22 Aralık 2011 Perşembe

Taktik taktuk tiktak tiktak


Dün akşam annemlere gittik, balık alkol. Maçın bitimine doğru benim gözler kaymaya başladı. Arca bir cin. Ufak tefek uykusuzluk arızalarını müteakip uyudu eve gelince… Ben de o miskinliğin üzerine dört gündür kıyamadığım fönlü kafamı yıkadım, biraz miskinlik daha… 

Dumur diyalog #34

Hazzın ertelenmesi ile ilgili olan oyunu yeniden oynamak konusunda konuşurken...
A: Noel Baba’ya kızıyorum.
İ: Neden babacım?
A: Hep kitap getiriyor, hep kitap getiriyor, hiç oyuncak getirmiyor.

---------------------------------------------------------------------
A: Annem seni seviyom.
Y: Neden beni seviyorsun?
A: Anne olduğun için seviyom.

21 Aralık 2011 Çarşamba

Magandalık sana mı kaldı kadın!

Yağmurun şehri esir aldığı o gün, sabahın beşinde İstanbul’a gitmek için yola çıktım. Bu aralar taksi kullanmıyorum, otoparka bırakmak daha ucuza mal oluyor.

Neyse… Gece gök yere inmiş, sokaklar Venedik’ten hallice… Arka sokaklardan kestirmeden gidiyorum. Zira velet sabahın köründe naz yapmaya karar vermişti. Önümde tıngır mıngır bir beyaz Şahin. Ne sinyali belli olur, ne freni. Sollayayım şunu dedim. Hiç huyum değildir, tin tin takılırım önümdekine, şeytan dürttü kanımca. Magandalık şeytanı. Gaza bastım, tam yanından geçerken bir su birikintisine – su birikintisi pek mütevazi bir tanım oldu, Tahtalı barajından hallice demeli – girdim, bütün su beyaz Şahin’in üzerine…

Karışık kaset


Yağmurun İzmir’le işi bitmiş, bulutlarını da alıp gitmiş bu sabah. Geriye yıkanmış, temizlenmiş bir şehir kalmış. Öpesim geldi, hani çocuklar banyodan sonra mutlaka öpülür ya …

Bizim gençliğimizde (hey allam yaşlanıyoruz) “karışık kaset” diye bir kavram vardı. Hatta bunun için dükkanlar vardı, resmen sektördü yav! Misal Göztepe’de bir Murat vardı, karışık kaset hazırlardı. Yasemin Hediyelik eşya dükkanının yanında. Birkaç basamak ile inersin, her yağmurda su basar. Listeler vardı, seçerdin. Sevgililer birbirlerine mesaj kaygılı karışık kasetler hazırlardı. Hah işte muhterem kocam dün gecesini buna ayırdı. Tabii devir değişti, şimdi karışık MP3 CD’si hazırlanıyor.

20 Aralık 2011 Salı

"Bebenizle vedalaşıp öyle evden ayrılın" diyor...

ben değil uzmanlar... işe giderken çocuğunuzla vedalaşarak evden ayrılın, böylece gittiğinizi bilsin. En doğrusu buymuş. Biz de uzmanların pek değerli görüşlerine riayet ettik ve bu yaşına kadar hiç uyurken bırakmadık Arca’yı. Çok bilirim sabah sekizde melek gibi uyurken dürtüp, "kalk len anan gidiyor, öpüş koklaş sonra arıza yapma" dediğimi.

Yalnız küçük küçücük bir detayı atlamış uzmanlar…

Salyangoz ailesinin pazar gezmeleri

Yağmur yağdı mı duramıyorum evde, salyangoz muyum neyim:)

Yürüyüşe çıkamıyorsam, balkona çıkarım mutlaka o yağmur kokusunu duymam lazım. Misal dün akşam korkunç geçen İstanbul seyahatinden ve Arca’yı uyuttuktan sonra montları giyip balkona çıktık İlker’le. Yıllar sonra ilk defa iki fırt sigarasından çektim, içime çekmeden ama : ) 

Hey gidi eski dost hey gidi ezeli düşman!

Neyse yağmur en güzelinden Pazar günü yağmıştı. İlla ki dışarı çıkalım diye tutturdum İlker’e. Güzelbahçe mi Alsancak mı derken Alsancak ağır bastı. Üç yedek kıyafet ve hatta içlik tayt Arca’nın nazik totosu üşümesin diye. 

Kıbrıs Şehitleri, Kordon… 

19 Aralık 2011 Pazartesi

İlker'e diyet bozduran kurabiyeler

Son bir taneyi, yalvar yakar kaçırdım İlker'den. Bayıldı!!

Tarçınlı, zencefilli, ağızda dağılan kıvamda... Yani tam kıvamında...

Tarif veriyorum.

18 Aralık 2011 Pazar

Arca bu aralar...


Çorabını çıkardıktan sonra ayak parmaklarının aralarındaki pislikleri temizliyor. İnce motor gelişimi açısından olumlu buluyoruz.

Hala ana babasının aksine tavuklu kereviz ve kıymalı kabak yemeklerine bayılıyor. Arca’nın gastronomisi ile ilgili yorum yapmaktan çekiniyoruz.

16 Aralık 2011 Cuma

Günün çorbası : Köfteli çorba

Bloğun isminden kaynaklı bir çorba tarifi beklentisi her daim vardı, biliyorum. Özellikle katı gıdaya geçildiği dönemde takipçiler, Arca’nın sebzeli çorba tariflerini buradan yayınlayacağımı sandı, avucunu yaladı.

İki sebebi var;

Dumur diyalog #33


Uyku monologları:
Umidim gelsin! Umidim gelsin! (Çok özlüyor garibim)
Sarp benim makarnamı yemesin! Yemesin! Yemesin! (Sarp tombul ve çok tatlı bir çocuk, belli bizimkinin de yemeğine sulanıyor)
Bal yiycem bal yiycem (getiriyorum gecenin bir vakti yemiyor eşek herif:P)

15 Aralık 2011 Perşembe

"Yeliz, yeni yıl akşamı cezbedici ol."


Puhahahahah
Bugün mailimin gelen kutusuna teşrif eden postalardan birinin “konu” kısmındaki emir cümlesi bu idi.

“Yeliz, yeni yıl akşamı cezbedici ol.”
PEKİ!

Günün çorbası production gururla sunar: Yazdı, yönetti, oynadı... Arca'nın tek kişilik gösterisi

Arca günlerdir babasını birlikte uyuma vaadiyle kandırmakta, her seferinde son anda çark etmektedir.

Evvelden birlikte uyuyacakları tarihi "ayın on beşi" olarak belirlemişti, bugün ayın on beşi diyerek ona laf bırakmadığımız için yeni taktikler geliştirdi.

14 Aralık 2011 Çarşamba

Havadan sudan çoğunlukla kitaptan

Dün fark ettim ki inanılmaz umursamaz bir insan olmuşum. Uçakta nemlendiricimi sürdüm, makyajımı yaptım. Etraftan gelen garip bakışları sallanmadım. Böyle bir rahatlık, bir sallamazlık. Sonra aramızdaki boş koltuğun yanında oturan kadının hangi kitabı okuduğunu anlayamadım – böyle bir manyağım ben, ne okuyor millet illa ki göreceğim, sonra bu tanımadığım insanların hakkında okudukları kitapla ilgili yorumlar yaparım – dayanamadım, o kitabı açık kucağına bırakmış halde uyurken ben kemerimi çözdüm, kitabı hafifçe kaldırıp kapağına baktım, derken küçük bir hava boşluğu bir sarsıntı, kadınla göz göze geldik. Kanımca benim sapık olduğumu düşündü. Bense onun henüz evlenmemiş, iş güç sahibi, kuvvetle muhtemel ailesi ile yaşayan ve birer birer evlenen arkadaşlarının ardından kendisi de geç kalıyorum korkusu ile ilk aklına yatanla nikah masasına oturacak, 30 yaş üstü bir kadın olduğunu düşündüm.

Evet, kitabın ne olduğunu anlayabildiğim için bu kadar fikir yürütebiliyorum.

Günün sebzeleri ızgara!

Dün İstanbul’daydım. Hayır oralardan post yazmaya kasmadım, hazır yazılmışları vardı. Blogger istediğiniz zaman yayınlayabiliyor postları, heyecan yok!


İstanbul muhabbetlerim var tabii ki. Ama öncesinde Lale abla diyete girmiş, sebze tarifi aramaktaymış, nöbetçi gastronomi uydurukçusu gururla sunar: Izgara sebze!

13 Aralık 2011 Salı

Dumur diyalog #32

Yemekte karnabahar olduğunu öğrenen Arca olmadık arızalar çıkarır.

Y: karnabahar yememek için mi mızıklıyorsun Arca? Söylesen anlarım ağlamana gerek yok.


A: Hayır! Köfteli çooba yemek için mızıklıyorum.

MİM : Hayatımda gizli saklı kalmış gerçekleri açıklıyorum!

Ev ödevimizi unutmayalım, Hypo mimlemiş, atlamayalım : )

Göz kırpamam! Yüzümün aldığı şekil o kadar komik olur ki bırak çaktırmayı puhahahah diye gülersin. Çocukken katil kim diye bir oyun vardı katiyen oynayamazdım. Göz kırpmaya çalışırken maymun gibi bir şey oluyorum. Ağzım burnum oynuyor, gözümden başka yüzümdeki bütün mimikler oynuyor.

12 Aralık 2011 Pazartesi

Sansür dönemi


Sansürün hemen her türlüsüne karşı olan bendeniz, huzurlarınızda çark ediyorum.

Yeter ulen yeter! Başlayacam bu düdüğün aktan boktan kitaplarına!

10 Aralık 2011 Cumartesi

"Arca hazzı erteledi"

Hazzın ertelenmesi ne ola ki diyenler için bir tık.

Cümle içinde kullanırsak, "Arca hazzı erteledi."

9 Aralık 2011 Cuma

Festival

Üzerinden iki gün geçti demeyin derbi maç dediğin 90 dakikada oynanıp bitmiyor arkadaş, en az bir haftalık bir festival havasında geçiyor.


Maçtan önceki gündü, ben Arca’yı uyutup kitaplarını paketlemeye oturdum, arka fonda bir ses goool diye bağırıyor, Van Hooijdonk!! Haydaaa ben bu ismi biliyorsam kesin nostaljik bir karşılaşmadır. Bingo, 2003 FB GS’ye geçirmiş, şort ve oyuncuların saç modelleri seneyi şıp diye ele veriyor zaten, maçın eski olduğunu bilmek için futbol otoritesi olmaya gerek yok, modadan az buçuk anlaman yeterli!

Bacılar! Analar ! toplaşın, mühim izahatlarım var! Vol.3

Şimdiye kadar gerek sosyal paylaşım ağlarında gerekse yakın çevrenizde önceki derslerimizdeki kavramları kullandığınızı varsayıyorum. Evde beyiniz üzerinde uygulayabilirsiniz. Hatta ona da öğretmekte fayda var toplum içinde ana baba olarak ne kadar bilinçli görünürseniz o kadar iyi!

Günün çorbasında ayrımcılık yok "analara faydalı bilgiler kılavuzu" dedik ama baba, hala teyze amca dayı ve hatta dileyen aile büyükleri tarafından kolayca anlaşılabilen herkese açık bir hizmettir!

Önceki derslerimizi kaçıranlar için;
1. ders konuları : "farkındalık" - "sonuca değil sürece" - "algısı açık" için buraya bir tık!
2. ders konuları : "öğütle değil örnek olarak eğitim" - "sınırları çizmek" - "doğal ebeveynlik" - "kötü hava yoktur kötü kıyafet vardır" için buraya bir tık!

Son dersimize geçmeden önce bu kavramları kullanırken geleneksel bir takım enstantaneler katarsan, "beyim, bizim kız, velet..." etraf analar seni bağrına basar, bir üst ligte kendinden sayabileceği biri olarak görür seni, puanın feci artar. Kısaca bunları öğrendim, götüm kalktı yok, mütevazi bir portre çizeceksin!