18 Ocak 2014 Cumartesi

İnadım inat dötüm iki kanat...

---- Dikkat! Ağır küfürümsü cümleler içerir!  Yok efendim terbiyemizi bozdun diyene çok pis küfrederim sonra darılmaca gücenmece yok! -----

.. diyen ateş! Senin de gelmişinin de geçmişinin de sülalenin de ebesini öpeyim e mi?

Şu an kafein komasında olabilirim. Söylediklerimden yazdıklarımdan ve hatta düşünebildiğim kadarıyla düşündüklerimden mesul değilim. Sahi dün gece uyumadım biliyon mu blog? He vallaha... Bir ara nöbeti ilkere devretmeyi planladım ama İlkerin Arca'yı duşa ikna etme çabaları kulağıma gelince bir fırlamışım yataktan, gözümü açamıyorum ama ateş ölçer elimde, şaşı olmuşum rakamları okuyacağım diye.

17 Ocak 2014 Cuma

Benim muhterem bir alem!

Antibiyotik dün bitti, biter bitmez de yeni bir öksürük başladı.
An itibariyle kulağımda öksürük krizi elimde bilgisayar... Halim hal değil ya neyse...
İlker'in hastalığı Arca'nınki bitmeden başlamıştı, zaten bir haftadır uyumuyordum, üç gün daha eklendi. Onunki bitti, yine Arca. Sıra bana gelmesin hiç sırası değil zira...
İşleri eve getirir durumdayım, az önce yazdığım yığınla maili Çinli kardeş bilgisayarını açar açmaz görecek ve muhtemelen ebeme küfredecek. Saat farkı bebeyim idare et bir zahmet!

Bu aralar aynı anda birkaç kitap okumak, deli gibi yazmak, sosyal medyanın altını üstüne getirmek istiyorum, öyle deli bir enerji hasıl oldu bünyeye. Allah hayra çıkarsın. Hemen hiçbirini yapamıyorum tabii.

14 Ocak 2014 Salı

Başbakan olsaydım önce eğitim sistemimizi değiştirirdim

Bir ülkeyi cehalete sürüklemek için önce kadınların eğitimlerini kısıtlayacaksın, böylece toplumun %50'sini (hayır meşhur %50 değil:P) cahil bırakmış olacaksın, sonra da o %50 geri kalan %50'yi yetiştireceği için toplumun tamamı otomatikman geri kalmış olacak.

Nefis bir cahilleştirme modeli, bana bir yerden tanıdık geldi, ama nerden:)

Sonra şu aşağıdaki haberi okudum, baktım baktım... hiç ama hiç tanıdık bir şey göremedim, yaz siz?

13 Ocak 2014 Pazartesi

Grip beni teğet geçer - mi acaba?!


An itibariyle yine bir ateş nöbetinde karşınızdayım sayın seyirciler! Hayır bu defa İlker. Cuma gecesinden beri 38.5'in altına düşmeyen ateşin tek açıklaması muhtereme göre it gribi! Bence h3n2 mi ne herhalde ondan. Bütün belirtiler net. Ama ona sorsan köpek ettiği için farklıymış bu, it gribiymiş, öyle diyor.  Dağ gibi adam (tamam bir everest değil ama bir sipil dağı olabilir pekala) iki gündür kolunu kaldıramadı. Bir yerlerde okumuş ilaç şirketlerinin ilaç satmak için laboratuvar ortamında ürettiği bir virüsmüş, ellerinden öpüyor üreticileri, buradan da belirteyim dedim. 

10 Ocak 2014 Cuma

Ben niye tırsıyorum?

Efendim bundan 3 sene kadar önce bu yavru ciddi bir antibiyotik tedavisinin ardından düşmeyen ateşle başa çıkmaya çalışmış, başaramayınca da doktora tekrar gitmiştik. Dinleme bulgusu yok, öksürük yok, akıntı yok, bir bok yok yani ama bam ciğerinde kist. Kandaki enfeksiyon tavan.

Teşhis bile konamıyordu. Efendim parazit mi doğuştan mı, yoksa Allah muhafaza…

9 Ocak 2014 Perşembe

iyi bir anne değilim, sadece çabalıyorum.

31 Aralık’ta Arca’ların okulu yarım gündü, eh bizimki 11:00’de okula gittiği için göndermemeye karar verdik. Sabah saatlerinde evin kapısı çalındı, karşı komşu. Dört yetişkin bir oğlanı okula gitmeye ikna etmeye çalışıyorlar, destek istiyorlar. Tuna, Arca’dan iki yaş küçük ve o an onu ikna edebilecek tek şey “hmm evet Arca da okula gidiyor bak hadi bakalım giyin hemen” cümlesi. Babası da aynen bunu talep ediyor bizden. Düşünmeden talep edilen cümleyi sarf ettim. Arca yanımda, sesini çıkarmadı, el salladı içeri girdi. 

Pörtleyen göbeğime evrenden mesaj geldi! #bugunbasliyorum

Yılbaşı sofrasında ipin ucunu kaçırınca gerisini koyverdim gitti. Küçük çapta pörtleyen göbeğime bakıyordum ki, bu aşağıdaki paket geldi.



Tam da hah “artık biraz dikkat edelim yediklerimize bu ne böyle? Vol.47147913473” sinyal vermeye başlamışken. Tamam budur. 

Bugün yine yeni yeniden başlıyorum.

Yok yav diyet bize ters. Yediklerimize dikkat edeceğiz, her sabah susamlı İzmir gevreği kemireceğimize, biraz da Nesfit tam buğday ve pirinç gevreği tüketeceğiz. Yemeklerimizin yanına salatayı eksik etmeyecek, her gün mutlaka meyve yiyeceğiz. Ha unutmadan bir de yeniden yogaya başlayacağız. Biz derken ben yani, ama ben de katılırım dersen, buyur bacım dükkan senin!

https://nestle-fitness.com/tr/bugunbasliyorum/ 

Buradan girip bir güzel fotoğrafını mesajını yazıyorsun sonra da reklam yüzü olma şansı yakalıyorsun. Tabii benim kadar şansın olur mu bilmem:PHadi eyvallah ben yogaya kaçar! Gülmeyin yav! Bu defa kesin başlıyorum, çok pis gaza geldim:)


8 Ocak 2014 Çarşamba

Anket! Günün çorbasının rengini seçiyoruz.

Çok ama çok sadık bir okuyucumdan :) turuncunun kendisini rahatsız ettiğine dair bir duyum aldım. Yo aslında direkt arayıp bu ne?! dedi, şu an burada açıklayamayacağım sebeplerden dolayı haklıydı. Ben de hadi yaptım oldu olmasın, gözü gönlü ne görmek ister okuyucunun diye anket yapmaya karar verdim. 

Cevaplamadan geçmeyin vallahi kaldırmam bu postu daha da yazı filan yazmam! bıkarsınız banner görmekten yeminle! Hadi bakiyim fuşya mı, gri mi, mor mu, sarı mı? blog geneline de seçilen renk hakim olacak belirteyim.


FUŞYA

GRİ


MOR


SARI


Daha

Hakan Günday'ın okuduğum ilk kitabı son kitabı yani "daha".

Oldukça gerçek dışı bir hikaye oldukça gerçekçi anlatılıyor hem de bizzat kahramanın kendisi tarafından. Fena halde dağıtan bölümler var özellikle çocuk tecavüzü. Etkilenmemek mümkün değil. Ama açık konuşmak gerekirse beni en etkileyen kısım dünyanın en güzel kızı kısmıydı. 

7 Ocak 2014 Salı

Tamamlanmak

“Dost nedir?” desen, hiç düşünmeden “yıllar sonra görüştüğünde bile yıkıla yıkıla gülmeyi başardığım insanlar” derim. Çok şükür ki elimde hatırı sayılır sayıda var :) Üç tanesiyle yılbaşından önceki hafta görüştük, Tuba te Hong Kong’lardan gelmiş kaçırır mıyım! Gülayşe ve Elvan derhal dahil oldular ve Midpoint’teki o masa bir anda on beş sene önceki yurt odamıza döndü. Etraf masalardan kulak kabartanlar, kahkahalarımıza cıkcıklayanlar, “susmayacak bunlar, yar bana biraz huzur” deyip başka masalara kaçanlar oldu mu bilmiyorum. Ben dostlarımla kahkahanın dibine vurmaktaydım. Bir de ateş, öksürük, hastalık… bıyyy çekilecek bok değildim de çektiler sağ olsunlar. İçmeden sarhoş kafası ettiler beni yeminle! Akşamın ilerleyen saatlerinde Arca’nın videolarını açıp dalgamızı geçtik, (çocuk istismarında son nokta, kadın muhabbetlerine meze oldu garibim) en son ayrılırken botokstan bahsetmekteydik, mevzu öyle derindi ki bitemedi kaldı öyle…

6 Ocak 2014 Pazartesi

Dumur diyalog #115

A: Annem artık yılbaşı ağacını kaldıralım
Y: Niye oğlum ya ne güzel ışıl ışıl kalsın biraz daha?
A: Yılbaşı geçti artık hediye gelmez nasıl olsa kaldıralım gitsin!

4 Ocak 2014 Cumartesi

Pinterest’i nasıl bilirsiniz?

Ya da bilir misiniz? diye sormak lazım belki de.

Ya da bilmeyen kaldı mı diye… Ben bilmeyenler için anlatacağım. Çünkü deyim yerindeyse faydalı bir icat. Ama sadece doğru kullandığınızda. Pinterest bence diğer tüm sosyal paylaşım mecralarından daha fazla zaman hırsızlığı yapan ucu bucağı belirsiz dipsiz bir kuyu. Her gün bakmaya kalksan saatlerini yer şerefsizim. Çünkü görseller nefis, fikirler yaratıcı, bak bak bak bak doyamadım türünde…

3 Ocak 2014 Cuma

"Arca oğlum, senin annen bir salaktı!" Vol.19

Hatta baban da…
Yazacağım unutuyorum. Ter testi konusu.

Yurt dışındaydım, İlker Arca’yı bitmek bilmeyen öksürük şikayeti ile doktora götürmüş. Bunca zamandır devam eden öksürük ya akciğer enfeksiyonu ya da sinüzittir denmiş, sinüs grafisi çekilmiş, sonuç? Tabii ki sinüzit. Samimi söylüyorum, akciğer enfeksiyonu daha çok üzerdi beni. Ama asıl üzüldüğüm kendi mallığım. Zira bende annelik kumaşı yok farkındayım. Bir anne çocuğunun sürekli öksürmesini nasıl sorgulamaz. Ne var bunu altında yeni bir hastalıktan görmezden gelerek mi kurtulacağımızı sanıyorum? Ne yani? Bilmiyorum. Tek bildiğim İlker’de benden daha fazla annelik içgüdüsü var. Allahtan…

Aile Çay bahçesi

Muhteşem bir çocuktan sonra “ay biz bu işi iyi yapıyoruz bir tane daha yapalım” diyerekten ortaya çıkan bir hayal kırıklığıyım ben. Yok lan o kadar değil tabii ama ben öyle olduğumu düşünürdüm. Ablam prenses, hanım hanımcık bir kız çocuğuydu, benim gibi peruk kafalı bir cadı beklentileri pek karşılamamıştır kanımca.


Babababak illa taklit edeceğim kızın oturuşunu, duruşunu... ama tabii serde asalet olmayınca benim gibi bir şebek çıkıyor ortaya.

2 Ocak 2014 Perşembe

Okumak güzeldir.

Hani hobilerini sorarlar ve başlarsın “sinemaya gitmek, kitap okumak …” DITTTTTTTT

Hayır yavrum evladım okumak bir hobi değildir bir yaşam biçimidir. 

2013'ü gömdük... Yaşasın 2014!

Arca takriben sekiz defa hasta oldu. Son olarak portföyüne sinüzitin de eklenmesiyle "bitti artık" diyenlere nanik yaptı. Ancak bütün yazı hiç hasta olmadan geçirmesi, "bu çocuğa bakamıyoruz anneannesi ve babaannesi daha iyi bakıyor" düşüncesinin belleklerde yer edinmesini sağladı.

Yeliz zatülcenp olarak on gün yattı ve bir üç gün de anjin olarak yattı. Uzmanlar yelizin artık yaşlandığında hemfikir.

28 Aralık 2013 Cumartesi

Yılın son günleri

Yılın bu zamanlarını çok seviyorum. Her ne kadar an itibariyle hastalıktan kafamı kaldıramasam da seviyorum. O kadar kötüydüm ki, yılbaşına kadar bütün yıllık izinlerimi aldım. Biliyorum, eşek gibi maillerime bakacağım, beş yüz tane filan telefon gelecek ama yok hasta hasta işe gitmeyi denedim olmuyor, hastanelik olacağıma varsın tatilde biraz çalışayım, napalım.
Dediğim gibi yılın bu zamanlarını seviyorum. Yılbaşı ağacının yanıp sönen ışıkları simli süsleri… romantizm değil lan, insanın içini sevinçle dolduruyor. Bilmeyenler için söyleyeyim, dinimizde çam ağacı süslemek olmayabilir ama kültürümüzde var. 21 Aralık Türkler için günlerin tekrar uzamaya başladığı gün yani güneşin dünyayı tekrardan ısıtmaya başlamasının bir kutlamasıymış. Türkler, akçamları süsler, çaputlar bağlar, tanrılarına hediyeler koyarlamış. Sonra Hristiyanlara geçmiş Türkler üzerinden. Yani gavur icadı filan değil. Dolayısıyla batı özentisi olmuyoruz, sadece yeni bir yılın gelişini kutluyoruz.

26 Aralık 2013 Perşembe

Ateş öksürük istifra istifa noel baba aaaa

Bu defa ben!
Gözümü açamıyorum yeminle pert oldum! Ama son nefesimi vermeden iki satır yazacağım.
Ne lan bu memleketin hali? Kokuşmuşluğun kokusuna tıkalı burnum bile direnemiyor.

24 Aralık 2013 Salı

Dumur diyalog #114

A: Anneannemi çok seviyorum
Y: Anneanneler çok sevilir.
A: Hayır ondan değil. Hep istediklerimi yapıyor.
Y: Ne yapıyor mesela?

23 Aralık 2013 Pazartesi

"Arca oğlum senin annen bir salaktı!" Vol.18

Eveeett nerede kalmıştık?

Yavrucuğum senin bu anan son bir senedir salaklıklarını yazmıyorsa, bittiğinden değil evladım, satır aralarında oku bulursun, başlık atmamış demek ki... 

Ah evladım, senin bu anan seni ter testine götürmeden önce bir güzel laboratuarı aramıştı da ne yapılmasını gerektiğini öğrenmişti ya... Hani önceden banyo yapılacaktı, bol su içirilecekti, sağlam bir kahvaltı ettirilecekti sana, hatırladın mı? Hah her bir şeyleri öğrendi. Anneannen pek güzel yıkar seni bir de gözeneklerini bir güzel açar diye önceki gece oraya sepetlenmiştin. Hatırlamıyor olamazsın hani o gecenin bir vakti mantının üzerine sucuk ekmek pişirttiğin akşam.