25 Aralık 2015 Cuma
kısa #12 : Ağaca bu kadar düşmanlık?
24 Aralık 2015 Perşembe
Minnet
23 Aralık 2015 Çarşamba
Kitap yorumu: Sana söyleyemediğim her şey
Neden? Çünkü çocuklarımızı kendimizin bir uzantısı olarak görme eğilimimizin, onları birer birey değil de küçük bizler olarak görmemizin ne gibi sonuçları olabileceğini anlatıyor.
Çünkü bizler kendi sahip olamadıklarımıza onların sahip olmasını, hayalimizdeki işleri onların yapabilmesini, mirasımızı öyle böyle devam ettirmesini isteriz, sonuçlarını düşünmeden...
Çünkü bu kitap bizler için ufak ve altından kalkılabilir sorunların küçük çocuklar için nasıl da travmatik olabileceğini anlatıyor. Onları terk eden annelerinin geri dönmesi için kendi kendine verilen sözleri, annesi onu sevsin diye kendisinden bambaşka biri olma yolunda ilerleyen bir çocuğun yaşadıklarını anlatıyor.
Kitapta da dediği gibi; bir şeyi değerli kılan onu kaybetmek ve yeniden bulmaktır.
22 Aralık 2015 Salı
Yazmak
Neyse ki hafta sonu verdiğim kitap siparişim, ışık hızından sadece birkaç kilometre daha düşük bir hızla ofise gelmişti ve akşam eve dönerken aynı işkenceyi çekmek zorunda kalmadım. Metroda ayakta kalmak ancak elimde bir kitap varsa çekiliyor, net!
19 Aralık 2015 Cumartesi
kısa #11: Ölüm
18 Aralık 2015 Cuma
Kadın girişimciler: Ebrubazaar
16 Aralık 2015 Çarşamba
Söz vermek, verdiğin sözü tutmak üzerine... (2)
15 Aralık 2015 Salı
Sinüzitten doğal yollarla kurtulmanın yolları
10 Aralık 2015 Perşembe
Dumur diyalog #153
Arca: Dananın sırtını.
9 Aralık 2015 Çarşamba
Donanım
8 Aralık 2015 Salı
Ben her gece oğlumla birlikte uykuya gidiyorum.
4 Aralık 2015 Cuma
Havada bir kadın kokusu
3 Aralık 2015 Perşembe
Aralık, Sindrella Kompleksi ... ortaya karışık...
2 Aralık 2015 Çarşamba
Dumur diyalog #152
Deniz: N'apıyorsunuz Arca?
Arca: Ya işte n'apalım annemin en nefret ettiği şeyi yapıyoruz, bana ayakkabı alıyoruz.
..........................
30 Kasım 2015 Pazartesi
Kasım
29 Kasım 2015 Pazar
Porselen demlik
Az önce 38,8 dereceyi ateş ölçerde gördüm ve ağlamaya başladım. Son birkaç saatimin hatırı sayılır bir kısmını (onar dakikadan dört defa) duşta küçük kurbağa şarkısına eşlik ederek geçirdiğim düşünülürse Arca'nın ateşinin iki ateş düşürücü üzerine 39,9 dereceye çıktığını tahmin etmek zor değil. Tabii düşen ateşe sevinçten ağladığımı da...
En son doktoruna telefon edip seyri anlatınca novalgin vermemi önerdi. Bana kalsa acile bile gidebilirdik. Zira İlker yok ve ben hastalık konusunda maalesef sağ duyu sahibi olmayan ebeveynim.
Acil lafına kulak kesilen Arca duşta evvelden mızıklarken "bu sıcak annem daha soğuk açalım suyu" gibi kalıbından beklenmeyecek cesurca bir laf edince, bana isterik kahkahalarla karışık bir ağlama nöbeti gelmişti ama onu saymıyoruz zira gözyaşlarım duş suya karışıp kanalizasyonu boylamıştı.