İnanmıyorsan say ama bence üşenirsin boşver!
Kasım ayını kabus gibi bitirdikten sonra Aralık’ın ilaç gibi
geleceğine inanmak istiyorum. Gelecek değil mi? Bizi şaşırtacak değil mi
Aralık? Yeni yıla yeni umutlarla gireceğiz değil mi? İnanmak istiyorum.
Siz benim son bir haftadır yaşadıklarımı abarttığımı
düşünebilirsiniz, bazen ben bile “abartıyon lan”, diyorum içimdekine.
İçimdekiyle aramda böyle bir samimiyet var, el ense göt parmak şeklindeyiz. Eh
yani içimdeki yani, işte o neyse… Hiç susmayan geveze birisi. Olric gibi ama
değil. Olric’te otoriteye saygı var, benimki at koşturuyor. Biraz bilge bi’
tip, genelde beni sarsıyor. Sen hakkettin diyor mesela, niye alttan alıyorsun,
inanmadığın halde sırf karşındakinin çenesi kapansın diye neden haklı olduğunu
söylüyorsun, öyle düşünmüyorsun ki… Bir de geveze gördüğün gibi. Yani Turgutum
canım Özben bana şahane bir farkındalık kazandırdı (içimde sürekli konuşan
sesin Olric gibi bir sahibi olabileceği fikri) ama diğer taraftan o geveze
bilge beni ziyadesiyle yeriyor. Yakında gömerim ben onu, çekemem, çünkü
gerçekleri söylüyor!
Paçozsun dedi mesela, aynaya bakıyorduk. Üzerimde şeker
pembesi olmasından başka hiçbir sevimli özelliği bulunmayan geniş t-shirt ve
ağı neredeyse dizlerime düşmüş iğrenç bir pijama altı ile üç gün dolaşmıştım
evde. Sadece Digitürkçüler gelecek diye başka bir alt giydim. Hatta çıkaramadım
da o giydiğim altı, misafirler geldiğine hala üzerimdeydi. Kötüydü çünkü
üzerinde klorak lekeleri vardı. Neyse yirmi senelik arkadaşlarım onlar benim,
bi’ şeycik olmaz! Hem İzmir köfte ve pilav menüsü ile kendimi affettirmişimdir,
gecenin sonuna doğru ayağımdaki çorabın delik olduğunu fark etmeyeydim iyiydi.
Pazar akşamı üzerime lacivert bir tayt ve bordo bir t-shirt
giyince İlker, şaşırdı, “bir yere mi gidiyorsun” dedi. Ay gör işte ne kadar
poçozmuşsam adamın bir tayta aklı çıktı!
Peki çocuğumun, öz evladımın ikinci süt dişinin düştüğünü
iki gün sonra fark ettim desem? Evet hem de dehşet içinde! Zira Arca dişlerini
fırçalayamayacak kadar yorgun olduğunu söyleyince ben aldım fırçayı elime,
anam! Diş yok. Allah kahretsin fırçalamayı abarttım çocuğun dişini düşürdüm
diye ödüm patladı. Meğer çoktan düşmüşmüş… BAT DÜNYA BAT!
Uzun lafın kısası sadece çocuğum dişinin düştüğünü bile fark
edemeyecek kadar dertlere boğan bu Kasım ayından kurtulduğuma seviniyor, yeni
ay, yeni tur, yeni şans diyorum. Hadi rastgele!
12 yorum:
Yok artık!
Şşşşşt silkelen bakim.
Aahhh canım, noldu hormonların mı oynadı, depresyonda mısın?
Ah umut.
Umut fakirin ekmeği desem lazım bir cümle olur mu ki..
Neyse geçmiişler olsun, kasım seni kasıp kavurmuş annem, aralığa selam edelim o halde hep beraber.
Aralık için 30lu advent kalendar yapmalıyız sanki?!
Bitse de gitse diye.
Aralık kesin çok güzel olacak. Yılbaşı diye bi güzelliği barındırıyor içinde. Hediyeler, buluşmalar, yemekler. Kesin , Aralık umut ve mutluluk getirecek
Çenebaz
Aralık ayında bir çekiliş yapsan, atıyorum 80 kişi mi başvurdu çekilişe, onları 2 li 2 li eşleştirsen, eşleşenlet birbirine minik birer hediye kargolasa, heyecan olur, laf aramızda biz başka bir blogda yaptık☺️
yok yav iyiyim:)
depresyona az kaldı diyebilirim:) aralık bize iyi gelsin:)
vayy neden olmasın:)
evet ya şimdi yılbaşı ruhu sarar her yanı, gülümsenir bol bol:)
ya ben aslında şeytanın bacağını kırıp bir çekiliş yapmak istiyorum.
Bir sponsor olur veya ben kendim sponsor olurum olacak yani bir şeyler ama henüz kafayı toplayamadım. Ancak senin fikrin güzel olmasına güzel de ben iyi organize edemem, çok yoğunum bu ara diye endişeleniyorum. Bakalım:)
Yeliz yatırsak mı seni acaba:)) Ben "insan değişir" derim her şey geçer, bak şimdi yazarken aklıma geldi "aylar da değişiyor geçip gidiyor":))))
Not: Şİmdi aaa kadına bak yatırsak mı seni dedi diyecekler:P
puahahahah Manisa'ya di mi puahahah ... kısa bir an ama çok minicik bir an ruh ve sinir hastalıkları hastanesini kastettiğini dşündüm aha dedim olric molric deniz teşhisi koydu... yok annem benim açılır kapanır şezlongum var bi dahaki toplantıya getireceğim yanımda:)))
Yorum Gönder