21 Ekim 2011 Cuma

Laf aramızda b.k gibiyim

İki haftadır geniz akıntısını müteakip cümlemizi gece öksürük nöbetlerine diken Arca, dün gece itibariyle burnunu temizletmek istememesi sebebi ile anasını yani beni zır zır ağlattı. Kayıtlara geçsin!

Bu ne be!


Geçen akşam aldım karşım konuştum: “Bak Arca burnunu temizletmezsen gece çağırdığında yanına gelmeyeceğim, çok ciddiyim”. Hemen temizletti.

Dün gece bu da sökmedi. İlla ki yanında yatırıyor, üstüm açık kalıyor ve resmen donuyorum! Cüce oh anne kokusuyla uyuyor. Yok uyusa iyi öksürüyor, ben de uyuyamıyorum. İşkencenin her türlüsünü icra ediyor üzerimde!

Sonunda salya sümük başladım ağlamaya: “böhüü sırtım ağrıyor, boynum tutuldu. Bak temizlet şu burnunu rahatlayalım öksürmeyelim.”

Doğruldu yatakta, gözler fal taşı gibi açık (gözümüzü kapatıp Adile Naşit’in Kibar Feyzo’daki kaynana tiplemesini getiriyoruz gözümüzün önüne… hah işte aynen öyle!) başladı bağırmaya: “İlaç sürrr, ilaç sürrr!”

Eyvah dedim, canı acıyor. “Neresi? Nerene süreyim?”

“Sırtına sür! Sırtına sür!”

Derken İlker geldi imdadımıza, hemen bir ajitasyon patlattı, bir temizledi burnunu, o sümük o bit kadar burunda nasıl konuşlanmış şaşar kalırsın.

Günlerdir hatta iki haftadır böyleyiz. Doğalgaz henüz bağlanmadı kazanı çalıştırmıyorlar diye ev soğudu, yıkamadık Arca’yı. Dün kaşınıyordu, ıslak mendille sildim. Ben her gece uyuyakalmaktan banyo yapamıyorum, saçlar kuş yuvası, yine bir koku yükseliyor ter bezlerimden.

Derler ki Fransızlar o kadar pis bir milletmiş ki, parfümü icat etmiş. Hay Allah razı olsun. Parfümle baskılıyorum kokumu.

Biyolojik atık gibiyim. B.k gibiyim!

“Çalışan anne” olmaktan en çok nefret ettiğim zamanlar bunlar. Arca’nın hastalık zamanları. Ne kadar bakıcı da olsa, anneler de olsa, çocuk seni istiyor, bitti!

Hastalıklar gece hortluyor ve sen de insansın, uykuya ihtiyacın var. Üstelik evde olsan bebenle gündüz uyuyuverirsin, çalışıyorsan sabah göt götüm yollar. Uykusuzluk ve suratına suratına öksüren ve bütün mikroplarını seninle paylaşan bir bebeyle yatmak, haliyle bağışıklık sistemini düşüyor. Bir de işe gidiyorsan zaten dinlenemiyorsun, akşam döngü başlıyor. Hani sadece birkaç gün olsa neyse, iki hafta hem fiziksel hem ruhsal dengesini bozuyor ananın.

Hepsi bir kenara minicik bir beden öksürükle hırpalanıyor, için yanıyor. Sabah da kimseleri istemiyor, kucağından inmek istemiyor… zor anam zor…

Şikayetleri okudunuz, gülümseten haberlerle tekrar birlikte olmak dileğiyle, esen kalın, sağlıklı kalın!

5 yorum:

Hatice ST dedi ki...

Geçmiş olsun öncelikle :( çalışan anne olmak gerçekten zor... sen yazmışsın ben kendimi düşündüm.. keşke çalışmam gerekmese ya da daha esnek bir iş hayatım olsa mesela kendi işim gibi ve ben oğluma daha çok vakit ayırabilsem...
Arca en kısa zamanda iyileşsin.. yıpranan sinirlerin bir an evvel düzelsin umuyorum....

Deli Anne dedi ki...

geçmiş olsun çok.. Bu arada evde olunca da uyunmuyor, bil de gözün arkada kalmasın.. hasta çocuk bir uyuup bin uyanabiliyorr

senem dedi ki...

geçmiş olsun. biran önce iyileşin hep beraber. Evet maalesef çalışan anne olmanın en kötü yanını hastalık zamanlarında anlıyor insan. İşe gittiğinde bile kafan sürekli evdeki kuzuda olduğu için, yapılan işten ne hayır gelir bilmiyorum.

kuzunun annesi dedi ki...

Tekrar gecmiş olsun diyorum , 10 gündür bizde aynıyız , uykusuz , sümüklü , geniz akıntılı geceler basladı

Fatma dedi ki...

Çok geçmiş olsun, kolay gelsin.