Kitap kulübü toplantılarından birindeyiz… Henüz Virginia
Woolf tartışmaya başlamamışız, trafik malum, herkes aynı saatte gelemiyor.
Pidelerimizi götürürken birbirimize verdiğimiz ödünç kitaplardan konuşuyoruz. Tartışmayı
gerekli görmediğimiz ama okunsa iyi olur dediğimiz kitapları aramızda
döndürüyoruz. Deliduman, Dublörün Dilemması gibi… Tam da benim Sırça Fanus’u
isteyen olur belki diye yanımda götürdüğüm gündü, hatta sohbet Virginia üzerine
Sylvia bir de üstüne Kafka okumamın sorgulatıcı etkilerine kadar geldi. Evet bu
ara sorgulamanın boku çıktı biliyorum…
“Oh yo”, dedim, “önlemimi aldım. Bunların üzerine kafayı
dağıtacak bir kitap okuyorum, hem öyle dağıtıyor ki parçalarını toparlayacakken
bir daha dağıtıyor.” Kitabın adı öyle uzun ki telaffuz edeceğime çıkardım
koydum masaya. Selda hemen “o nefis bir kitap ve karnavalesk türünün ülkemizde
ilk örneği” dedi. Ayfer Tunç’u önceden okumuşluğumuz vardı, elbette ki başka
yazarlarla devam edecektik okumalarımıza ama Selda’nın verdiği bilgiler
herkeste merak uyandırdı. Ama özellikle bende… Boş durmadım – Allah boş duranı
sevmez – araştırdım.