20 Aralık 2016 Salı

Küçük sevinçleri ve küçük kederleriyle, herhangi bir günü daha bitirmek dileğiyle…

Dün akşam bütün hafta sonu yıkanan ve kuruyan çamaşırların ütü günüydü. Ütüde bir Türk dizisi ne bileyim bir romantik komedi film arıyor gözler. Genelde Perşembe akşamlarına sallamamın sebebi bu aslında. Ama bu defa İlker çalışacaktı, benim de yapacak daha iyi bir işim yoktu, ütü masasını televizyonun karşısına koyuverdim. Dizi bulamadım, film kanallarına geçtim. Epey dandik bir Noel filmine denk geldim. Bu ay konsept bu. Arca da arkamdaki sehpada yılbaşı kartı hazırlıyor, hummalı bir çalışma var evde, herkes kendi halinde.


O an, henüz Rus elçisinin öldüğünü bilmiyorken, Berlin’den haberim yokken, bir anlığına kendimi mutlu hissettim. Hatta ütüyü bitirip tuvalete gittiğimde, bilgisayarda çalışan İlker’in eski şarkıları dinlemekte olduğunu fark ettim. Sezen Aksu’dan Beni Unutma çalıyordu.

Bir gün daha yaşandı ve bitti
Küçük sevinçleri ve küçük kederleriyle
Herhangi bir gündü çok önemli değildi
Seni düşündüğüm birkaç andan başka
Küçük sevinçleriyle ve küçük kederleriyle…

Her günümüz böyle geçse keşke diye düşündüm.

Arca’yı uykuya yolladım ve telefonu elime aldım.

Rus büyükelçisi ölmüş.
Zürih’te camide insanlar yaralanmış.
Biraz önce filmde izlediğim Noel pazarlarına benzeyen bir pazarda, Berlin’de çok sayıda insan ölmüş. Gözümün önüne Bratislava’da üç yıl önce bu zamanlar gezdiğim ışıklı Noel pazarı geldi. Zencefilli bal almıştım. İnsanlar sıcak bir şeyler içip o soğukta dışarıda keyif yapıyorlardı ama işte manyağın biri, küçük sevinçleriyle günlerini noktalamaya çalışanları öldürdü. Ne kadar basit değil mi?

Küçük sevinçlerimiz ve küçük kederlerimizle, çok önemli olmayan, herhangi bir günü daha bitirmek dileğiyle…

Not: Ben biraz travma mı yaşıyorum ne? Tam bu yazıyı yayınlayacağım, bir defa okuyayım dedim, al işte yine gündemin gölgesi düşmüş bir yazı! 
An itibariyle, karar verdim aha da şuraya yazıyorum; bundan gayri Acun kafası takılacağım. Dünya yıkılsa bir tarafıma sallamayacağım, buraya da sofitiripinpon yazılar yazacağım. Kendi yazdıklarımdan ben depresyona giriyorum yav!
Sıradaki konu başlıkları:
Arca ve satranç turnuvası - Yeliz'in satrançla imtihanı
Ruhlar Evi - bir kitabı ikinci defa okumanın hazzı
Arca'nın açık ara en sevdiği kitap serileri
Dört ayda bir çektirilen fönün dayanılmaz cazibesi
Muhteremin pişirdiklerinde bu ay: Sotelenmiş mantarlı ev yapımı hamburger






7 yorum:

Leylak Dalı dedi ki...

Hangimiz travma yaşamıyoruz ki Yeliz, tam bir şeyleri unutup küçük sevinçlere dalmışken bıçak gibi giriyor bir yerimize gündem. Yine de dört elle sarılalım hayata, amaç bizi kanıksatmak, hayattan soğutmak...

Nil dedi ki...

Sevinçler küçük olabilir de, kederler devasa. Küfür repertuvarım gelişiyor günden güne.

BEN dedi ki...

Değil Küçük Sevinçlerimi küçük dertlerimi bile özledim. 15 aralık kedimin ölüm yıldönümüydü onu düşünüp ağlıycak haftayı onun fotoğraflarıyla avunarak geçirecektim. Bunca acı taşıyan bir ülkede kedim için anlayamıyorum bile:(

Lale dedi ki...

Konserdeydim,bu yıl kendime yaptığım en büyük iyilik bu diyordum kendime...İki saat sonra bir çıktım ,Rus Büyükelçisi öldürülmüş,Noel Pazarına tır girmiş,Zürih'te cami bombalanmış.
Zaman keşke konserde donsaymış.

Judgest dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Judgest dedi ki...

Benim bildiğim Yeliz bu başlıklı yazılara bile gündemi serpiştirir... Ama bu kez umarım gündem bizi yanıltır... Sevgiler

Unknown dedi ki...

ahh yelizcimm yalnız değilsin.Bende acaba depresyona mı gırıyorum dıye kendımı yoklayıp duruyorum.herkesın polyanna hapı varda onu mu ıcıyorsun dedıklerı ben küçük sevinçler yaşadıgımda utanıyorum ya :( .21 yasında erkek evlat sahıbı olunca bu sehıt haberlerı benı dahada cok etkılıyor.allahtan kıtaplar var.orda zaman duruyor.kafa dagılıyor.anlıkta olsa uzaklasıyoruz gundemden ...