlamıyorum.

Ki daha geçen gün arkadaşıma, kocam oğlum gelsin ben bu yalnız yaşama olayını sevmiyorum, diye dudak büküyordum. Evet aile olmayı, evde kalabalık olmayı, çocuğumu kocamı ve onlarla yaptığımız her şeyi seviyorum ama bir gerçek var ki, ben, beni, kendimi, kendimle başbaşa olmayı da seviyorum. Yalnızlık benim katiyen sıkıldığım bir şey değil, kendimle bir muhabbetim var benim!

Evet bu işte! İnsanın kendisiyle muhabbeti olacak arkadaş. Kendiyle vakit geçirmeyi sevecek.

Bunun adı yalnızlık olmamalı.

4 Eylül 2018 Salı

Kitap yorumu: Sybil

Kitap kulübü dostlarım, bana çok şey kazadırıyorlar, en çok da muhteşem kitap tavsiyeleri:)

Belki de okuma zevklerimizin paralelliğinden, belki de birlikte okumanın bizi eriştirdiği o bambaşka düzeyden bilemiyorum, onlardan aldığım hemen her tavsiye, bende başka bir boyuta yolculuğu garantiliyor.

Sybil böyle mesela...

2 Eylül 2018 Pazar

Belçika'da ne yenir?

Belçikalı arkadaşlarla sohbet sırasında itiraf ettim: "Biz buraya gelmeden evvel ne yiyeceğiz diye kara kara düşünüyorduk. Sizin burada bu kadar sebze meyvenizin olduğundan haberimiz yoktu."

Bunlar şok! "Ne yiyoruz sanıyordunuz ki?"
Ben bira çekinerek, "Patates filan. Belki biraz konserve?"

Evet, hay bizim cahilliğimize.

28 Ağustos 2018 Salı

Kitap yorumu: İkigai

Bir gün bizim cüce ve yeğenim Duru ile yüzüyoruz, sahilde babamın bir kitap karıştırdığını gördüm. Sonra çıkınca ben de baktım kitaba, ilginçti gerçekten. Duru okuyordu, adı İkigai. "Alma sana ödünç veririm" dedi ama Belçika'ya dönecektim çocuğun kitabına çökmek istemedim, sipariş ettim.

Fakat sipariş ettiğim kitabın Duru'nunkinden farklı olduğuna çok sonra aydım. Benimki Ken Mogi'ye aitti, onunki daha çok basım yapmış mavi kapaklı olan. Pişman oldum zira onunkinden birkaç sayfa okumuştum, tam bir kişisel gelişim kitabıydı, yöntemler, adım adım anlatılıyor, madde madde şemalarla açıklanıyordu. Benimki, nasıl desem, biraz hikaye gibi...

Okudukça fark ettim ki, benim kitap İkigai'yi Japon kültürü üzerinden hikayelerle ve örneklerle aktarıyor. Daha çok hoşuma gitti.

26 Ağustos 2018 Pazar

#21gündedönüşüyorum: Yeliz'in sefer tası harekatı

Babam, yemek konusunda seçicidir, bir boğa burcu olarak pisboğazlık yaptığı görülmemiştir. Her zaman az yer, öğünlerini muntazam yer ve mümkün mertebe dışarıda yemek yemez. Şimdi değil, hep böyleydi. Kendi işi olduğu için öğlen dışarıdan pide, kebap söylemek kolay olurdu muhtemelen ama en fazla gevrek ya da kaşarlı tost yerdi, o da evden götürecek bir şey yoksa.

25 Ağustos 2018 Cumartesi

Çünkü kokuların bizi anılara ışınlamak gibi bir büyüsü var.

Bu sabah kocaman peynirli bir tostu tıkınıp kahvemi her zamanki gibi balkonda içmeye meylettim. O da ne? Sonbahar gelmiş, estiriyor. Gerisin geri içeri kaçtım. Biraz kitaba daldım. Sybil. Her kadının içinden başka kimlikler doğduğunu düşündüğüm çok oldu. Her dönemecimizde yeni bir kadın oluyoruz. Kadının erkekten en büyük farkı bu bence. Kendi kimliğini bile üretme. Sybil özel. Kitabı daha bitirmedim ama kişilik bölünmesi, bir tür rahatsızlık olabilir, mutlaka tıpta bir tanımı vardır ve Sybil vakası elbette çok uç bir örnek. Lakin bence hemen her kadında az ya da çok kişilik bölünmesi var.

Ya siz bana bakmayın, ben Tutunamayanlar'ı okurken de kendime bir Olric edinmiştim, olur öyle, sonra geçer...

19 Ağustos 2018 Pazar

#21gündedönüşüyorum #12: Ne?! Yoksa balkabağına mı?

Dün kendimden beklenmeyecek şeyler yaptım.
Dexter'ın beni koklamasına izin verdim mesela. Onu biliyorsunuz.

Sonra kaslarımdan kırk yılın acısını çıkardım.

Sabahın köründe kalkıp belediyenin havuzuna gittim. Gerçi tabii öyle kalkıp gitmedim, her yeni deneyeceğim şeyde olduğu gibi ön araştırmalarım, gerekli alışverişlerim ve ön keşfim sayesinde gayet hazırlıklıydım. Önce zaten Gülnur bana siteden Fransızca çevirisini yapmıştı, suyunu nasıl temizlediklerine kadar her şeyi öğrenmiş, aklıma da iyice yatınca mayoydu, boneydi edinivermiştim. Sonra evvelden tecrübe etmiş olan Gökçe bana almam gerekenleri filan anlattı. Sağlık raporu istemiyorlarmış mesela, hop git, kafana boneni üzerine mayonu giy yüz bu kadar.

18 Ağustos 2018 Cumartesi

Bizi aile yapan şeyler

Karne aldıkları gün Arca'nın okuluna toplantıya gitmiştik. İlker'le okul çıkışlarında keyifli sohbetlerini müteakip iyice ahbap oldukları ve muhterem için "superstar dad" diyen spor öğretmeni ile ayak üstü sohbet ettik ve yaz tatili planlarımızdan bahsettik.

Yazıktı bana, bu iki oğlan tatil yaparken ben tatil süresinin çoğunu çalışarak geçirecektim ve o ikisini feci özleyecektim. O da uzak mesafe bir ilişki yaşıyordu (sevgilisi sanırım Almanya'da) ve özlemin ne demek olduğunu biliyordu.

Öğretmen o an içimi ısıtan bir şey söyledi. Tam kelimesi kelimesine anlatamam, üzerinden neredeyse iki ay geçti ama en azından bende bıraktıklarını, zira tam olarak bizi anlatıyordu, ifade edebilirim...

16 Ağustos 2018 Perşembe

"Belçika'da en sevdiğin şey?"

Belçika'ya geleli şaka maka bir yılı geçti. Bu birinci yıl vesilesi ile İnsan Kaynakları departmanı yüz yüze bir toplantı talep etti. Maksat, nasıl gidiyor, her şey yolunda mı, yaramazlık var mı öğrenmek. Hala kimden kaynaklandığından emin olamadığım bir mesai fazlalığından rahatsız olduğumu belirtmek dışında, işle ilgili bir sıkıntım yok, hatta meslek hayatımda zorlnmama rağmen ilk defa yaptığım işten epey keyif aldığımı söylemeliyim.