21 Mart 2016 Pazartesi

Sineklerin Tanrısı

Sineklerin Tanrısı’nı google’layınca çevirisini yapan Mina Urgan’ın “son söz”ü de dahil olmak üzere pek çok bilgi bulabilirsiniz. Simgesel bir kitaptır, son derece basit ve net bir şekilde bize, aslında en vahşi yaratık olduğumuzu çocukluğumuz üzerinden anlatır.

Nitekim geçen kitap kulübü toplantısında da konuştuklarımız bundan öteye geçemedi. Kitapta kurgusal boşluklar, hikayenin oturmayan kısımları vardı. Kitabın basımından birkaç yıl sonra çekilmiş filmini izlerken de oturmayan kısımları yerleştirememiştim.

Çocukların her birinin toplumun bir bireyini simgelemesi, hemen her öğenin bir şeyin yerine konması ve bundan altmış küsur sene evvel ne ise, bugün de aynı noktalardan kitlelerin yakalanması, kitabın etkileyici kısımları.

İnsan doğadaki diğer her varlıktan daha akıllı, daha üstün olarak görülüyor. Kime göre neye göre? Bir hayvan kadar güçlü hislerimiz, koku alma yeteneğimiz var mı? Yok. 

Bizim diğer canlılardan en belirgin ayırt edici özelliğimiz aslında sosyalliğimiz, konuşmayı yani iletişimi, dedikodu (hadi ayrıntılı bilgi paylaşımı diyelim) yapmayı becerebiliyor oluşumuz. Ayrıntılarıyla bir durumu aktarabiliyor, konuşarak diğerlerini manipüle edebiliyoruz. Bu sebepten dolayı bir hayvan tehlikeyi belirtmek için tek bir ses çıkarırken biz bir tehlikeyi ayrıntılarıyla, karşımızdakini etkimiz altına alabilecek verilerle süsleyerek aktarabiliyoruz.

Sineklerin Tanrısında adaya düşen çocukların içindeki canavarı çıkarmalarını sağlayan da işte bu algıyı korku aracılığı ile kullanma becerisiydi. 

“Böl ve yönet” bence çok kolay bir yol değil. Toplumu en küçük yapıtaşına yani bireye böldüğünüzde o her bir bireyin algılarını kontrol etmek kolay değildir. Fakat kitlelere tek bir algı bahşetmek ve toplulukları yönetmek en kolayıdır. Yani “Birleştir ve yönet” :) Birleştirmenin en kolay yolu da bireylerin düşünmelerini engellemektir. Düşünen bireyleri güdemezsiniz. Demek ki neymiş? Önce düşünce yoksunu bir kuşak yaratıp sonra bu kuşağı korku gibi, din gibi olgularla birleştirip tek kafa yaratacak, tek kafayı da kafanıza göre güdecekmişsiniz. İşte bu kadar kolay.

Sineklerin Tanrısı, bize bildiğimizden farklı bir şey göstermiyor ama toplumu ve toplumdaki yerimizi sorgulamak adına oldukça faydalı bir kitap. 

Sineklerin Tanrısı

1 yorum:

Oyun Farkı dedi ki...

Ah be Yeliz, evet, "bize" bildiğinizden farklı bir şey göstermiyor ana o bizim bildiğimizi bilmeyen öyle büyük bir "birleştirilip yönetilen" bir topluluk var ki! Bizim sorunumuz önce kendimizi o topluluktan nasıl soyutlayacağımız sonra da bildiklerimizi onlara Nasıl öğreteceğimizi keşfedememek :( hoş, bugünlerde öğretim sistemine de inancım kalmadı ve daha da ötesi artık kimseye bir şeyi öğretilmeyeceğini, ancak kişinin yaşayarak, deneyimleyerek bir şeyleri öğrenebileceğini düşünüyorum. Bu da, itiraf etmeliyim ki, toplumsal durumumuz açısından bana çok umut vermiyor ne yazık ki :(
Sevgiler...
Deniz