15 Nisan 2014 Salı

Annelikle beslenme arasındaki yadsınamaz bağ

Var hem de feci bir organik bağ var. Hem de ta bir beden olunan, gebelik denen o en mutlu aylardan itibaren göbek bağı ile kuruluyor bu bağ. 

En “saldım çayıra mevlam kayıra”cı ana profili bile en azından bir muz ile çocuğunun açlığını dindirmekle kalmaz, “evladımı doyurdum” psikolojisiyle serotonin hormonu salgılar.

Bir de şu ecnebi analar gibi “yersen yersin yemezsen odana” ekolünden gelenlerin yavrusu bir yemek seçmeye görsün, bir faydalı gıdalara burun kıvırmaya görsün, o ekol yerle yeksan olur. Hayır, ekolün bayrak sallayanlarından olarak başıma geldi, oradan biliyorum. Ahkam kesiyorsam laf değil yani.


Evet bacım, ben ki hala bu yaşımda “ye evladım zayıf düştün” diyen anama, Arca için “boşver anne ya yemezse yemesin” diyen ben, ben ki ana yemekleri yemiyor diye makarnayı kısa bir süreliğine mutfağa sokmayan ben… gün geldi Arca cücesi balık, kereviz gibi evvelden sevdiklerine burun kıvırdı, dirsek çevirdi diye karalar bağladım. Tehditten duygu sömürüsüne bir dizi geleneksel anne yöntemine başvurdum. Yok kar etmedi. Depresyona girdiğimi ve sofraları bir cehennem ön gösterimine çevirdiğimi inkar etmeyeceğim. Allahın bildiğini kuldan saklamanın alemi yok!

Hayır bacım bu gıda işi sakat iş. Analıkla yemeyen çocuk bir arada patlamaya hazır bomba gibi. Hatalar yaptım. Bir enginar kalbi için çıkarıp kalbimi vermeye hazırdım. Vaatler işe yaramadığında zorla yedirmeye çalıştığım da oldu. Karaciğere faydalı enginarı bebem nasıl yemezdi? Yemedi ve ben neyse ki işin bokunu çıkarmadan silkindim kendime geldim. Elimdekilerle yetindim. Mutluluk elindekilerle yetinme sanatı değil de nedir, sorarım?

Enginarın kalbini yüreğime taş niyetine bastım ve ıspanakla, bamyayla, balığa yapılan U dönüşüyle teselli buldum. Buldum da gün gelecek evladın taze fasulyesi bitince senin tabağını yiyecek, o da bitince aç kaldım ben diye dudak sarkıtacak deselerdi, hadi canım sen de derdim. Başıma geldiğinde bu kadar üzüleceğimi, günlerce dert edineceğimi, “evladımı aç bıraktım” psikolojisiyle başa çıkamayıp terapi niyetiyle sağa sola anlatacağımı bilseydim, o taze fasulyeyi yarım kilo alır mıydım? Adama makarna teklif ettim, katiyen istemedi, taze fasulyenin yerini tutar mıymış?

Ah ahhhh

Neyse ki akabinde bizzat evladım ve evladımın kankaları Poyraz ve Mert Kaan yaptığım köfteleri silip süpürdüler de yaşama sevincim tekrar vuku buldu. Hiç gülme bacım! Benim yaptığım köfteleri normalde ben bile yemiyorum, muhterem kocam - hiç lafını sakınmaz - geçtiğimiz yıllarda bana köfte yapmayı yasakladı. İkimizin analarınınkilerin yanında benim köfteler pek lezzet fukarası kalıyormuş. Arkadaş çalıştım didindim, sordum, yaparlarken omuzlarının üzerinden her aşamasını seyrettim, ama benim köftelerim hiçbir zaman onlarınki gibi olmadı. Olmuyor yani n'apalım demeye başlamıştım.


Ta ki bu hafta sonuna kadar… Poyraz ve Mert Kaan ile ebeveynleri bize gelecekti, akşam maçı izleyecek, pide pizza tıkınacak, gönlümüzü eyleyecektik. Çocuklara pizza yedirmeyi içim almadı, köfte yapayım deyivermişim. Vallahi şuursuz bir andı, fazla üzerinde düşünmeden alınmış bir karardı. Ama yediler, hem de sevdiler. Artık ölsem de gam yemem! 2 – 4 - 5 yaşlarındaki üç çocuğu doyuran köftelerin temsil ettiği şey bir gıdadan çok daha fazlasıdır! O köfteler çocukları doyurmuş bir ananın gurur madalyalarıdır. 

Muhterem de eşek değil ya, köfte yasağını kaldırır herhalde!

3 yorum:

annegazetesi dedi ki...

Bu kadar süper anlatılabilirdi :)

yeliz dedi ki...

:)

Okuyanguzel dedi ki...

Katılıyorum sana her zaman ki gibi. Ayrıca ben o köftelerin güzel olduklarına emindim zaten.

Ayrıca benim cücede taze fasülyeye, yumurtalı kabak yemeğine, ıspanak yemeğine bayılır.

Mutluyum.

Gururluyum..