Zatülcenp (bu ismi de çok seviyorum yav, ince hastalık tınısı var, sanırsın ki ben bir küçük hanfendüyüm ay neyse…) geçirdiğim hafta mal mal televizyona bakarken bir filme denk geldim. “Jane Austen kitap kulübü”. Beş kişi her biri farklı sebeplerle Jane Austen kitaplarını tartıştıkları bir kitap kulübünde buluşuyorlar. Her ay Austen’in bir kitabını okuyorlar ve aralarından biri ev sahibi oluyor. O kişinin evinde ya da misafir edeceği bir yerde toplanıp, yiyip içip kitabı konuşuyorlar.
Merak edenler için film budur: http://www.imdb.com/title/tt0866437/
Bizim de Nurturia’da kitap ve film kulübümüz var, ama sanal ortamda tartışmak, o elle tutulur atmosferi vermiyor sana. Ben kitapların bende bıraktıkları izleri blogumda da yazıyorum, diğer kitap kurtlarının yazılarını da okuyorum, sanal ortamda kitap tartışmak buna benziyor biraz da.
İzmirli anneler mail grubunda da düzenli aralıklarla “neler okuyoruz” başlığı atılır, herkes o anda okuduklarını, tavsiyelerini paylaşır. Yine böyle bir gün, Özlem “kitap kulübü kuralım” fikrini ortaya attı. İtiraf ediyorum, platonik aşkıyla köşeyi dönünce karşılaşan yeni yetme kız gibi kalbim hızla atmaya başladı. Atladım tabii fikrin üzerine. Ve tek atlayan ben değildim, çoğaldık, ayrı bir grup kurduk kendimize.
En güzeli de hayal kurtları Burçay ve Arzu’nun bize Hayalkurdum’un kapılarını açmasıydı. Bize nefis ikramlar hazırladılar, konukseverlikleriyle mahcup ettiler. İşlerimizden çıkıp Hayalkurdum’a koştuk. Böylece tamamlandık.
Bu ayki kitabımız “Düğümlere üfleyen kadınlar”dı. Toplantı öncesinde (blogtaki yazımla) ve sonrasında (Arzu’nun çektiği fotoğrafla) sosyal medya üzerinden Ece Temelkuran’ı bile haberdar ettik. Eğer İzmir’de olsaydı eminim aramıza katılırdı, öyle mütevazi bir insan : )
İnsanın kendini bulduğu ortamlar vardır, rahat hissedersin, “ay ben de hiç konuşmayı beceremem” dersin bir bakmışsın düşük çeneni kapatamıyorsun, işte kulüpteki arkadaşların başına gelen de bu oldu, yani ben: )
Önümüzdeki ay “Zorba”yı konuşacağız. Ben blogta iki satır karalamıştım bir şeyler ama bende yarattığı farklılığı detaylıca paylaşmamıştım, Kazancakis’in mezar taşında yazan “hiçbir şeyden korkmuyorum, hiçbir şey ummuyorum, özgürüm” sözlerini yazıp bırakmıştım. Yani daha konuşacak çok şeyim var, Zorba’ya dair. Kulüpte döküleyim diyorum:) Gerçi geçen akşamki gevezelikten yana yüksek performansıma maruz kalanlar konuşmama izin verirler mi, hiç bilmiyorum:)
5 yorum:
ne güzel şeyler bunlar... Zorba'yı da çok severim filmini de :)
Kitap kulübü hayalkurdum'da bir başka güzel oluyor;)) zorba yazını bilerek okumuyorum, kitabı okuduktan sonraya saklıyorum:)) ayrıca sizin gibi kitapkurtlarıyla bir kitabı tartışmak süper:))
Şahane fikirler bunlar; keşke buralarda da yapabilsek ...
Sevgiler :)
Bu fikre bayıldım çok güzel çocuklarım için okuma günleri yapıyorum ama knedim için böyle bir gün grup oluşturmak harika fikir
özendim doğrusu :)
Yorum Gönder