9 Mayıs 2013 Perşembe

Adamı strese sokmayın kardeşim, yoga yapın işte!

Strese dayanıksızmışım ben. Geçenlerde yaptığım kişilik testinin sonucu böyle diyor. Aynı testin diğer iki sonucu (çok sosyal ve çok sadıkmışım aynı zamanda) için “evet kesinlikle doğru” derken acele etmeseydim, “yürü git, antin kuntin testler bunlar! dayanıklıyım ben strese! Döverim lan ben stresi” şeklinde saçmalayabilir, testi haklı çıkarabilirdim.

Diyemedim, içimde kaldı. Sadece “hadi ya ilginçmiş” şeklinde konuyu kapattım. İtiraf edeyim fena koydu. “Stresli miyim ben? Strese dayanıklı değil miyim? Zayıf mıyım ulen manyak mıyım?” diyen iç sesimi susturmadım, muhterem kocama sordum. Öyle ya beni benden iyi kim tanır?

Dumur diyalog #99

Sabah anasıyla babasını yataklarında uyurken dürten cüce; “FINDIĞIMI YEMİŞSİNİZ!”

“Hönk?”

“Paketini çöpte buldum, fındığımı yemişsiniz!”

Y: Üf arca sabah sabah yaaa

A: Sürpriz* torbam da ortadaydı, ne yediniz içinden?

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Depresyonda bir manyağın serzenişsel tespitlerine kuşbakışı göz atış

-          Yasal uyarı! İntihara meyilliysen okuma, sebebin olmayayım! –
Uzmanlar on beş gün boyunca her gün mutsuzsan, hiçbir şeyden zevk almıyorsan, uyku düzensizliklerin ve yeme bozuklukların varsa “depresyon” teşhisi koyuyorlarmış.
Boş ver uzmanları! Bugün “ak” dediğine yarın “kara” diyenin önde gideni onlar. Gel ben sana depresyonu anlatayım.

7 Mayıs 2013 Salı

Edebiyattan anlamam!

Oradan bakınca, anlıyor gibi mi görünüyorum?

Tamam evet, Türkçe’m düzgündür. Noktalama işaretlerinin doğru kullanılmasına, anlatım bozukluklarına dikkat ederim, o kadar. Benimkisi dilbilgisinin matematiğine duyulan bir şefkat sadece.

Bana kısaca Türkçe’yi doğru kullanmaya çalışan bir “okuma - yazma meraklısı” denebilir.

Perişanlar Sezon Finali (mi acaba?)

Salyası sümüğü eksik olmayan Arca cücesinin böyle böyle sezonu kapatacağını umuyorduk. Meğer fena halde yanılıyormuşuz. Araya bir film sıkıştıran yapımcılar, tatmin olmamış olacaklar ki muhteşem bir sezon finali tasarlamışlar, sağ olsunlar (!)
Evde nanemolla geçirilen hafta sonunun son gecesinin karanlığını “anneaaa kulağım ağrıyor” çığlıkları yırttı. Perişan ana önce yine oralı olmadı (ne geliyorsa başına bu görmezden gelmeler yüzünden geliyor zaten. “No spoon” deyince hastalıklar yok olmuyor yavrucuğum deprem vergisi mi bu!)

3 Mayıs 2013 Cuma

Ömrümün kalan yarısının ilk günleri Vol.2

Büyüdüler resmen! Sabah Nil’i aramam gerekti, Arca Berk ile görüşecekmiş, telefonda kim hangi arabayı getirsin sohbeti yapıldı.

Güya bu cüceleri sinemaya götürecektik, üç oğlan ile güne başlıyorsan gün asla planladığın gibi bitmez.

Önce Agora’da yemek sonra Palmiye’de sinema, oradan Kipa’da alışveriş, Hayat’larla buluşma ve doğum günü kutlamasıyla sona eren bir gün yaşadık. Biz bunları yaşadık ama bizim oğlanlar için dün günlerden “AVM koridorlarında koşma” günüydü. Ve ayrıca yerlerde sürünme ve hatta tepişme…

2 Mayıs 2013 Perşembe

Ömrümün kalan yarısının ilk günleri Vol.1

Zatülcenp (bu ismi de çok seviyorum yav, ince hastalık tınısı var, sanırsın ki ben bir küçük hanfendüyüm ay neyse…) geçirdiğim hafta mal mal televizyona bakarken bir filme denk geldim. “Jane Austen kitap kulübü”. Beş kişi her biri farklı sebeplerle Jane Austen kitaplarını tartıştıkları bir kitap kulübünde buluşuyorlar. Her ay Austen’in bir kitabını okuyorlar ve aralarından biri ev sahibi oluyor. O kişinin evinde ya da misafir edeceği bir yerde toplanıp, yiyip içip kitabı konuşuyorlar.

Merak edenler için film budur: http://www.imdb.com/title/tt0866437/

Bizim de Nurturia’da kitap ve film kulübümüz var, ama sanal ortamda tartışmak, o elle tutulur atmosferi vermiyor sana. Ben kitapların bende bıraktıkları izleri blogumda da yazıyorum, diğer kitap kurtlarının yazılarını da okuyorum, sanal ortamda kitap tartışmak buna benziyor biraz da.

1 Mayıs 2013 Çarşamba

Yaş 35 yolun yarısı... Klişemi seveyim.

Hep böyle bir başlık atmak istemiştim eh insan ömründe bir defa 35 olduğuna göre bugüne kısmetmiş:)

30 Nisan 2013 Salı

Düğümlere Üfleyen Kadınlar

Kitap okurken özellikle de romansa elimdeki hemen casting çalışmalarına başlıyorum. Zihnimde karakterleri oturtmam için onlara bir görünüm bahşetmem lazım. Belki de bundan sebep okuduğum pek çok kitabın filmine tahammül edemiyorum çünkü benim casting'imi kullanmıyorlar, iş bilmezler n'olcak:P

Al işte, o Da Vinci'nin şifresi var ya, o film benim için fiyaskodur. Tom Hanks manyağı bir insan olabilirim ama o rolü George Clooney'e oynatmadılar. Hayır bir sor değil mi burada hazır casting var! Kadın da olmamış abicim. Nicole Kidman'ın kızıl saçlı hali ile resmettim ben o kadını, bu pek yanık kavruk bir şey.

Düğümlere Üfleyen Kadınlar da casting dehamdan (:P) kurtulamadılar.

Özellikle de Amira. Roman bir film olsaydı (ki bence güzel bir yol film olur) Amira’yı ilk satırlardan itibaren Rahma oynardı.  "Rahma kim lan!" deme kardeş, al buradan oku. Daha Arap Baharı filan yoktu piyasada, biz tayfunlu bir Kore yazında tanışmıştık, sene 2007. Rahma tanıdığım tek Tunuslu kadın olduğu için değil, Amira’ya inanılmaz benzediği için. Acayip güzel, cıvıl cıvıl, çok dişi, çok tatlı bir hatundu Rahma. Ama bir o kadar da hırçın.

29 Nisan 2013 Pazartesi

Hareket bereket

Fucking mucking seviyorum dört yaşı. Didişiyoruz dikleniyoruz birbirimize, çoğu zaman iki inatçı keçiyiz bir köprüyü geçmeye çalışan ama seviyorum dört yaşı. Çünkü…

Dışarıda birlikte vakit geçirmek hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı.

Bu hafta sonu çok yoğun bir programımız vardı. Sabahın köründe kalkmamızı fırsata dönüştürdük ve kimseler uyanmadan market alışverişimizi yaptık. Saat daha on bir olmamışken biz eve dönmüş, etrafı toplamış ve günün geri kalanında ne yapacağımızı planlamıştık.

27 Nisan 2013 Cumartesi

"Ye sen ye de anlatayım"

Biri bana en kötü yönlerini say dese, "acelecilik" listenin başına kurulur.

Ve çok net söylüyorum, acelecilik ile annelik bir arada hiç cool değil. Pek özenilesi anne modelinde "sonuca değil sürece odaklanan" "süreçten zevk alan" ve "çocuğunu kendine değil, kendisini çocuğunun zamanına ayarlayan" gibi özellikler hemen göze çarpar. Ve evet doğru tahmin hiçbiri bende yok:) Demek ki ben özenilesi anne modeli değilim arkadaş, hadi anam şimdi sağ üstteki çarpı işaretine tıkla ve sonraki anne bloguna ışınlan.

25 Nisan 2013 Perşembe

Köpekler bale yapmaz


Önyargının ne kadar incitici olabileceği ve aslında ne kadar yanlış olduğu, ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
Birilerini kalıplara sokmaya çalışmanın o birileri için kalıbın dışına çıkmak bir tutkuya dönüşmüşse eğer, ne kadar boş olduğu ve o birilerinin kalıpları yıkmak adına ne olursa olsun mücadeleyi bırakmayacağı, sınır tanımayacağı ancak bu kadar neşeli anlatılabilirdi.

24 Nisan 2013 Çarşamba

Ruhunla yemek

Ne demiştik geçen yazıda? Yemek için yaşıyorsan, yemekten zevk aldığın için yiyorsan dikkat!

Ve güzel kardeşim dötünle yemeyeceksin, duygularını da yemeyeceksin, ruhunla yiyeceksin. Budur!

Yok lan iki yoga asanasıyla yogi olup ohmmmm edecek değilim.

Yemek konusundaki yanlışlarımı dürüstçe kabullendim.

23 Nisan 2013 Salı

Yemek için yaşamak … ya da… Yaşamak için yemek … İşte bütün mesele bu!

Yaşamak için yemek yiyenlere lafım yok. Onlar zaten aç kalmayacak kadar yerler ve bu da bir sorun değildir, keşke hepimiz sadece yaşamak için yiyebilsek.

Benim derdim yemek için yaşamakla. Daha doğrusu yemek yemekten inanılmaz zevk almak ve sonunda ipin ucunu kaçırmakla. Nerede okuduğumu hatırlamıyorum ama yazanın bir tespiti vardı, bundan kırk-elli yıl önce insanların sosyalleşmek için gittiği tiyatro, sinema gibi etkinliklerin yerini artık restoranlar aldı. Yemek yemek artık sosyalleşme aktivitesi oldu.

22 Nisan 2013 Pazartesi

Tıkla İndir, Tıkla Getirt!

26 ilde 128 mağazası ile sektöründe lider olan D&R, dr.com.tr ile kültür, sanat ve eğlence dünyasını bir tıkla evinize getiriyor. Reklam filmiyle online sipariş hizmetini duyuran D&R, kültür, sanat ve eğlenceye kısa yoldan ulaşmak isteyenler için internet sitesini yenilenen tasarımıyla hizmete sundu. Kitap, film, müzik, elektronik, oyun&konsol, dergi, kırtasiye, hobi&oyuncak, kişisel ürünler ve  e-kitap kategorilerinde yer alan binlerce ürünü sipariş edebilme olanağı sunan D&R, teknolojinin sunduğu olanakları en iyi şekilde kullanarak müşterileriyle buluşturuyor.

İnternet sitesi dışında tablet ve akıllı telefonlar için tasarlanan mobil uygulamalarla tüm platformlarda hizmet veren dr.com.tr, hızlı ve kolay bir alışveriş imkanı sunuyor.

Ayrıca D&R ve DMC’nin işbirliğiyle yayın hayatına başlayan yasal internet müzik platformu "MUSICCLUB" ile 200.000 adet yerli şarkı ve binlerce albüm indirilebiliyor.

Kültür, sanat ve eğlencede zengin ürün çeşidine ulaşmak için siz de dr.com.tr’ye girin, tıklayıp indirin, tıklayıp getirtin.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Tespitim geldi Vol.5: Arca bir dokunma ve öpücük arsızı!

Belirsizlik sevmiyorum. Belirsizlik bünyeme gerginlik etkisi yapıyor. Kırılan dişimin ağrısından dişçiye gittiğimde, “dişlerini sıkıyor musun?” sorusuyla etkilerin tepkileri ayyuka çıktı. Evet, sıkıyorum ve bunu sadece ben yapmıyorum, biliyorum. Yetişkinlerin %70’i yapıyor, daha doğrusu yapıyormuş.

19 Nisan 2013 Cuma

Bu yoga matının başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi!

Her şey eve bir yoga matı getirmemle başladı.

İlker “aaa süper boyu da uzunmuş, yer egzersizlerinde iyi olur” “hey hoopp bu benim kardeş” demeye kalmadı, Arca imparatora (damperli devasa kamyon) mat rulosunu yüklemişti bile. Sonrası malum. Yer egzersizlerine henüz başlamamış İlker ile kaçak göçek yoga yapacağım diye tırmalayan Yeliz’den zilyon defa daha fazla matı sahiplenen bir yer cücesi. Evet arabalarının yoluymuş bu!

Oğlum diye demiyorum bu it herifin benim bedensel aktivite heveslerime uyguladığı terörden bıktım usandım. J.M. ile şiddeti yüksek, ağız dolusu küfürlü ilişkimizin bitmesine bir sebep benim muhtelif kaslarımdaki dayanılmaz ağırlarsa, diğer sebep Arca’nın yoğun muhalif lobileridir. Laf aramızda yapacak döt olsa, Arca’yı mı dinlerim!

17 Nisan 2013 Çarşamba

Sağlıklı yaşam hadi hoopp bir-kiii

Yıllık geleneksel “göbeem pörtledi!” “totom büyüdü” yakınmalarını müteakip “kilo vermeliyim” “sağlıklı beslenmeliyim” “hareket etmeliyim” cümleleri yeniden hayatımıza girdi sayın seyirciler.

Bunun yaz aylarının yaklaşmasıyla bir ilgisi yok! Tamamen göbeksel bir mevzu ve benim ömrü hayatımın hiçbir devresinde (gebelik hariç) böyle bir göbeğim olmadı. Sezaryandan sonra hemşireler şaşırmıştı düşün yani! An itibariyle bırak doğum sonrasını, resmen 4 aylık hamileyken olduğum kiloyu gösteriyor baskül.

Üstelik farkındayım her şeyin! Akşamları çiğdem-biraların, havaalanlarında patates-biraların, film izlerken patlamış mısır-biraların eseri bir göbeğim olduğunun pek ala farkındayım. Bira göbek yapan bir şeydir canlarım, hani bilmeyen varsa söyleyeyim. Akşam salata-çorba yemek, sabah nesfit ile kahvaltı yapmak yetmez. Ara öğününe birayı kattın mı o göbek çıkar!

15 Nisan 2013 Pazartesi

Var ya bu çocuk milleti adamı yalancı çıkarır.

Bık bık bık … bizim oğlan “Cesur Böğürtlen” kitabını iki okuttu, sattı, sevmedi, diye sağda solda bok atıp durdum kitaba. Yok efendim direkt mesaj veriyormuş. Yok “grup lideri” olmak meziyet miymiş? Çocuklar böyle direkt mesajları sevmezlermişmiş! Sonradan iyileşen kötü davranışlardan bahseden kitaplarda çocukların hangi davranışı örnek alacağı belli olmazmışmış… babababa

Al işte nerden bulduysa sakladığımyeri buldu, son favorisi bu kitap. Rezil oldum lan! Çeliştim lan kendimlen!

12 Nisan 2013 Cuma

Zaman

İşerken dişimi fırçalamakta olduğum o akşam fark ettim ve boş kalan elimle telefonu kaptığım gibi evernote’a bu anı kaydettim.

Tabii o zaman diş fırçasının klozetten uçacak mikroplardan korunabilmesi için iki küsür metre kadar uzakta durması gerektiği ile ilgili bilimsel makaleyi okumamıştım. Artık işerken fırçalamıyorum dişlerimi ve bir malikanede yaşamadığımdan iki küsür metrelik bir mesafe yaratmamın imkansızlığından dolayı fırçamı başka bir odada muhafaza ediyorum... desem de inanma puhahah

Ee ne demiştik, biz koşarken obua da çalabilen bir neslin neferleriyiz.

Kimi zaman bilgisayarın açılmasını beklerken telefondan şahsi maillerime okur halimi yakalıyorum. Elimde kitapla çorba karıştırdığım zamanlar hiç de az değil. Arca ile oynarken aklımda çoğu zaman başka bir iş var. Evdeyken bir işe başladığımda hiç bitmiyor, çünkü genelde yarıda kesilip başka bir işe yöneliyorum ve öncekini bitirmiş olduğumu sanıyorum. Arkamı döndüğümde yarım bırakılmış bir işle karşılaştım mı kendimi inanılmaz yorgun hissediyorum.

11 Nisan 2013 Perşembe

Dumur diyalog #98

--- Artık açıkladığına göre yazabilirim :P ---

Akşam yemekte ilkere hülya hamileymiş dedim.
Arca: kim hamileymiş
Y: hülya
A: bebek mi doğuracak
Y: evet
A: annem hülya tunaya neden bebek doğuruyor

10 Nisan 2013 Çarşamba

Şimdi gel de bu blogu imha etme!

Bizim oğlan çok komik yav. Harbiden diyorum bak. Hareketlerine koparsın gülmekten. Geçen parka gittik. Aşağıdakine gidecekmişiz, niyeyse? Neyse gittik, orada kendine arkadaş yaptı, yarım saat oynadılar, yoruldu.
Dönerken diğer parkın önünden geçiyoruz, zınk diye durdu. “Burada da oynayacağım” dedi. İyi de yavrum yorulmadın mıydı sen? Yorulmamışmış. Oturdum bir banka, uzaktan izliyorum. Katiyen oyuncaklara binmiyor, diğer çocuklarla kaynaşmıyor. Allah Allah var bir iş ama ne?

9 Nisan 2013 Salı

Anne baba ve diğer ölümcül şeyler

Bir akşam yayılmışız kanepeye, İlker’le televizyona bakıyoruz, yetenek yarışması var ekranda. Sahneye küçük bir çocuk çıktı. Dört yaşındaymış, adını hatırlamıyorum ama çok sevimli bir çocuktu. Bateri çalıyor. Önce gıcık oldum, çocukların böyle yarışmalara sokulması canımı sıkıyor. İzlemeyelim diyorum hatta.

Çocuk hayret verici derece iyi çalıyor, o ayrı. Asıl dikkat çekici olan inanılmaz zevk alıyor yaptığı şeyden. Sahneden inme zamanı gelmiş olmasına rağmen şunu da çalmak istiyor, bunu da çalmak istiyor, bir türlü bırakamıyor bateriyi.

İşte o dört yaşındaki çocuk çözmüş olayı, dedim içimden. Çözmüş, senin benim gibi para kazanmak için çalışmayacak hayatı boyunca, zevk aldığı için yapacak o bateri çalma işini.

İşini çok iyi yapmak yetmez. Yaptığın işi seveceksin.

8 Nisan 2013 Pazartesi

250 gr tuzlu çağla badem

Çok boktan hissettiğin zamanlar olur hani, hani geçmiş on senenin muhasebesini yaptığında birkaç pişmanlık arka arkaya sıralandı mı, daral gelir. Hani hava da lodos da iyice bastı mı, hönküre hönkere ağlayasın gelir. İki damla gözyaşı süzülmesin diye salak saçma şeylerle ilgilenmeye çalışırsın.

İşte öyle zamanlarda hiç soru sormadan arabayı kenara çekip sana bir torba tuzlu çağla badem alacak bir insanın olacak abicim. Yoksa inan ki bu hayat çekilmez!

5 Nisan 2013 Cuma

"Kırmızı kanatlı baykuş" vs. "Yavru Baykuşlar"

Feridun Oral’ın kitaplarını çok severim. Gerçi Baloncu Dede ve Üç küçük yaramaz kitabındaki paragraflık cümleleri okurken nefesim kesildiğinde, Feridun Oral öykülerini Sara Şahinkanata metne döktürse, kendisi de sadece resimlese diye ukalalık yapmıştım. Ne haddime ama ne yapalım hissiyat böyle

Kırmızı Kanatlı Baykuş”ta adamı oksijensizlikten götürecek kadar uzun cümleler yok. Arkadaşlık üzerine yazılmış.
 

Baykuş henüz yavru olduğundan kanatları kırmızıya dönüşmemiş, uçamıyor ve canı çok sıkılıyor. Bir gün bir fare ile dost oluyorlar. Fare baykuşun kanatlarını kırmızı yapmak için elinden geleni ardına koymuyor. Gel gör ki başaramıyor. Sonunda zamanı geldiğinde baykuşun kanatları güçleniyor ve tüyleri kıpkırmızı oluyor.

4 Nisan 2013 Perşembe

Köpekler bale yapmaz : ntvmsnbc.com'da kitap tavsiyesi

ntvmsnbc.com Anne-çocuk köşesinde yeni yazı çıktı : http://www.ntvmsnbc.com/id/25432556/

Evvelden öle bayıla okuduğumuz "Gergedanlar Krep Yemez" kitabının yazr-çizer-tercüman ekibinde şahane bir bir kitap.

Önyargılar, kalıplar ve kalıbına sığmayan bir köpeğin mücadelesinin öyküsü:)

Keyifli okumalar

Yemek buldun mu ye, dayak buldun mu kaç!

" Yemek buldun mu ye, dayak buldun mu kaç!"

Babamın felsefesidir. Bir de “bir kafaya bir duman gerek” var ki, yedi sene boyunca her sigara yakışımda bahanem olmuştur.

Ben sigarayı bırakalı neredeyse on sene oldu, o nerde bir “gavur cigarası” bulsa (umumiyetle İlker’den bulur) yakar bir tane. Eee ne demişler? Bir kafaya bir duman gerek!

2 Nisan 2013 Salı

An itibariyle

Yağını tuzunu yaladığım barnaklarımlan bu postu yazıyorum telefondan. (Yazmadan duramayan manyak kadın profili. Gerçi ntvmsnbc.com'daki editörüm benden memnun, seyahate çıkmazdan evvel iki haftalık kitap yazısı gönderdim. :))

An itibariyle bir lüksü yaşamaktayım. Uçağa binmeden az önce bir bardak bira ile bir sepet patates:) yanına MOMO :)

Momo bizim kitap kulübünün ilk kitabı bayıldım ama yorumlarımı kulüp toplantısından sonra yani diğer üyelerin de fikirlerini arakladıktan sonra bildireceğim:)

Arca'nın dizanterisine geçmiş olsun diyen dostlarımı tek tek öperim. Son aldığım duyumlara göre ateş yok, kaka normal görünümlü ancak çiş içinde çözünebilen cinstenmiş:) yani bir sonraki perişanlığımıza kadar asayiş berkemal:)

Senin ne işin var istanbulda diye merak edenler için söyleyeyim derneğin alt komisyonunda kanun çıkarmakla meşguldüm, bana bundan sonra kısaca "kanuni sultan yeliz" diyebilir klimaların yeni yönetmeliği ile ilgili başınız sıkışırsa tarafıma başvurabilirsiniz:)

"Bu sizin için son çağrıdır" anonsunu duymadan da kapıya gitsem iyi olacak.

“Hiçbir şey ummuyorum, hiçbir şeyden korkmuyorum, özgürüm!” *

Havaalanına erkenden gitmişim, bira-patates ile iki toplantılı günün stresini atıyorum, bir taraftan da maillerime bakıyorum. İzmirli anneler grubunun içinden bir kitap kulübü fikrinin doğduğu günlerdi. Fikre ilk atlayanlardan, adımı listeye ilk yazdıranlardan olduğumu söylememe gerek yoktur herhalde. Neyse konu ile ilgili maillere bakarken İlker aradı. Başladım anlatmaya, işte kitap okuyacağız, sonra bir araya gelip kitap hakkındaki fikirlerimizi paylaşacağız, çok heyecanlı, falan filan… Telefonun diğer ucundan “puhahahah” sesi geldi. Peşi sıra aşağıdaki diyalog:

İ: Ya kızım kitap bu, yazılmış bitmiş, yazan ölmüş neyini konuşacaksınız?
Y: İlker saçmalama herkes okuduğundan başka yorumlar çıkarır, senin gibi kitaptan keyif almış insanlarla görüşlerini irdelersin. Keyifli vakit geçirirsin…
İ: Tamam, bir araya gelin, sohbet edin sosyalleşin de niye kitap? Zaten okumuşsun bir dolu zaman harcamışsın. Toplanın gündelik hayattan konuşun, ne bileyim sohbet edin filan. Kitap tartışılır mı yav?

1 Nisan 2013 Pazartesi

Perişanlar "the movie"

Yoğun istek üzerine filmi çekilen Perişanlar'ın özeti şöyle:

Okula gitmemek için kırk takla attığı düşünülen Arca'da yine ufaktan ateş görülmeye başlamıştır. Yüreğini çürütmemeye çalışan anası olayı bir süre görmezden gelmiş lakin sabaha karşı karın ağrısı ile tuvalete zor yetişen bebesinin feryatlarına daha fazla kayıtsız kalamamıştır.

29 Mart 2013 Cuma

Bloglovin'

Nedir ne değildir, hiç bilmiyorum ama bildiğim tek şey, google reader artık olmayacakmış. Ben ne zamandır blogları kendi blogroll’umdan takip ediyordum ama telefondan Ipad’den yine pek kolay olmuyordu.

Bu google reader haberi çıktığından beri görüyorum, herkesler bloglovin’ olayından bahsediyor. Uygulamasını indirdim, epeydir oradan okuyorum blogları. Süper bir icat. Bundan sonra kanımca google reader’dan okuyanlar bloglovin’ üzerinden takibe devam edecek.
Blogun varsa, claim etmen gerekiyor kendini ve blogunu kaydediyorlar, sonra da yeni takipçilerin için sana banner öneriyorlar. Ben bu memesi + işaretli ablayı beğendim. Memesine denk getiremeseniz de tıklayınca bu blogu bloglovin’ üzerinden takibe alabiliyorsunuz.

Baykuşlu çocuk kitapları

Nasıl atlamışım hayret ntvmsnbc.com'da bu haftaki kitaplar baykuşlu:)

Feridun Oral'ın Kırmızı kanatlı baykuş ve Martin Waddell'in Yavru Baykuşlar kitaplarını merak edenler BURAYA TIK :)

Bol okumalı bir hafta sonu tatili olsun...

28 Mart 2013 Perşembe

Tespitim geldi Vol.4 : trafik

Kadın şoförlerin trafikte yol vermemesi gibi bir kaide mi var? Çok pis cinsiyet ayrımcılığı yaparım, bu konuda affım yok. Kadın şoförler yol verince özgüvenleri mi sarsılıyor ne oluyor bilmiyorum ama kaza yapmacasına inatçılar.

Sadece o da değil. Kazaya da tahammülsüzler. Geçen bir arabaya sürttüm yolda giderken. Şoför erkek, özür diledim akşam akşam iş çıktı filan diyorum. Adam anlayışlı, "olur hocam ya sıkma canını" diyor, yanındaki kadın başladı çemkirmeye, yok araba yeniymiş yok dikkat edeymişim. Muayyen günü müdür nedir, muhattap almadım ablayı.

27 Mart 2013 Çarşamba

4 aylıkken ne ise 4 yaşında da o!

Oğlum diye demiyorum, bazen çok pislik olabiliyor.

Annesinden duyduğuma göre muhterem kocam pek masum bir çocukmuş, yaramazlıkları sıradan erkek çocuk hareketliliği sınırları içinde kalırmış. Geriye ben ve prenses ablamdan sonra annemlerin hayatını kabusa çeviren çocukluğum kalıyoruz. Ve hayır, katiyen çocuğumda görmeyi hayal ettiğim bir özellik değil, övünmece sevinmece yok. Bir sakarlığımı almış bir de hinliğimi.

Halbuki muhteşem güzelliğimi alaymış iyiymiş :P

26 Mart 2013 Salı

Sakar Cadı Vini öğretici değil mi? Hadi canım!

Rengin, kıyafetin kızı erkeği olmadığı gibi kitapların, karakterlerin de olmaz. Nitekim sevimli-sevimsiz, iyi-kötü hemen her türden "cadı" karakterinin de kız çocuklarına hitap etmesi gerekmiyor. Julia Donaldson'ın "Süpürgede yer var mı" adlı kitabını eve getirirken, çocukluğumdan kalma alışkanlıkla "cadı kitabı şimdi bu, bizim oğlan sever mi" diye tereddüt etmiştim, inkar edecek değilim. Lakin öle bayıla, yalana yalana okundu, süpürgede oğlan çocuklarına da yer bulundu.

Bu gazla Sakar Cadı Vini ile tanıştık.

25 Mart 2013 Pazartesi

Uçan balon kaçan balon

Cumartesi bir doğum günü partisine davetliydik. Allahtan Mert Kaan bir yaşına girdi de anasıyla babasını görebildim, hastalıktı, oydu buydu derken aylar olmuş görüşmeyeli, göresim gelmiş. Gül, parti için balonlar şişirtmiş, uçan balonlar. Arca tabii ki çıldırdı, hatta Gül istediği kadarını eve götürebileceğini söylediğinde çocuk kalbinin daha hızlı attığına kalıbımı basarım.

Siz yoksa bebeklere kitap okunmaz mı sanıyorsunuz? 0-12 ay kitapönerileri

"Bebeğe kitap okunur mu?"

Var ya öyle güzel okunur ki... Hayır biz çokça okuduk oradan biliyorum.

Eğer Arca, yenidoğan iken kitap almayı akıl edeydik, kesinlikle siyah-beyaz kumaş kitaplardan edinirdik. Çünkü yeni doğanlar pastel renkleri ayırt edemezler. Onlara kontrast renkler, özellikle de siyah-beyaz kitapların sunulması gerekir. Ben demiyorum, uzmanlar diyor. Oyuncakçılarda ve kitapçılarda Fisher Price ve Tiny Love gibi markaların yeni doğan siyah beyaz kumaş kitaplarından bulmak mümkün.

Biz de çok geç kalmış sayılmayız. Bu kitap işine aydığımızda Arca dört aylıktı.

22 Mart 2013 Cuma

Günün çorbasından dev hizmet : Zihni sinir proceler

Bu postu okuyup da elimi eteğimi öpmeyenin alnını karışlarım!

Böyle dev hizmeti sana öz anan vermez şerefsizim.

Varan 1 : Ne idüğü belirsiz Ipad klavyesinin Türkçe karakter şeysi.

21 Mart 2013 Perşembe

Ev Canavarları… Arca gözüyle…

Nerede okuduğumu hatırlamıyorum, ama kendime çeki düzen vermemi sağlayan bir bölüm hatırlıyorum. Çocuklar için bizler kocaman varlıklarız aslında ve sesimizi yükseltip sinirlendiğimizde onların gözünde birer canavara dönüşüyoruz. Kanım dondu yeminle. Zira asabiyetimi yüksek desibelden ses ile icra etmek gibi kötü bir huyum var.

20 Mart 2013 Çarşamba

Bezsiz Bebek

18 ay geç mi? Katiyen!

Facebook’ta benim de üyesi olduğum Bezsiz bebek grubu gün geçtikçe daha çok ilgi görüyor, güzel paylaşımlar oluyor. Şimdiye kadar pek anlatmamış olsam da Arca da aslında bir “bezsiz bebek” ve onun da bir hikayesi var.

Bezsiz bebek kitabı ile Arca on dört aylıkken tanışmıştım. Bebekliğinden itibaren belli bir yerde (ana kucağı) ve belli bir saatte (sabah) mıçan bir bebem olunca ahanda tamam demiştim ben bu işi kotarırım.

19 Mart 2013 Salı

Dumur diyalog #97

NA ile oyun oynarken;
NA: arcacım ben bir nescafe içeyim, hazırlayıp geliyorum
A: Bulursan içersin
..........

18 Mart 2013 Pazartesi

Sakar cadı vini yazısı çıktı sıcak sıcak:)

Sakar cadı Vini öğretici değildir mi?
Hadi canım bal gibi de öğretir:)

Ntvmsnbc.com'da yeni yazı : http://www.ntvmsnbc.com/id/25429513/


BBOM (Başka Bir Okul Mümkün): Mümkün mü sahiden?

Yo hayır dudak bükerek sormuyorum. Daha çok nasıl derler?

Şimdi bizim Arca'ya tamamen benim tembelliğimden pek az banyo yaptırıyoruz ve Arca'nın da arabalardan sonra en sevdiği şey su ya... ben Arca'ya pek nadiren "banyo yapacaksın" dediğimde o sevinçle karışık bir inanmazlık yerleşiyor ışıldayan gözlerine... Hah işte benimkisi o hesap!

BBOM toplantısına giderken inanmazlığın silinip yerini sadece sevince bıraktığı bir duygu yaşamayı ümit ettim.

15 Mart 2013 Cuma

Annelikte son trend

İş görüşmelerinde sorulan en klişe soru “en sevmediğiniz yönünüz nedir?” ise, daha klişesi “mükemmeliyetçiliğim!” cevabıdır.

Hadi biraz gerçekçi olalım. Devir mükemmeliyetçilerin devri değil artık. İş görüşmelerini bilemem ama annelik mevzu bahis olduğunda “mükemmeliyetçiler” fena halde dışlanıyorlar, benden söylemesi. “Çocuğum mükemmel bir birey olsun” demeyi bırak, “bebem büyüyünce bilmem ne olsun, bilmem ne başarısına imza atsın” diye aklından geçiriyorsan, hayal kurmaya yelteniyorsan banal ve de avamsın.

Şimdi trend “anti mükemmeliyetçilik”.

“Ne alaka?” deme, izahatlarımı dinle.

14 Mart 2013 Perşembe

Kutu oyunları

Arca'nın oyundan oyuncaktan anladığı "araba"! Benim gibi arabayı kullanmakta bile beceriksiz bir kadına reva mı bu! Bir de her gün otobanıydı şehir içiydi derken 60 km yol yapıyorum. Hala da mallıkta üstüme yok. Benim kadar araba kullanan kadını erkeği herhangi bir cinsten insan evladı şimdiye TIR tepesinde uzun yol şoförü olmuştu şerefsizim!

İş oyun oynamaya gelince hop arabalar çıkıyor ortaya. Iyyyy gıcık oluyorum, ve itiraf ediyorum o küçük ayakları pedallara yetişse benden iyi kullanır arabayı.

13 Mart 2013 Çarşamba

Evliliği kurtarmanın yolları

Analar bacılar hey hooop yanaşın bakayım yamacıma, evliliğinizi kurtarmanın yollarını anlatacağım. Sonra ben görmedimdi, yok bir daha anlat, yok ben kaçırmışım demek yok. Yazıyorum sonra zilyon tane mecrada paylaşıyorum, görmediysen sosyal medya takipçisiyim filan deme, ağzıyla bırakır başka tarafıyla gülerler adama!

Konu mühim, konu hassas.

Yılların törpülediği bir evlilik hayatın mı var bacım?
Kocam bana eskisi gibi ilgi göstermiyor diyor, acı acı yakınıyor musun?
Kıyamam, ortak yanınız kalmadı mı yoksa?

Gel yamacıma.

12 Mart 2013 Salı

Annelik çok boktan bir şey!

Neşeyle eve geliyorsun, ne zamandır beklediğin bir şeylerin ucuna gelmişsin, hazırlanmışsın, enerji tavan. Motivasyon desen zirveye oynuyor. Akşam göremeyeceksin ya öğleden sonra misler gibi cüceyle oyun oynuyorsun. Mızıkçı filan ama acayip eğlenceli bir tip. Oyunları bir tarafından uyduruyor, kuralları değiştiriyor, hile yapıyor, bildiğin pislik. Benim gibi kural ve kontrol manyağına göre bir çocuk değil bu, “ben bunu istemiyorum geri alın bunu” deme şansın da yok, öyle didişip duruyoruz.

Dumur diyalog #96

Annesine el kaldıran cüceyle muhattap olmayacağımı beyan etmemi müteakip, küçük bey yanıma yanaşır; "bir daha vurmayacağım annem" der, "erkek sözü!"

İç ses : Kadına şiddetin savunucusu mu olacak lan bu herif! Erkek sözü ne lan! Var ya çok pis gerildim.
......

11 Mart 2013 Pazartesi

ntvmsnbc.com'dayım söylemesi ayıp

Özgeçmişime diyorum "sling modelliği" yazsam, baktın olmadı ntvmsnbc.com'da yazılarım çıkıyor filan desem.... Kariyerimde yeni bir sayfa açar mıyım?

Yok yok yakındır, pek ünlü bir şahsiyet olup cemiyet haberlerinde boy göstermem yakındır. Şaşırmayın diye şimdiden söylüyorum.

Ben bu gidişle celebrity filan olur, alayınızı tanımam şerefsizim!