tam zamanlı çalışmada 3. günüm...
yavaştan alışmaya çalışıyoruz...
ilk gün beni kapıda görünce çıldırdı, gözlerim doldu, fena oldum, çılgınlar gibi koklaştık...
dün yarım günlük geçiş dönemine dua ettim, mümkün değil bir anda Arcasızlığa alışamazmışım, şimdi bile zor...
akşam babane, hala evde olunca bana çok çıldırmadı sanki...
vakit buldukça Anne İş'te kitabını okuyorum, ne garip yarım gün çalışırken hiç ihtiyaç duymamıştım
sık sık evi arıyorum, halbuki gözüm arkada değil sadece neler hissediyor anlamaya çalışıyorum, bir de yemeklerini yiyor mu?
yemek, ek gıda...
daninoların içinde hiç bir yapay katkı maddesi olmadığını gördüm, şimdilik veriyoruz, belki sonra Ümit ablanın yoğurtlarına geçeceğiz. Çilekliden haz etmedi halbuki çilekli Calpol şurubu itirazsız götürdüğünden sever sandık.
Kayısılıyı severek yiyor. O kadar anne sütünün üzerine yine iyi yiyor küçüğüm belki kendince biz sevinelim istiyor:) Üzümün ve şeftalinin suyundan tattırdık, bayıldı. Hatta dün akşam şeftali suyundan içtikten sonra ben kaseyi götürürken arkasından baktı, daha yok mu gibilerinden:)
yarın sebze çorbasına başlanacak...
böyle böyle böyle...
27 Ağustos 2009 Perşembe
25 Ağustos 2009 Salı
gecikmiş kreativ mim
herkesleri tanıma bakımından mimleri seviyorum.
Hem dağlar kızı reyhana hem de özgür anneye teşekkürler...
neler yapıyoruz?
1. Ödülün logosunu bloga ekliyoruz.(işte burdaaa)
2. Ödülü veren kişinin linkini yazıyoruz (o da yukarıda)
3. Hakkımızdaki 7 ilginç şeyi listeliyoruz - peki birazdan ki benim gibi biri için çok zor
4. Sevdiğimiz 7 blogu listeliyoruz
Özgür Anne , Tugce , Kiraz , Hülya , kuzu , Ruhdağı, bir dilim sohbet, aslının günlüğü, Pratik Anne, Fashinn.... 7 yi geçti di mi ? o zaman yandaki listenin tamamı diyelim geçelim.
Ben pek ilginç birisi olmadığım için bu zor olacak...
1. Kitapların önce sonunu okurum, bitirmeden başıma bişey gelecek olursa kitabın sonunu görmeden gitmeyeyim diye, iflağ olmaz kötümserim işte
2. Sarışınlığı hiç sevmem ama mahalle baskısı yüzünden hep sarışınımdır. Aslında üniversiteye kadar doğal sapsarıydım, sonra bi şekilde koyulaşmaya başladı, gölgeyle başlayıp röfleye döndüm. Geçen yıl, yıllar sonra ilk defa kumral dolaştım, mutluydum ama yine İlkerin ve çevremin sarışınlık yakışıyor gazlarıyla yine sarıyım:(
3. Makina mühendisiyim ama meslek hayatımın ilk 2 yıl ı haricinde hiç mühendislik yapmadım.
4. 4 yıl önce daha yeni araba kullanmaya başladığım zamanlarda geri viteste fren yerine gaza basınca park halindeki bir uno yu haşat ettim, komşu apartmanın demir kapısını yıktım ve bahçesine girdim, ayağım hala gazdaydı, el frenini çekerek durabildim. Hala o kazayı nasıl yaptım bilmiyorum.
5. Üniversite yıllarında pedikür yaptıramazdım. Bir insana ayaklarıma hizmet ettirmek gibi gelirdi, sosyalist bir yön mü bilemiyorum. Şimdi masaja bile gidiyorum:)
6. Burnumun büyük olduğunu - fiziksel anlamda :) - evlendikten hemen sonra farkettim. Çünkü düğün videocusu aptal adam hep profilden almış beni. Videoyu izleyince şok olmuştum, hala da burnuma gıcık olurum.
7. İlkerle lise sonda aynı dershanedeydik, sınıf arkadaşıydık. Birbirimizin üniversite tercihlerinden haberimiz yoktu. Ben İTÜ Makina mı yazsam 9 eylül endüstri mi diye düşünürken ablam 9 eylül mühendislik fakültesinin boktan bi yerde olduğunu söyleyince sildim, İTÜ Makina yazdım, kazandım. İlkerin ÖSS derecesi filan vardı, Boğaziçi, ODTÜ filan yazmış, son tercih İTÜ Tekstil yaz demişler, nasıl olsa o kadar düşmem deyip yazmış, BAM!!! kötü geçen sınavın ardından İTÜ tekstil olmuş. Birbirimize telefon ettik, aaa bir baktık koca İTÜ'de aynı fakülte içinde sadece tekstille makina aynı binada:) meğer kader ağlarını örmeye başlamış bile....
kimleri mimleyelim? herkesler birbirini mimlemiş ama mimlenmeyenlerden seçelim;
nazlının annesi nihan, tekir??, pıtırcık, yenianne, ruhdağı, zeren (gerçi uzaklardasın ama belki vaktin olur), ömer tuna
Hem dağlar kızı reyhana hem de özgür anneye teşekkürler...
neler yapıyoruz?
1. Ödülün logosunu bloga ekliyoruz.(işte burdaaa)
2. Ödülü veren kişinin linkini yazıyoruz (o da yukarıda)
3. Hakkımızdaki 7 ilginç şeyi listeliyoruz - peki birazdan ki benim gibi biri için çok zor
4. Sevdiğimiz 7 blogu listeliyoruz
Özgür Anne , Tugce , Kiraz , Hülya , kuzu , Ruhdağı, bir dilim sohbet, aslının günlüğü, Pratik Anne, Fashinn.... 7 yi geçti di mi ? o zaman yandaki listenin tamamı diyelim geçelim.
Ben pek ilginç birisi olmadığım için bu zor olacak...
1. Kitapların önce sonunu okurum, bitirmeden başıma bişey gelecek olursa kitabın sonunu görmeden gitmeyeyim diye, iflağ olmaz kötümserim işte
2. Sarışınlığı hiç sevmem ama mahalle baskısı yüzünden hep sarışınımdır. Aslında üniversiteye kadar doğal sapsarıydım, sonra bi şekilde koyulaşmaya başladı, gölgeyle başlayıp röfleye döndüm. Geçen yıl, yıllar sonra ilk defa kumral dolaştım, mutluydum ama yine İlkerin ve çevremin sarışınlık yakışıyor gazlarıyla yine sarıyım:(
3. Makina mühendisiyim ama meslek hayatımın ilk 2 yıl ı haricinde hiç mühendislik yapmadım.
4. 4 yıl önce daha yeni araba kullanmaya başladığım zamanlarda geri viteste fren yerine gaza basınca park halindeki bir uno yu haşat ettim, komşu apartmanın demir kapısını yıktım ve bahçesine girdim, ayağım hala gazdaydı, el frenini çekerek durabildim. Hala o kazayı nasıl yaptım bilmiyorum.
5. Üniversite yıllarında pedikür yaptıramazdım. Bir insana ayaklarıma hizmet ettirmek gibi gelirdi, sosyalist bir yön mü bilemiyorum. Şimdi masaja bile gidiyorum:)
6. Burnumun büyük olduğunu - fiziksel anlamda :) - evlendikten hemen sonra farkettim. Çünkü düğün videocusu aptal adam hep profilden almış beni. Videoyu izleyince şok olmuştum, hala da burnuma gıcık olurum.
7. İlkerle lise sonda aynı dershanedeydik, sınıf arkadaşıydık. Birbirimizin üniversite tercihlerinden haberimiz yoktu. Ben İTÜ Makina mı yazsam 9 eylül endüstri mi diye düşünürken ablam 9 eylül mühendislik fakültesinin boktan bi yerde olduğunu söyleyince sildim, İTÜ Makina yazdım, kazandım. İlkerin ÖSS derecesi filan vardı, Boğaziçi, ODTÜ filan yazmış, son tercih İTÜ Tekstil yaz demişler, nasıl olsa o kadar düşmem deyip yazmış, BAM!!! kötü geçen sınavın ardından İTÜ tekstil olmuş. Birbirimize telefon ettik, aaa bir baktık koca İTÜ'de aynı fakülte içinde sadece tekstille makina aynı binada:) meğer kader ağlarını örmeye başlamış bile....
kimleri mimleyelim? herkesler birbirini mimlemiş ama mimlenmeyenlerden seçelim;
nazlının annesi nihan, tekir??, pıtırcık, yenianne, ruhdağı, zeren (gerçi uzaklardasın ama belki vaktin olur), ömer tuna
24 Ağustos 2009 Pazartesi
Haftasonu ve İLKLER
Hayatımın en yorucu haftasonlarından biriydi.
Romanyadan misafirlerimiz geldi. Arkadaşımız Umut Romen Mirela ile evlenip bir de Deniz Martin ortaya çıkınca kapmış onları bize getirmiş. Çok komikler, bütün haftasonu onlara güldük. Mirela, Türkçe anlıyor ama konuşmak zor tabii, ingilizce anlaşmaya çalışıyoruz. Umuta Romence anlatıyor, Umut kızıyor, kızım Türkçe konuş bana tercümanlık yaptırma diyor, arada hem Romence hem ingizlice hem türkçe kelimeler çıkıyor: "Da Mirela, öyle different mifferent değil işte, speak Turkish" çok eğlendik valla:) Arca ilk defa yabancıladı, Umut yaklaşınca bastı yaygarayı, önce dudaklar büzüldü sonra kucağa yapışıldı, birkaç gün araları düzelmedi. Deniz Arcadan 2,5 ay küçük, pek sevimli bişey. Sürekli gülüyor, bizim suratsızdan sonra Deniz epey popüler oldu valla.
Deniz ve Arca cuma ben işteyken böyle resmedilmişler:
Cuma doktor kontrolünün ardından Güzelbahçeye balık yemeğe gittik. Mirela çok ilginçtir, balığın kafasının kopartılarak sofraya gelmesini istedi, gözlerini görünce yiyemiyormuş:) Arca huysuzdu, Deniz uysal, bir güzel uyudu.
Cumartesi nefis bir kahvaltının ardından Arcaya ilk yoğurdunu yedirdik cümbür cemaat. (Bkz bir önceki post)
Denize girelim dedik, hadi Çeşmeye gidelim dedik ama orda ev yok, bebeklerle bir beach club da zor olabilir. Sonra annemler aradı, bize gelin dediler. Toplandık gittik. Yolda kitap okuduk, deniz canlılarını tanıdık:)
Bebişleri denize soktuk. Deniz hiç korkmadı ama Arca mızıkladı. Çünkü;
1. Zaten uykulu deniz kenarına gitti
2. Denize sokmadan önce kıyıda uzun süre simidiyle oynadı, yoruldu
3. Ben yüzünü denize verdim, dalgalarla oynar sandım kıyıda kucağımda oturttum ama dalgalardan korktu, acemi annelik işte:(
Arca suda hiç korkmuyor ama deniz ürküttü sanırım, bir sonrakine sırtımı denize verip sadece arcanın yüzünü karaya vereceğim, bakalım nasıl olacak. Denizin içinden kareleri koymuyorum, surat 5 karış çünkü:(
Bizimki kaptan Deniz de korsan imajı ile sahilde, henüz denize girilmemiş, keyif yerinde:)
Bu arada artık ayak parmaklarımızı emiyoruz. İlker altını alırken "kaldır oğlum bacaklarını, altını temizleyelim" diyor, ayaklar havada, "indir oğlum hadi bezini bağlayalım" diyor hop iniyor. Laftan anlıyormu ne??
Pazar günü Hanedanda kahvaltı yaptık, Arca da meyveli yoğurdundan 1 kaşık yedi, daha bi alıştı sanki, bilemiyorum. Biraz Çeşmede gezindik, Arca acayip huysuzdu, dişe yoruyoruz şimdilik. Misafirleri uğurlayıncaya kadar uyumadı düdük, ne zaman kapıdan uğurladık, uykuya daldık. Diyorum ben misafir ağırlıyoruz.
Romanyaya gitme planları yaptık, ama illa ki kışın olacak, Arca kar görecek, belki seneye, neden olmasın?
Romanyadan misafirlerimiz geldi. Arkadaşımız Umut Romen Mirela ile evlenip bir de Deniz Martin ortaya çıkınca kapmış onları bize getirmiş. Çok komikler, bütün haftasonu onlara güldük. Mirela, Türkçe anlıyor ama konuşmak zor tabii, ingilizce anlaşmaya çalışıyoruz. Umuta Romence anlatıyor, Umut kızıyor, kızım Türkçe konuş bana tercümanlık yaptırma diyor, arada hem Romence hem ingizlice hem türkçe kelimeler çıkıyor: "Da Mirela, öyle different mifferent değil işte, speak Turkish" çok eğlendik valla:) Arca ilk defa yabancıladı, Umut yaklaşınca bastı yaygarayı, önce dudaklar büzüldü sonra kucağa yapışıldı, birkaç gün araları düzelmedi. Deniz Arcadan 2,5 ay küçük, pek sevimli bişey. Sürekli gülüyor, bizim suratsızdan sonra Deniz epey popüler oldu valla.
Deniz ve Arca cuma ben işteyken böyle resmedilmişler:
Cuma doktor kontrolünün ardından Güzelbahçeye balık yemeğe gittik. Mirela çok ilginçtir, balığın kafasının kopartılarak sofraya gelmesini istedi, gözlerini görünce yiyemiyormuş:) Arca huysuzdu, Deniz uysal, bir güzel uyudu.
Cumartesi nefis bir kahvaltının ardından Arcaya ilk yoğurdunu yedirdik cümbür cemaat. (Bkz bir önceki post)
Denize girelim dedik, hadi Çeşmeye gidelim dedik ama orda ev yok, bebeklerle bir beach club da zor olabilir. Sonra annemler aradı, bize gelin dediler. Toplandık gittik. Yolda kitap okuduk, deniz canlılarını tanıdık:)
Bebişleri denize soktuk. Deniz hiç korkmadı ama Arca mızıkladı. Çünkü;
1. Zaten uykulu deniz kenarına gitti
2. Denize sokmadan önce kıyıda uzun süre simidiyle oynadı, yoruldu
3. Ben yüzünü denize verdim, dalgalarla oynar sandım kıyıda kucağımda oturttum ama dalgalardan korktu, acemi annelik işte:(
Arca suda hiç korkmuyor ama deniz ürküttü sanırım, bir sonrakine sırtımı denize verip sadece arcanın yüzünü karaya vereceğim, bakalım nasıl olacak. Denizin içinden kareleri koymuyorum, surat 5 karış çünkü:(
Bizimki kaptan Deniz de korsan imajı ile sahilde, henüz denize girilmemiş, keyif yerinde:)
Bu arada artık ayak parmaklarımızı emiyoruz. İlker altını alırken "kaldır oğlum bacaklarını, altını temizleyelim" diyor, ayaklar havada, "indir oğlum hadi bezini bağlayalım" diyor hop iniyor. Laftan anlıyormu ne??
Pazar günü Hanedanda kahvaltı yaptık, Arca da meyveli yoğurdundan 1 kaşık yedi, daha bi alıştı sanki, bilemiyorum. Biraz Çeşmede gezindik, Arca acayip huysuzdu, dişe yoruyoruz şimdilik. Misafirleri uğurlayıncaya kadar uyumadı düdük, ne zaman kapıdan uğurladık, uykuya daldık. Diyorum ben misafir ağırlıyoruz.
Romanyaya gitme planları yaptık, ama illa ki kışın olacak, Arca kar görecek, belki seneye, neden olmasın?
23 Ağustos 2009 Pazar
Ek gıdalara geçtik - 6. ay doktor kontrolü
Perşembe bebekli misafirlerimiz geldi, cuma ben işe gittim:( öğlen ilker aradı, misafirlerle birlikte Agoraya gitmişler, 3 yetişkin 2 bebek ve 2 bebek arabası arabaya zor sığdırmışlar, iş çıkışı direkt buraya gel dedi. Arabaları bölüşüp eve uğradık, kısa bir emme molası ve hazırlanmanın ardından Alsancak a indik. Misafirleri Sevinç in önünde bırakıp biz doktor kontrolüne gittik. Katı gıdalara geçeceğiz ya nasıl heyecanlıyız, İlkerle soracağımız soruları birbirimize tekrar ediyoruz. Doktorun bizi 20 dakika geç alası tuttu. Neyse bu ay kilomuz durmuş Eh biliyorduk zaten, artık zırt pırt olmasa da haftada bir tartıyoruz hala.
kilo: 9600 gr (hala kiloluyuz ama bu ay az almışız)
boyumuz : 68,5 cm (1 cm uzamış)
öyle hareketlendik ki yine 1 kio kadar alsaydık yuh diyecektim:) Benim yeme düzenimde değişiklik yok, hatta daha fazla yiyorum, Arca aynı emiyor, ama pek çoklarının dediği gibi 6. ay itibariyle kilo alım hızı düşüyor, bence anne sütü ne kadar besleyici hatta benimki gibi şişirici olursa olsun artık bebeğe yetmiyor. Bu sebeple katı gıdalara geçilmesi kadar doğal birşey yok.
Bu arada bazı sorular soruldu yine:
Bir nesneyi bir elinden diğerine geçiriyor mu?
elinden bıraktığı bir nesneye uzanmaya çalışıyor mu?
döndüğünde elini kurtarıyor mu?
elleri ile ayak parmaklarını tutuyor mu?
Kağıt buruşturuyor mu?
Yabancılama başladı mı?
Hepsine EVET!! Hadi katılara geçelim:)
Aslında bu kontrol bazı açılardan benim için hayal kırıklığı oldu. Çünkü katı gıdalara geçmekle bazı anne sütü öğünlerimizi atlayacağımızı sanıyordum. Evet Tuğçe anlatmıştı, anne sütü aynen devam sadece gıda eklemesi oluyor diye ama hani artık 6 ay bitmiş oluyor ya ben nedense kendimi öğün atlamaya odaklamışım.
Kısaca;
sabah emiyoruz,
ara öğünde yine emiyoruz üzerine ek gıda
öğlen emiyoruz
ara öğünde yine emiyoruz üzerine ek gıda
akşam emiyoruz
ara öğünde yine emiyoruz üzerine ek gıda
Yani emmek bitmiyor, ek gıdalar ekleniyor, öğün filan diil. Ben sabırsız kulum ya çocuğa yumurta yedirecem:)
Ek gıda olarak ilk etapta yoğurt yiyoruz. İlk gün kaşığın ucu ile, ikinci gün her öğün 1 kaşık, üçüncü gün istediği kadar. Sonra başka bir gıdaya geçebiliriz. Malum alerji tepki kontrolü.
Doktor yemek listesi vermedi. (kuzucuğum bu sebepten sana yazamadım:() Amaç herşeyden yedirmek, 1 yaşı itibariyle bizim yemek düzenimize ve adabımıza uyan bir çocuk yetiştirmek. Çorba tarifi vermesini beklemiyordum ama ne biliim insan bi bilgi yüklemesi bekliyor.
İlginçtir daninolara karşı değil hatta çalışan insanlar için destekliyor. Kesinlikle doğal niye yoğurt mayalamaya kasacaksınız görüşünde. Ümit abla yoğurt yapabiliyor, arada ev yapımı, arada danino, neden olmasın? Anne sütü ile yoğurt yapalım mı? isterseniz peynir yapın DA gerek var mı?
Vitaminleri gitmesin diye cam rende olayına da çok hevesli değil, hergün multi vitamin veriyoruz, az biraz vitamin kaybı için kendinizi yıpratmayın diyor. Burada amaç bebek için öncelikle protein!!! Laf aramızda ben cam rende olayına gireceğim:)
Bu arada anne sütleri ne alemde dedi, biz dedik ki artıyor stoklar. Çüş!! oldu doktorcum, dedik bizim mandıra iyi çalışıyor, epey güldü, adamın cuma neşesi olduk:) Nasıl oluyor diye açıkça sordu. Gece emmeyince sabah memeler kafam kadar oluyor, sağmasan ayrı dert, dolayısı ile sağmaya üşenmeyince çıkıyor bişeyler. Ama işe tam zamanlı başlıyorum yani Allahın emri süt stokları azalacak, bir resimleyelim de arşivimizde olsun, bir daha bu kadar yüklü stoğumuz olmayacak:) Doktorumuz, stoklar tükeninceye kadar anne sütüne devam, bitnce başımızın çaresine bakarız görüşünde.
Yine rotavirüs aşımızı olduk, hatta Arca öyle yaladı yuttu ki aşıyı, doktor korkmayın işiniz kolay olacak, sadece biraz sabır diyerekten uğurladı bizi, haftaya sebze çorbaları için telefonla konuşuyoruz, yavaş yavaş adım adım...
Efendim ek gıda yoğurt için plan hazırladık:
Ben 11 öğünü için Arcayı emziriyorum, bu arada İlker mama sandalyesini ve kamerayı ayarlıyor, Umuta anlatıyor. Sonra "kaşığın ucu ile" veriyoruz. Hadi bakalım.
Arca yüzünü buruşturdu. Bu ne yaaa? dedi. Eğer geçen post ve tecrübeli annelerin uyarıları olmasa epey hayal kırıklığına uğrardım. Yoğurdu iştahla yemedi. Ama püstkürtme, kusma, öğürme de yapmadı. Arada yüzünü ekşiterek yalandı. Yani hem yiyor hem ıııy yapıyor, çok komikti:) Video çektik ama çok uzun olunca buraya ekleyemedim, onun yerine bir foto ile postumuzu noktalayalım. Arcanın diğer ilkleri pek yakında burada:)
Not : Tuğçenin ve Tekirin önerdiği Chicco Polly Magic ısmarlamamış olmamıza rağmen sadece Polly de karar kıldık, çünkü artık 6. ayı geçti ve polly daha geniş gibi geldi. Şimdilik memnunuz, Arca rahat oturdu, sevdi.
kilo: 9600 gr (hala kiloluyuz ama bu ay az almışız)
boyumuz : 68,5 cm (1 cm uzamış)
öyle hareketlendik ki yine 1 kio kadar alsaydık yuh diyecektim:) Benim yeme düzenimde değişiklik yok, hatta daha fazla yiyorum, Arca aynı emiyor, ama pek çoklarının dediği gibi 6. ay itibariyle kilo alım hızı düşüyor, bence anne sütü ne kadar besleyici hatta benimki gibi şişirici olursa olsun artık bebeğe yetmiyor. Bu sebeple katı gıdalara geçilmesi kadar doğal birşey yok.
Bu arada bazı sorular soruldu yine:
Bir nesneyi bir elinden diğerine geçiriyor mu?
elinden bıraktığı bir nesneye uzanmaya çalışıyor mu?
döndüğünde elini kurtarıyor mu?
elleri ile ayak parmaklarını tutuyor mu?
Kağıt buruşturuyor mu?
Yabancılama başladı mı?
Hepsine EVET!! Hadi katılara geçelim:)
Aslında bu kontrol bazı açılardan benim için hayal kırıklığı oldu. Çünkü katı gıdalara geçmekle bazı anne sütü öğünlerimizi atlayacağımızı sanıyordum. Evet Tuğçe anlatmıştı, anne sütü aynen devam sadece gıda eklemesi oluyor diye ama hani artık 6 ay bitmiş oluyor ya ben nedense kendimi öğün atlamaya odaklamışım.
Kısaca;
sabah emiyoruz,
ara öğünde yine emiyoruz üzerine ek gıda
öğlen emiyoruz
ara öğünde yine emiyoruz üzerine ek gıda
akşam emiyoruz
ara öğünde yine emiyoruz üzerine ek gıda
Yani emmek bitmiyor, ek gıdalar ekleniyor, öğün filan diil. Ben sabırsız kulum ya çocuğa yumurta yedirecem:)
Ek gıda olarak ilk etapta yoğurt yiyoruz. İlk gün kaşığın ucu ile, ikinci gün her öğün 1 kaşık, üçüncü gün istediği kadar. Sonra başka bir gıdaya geçebiliriz. Malum alerji tepki kontrolü.
Doktor yemek listesi vermedi. (kuzucuğum bu sebepten sana yazamadım:() Amaç herşeyden yedirmek, 1 yaşı itibariyle bizim yemek düzenimize ve adabımıza uyan bir çocuk yetiştirmek. Çorba tarifi vermesini beklemiyordum ama ne biliim insan bi bilgi yüklemesi bekliyor.
İlginçtir daninolara karşı değil hatta çalışan insanlar için destekliyor. Kesinlikle doğal niye yoğurt mayalamaya kasacaksınız görüşünde. Ümit abla yoğurt yapabiliyor, arada ev yapımı, arada danino, neden olmasın? Anne sütü ile yoğurt yapalım mı? isterseniz peynir yapın DA gerek var mı?
Vitaminleri gitmesin diye cam rende olayına da çok hevesli değil, hergün multi vitamin veriyoruz, az biraz vitamin kaybı için kendinizi yıpratmayın diyor. Burada amaç bebek için öncelikle protein!!! Laf aramızda ben cam rende olayına gireceğim:)
Bu arada anne sütleri ne alemde dedi, biz dedik ki artıyor stoklar. Çüş!! oldu doktorcum, dedik bizim mandıra iyi çalışıyor, epey güldü, adamın cuma neşesi olduk:) Nasıl oluyor diye açıkça sordu. Gece emmeyince sabah memeler kafam kadar oluyor, sağmasan ayrı dert, dolayısı ile sağmaya üşenmeyince çıkıyor bişeyler. Ama işe tam zamanlı başlıyorum yani Allahın emri süt stokları azalacak, bir resimleyelim de arşivimizde olsun, bir daha bu kadar yüklü stoğumuz olmayacak:) Doktorumuz, stoklar tükeninceye kadar anne sütüne devam, bitnce başımızın çaresine bakarız görüşünde.
Yine rotavirüs aşımızı olduk, hatta Arca öyle yaladı yuttu ki aşıyı, doktor korkmayın işiniz kolay olacak, sadece biraz sabır diyerekten uğurladı bizi, haftaya sebze çorbaları için telefonla konuşuyoruz, yavaş yavaş adım adım...
Efendim ek gıda yoğurt için plan hazırladık:
Ben 11 öğünü için Arcayı emziriyorum, bu arada İlker mama sandalyesini ve kamerayı ayarlıyor, Umuta anlatıyor. Sonra "kaşığın ucu ile" veriyoruz. Hadi bakalım.
Arca yüzünü buruşturdu. Bu ne yaaa? dedi. Eğer geçen post ve tecrübeli annelerin uyarıları olmasa epey hayal kırıklığına uğrardım. Yoğurdu iştahla yemedi. Ama püstkürtme, kusma, öğürme de yapmadı. Arada yüzünü ekşiterek yalandı. Yani hem yiyor hem ıııy yapıyor, çok komikti:) Video çektik ama çok uzun olunca buraya ekleyemedim, onun yerine bir foto ile postumuzu noktalayalım. Arcanın diğer ilkleri pek yakında burada:)
Not : Tuğçenin ve Tekirin önerdiği Chicco Polly Magic ısmarlamamış olmamıza rağmen sadece Polly de karar kıldık, çünkü artık 6. ayı geçti ve polly daha geniş gibi geldi. Şimdilik memnunuz, Arca rahat oturdu, sevdi.
19 Ağustos 2009 Çarşamba
Katı Gıdalara geçiyoruuuuzzz
Arcanın 6. ayı bitirmesi ile bir dönem kapanıyor, yenisi açılıyor.
Şimdiye kadar sadece emzirmekle çok rahat etmiştik, orası kesin. nerde olsa doyuruyorduk karnımızı. yenidoğanken herkes kadar zorlanmıştık ama sonrası çok rahat ve muhteşem bir dönemdi. Arca emdikçe, yeliz beslendikçe sütler çoğaldı, sütler çoğaldıkça Arca beslendi. Herşeyi Arcanın 6 ay anne sütü almasına göre ayarlamıştık, özellikle de süt iznini. Bu zamana kadar herşey istediğimiz gibi gitti. Blog dostlarımızdan takip ettiğimiz kadarıyla ve doktorumuzun da bizi hazırlamasıyla son 2 aydır ek gıdalara geçebileceğimizi düşünüyorduk ve heyecanlıydık. Ama Arca bir dana, yeliz de mutlu bir inek (araştırmalar mutlu ineklerin sütünün daha yağlı olduğunu ortaya koymuş - bu bilgiye çok güldüm) olunca bizim bu yeni dönemimiz ertelendi. Katı gıdalar bizi heyecanlandırıyor çünkü yeni tecrübeler edineceğiz, Arca yeni tatlara nasıl tepki verecek, sevecek mi, istemeyecek mi? Sonra İlker acayip hevesli çünkü bugüne kadar 5 defa bile besleyemedi Arcayı, onun için bu yeni dönemin ayrı bir anlamı var. Artık beslenmesinde de aktif rolü olacak.
Ben dersini hep yumurta kapıya dayanınca çalışan biri olduğum için şimdiye kadar hiç araştırma yapmamıştım hatta Tracy nin o bölümünü bile okumamıştım. Son 2 haftadır yoğunlaştım, blog dostların yazılarını tekrar tekrar okudum. Doktora soracaklarımı hazırladım. Bu arada mama sandalyesi arayışındaydık, imdadımıza Tuğçe yetişti, taklitçi zihniyet olaraktan aynısını ısmarladık:) Ne zaman bebek mağazalarına uğrasak artık gözümüz hep araç gereçlerde ve mamalarda, Arca annesütü ve sudan başka birşey ağzına koymadığı için tabii pek birşey anlamıyoruz ama öğreneceğiz, deneyim kazanacağız.
Bu yeni dönemin bir özelliği de benim tam zamanlı işe başlamam. Evet 25 ağustos salı gününden itibaren tam zamanlı çalışacağım, süt iznim bitiyor. Bu ayki doktor kontrolümüz, dolayısı ile katı gıdalara geçişimiz 24 ağustostu ama ben ilk deneyimleri Ümit abla yerine benimle yaşasın istediğim için randevuyu cumaya aldırdım, haftasonumuz Arcayı yeni tatlarla tanıştırmaya ayrılmıştır!!!
Şimdiye kadar sadece emzirmekle çok rahat etmiştik, orası kesin. nerde olsa doyuruyorduk karnımızı. yenidoğanken herkes kadar zorlanmıştık ama sonrası çok rahat ve muhteşem bir dönemdi. Arca emdikçe, yeliz beslendikçe sütler çoğaldı, sütler çoğaldıkça Arca beslendi. Herşeyi Arcanın 6 ay anne sütü almasına göre ayarlamıştık, özellikle de süt iznini. Bu zamana kadar herşey istediğimiz gibi gitti. Blog dostlarımızdan takip ettiğimiz kadarıyla ve doktorumuzun da bizi hazırlamasıyla son 2 aydır ek gıdalara geçebileceğimizi düşünüyorduk ve heyecanlıydık. Ama Arca bir dana, yeliz de mutlu bir inek (araştırmalar mutlu ineklerin sütünün daha yağlı olduğunu ortaya koymuş - bu bilgiye çok güldüm) olunca bizim bu yeni dönemimiz ertelendi. Katı gıdalar bizi heyecanlandırıyor çünkü yeni tecrübeler edineceğiz, Arca yeni tatlara nasıl tepki verecek, sevecek mi, istemeyecek mi? Sonra İlker acayip hevesli çünkü bugüne kadar 5 defa bile besleyemedi Arcayı, onun için bu yeni dönemin ayrı bir anlamı var. Artık beslenmesinde de aktif rolü olacak.
Ben dersini hep yumurta kapıya dayanınca çalışan biri olduğum için şimdiye kadar hiç araştırma yapmamıştım hatta Tracy nin o bölümünü bile okumamıştım. Son 2 haftadır yoğunlaştım, blog dostların yazılarını tekrar tekrar okudum. Doktora soracaklarımı hazırladım. Bu arada mama sandalyesi arayışındaydık, imdadımıza Tuğçe yetişti, taklitçi zihniyet olaraktan aynısını ısmarladık:) Ne zaman bebek mağazalarına uğrasak artık gözümüz hep araç gereçlerde ve mamalarda, Arca annesütü ve sudan başka birşey ağzına koymadığı için tabii pek birşey anlamıyoruz ama öğreneceğiz, deneyim kazanacağız.
Bu yeni dönemin bir özelliği de benim tam zamanlı işe başlamam. Evet 25 ağustos salı gününden itibaren tam zamanlı çalışacağım, süt iznim bitiyor. Bu ayki doktor kontrolümüz, dolayısı ile katı gıdalara geçişimiz 24 ağustostu ama ben ilk deneyimleri Ümit abla yerine benimle yaşasın istediğim için randevuyu cumaya aldırdım, haftasonumuz Arcayı yeni tatlarla tanıştırmaya ayrılmıştır!!!
17 Ağustos 2009 Pazartesi
6. ayımızı bitirirken....
süt iznimiz de bitiyor. Artık anne yeliz sabah 8-akşam 18:30 arası evde olmayacak, mutlu öğleden sonraları bitiyor... bu durumu idrak ettiğimden beri yani yaklaşık 2 haftadır, kendimi telkin ediyorum ve şimdilik iyi gidiyor. Yarım günden 3 ay olarak belirlediğim süt izni "6 ay sadece anne sütü" şeklindeki hedefim için bir araçtı. Şimdiye kadar hem çalışıp hem Arca ile öğleden sonralarını birlikte geçirip hem de emzirebildiğim için şükrediyor ve önümüze bakalım diyoruz:)
Sonuçta ben çalışan anneyim, bunu öncelikle benim kabullenmem ve doğal karşılamam lazım ki Arcaya da aynı elektriği verebileyim. O da - aklı ermeye başladığında - umuyorum bunu doğal karşılayacak. Nasıl babası sabah gidip akşam geliyor, annesi de öyle olacak. Haftasonlarımız, akşamlarımız, tatillerimiz hep birlikte geçecek. Yeni becerilerine gelişimlerine tanık olacağım, belki sürekli evde olduğumda farkedemeyeceğim güzelliklere "kaliteli zamanlarda" daha çok dikkat edeceğim. Bu haftasonu olduğu gibi...
Efendim bu hafta Romanyadan bebekli misafirlerimiz geliyor. Umut benim üniversiteden sınıf arkadaşım, İlkerin de kankası, hem kız hem erkek tarafı yani:) Senelerce yurtdışı şantiyelerinde çalıştıktan sonra Romanyaya kök saldı, bir güzel evlendi, bir de bebek yaptı. Deniz Arcadan 2 ay küçük, Arca abi bebek yani. Kendimizce program yaptık, çarşamba temizlik için yardımcımız gelecek ama öncesinde çarşaflar, çamaşırlar hep halolmalı yoksa zor. Hem iş yapalım hem de dolu dolu haftasonu geçirelim dedik ve Arcayla güzel bir program yaptık.
Cumartesi 8 gibi emdikten sonra sahile indik, anne tost çay kahvaltısını yaparken Arca pusette uyudu, sonra birlikte yürüyüş yaptık. Taze yaz sabahının tadına doyum olmuyor, cümle İzmir sayfiyeye taşındığından tek tük arabalar caddelerde, esnaf yeni yeni dükkanının önünü temizliyor, dinginlik, yavaşlık, sakinlik hüküm sürüyor. 11 öğünü için eve kaçtık, bir güzel oyunlar oynadık, yeni keşifler yaptık. Evet Arca cücesi oyun halısında artık sadece sırt üstü yatmıyor, hatta hiç yatmıyor, sürekli fır fır dönüyor.
Yorulup da uyuyakalınca ben de ütüleri bitirdim. Sonra İlker geldi, Jokere gittik. Arca için mama sandalyesi ısmarlamıştık, Tuğçenin önerdiği, Durununkinden ama henüz gelmemiş, sadece Polly modeli vardı. Arcayı oturttuk, önüne çatal kaşık koyduk, bardaklara saldırdı, galiba mama sandalyesinde duracak, umarım sıkılmaz.
Farkettik ki artık bizim Arca anakucağına sığmıyor. Biz de pusetinin kendi oturağını kullanmaya karar verdik. Pazar alışveriş için Foruma gittiğimizde denedik, acayip rahat etti, zavallı bebişimi boşuna iki büklüm ana kucağında taşıyormuşuz:)
Bu otururken....
bu da yatarken.... hatta bir güzel uyudu düdük:)
biraz da 6. ayımıza ait notlar...
- herşeyi ama herşeyi kemiriyoruz. Oyun halımızda fır fır dönmekle kalmıyoruz, sağını solunu dişliyoruz.
- Ayrıca memeleri de dişliyoruz, özellikle de karnımız doyunca memeler dişlik oluyor.
- Yemeklere saldırıyoruz. Anne ile babaya yemek haram bu aralar.
- Oyun çocuğu olduk, illa ki kuduralım istiyoruz. İlkerle yastık savaşı bile yapıyorlar.
- Emmeyle işi bitti mi, hemen kahkahalara başlıyoruz.
- Banyo delisiyiz. dolu küvetine oturtunca her taraf su oluncaya kadar şap şup oynuyoruz.
- Arada anne diyor gibi ama bence bana öyle geliyor.
- Yalnız kalmaya tahammülümüz hiç yok, illa ki birileri etrafta olacak.
- Eve geldiğimde arkası kapıya dönük bile olsa sesimi duyduğunda çıldırıyor.
- Acıkınca kulaklarıma kadar kemiriyor, hatta öyle kuvvetlendi ki nerdeyse beni devirecek.
- Eğer karşısında yüzünü asıyorsan güldürünceye kadar gülümsüyor.
- Hala desteksiz oturamıyoruz ve emeklemeye dair hiçbir sinyal yok, bizimki epey hımbıl olacak gibi:)
......
böyle böyle büyüyoruzzz.....
Sonuçta ben çalışan anneyim, bunu öncelikle benim kabullenmem ve doğal karşılamam lazım ki Arcaya da aynı elektriği verebileyim. O da - aklı ermeye başladığında - umuyorum bunu doğal karşılayacak. Nasıl babası sabah gidip akşam geliyor, annesi de öyle olacak. Haftasonlarımız, akşamlarımız, tatillerimiz hep birlikte geçecek. Yeni becerilerine gelişimlerine tanık olacağım, belki sürekli evde olduğumda farkedemeyeceğim güzelliklere "kaliteli zamanlarda" daha çok dikkat edeceğim. Bu haftasonu olduğu gibi...
Efendim bu hafta Romanyadan bebekli misafirlerimiz geliyor. Umut benim üniversiteden sınıf arkadaşım, İlkerin de kankası, hem kız hem erkek tarafı yani:) Senelerce yurtdışı şantiyelerinde çalıştıktan sonra Romanyaya kök saldı, bir güzel evlendi, bir de bebek yaptı. Deniz Arcadan 2 ay küçük, Arca abi bebek yani. Kendimizce program yaptık, çarşamba temizlik için yardımcımız gelecek ama öncesinde çarşaflar, çamaşırlar hep halolmalı yoksa zor. Hem iş yapalım hem de dolu dolu haftasonu geçirelim dedik ve Arcayla güzel bir program yaptık.
Cumartesi 8 gibi emdikten sonra sahile indik, anne tost çay kahvaltısını yaparken Arca pusette uyudu, sonra birlikte yürüyüş yaptık. Taze yaz sabahının tadına doyum olmuyor, cümle İzmir sayfiyeye taşındığından tek tük arabalar caddelerde, esnaf yeni yeni dükkanının önünü temizliyor, dinginlik, yavaşlık, sakinlik hüküm sürüyor. 11 öğünü için eve kaçtık, bir güzel oyunlar oynadık, yeni keşifler yaptık. Evet Arca cücesi oyun halısında artık sadece sırt üstü yatmıyor, hatta hiç yatmıyor, sürekli fır fır dönüyor.
Yorulup da uyuyakalınca ben de ütüleri bitirdim. Sonra İlker geldi, Jokere gittik. Arca için mama sandalyesi ısmarlamıştık, Tuğçenin önerdiği, Durununkinden ama henüz gelmemiş, sadece Polly modeli vardı. Arcayı oturttuk, önüne çatal kaşık koyduk, bardaklara saldırdı, galiba mama sandalyesinde duracak, umarım sıkılmaz.
Farkettik ki artık bizim Arca anakucağına sığmıyor. Biz de pusetinin kendi oturağını kullanmaya karar verdik. Pazar alışveriş için Foruma gittiğimizde denedik, acayip rahat etti, zavallı bebişimi boşuna iki büklüm ana kucağında taşıyormuşuz:)
Bu otururken....
bu da yatarken.... hatta bir güzel uyudu düdük:)
biraz da 6. ayımıza ait notlar...
- herşeyi ama herşeyi kemiriyoruz. Oyun halımızda fır fır dönmekle kalmıyoruz, sağını solunu dişliyoruz.
- Ayrıca memeleri de dişliyoruz, özellikle de karnımız doyunca memeler dişlik oluyor.
- Yemeklere saldırıyoruz. Anne ile babaya yemek haram bu aralar.
- Oyun çocuğu olduk, illa ki kuduralım istiyoruz. İlkerle yastık savaşı bile yapıyorlar.
- Emmeyle işi bitti mi, hemen kahkahalara başlıyoruz.
- Banyo delisiyiz. dolu küvetine oturtunca her taraf su oluncaya kadar şap şup oynuyoruz.
- Arada anne diyor gibi ama bence bana öyle geliyor.
- Yalnız kalmaya tahammülümüz hiç yok, illa ki birileri etrafta olacak.
- Eve geldiğimde arkası kapıya dönük bile olsa sesimi duyduğunda çıldırıyor.
- Acıkınca kulaklarıma kadar kemiriyor, hatta öyle kuvvetlendi ki nerdeyse beni devirecek.
- Eğer karşısında yüzünü asıyorsan güldürünceye kadar gülümsüyor.
- Hala desteksiz oturamıyoruz ve emeklemeye dair hiçbir sinyal yok, bizimki epey hımbıl olacak gibi:)
......
böyle böyle büyüyoruzzz.....
16 Ağustos 2009 Pazar
bizim emektar
Gezmeye giderken illa ki bireyler unutuyorum, birgün suyunu, birgün emziğini, birgün oyuncağını.... Sonunda kendime bir liste yaptım buzdolabının üzerine astım, aha da işte liste:
Biz Arca için alışveriş yaparken birçok şeyi fazlasıyla ve belki birçoklarının vermeyeceği paraları vererek aldık ama bazı şeylere de hiç yaklaşmadık. Mesela bebek çantası. Ofisten hergün 30 km hem de en az 35 C sıcakta, süt taşıyacağım için, Aventin pahalı termos çantalarından aldık da bebek çantası hiç düşünmedik. (Bu arada o termos çanta özellikle rötarlı İstanbul seyahatlerinde çok çok işime yaradı, yoksa sütlerin sağıp atmam gerekecekti.)
İlk dışarı çıkacağımız günlerde aklıma fotodaki çanta geldi.
Sene 1990 ların son yarısı... Nerden baksan en az 10-12 senesi var. İlkerin bana Mavi Jeans ten hediyesi. Şöyle tek omuzda asılan, askısında kocaman bir cep telefonu kılıfı bulunan... Kılıf o yılların Ericsson 688 leri için düşünülmüş belli. Bende de vardı, pili uzun dayansın diye büyüğünden almıştım, o kadar ağırdı ki, ateş tuğlası misali, evden çıkarken çantaya atmamışsam hafiflikten hemen farkederdim. Allahım bu çanta ne işlere yaradı... Önceleri hergün okula kullandım. Sonra tatillerin değişmez plaj çantası oldu. Evlenmeden önce step, evlendikten sonra pilates, yoga, yüzme... hhoooop bütün malzemeler bunda. Seyahatlerde kitaptı, suydu, yolluktu, hep bu çantayla taşındı. Şimdi ise Arca'nın gezme malzemelerine ev sahipliği yapıyor. Askı cırtlı cırtlı olduğu için boyu ayarlanıyor ve Arcanın pusetinin tutma yerine asılabiliyor, yani ben taşımıyorum bile. Renk siyah olunca İlkeri de bozmuyor. Bu gidişle Arcayı ilkokuldan da mezun edecek bizim emektar:)
Biz Arca için alışveriş yaparken birçok şeyi fazlasıyla ve belki birçoklarının vermeyeceği paraları vererek aldık ama bazı şeylere de hiç yaklaşmadık. Mesela bebek çantası. Ofisten hergün 30 km hem de en az 35 C sıcakta, süt taşıyacağım için, Aventin pahalı termos çantalarından aldık da bebek çantası hiç düşünmedik. (Bu arada o termos çanta özellikle rötarlı İstanbul seyahatlerinde çok çok işime yaradı, yoksa sütlerin sağıp atmam gerekecekti.)
İlk dışarı çıkacağımız günlerde aklıma fotodaki çanta geldi.
Sene 1990 ların son yarısı... Nerden baksan en az 10-12 senesi var. İlkerin bana Mavi Jeans ten hediyesi. Şöyle tek omuzda asılan, askısında kocaman bir cep telefonu kılıfı bulunan... Kılıf o yılların Ericsson 688 leri için düşünülmüş belli. Bende de vardı, pili uzun dayansın diye büyüğünden almıştım, o kadar ağırdı ki, ateş tuğlası misali, evden çıkarken çantaya atmamışsam hafiflikten hemen farkederdim. Allahım bu çanta ne işlere yaradı... Önceleri hergün okula kullandım. Sonra tatillerin değişmez plaj çantası oldu. Evlenmeden önce step, evlendikten sonra pilates, yoga, yüzme... hhoooop bütün malzemeler bunda. Seyahatlerde kitaptı, suydu, yolluktu, hep bu çantayla taşındı. Şimdi ise Arca'nın gezme malzemelerine ev sahipliği yapıyor. Askı cırtlı cırtlı olduğu için boyu ayarlanıyor ve Arcanın pusetinin tutma yerine asılabiliyor, yani ben taşımıyorum bile. Renk siyah olunca İlkeri de bozmuyor. Bu gidişle Arcayı ilkokuldan da mezun edecek bizim emektar:)
14 Ağustos 2009 Cuma
bir akşam gezmesi
Arcayla gezeriz biz, hiç dert etmeyiz. Aslında ben biraz gerilirim, aman çocuğun düzeni bozulacak, aman keyfi kaçacak, uyuyamacak filan diye, İlker imdadıma koşar, rahatlatır, bir defadan bişey olmaz der, benim yelkenler suya iner. Nerdeyse 3 haftadır şöyle bir toplanıp da balık yemeğe gidememiştik. Zeyneple konuştuk, hadi dedik perşembe yapalım, hem haftaiçi daha sakin olur. Güzelbahçede balık halinde KArdeşler var, artık kanka olduk, balığın en iyisini en ucuza ayırırlar bize. Sonra Reise geçeriz balıklarımız da peşi sıra temizlenir, yollanır ardımızdan. Sonra deniz kenarında masamıza kurulur, gün batımı ve balıkçı teknelerinin sesi eşliğinde rakı balık yaparız. Tatil, yaşgünü organizasyonları hep o masada karar verilir, hatta kutlanır, maçlar izlenir, sohbetler edilir, balık kokusu rakının biranınkine karışır, içmesen de çakırkeyif olursun. Dün akşam bizim değişmez altılıya (Arcayla 7 olduk) İlkerlerin başka bir mahalle arkadaşı eşi ve 1,5 yaşındaki Ali katıldı. Ali bebeklere çok ilgili, Arcaya kalamar yedirmeye çalıştı, bizimki de sanki yiyecek, ağzının suyu aktı. Dakka 1 gol 1 Arca anında kaka yaptı, sandalyeler birleştirip işlem tamamlandı, ciciler çıkarılıp uykuya hazırlık başladı. Tabii ne mümkün, yolda kestirdiği 15 dakika arkadaşa yetmişti. Ama huysuzluk da yapmadı. Saatler ilerdikçe hava esmeye başladı, hırkalar giyildi, pike örtüldü, Arca kafayı gömdü ve gitti... Ama saat 10 olmuştu bile. Uyku öğünümüzü biberonda getirmiştik, deniz havasında kafayı çekti, sonra da eve kadar uyanmadı. Keyifli bir yemekti ama ben tabii Arcayla ilgilendiğim için bir kısmına katılamadım, olsun buna da şükür, en azından yaygara yoktu. Bu defaki konu tatildi. Bu grupla geçen yıl minibüs kiralayıp çılgın aktivite tatili yapmıştık, bu yıl tabii mümkün değil, zaten Zeynepler evlendi, balayı yaptılar, yani öyle senelik izinden geriye pek bişey kalmadı. 3 günlük güneyde bir eylül tatili planlıyoruz. Belki Arca da denize girer. Biraz kafa dinleriz, değişiklik olur. Hem Ramazanda heryer daha ucuz. Bakalım, zaman ne gösterecek...
12 Ağustos 2009 Çarşamba
mim
Özürüm mimlemiş beni, becerikli demiş, evin haline bakınca bir tebessümle karşıladım bu sözü:)
Efendim Arcadan önce çok çok önce, ben düzensiz fakat temizlik yapmayı sevmeyen, temiz bir kadındım. Cumartesileri çalışmadığım ve İlker de tekstil sektöründe çok uzun saatler çalıştığı için İstanbulda yaşadığımız o ilk yıllarda koridor taşlarının aralarını beyazlasın diye tuzruhu ile ovmuşluğum bile vardır. 2 düzensiz olaraktan bütün hafta evi altına üstüne getirdikten sonra cumartesileri yarım gün evi düzenler yarım gün de panjurlara varasıya temizlik yapardım. SALAKLIK:))) Napalım annemizden böyle görmüşüz!! Eve gündelikçi filan almazdım. Sonra hadi len dedim, hayat kısa, güzel yaşa.... Karşı komşumuzun çok tatlı bir yardımcısı vardı, bize de ayda bir gelmeye başladı. Hatta İzmire dönmeden önce başka bir arkadaşa tavsiye etmiştim Gül ablayı, şimdi onların bebeğine de bakıyor, iyiydik yani. O dönemde ütü yemek hep bendeydi tabii ki. Ama ikisini de severek yaptığım için hiç koymazdı. Sadece temizlik hiç sevmem!!! İlker rahattır, öyle tozmuş kirmiş düzenmiş umursamaz, zamanla beni de acayip rahatlattı. Bir de benim işler, seyahatler yoğunlaşınca çok da umursamaz oldum. İzmire yerleştiğimiz ilk dönemler de böyle devam etti. Hamileliğim rahat geçtiğinden temizlik filan yapıyordum hatta doğumdan birkaç gün önce bile temizledim evi:)
Arca doğumuyla Arcayla ilk dönemimiz başladı. Her ay düzenli yardımcımız gelir oldu, benim temizlik yapmam ne mümkün!!! Arcanın çok nadir uyuduğu günlerde biraz yemek, temizlik, ütü halletmeye çalıştım. Ama tam olmuyor tabii hiçbir şey. konu biraz da kendini telkinle alakalı. Oturup düşüneceksin, nasıl mutlu olurum, ev işleri tamam olmuş ama okuyamamışım, yazamamışım, Arcayla ilgilenememişim ne anlamı var. Haaa arada illa ki ev işi yapılacaksa, Arca ana kucağında iken ve onunla kesinlikle konuşarak çok iş yaptım ben. Ama ev işi yapacağım diye de arcayı bir kenarda bıraktığım hiç olmadı. Anne dediğin biraz kalendermeşrep olacak. Amaaan ... et diyebilecek, yoksa zor çok zor. Arcayla ilk aylarınmız böyle geçti.
Sonra işe başladım, yarı zamanlı, ve Ümit abla başladı. Arca uyurken çok olmasa da elektrik süpürgesi tutuyor, toz alıyor, yemek yapıyor, ütü yapıyor. Ama ben yap demiyorum, o an için uygunsa yapıyor, yapmıyorsa da canı sağolsun diyorum. Ben de kasmadığım için bugün olmazsa yarın yapıyor, yarın yapmasa ben yapıyorum. Her ay yardımcı geliyor, dip köşe temizliyor. Ama yaz olduğu için böyle. 2 hafta sonra tam zamanlı işe başladığımda 15 günde bire düşüreceğim, Arca eemeklemeye başladığında belki haftada bire.
Bu aralar okuyabiliyorum çünkü öğlen eve gidince arcayı emzirdikten sonra uyursa ben de uzanıp okumaya fırsat bulabiliyorum. Ama eskisi gibi 3 günde bi kitap mümkün değil tabii. Akşam yemekleri mutlaka balkonda yeniyor, arcayı uyutunca İlkerle keyfe devam edebiliyoruz, bunda pek değişiklik yok eskiye göre.
ancak tatil anlayışı değişti tabii, atraksiyonlu tatil severiz biz. geçen yıl 6 arkadaş minibüs kiralayıp her gece başka otelde konaklayaraktan kaş marmaris arası acayip eğlenceli maceralı bir tatil yapmıştık. hatta ben Arcaya 4 haftalık hamileydim de biraz tempoyu düşürmek zorunda kalmıştım. bu yıl yazlıkçıyız. olursa eylülde küçük bir güney kaçamağı yapacağız ama artık daha sakin ve konforlu otel tatili olacak.
Kordonda bira patates çok özledim. Aslında bunun sebebi arca değil, alkol anne sütüne zararlı olmasa götürürüz onu da... çay içmeye, kısa süreli düğüne, nikaha hep gidiyoruz birlikte. Arca pusetinde duruyor, arabada sorun çıkarmıyor, dolayısı ile heryere götürebiliyoruz. En son yazlıkta pazara bile götürdük. Arca pazar güzeliydi, herkesler bir makas aldı tombul bacaktan:)Araba kullanmak çok işime yaradı çünkü bizim ev maalesef sapa biraz, yürüyüşe bile önce arabayla gitmek lazım.
Yarım gün çalıştığım için tam iş koşturmacasını ve düzenini kestiremiyorum şimdiden ama 2 hafta sonra bundan sonraki düzenimiz için start vereceğiz. Mutlaka o zaman işler değişecek.
Son olarak bu dönemde İlkerin acayip desteğini gördüm. Gözüm kapalı Arcayı ona teslim edebilirim, hiçbir tembihte bile bulunmadan:) Alt açmadan tut da uyutmaya kadar her dakikasını paylaşabilirim, böylece başka işlere de vakit ayırabiliyorum. Sonra ablam, İlknur, anneler ihtiyacımız olduğunda yanımızdalar. Gerçi şimdiye kadar toplasan 5 defa ihtiyaç olmamıştır ama bunun güvenine sahip olmak bile güzel.
Bakalım tam zamanlı iş, katı gıdalara geçiş döneminde ne gibi değişiklikler olacak...
Efendim Arcadan önce çok çok önce, ben düzensiz fakat temizlik yapmayı sevmeyen, temiz bir kadındım. Cumartesileri çalışmadığım ve İlker de tekstil sektöründe çok uzun saatler çalıştığı için İstanbulda yaşadığımız o ilk yıllarda koridor taşlarının aralarını beyazlasın diye tuzruhu ile ovmuşluğum bile vardır. 2 düzensiz olaraktan bütün hafta evi altına üstüne getirdikten sonra cumartesileri yarım gün evi düzenler yarım gün de panjurlara varasıya temizlik yapardım. SALAKLIK:))) Napalım annemizden böyle görmüşüz!! Eve gündelikçi filan almazdım. Sonra hadi len dedim, hayat kısa, güzel yaşa.... Karşı komşumuzun çok tatlı bir yardımcısı vardı, bize de ayda bir gelmeye başladı. Hatta İzmire dönmeden önce başka bir arkadaşa tavsiye etmiştim Gül ablayı, şimdi onların bebeğine de bakıyor, iyiydik yani. O dönemde ütü yemek hep bendeydi tabii ki. Ama ikisini de severek yaptığım için hiç koymazdı. Sadece temizlik hiç sevmem!!! İlker rahattır, öyle tozmuş kirmiş düzenmiş umursamaz, zamanla beni de acayip rahatlattı. Bir de benim işler, seyahatler yoğunlaşınca çok da umursamaz oldum. İzmire yerleştiğimiz ilk dönemler de böyle devam etti. Hamileliğim rahat geçtiğinden temizlik filan yapıyordum hatta doğumdan birkaç gün önce bile temizledim evi:)
Arca doğumuyla Arcayla ilk dönemimiz başladı. Her ay düzenli yardımcımız gelir oldu, benim temizlik yapmam ne mümkün!!! Arcanın çok nadir uyuduğu günlerde biraz yemek, temizlik, ütü halletmeye çalıştım. Ama tam olmuyor tabii hiçbir şey. konu biraz da kendini telkinle alakalı. Oturup düşüneceksin, nasıl mutlu olurum, ev işleri tamam olmuş ama okuyamamışım, yazamamışım, Arcayla ilgilenememişim ne anlamı var. Haaa arada illa ki ev işi yapılacaksa, Arca ana kucağında iken ve onunla kesinlikle konuşarak çok iş yaptım ben. Ama ev işi yapacağım diye de arcayı bir kenarda bıraktığım hiç olmadı. Anne dediğin biraz kalendermeşrep olacak. Amaaan ... et diyebilecek, yoksa zor çok zor. Arcayla ilk aylarınmız böyle geçti.
Sonra işe başladım, yarı zamanlı, ve Ümit abla başladı. Arca uyurken çok olmasa da elektrik süpürgesi tutuyor, toz alıyor, yemek yapıyor, ütü yapıyor. Ama ben yap demiyorum, o an için uygunsa yapıyor, yapmıyorsa da canı sağolsun diyorum. Ben de kasmadığım için bugün olmazsa yarın yapıyor, yarın yapmasa ben yapıyorum. Her ay yardımcı geliyor, dip köşe temizliyor. Ama yaz olduğu için böyle. 2 hafta sonra tam zamanlı işe başladığımda 15 günde bire düşüreceğim, Arca eemeklemeye başladığında belki haftada bire.
Bu aralar okuyabiliyorum çünkü öğlen eve gidince arcayı emzirdikten sonra uyursa ben de uzanıp okumaya fırsat bulabiliyorum. Ama eskisi gibi 3 günde bi kitap mümkün değil tabii. Akşam yemekleri mutlaka balkonda yeniyor, arcayı uyutunca İlkerle keyfe devam edebiliyoruz, bunda pek değişiklik yok eskiye göre.
ancak tatil anlayışı değişti tabii, atraksiyonlu tatil severiz biz. geçen yıl 6 arkadaş minibüs kiralayıp her gece başka otelde konaklayaraktan kaş marmaris arası acayip eğlenceli maceralı bir tatil yapmıştık. hatta ben Arcaya 4 haftalık hamileydim de biraz tempoyu düşürmek zorunda kalmıştım. bu yıl yazlıkçıyız. olursa eylülde küçük bir güney kaçamağı yapacağız ama artık daha sakin ve konforlu otel tatili olacak.
Kordonda bira patates çok özledim. Aslında bunun sebebi arca değil, alkol anne sütüne zararlı olmasa götürürüz onu da... çay içmeye, kısa süreli düğüne, nikaha hep gidiyoruz birlikte. Arca pusetinde duruyor, arabada sorun çıkarmıyor, dolayısı ile heryere götürebiliyoruz. En son yazlıkta pazara bile götürdük. Arca pazar güzeliydi, herkesler bir makas aldı tombul bacaktan:)Araba kullanmak çok işime yaradı çünkü bizim ev maalesef sapa biraz, yürüyüşe bile önce arabayla gitmek lazım.
Yarım gün çalıştığım için tam iş koşturmacasını ve düzenini kestiremiyorum şimdiden ama 2 hafta sonra bundan sonraki düzenimiz için start vereceğiz. Mutlaka o zaman işler değişecek.
Son olarak bu dönemde İlkerin acayip desteğini gördüm. Gözüm kapalı Arcayı ona teslim edebilirim, hiçbir tembihte bile bulunmadan:) Alt açmadan tut da uyutmaya kadar her dakikasını paylaşabilirim, böylece başka işlere de vakit ayırabiliyorum. Sonra ablam, İlknur, anneler ihtiyacımız olduğunda yanımızdalar. Gerçi şimdiye kadar toplasan 5 defa ihtiyaç olmamıştır ama bunun güvenine sahip olmak bile güzel.
Bakalım tam zamanlı iş, katı gıdalara geçiş döneminde ne gibi değişiklikler olacak...
10 Ağustos 2009 Pazartesi
küçük tatil
küçük bir tatil yaptık miniğimle...
daha doğrusu KAÇTIK susuz İzmirden. Olmaz ki yaz sıcağında 4 gün susuz kalınmaz ki!
Zaten Ümit ablaya izin vermiştik, biz de kaçalım dedik.
Salı akşamından hazırlıklar başladı, öğlen geldim mi kaçacağız çünkü, plan bu:)
İlknur pazartesi Arcayla hiç oynayamamıştı zira veletin erkenden uyuyası tutmuştu, halamız azmetti salı akşamı da geldi, neyse ki Arca bu defa uyanıktı ve coşmaya hazırdı. En sevdiği şarkılar Begging - biz Begüm huuu versiyonuna da takılıyoruz - ve Yalının o hareketli parçası. Arca İlknurun kucağında biz İlkerle karşısında dans ediyoruz, Arca kahkahalardan katılıyor, tabii biz de... Acayip coştuk, sonra Arcanın yorgun düşen minik bedeni kendini yatağa bıraktı. Ben de biraz eşya topladım, İlker Arcaya park yatak aldı. İki aylığa kadar odamızda uyuturken kullandığımız sepet yatak artık Arcaya küçük geliyor. Bizim bambam ayağını keyiften atınca beşiğin üzerine çıkıyor, yatak sallanınca korkuyor, sıkı sıkı tutunuyor kenarlıklara. Acayip komik:) Zaten kollarını 180 derece açamıyordu içinde. Neyse iyi oldu, çok detaylı birşey değil ama Chicco aldık yine de.
Kuzucuğumun annesinin tatil listesini çıktı aldım, epey işime yaradı. Yalnız tabii o liste bütün yaş gruplarına hitap ediyor ve beslenme kısmındaki listeyi görünce emzirmekle ne kadar şanslı olduğumu bi defa daha görmüş oldum, tabii bundan sonra yaşayacaklarımı da:) Bu liste sayesinde İLK defa bişey unutmadan yazlığa gitmiş olduk. Salı gece Cansuyu ananeye teslim eden Nazlılar da uğradı bize, 1 buçuğa kadar oturduk, sohbet sohbet... Cansu yoruyor onları ve bir türlü düzene giremiyor, sürekli ağlıyor, yani Arcanın tam tersi. Biz yaptıklarımızı anlatıyoruz, naçizane önerilerde bulunuyoruz ama mizaç farklı tabii ki. Şimdi 3 aylık belki yakında huyu değişir, umuyoruz:)
Çarşamba hemen herşey hazırdı, Arcayı da kapıp yazlığa gittik, yatağımızı kurduk. İlker arada bir gece İzmirde kaldı, sonra hep bizimleydi. Emme saatlerimizi ve düzenimizi hiç aksatmamaya çalıştık, sadece temiz hava Arcaya iyi gelince akşam üstü uykularını almak istedi, yoksa biz en geç 9 da yatsın diye 5 ten sonra uyutmazdık, yazlıkta 10:30 a kaydı saatimiz. Ama sonrasında hep gece deliksiz uyudu. Biz de okey oynadık, malum yazlık eğlencesi... Ben genelde okeye 4 modundaydım, ama eğlendik yine de:)
Bol bol denize gittim, hiç üşenmedim, hemen her emzirme sonrası anneme satıp Arcayı yüzdüm, özlemişim. Önce deniz dalgalıydı, sonra da rüzgar çıkınca tırstım Arcayı denize sokmadım. Halbuki bu tatilin en büyük amaçlarından biri buydu. Sanırım geçen haftaki ateş caydırdı beni. Ama her sabah güneşlendik, bakkala birlikte gittik. Her öğleden sonra banyomuzu yaptık, maşrapayı Arcadan zor kurtardık:)ama denize yanaşmadık, inşallah eylüldeki tatilimizde.
Anane dede doydu Arcaya, artık bir süre onlara yeter bu tatil:)
Arcada bazı ilkler gözledik. Yastığa yatırınca hiç ellerine destek olmadan kendi kendine doğruluyor ama 10 sn sonra öne düşüyor. Oturma konusunda hevesli ama hımbıl olduğu için zor. Yüzüstü yatırırken bile bi süre sonra vücut ağır gelip kafayı yere gömüyor. Dişler iyice çıktı ve 2 defa meme ısırdı. Nasıl can acıtıcı bişey bu!!! İlk emzirme zamanlarım aklıma geldi. 5,5 aylık bebişe nasıl anlatırsın ki ısırma diye:) Zaten kızdın mı gülüyor, sen de gülüyorsun:) Biraz da emeklemeye kasıyoruz ama pek gelişme yok. Arcanın hımbıllığı ile örtüşmeyen davranışları da var. Mesela ben de kuzu gibi elleriyle ayaklarını tutamaz diyordum ama tutuyor,sadece henüz ağzına götürmüyor.
Füreyya yı bitirdim, gözlerim doldu, iyi ki bu günleri görememiş bi defa da kahrından ölürdü diye düşündüm. Güzel insan, güzel hayat... Aşk a başladım ama çok yeni... Öyle çok kitap okuyasım var ki... Ah zaman ah!!!
Ben de dinlendim yada işten güçten uzaklaştım demek daha doğru olur. Yoksa Arca ile dinlenmek kolay değil. Annem beni besiye çekti. Hergün taze şeftali suları, homini gırtlak pufidi kandil, tumba yatak bir tatil sağladı bize kısacası. Dün öğlen gibi döndük çünkü akşam Arcayı dünyaya getiren doktor teyzemizin oğlu kuzen Serhat evleniyordu. Benim kuaförde gelin başı varmış, dımdızlak kaldım ortada. Sonra İlkerin annesine sordum nerde yaptırıyor saçını diye, hemen yanına koştum. Ablam Arcaya bakmak üzere eve geldi, tüm düzenimizi anlattım ona. Biz gittikten sonra uyuyup sonra da hiç uyanmamış, biz de 12 rüya öğününe yetiştik zaten. Düğün çok güzeldi, iyi bir organizasyondu. Teyzemizin kanseri yine nüksetti. Aslında iyi değil hem de hiç!!! Bu düğün sanki onun hayatındaki son göreviymiş gibiydi. Eğer sonuçlar iyi çıkmazsa kemoyu da tamamen bırakacaklar... Aldırma gönül şarkısını söyledi düğünde, hiç ağlamadım önce, halbuki nasıl dolmuştu gözlerim, akabinde eve gitmek için dışarı çıktık, İlkerle dayanamayıp ağladık. Hadi ben sulugözüm de İlker hayatında toplam 5 defa ağlamamıştır, çok dokundu ve ödüm patlıyor ölecek diye, gerçekten korkuyorum, o kadar tatlı bir insan ki... Düğünde sapsarı peruğuyla hep dalgasını geçti, hep güldü ama akşam İlkerin annesinde kalmış ve çok ağrı çekmiş. Nedir bu lanet hastalık yaaaa, sevgili Aslı Cinin kardeşini de alıp götürdüğünü öğrendiğimden beri daha bir hınçla doluyum, kimseye vermesin, uzak dursun, canlar yakmasın artık!!!
derin bir iç geçirdim, şimdi devam edebilirim, Arcadan bugün ayrılmak zor geldi, tek tessellim öğlen görüşecek olmamızdı. Ama birden dank etti, tam 2 hafta sonra tam zamanlı işe başlıyorum!!! Kendimi motive etmek için önümde tam 2 haftam var. Napalım buna da alışacak bünyemiz...
daha doğrusu KAÇTIK susuz İzmirden. Olmaz ki yaz sıcağında 4 gün susuz kalınmaz ki!
Zaten Ümit ablaya izin vermiştik, biz de kaçalım dedik.
Salı akşamından hazırlıklar başladı, öğlen geldim mi kaçacağız çünkü, plan bu:)
İlknur pazartesi Arcayla hiç oynayamamıştı zira veletin erkenden uyuyası tutmuştu, halamız azmetti salı akşamı da geldi, neyse ki Arca bu defa uyanıktı ve coşmaya hazırdı. En sevdiği şarkılar Begging - biz Begüm huuu versiyonuna da takılıyoruz - ve Yalının o hareketli parçası. Arca İlknurun kucağında biz İlkerle karşısında dans ediyoruz, Arca kahkahalardan katılıyor, tabii biz de... Acayip coştuk, sonra Arcanın yorgun düşen minik bedeni kendini yatağa bıraktı. Ben de biraz eşya topladım, İlker Arcaya park yatak aldı. İki aylığa kadar odamızda uyuturken kullandığımız sepet yatak artık Arcaya küçük geliyor. Bizim bambam ayağını keyiften atınca beşiğin üzerine çıkıyor, yatak sallanınca korkuyor, sıkı sıkı tutunuyor kenarlıklara. Acayip komik:) Zaten kollarını 180 derece açamıyordu içinde. Neyse iyi oldu, çok detaylı birşey değil ama Chicco aldık yine de.
Kuzucuğumun annesinin tatil listesini çıktı aldım, epey işime yaradı. Yalnız tabii o liste bütün yaş gruplarına hitap ediyor ve beslenme kısmındaki listeyi görünce emzirmekle ne kadar şanslı olduğumu bi defa daha görmüş oldum, tabii bundan sonra yaşayacaklarımı da:) Bu liste sayesinde İLK defa bişey unutmadan yazlığa gitmiş olduk. Salı gece Cansuyu ananeye teslim eden Nazlılar da uğradı bize, 1 buçuğa kadar oturduk, sohbet sohbet... Cansu yoruyor onları ve bir türlü düzene giremiyor, sürekli ağlıyor, yani Arcanın tam tersi. Biz yaptıklarımızı anlatıyoruz, naçizane önerilerde bulunuyoruz ama mizaç farklı tabii ki. Şimdi 3 aylık belki yakında huyu değişir, umuyoruz:)
Çarşamba hemen herşey hazırdı, Arcayı da kapıp yazlığa gittik, yatağımızı kurduk. İlker arada bir gece İzmirde kaldı, sonra hep bizimleydi. Emme saatlerimizi ve düzenimizi hiç aksatmamaya çalıştık, sadece temiz hava Arcaya iyi gelince akşam üstü uykularını almak istedi, yoksa biz en geç 9 da yatsın diye 5 ten sonra uyutmazdık, yazlıkta 10:30 a kaydı saatimiz. Ama sonrasında hep gece deliksiz uyudu. Biz de okey oynadık, malum yazlık eğlencesi... Ben genelde okeye 4 modundaydım, ama eğlendik yine de:)
Bol bol denize gittim, hiç üşenmedim, hemen her emzirme sonrası anneme satıp Arcayı yüzdüm, özlemişim. Önce deniz dalgalıydı, sonra da rüzgar çıkınca tırstım Arcayı denize sokmadım. Halbuki bu tatilin en büyük amaçlarından biri buydu. Sanırım geçen haftaki ateş caydırdı beni. Ama her sabah güneşlendik, bakkala birlikte gittik. Her öğleden sonra banyomuzu yaptık, maşrapayı Arcadan zor kurtardık:)ama denize yanaşmadık, inşallah eylüldeki tatilimizde.
Anane dede doydu Arcaya, artık bir süre onlara yeter bu tatil:)
Arcada bazı ilkler gözledik. Yastığa yatırınca hiç ellerine destek olmadan kendi kendine doğruluyor ama 10 sn sonra öne düşüyor. Oturma konusunda hevesli ama hımbıl olduğu için zor. Yüzüstü yatırırken bile bi süre sonra vücut ağır gelip kafayı yere gömüyor. Dişler iyice çıktı ve 2 defa meme ısırdı. Nasıl can acıtıcı bişey bu!!! İlk emzirme zamanlarım aklıma geldi. 5,5 aylık bebişe nasıl anlatırsın ki ısırma diye:) Zaten kızdın mı gülüyor, sen de gülüyorsun:) Biraz da emeklemeye kasıyoruz ama pek gelişme yok. Arcanın hımbıllığı ile örtüşmeyen davranışları da var. Mesela ben de kuzu gibi elleriyle ayaklarını tutamaz diyordum ama tutuyor,sadece henüz ağzına götürmüyor.
Füreyya yı bitirdim, gözlerim doldu, iyi ki bu günleri görememiş bi defa da kahrından ölürdü diye düşündüm. Güzel insan, güzel hayat... Aşk a başladım ama çok yeni... Öyle çok kitap okuyasım var ki... Ah zaman ah!!!
Ben de dinlendim yada işten güçten uzaklaştım demek daha doğru olur. Yoksa Arca ile dinlenmek kolay değil. Annem beni besiye çekti. Hergün taze şeftali suları, homini gırtlak pufidi kandil, tumba yatak bir tatil sağladı bize kısacası. Dün öğlen gibi döndük çünkü akşam Arcayı dünyaya getiren doktor teyzemizin oğlu kuzen Serhat evleniyordu. Benim kuaförde gelin başı varmış, dımdızlak kaldım ortada. Sonra İlkerin annesine sordum nerde yaptırıyor saçını diye, hemen yanına koştum. Ablam Arcaya bakmak üzere eve geldi, tüm düzenimizi anlattım ona. Biz gittikten sonra uyuyup sonra da hiç uyanmamış, biz de 12 rüya öğününe yetiştik zaten. Düğün çok güzeldi, iyi bir organizasyondu. Teyzemizin kanseri yine nüksetti. Aslında iyi değil hem de hiç!!! Bu düğün sanki onun hayatındaki son göreviymiş gibiydi. Eğer sonuçlar iyi çıkmazsa kemoyu da tamamen bırakacaklar... Aldırma gönül şarkısını söyledi düğünde, hiç ağlamadım önce, halbuki nasıl dolmuştu gözlerim, akabinde eve gitmek için dışarı çıktık, İlkerle dayanamayıp ağladık. Hadi ben sulugözüm de İlker hayatında toplam 5 defa ağlamamıştır, çok dokundu ve ödüm patlıyor ölecek diye, gerçekten korkuyorum, o kadar tatlı bir insan ki... Düğünde sapsarı peruğuyla hep dalgasını geçti, hep güldü ama akşam İlkerin annesinde kalmış ve çok ağrı çekmiş. Nedir bu lanet hastalık yaaaa, sevgili Aslı Cinin kardeşini de alıp götürdüğünü öğrendiğimden beri daha bir hınçla doluyum, kimseye vermesin, uzak dursun, canlar yakmasın artık!!!
derin bir iç geçirdim, şimdi devam edebilirim, Arcadan bugün ayrılmak zor geldi, tek tessellim öğlen görüşecek olmamızdı. Ama birden dank etti, tam 2 hafta sonra tam zamanlı işe başlıyorum!!! Kendimi motive etmek için önümde tam 2 haftam var. Napalım buna da alışacak bünyemiz...
5 Ağustos 2009 Çarşamba
Arca & Yeliz kaçanziiii
sular kesik!!! depo suyu dün akşam itibariyle de bitti ve daha cumaya kadar gr su yok. koktuk:)
Ümit ablanın kızı evleniyor, izin istedi, ne demek, gençlere mutluluklar:)
ve...
çamaşırlarımızı toplayaraktan - depo suyu bitince makinada kalakaldı :)) - kaçarcasına Özdereye gidiyoruz!!!
sevgiler...
Ümit ablanın kızı evleniyor, izin istedi, ne demek, gençlere mutluluklar:)
ve...
çamaşırlarımızı toplayaraktan - depo suyu bitince makinada kalakaldı :)) - kaçarcasına Özdereye gidiyoruz!!!
sevgiler...
2 Ağustos 2009 Pazar
şimdi haberler...
- Arca antibiyotiğe cevap verdi ve ateş düştü, tamamen enfeksiyonmuş, çok şükür... dostlara sevgiler.
- Bu hastalıktan sonra Arcanın sanki siması değişti, bir tür badire sonrası değişikliği., bilemiyorum.
- Yine bu hastalık Arcanın düzenini iyice bozdu. Bazı akşamlar yaptığını artık alışkanlığa çevirdi, gece 10 olmadan uyumuyor. Dün akşam kaç defa uyumaya gittik, sonra ağlamalarla döndük. Ayrıca dandini ninisine artık kıl oluyor sanırım, eskiden söyledikçe uykusu gelirdi, şimdi gözleri daha da açıyor.
- Kimi zaman deli gibi emiyor, kimi zaman emmemek için basıyor yaygarayı, diştendir diyoruz, bilemiyoruz:)
- Garip karakter geçişlerindeyiz. Ağlarken bir anda gülmeye başlıyor, nassıl ya oluyorsun. Ama bu ayda normalmiş, web annede okumuştuk.
- Bu aralar ne çok misafir oldu... Perşembe ilker maçı izlemeye tufana gidince zeynep bize geldi, bol dedikodu, Arca yerde uyuyakaldı bizi dinlerken... Ve kızlara acayip ilgili, ertesi gün Gülle Orçun bize yemeğe gelmişlerdi, bu defa Güle sarktı. Güzel görünce daytanamıyor, eriyor.
- Galiba Ümit abla kucağa alıştırdı Arcayı. Ben evde iş yaparken Arca ana kucağında oyalanırdı, şimdi illa ki onunla ilgileneceksin, ilginin üzerinden gitmesine tahammülü yok, kucağa alırsan kesinle mızıklamıyor. Ümit abladan evde sadece Arca ile ilgilenmesini bekliyoruz ama benim aynı zamanda bazı işler de yapmam lazım, ben eski bağımsız Arcayı istiyoruuum!!!
- Arcaya son 2 aydır biberondan su veriyorduk, artık biberon tutmayı öğrenmiş durumda, suyunu kendi içiyor. Hatta 1,5 litrelik pet şişe bile tutuyor. Babasının uzattığı kola kutusuna bile saldırıyor.
- Biz yemek yerken o da sofraya oturuyor, gözü sürekli yemeklerde... "ya kaç diş çıkardım neden hala katı gıdaya geçmiyoruz??" sabırsızlığı var üzerinde. Versek yicek sanki
- Diş demişken üstten dişler de çıkmaya başladı sanıyorum, acayip kaşıntı, müthiş bir huysuzluk, nasıl baş edeceğiz bilmiyorum. Doktorun verdiği jele henüz başlamadık ama yakındır.!
- Saçlarımı yoluyor. Zaten dökülüyorlar, Arca da bu sürece epey destek oluyor
- Biz bu aralar Arcayı uyuttuktan sonra desperate housewives takılıyoruz, ben de Füreya yı okuyorum, ilk kadın seramik sanatçısı... Ya ne hayatlar yaşanmış, olmaz böyle şey. Kadın Kılıç Alinin karısı ve Atatürkle defalarca aynı sofrada oturmuş, fikri sorulmuş, fikir beyan etmiş... Nasıl bir şanstır bu...
Kısacası...
Çok zor bir haftaydı, ateş nöbetleri çok yordu, uykuya acayip ihtiyaç var. Ama en beteri enfeksiyondan başka bir şey olmasın diye dua etmek. Bu haftasonu 2 nikah bi düğün sebebi ile İzmirdeyiz, dinlenmece... Haftaya tazelenmiş olarak başlamayı umuyorum...
- Bu hastalıktan sonra Arcanın sanki siması değişti, bir tür badire sonrası değişikliği., bilemiyorum.
- Yine bu hastalık Arcanın düzenini iyice bozdu. Bazı akşamlar yaptığını artık alışkanlığa çevirdi, gece 10 olmadan uyumuyor. Dün akşam kaç defa uyumaya gittik, sonra ağlamalarla döndük. Ayrıca dandini ninisine artık kıl oluyor sanırım, eskiden söyledikçe uykusu gelirdi, şimdi gözleri daha da açıyor.
- Kimi zaman deli gibi emiyor, kimi zaman emmemek için basıyor yaygarayı, diştendir diyoruz, bilemiyoruz:)
- Garip karakter geçişlerindeyiz. Ağlarken bir anda gülmeye başlıyor, nassıl ya oluyorsun. Ama bu ayda normalmiş, web annede okumuştuk.
- Bu aralar ne çok misafir oldu... Perşembe ilker maçı izlemeye tufana gidince zeynep bize geldi, bol dedikodu, Arca yerde uyuyakaldı bizi dinlerken... Ve kızlara acayip ilgili, ertesi gün Gülle Orçun bize yemeğe gelmişlerdi, bu defa Güle sarktı. Güzel görünce daytanamıyor, eriyor.
- Galiba Ümit abla kucağa alıştırdı Arcayı. Ben evde iş yaparken Arca ana kucağında oyalanırdı, şimdi illa ki onunla ilgileneceksin, ilginin üzerinden gitmesine tahammülü yok, kucağa alırsan kesinle mızıklamıyor. Ümit abladan evde sadece Arca ile ilgilenmesini bekliyoruz ama benim aynı zamanda bazı işler de yapmam lazım, ben eski bağımsız Arcayı istiyoruuum!!!
- Arcaya son 2 aydır biberondan su veriyorduk, artık biberon tutmayı öğrenmiş durumda, suyunu kendi içiyor. Hatta 1,5 litrelik pet şişe bile tutuyor. Babasının uzattığı kola kutusuna bile saldırıyor.
- Biz yemek yerken o da sofraya oturuyor, gözü sürekli yemeklerde... "ya kaç diş çıkardım neden hala katı gıdaya geçmiyoruz??" sabırsızlığı var üzerinde. Versek yicek sanki
- Diş demişken üstten dişler de çıkmaya başladı sanıyorum, acayip kaşıntı, müthiş bir huysuzluk, nasıl baş edeceğiz bilmiyorum. Doktorun verdiği jele henüz başlamadık ama yakındır.!
- Saçlarımı yoluyor. Zaten dökülüyorlar, Arca da bu sürece epey destek oluyor
- Biz bu aralar Arcayı uyuttuktan sonra desperate housewives takılıyoruz, ben de Füreya yı okuyorum, ilk kadın seramik sanatçısı... Ya ne hayatlar yaşanmış, olmaz böyle şey. Kadın Kılıç Alinin karısı ve Atatürkle defalarca aynı sofrada oturmuş, fikri sorulmuş, fikir beyan etmiş... Nasıl bir şanstır bu...
Kısacası...
Çok zor bir haftaydı, ateş nöbetleri çok yordu, uykuya acayip ihtiyaç var. Ama en beteri enfeksiyondan başka bir şey olmasın diye dua etmek. Bu haftasonu 2 nikah bi düğün sebebi ile İzmirdeyiz, dinlenmece... Haftaya tazelenmiş olarak başlamayı umuyorum...
29 Temmuz 2009 Çarşamba
Şimdilik...
Ateş fitilin etkisiyle geçer gibi oluyor, etki azaldıkça yani 6 saat sonra tekrar çıkıyor. Dün gece 12 de fitilden ve emzirdikten sonra ben yattım, İlker 3 e kadar nöbetteydi, sonra ben her saat başı ateş ölçtüm, hep iyiydi ama 6 civarı - fitile 2 saat kala- yine artış eğilimine geçince, fitilin aslında sadece ateşi düşürmeye yaradığı ve kesinlikle ateşi sonlandırmadığına ikna olduk. Sabah fitilden sonra ateş yine düştü ama doktora götürdük, yanımıza kaka örneğinden de aldık ama yol uzun olunca saat gecikti, bir işe yaramadı. Zaten kan tahlili ile anlaşıldı. Enfeksiyon. Yarın da boğaz kültürü tahlil sonucumuz gelecek. Antibiyotiğe başladık. Neden olur? Herhangi birşeyden, sürekli ağzında bişeyler... illa ki mikrop ve bir yere kadar engel olunabiliyor. Artık kendimi de suçlamıyorum, bu yaşanması gereken bir tecrübe ve biz birşeyler öğrenerek içinden çıkacağız.
Yine de metanetli bir bebek Arca. Dün akşam oynuyoruz, kucağımdayken ateşini hissediyorum ama o kadar neşeli ki karşıdan bakan ateşli olduğuna inanmaz. Ölçtük, 38,6 idi. İlaçların etkisi ile çok uyuyor ve o kadar hareketli bir bebek için böyle sürekli uyumasını görmek iç burkuyor.
Antibiyotiğe 3 gün devam edilecek, doktorla irtibat kesilmeyecek.
Bugün öğleden sonra biraz uyudum, ne de olsa geceye hazır olmak lazım, ne olacağı bilinmez. ŞİMDİLİK geçmesini bekleyeceğiz ve bu kadarla kalması için dua edeceğiz.
Yanımda olduğunu hissetiren bütün dostlara sevgiler...
28 Temmuz 2009 Salı
ATEŞ!!!
Gece en son 4 te ateşi normaldi, yani 37 civarı. Azıcık emdi, tekrar uyudu, nöbeti ilker devraldı yine normalmiş. Sabah 7 buçukta emzireceğim, bir baktık, 39,1!!!
Emzirelim, ılık duş aldıralım dedik, nasıl da iştahlı emdi, biraz içim rahatladı en azından emiyor diye... derken bir kustu, hiç böyle birşey görmemiştim, nasıl telaşlandım. ılık duş sonrası ateş 39,5 oldu.
Doktoru aradım fitil atın 1,5 saat sonra arayın dedi. Her 20 dk da bir ateş ölçtük. kusunca tabii acıktı hemencecik, nasıl ağlıyor. başında ıslak bezler... daha önce de ateşi çıkmıştı ama hiç 39 u geçmemişti. Emdikten sonra rahatladı, cıbıl yatırdık. uyudu. Ateş düştü, işe gitmedim, başından ayrılmadım. ama içim içimi yiyor. uyandığında keyifliydi. Ama 13:30 gibi yine ateş çıktı, 38.
Doktorun verdiği ara şuruptan içirdik. Şimdi yine normal gibi, 4 te yine fitil atacağız.
hülyanın dediği gibi yok diş değil bu!! 2 diş çıkardı böyle ateş olmadı. kesin enfeksiyon. hadi biz pimpirikli olmayalım diyoruz da bebişi çok mu rahat bırakıyoruz soru işaretleri kafamda. duru pek mıncıkladı çocuğu ondan mıdır, niye engel olmadım, az despotluk mu yapaydım!! sonra şişme havuzunda fazla mı yüzdürdük su mu pisti, ama o suda haftalardır banyo da yaptırıyoruz? yazlıktaki klima mı çarptı acep? eee şimdi mi çarptı, kaç zamandır bişey yok!! yok yok yok!!! insan nerde hata yaptım diyor.
bakalım zaman ne gösterecek, nöbetteyiz...
ya bi de bu anne sütü denen sıvı hani bebeğin bağışıklığını arttırırdı? niye bunnlar başımıza geliyor? böyle böyle mi bağışıklık artacak? yada anne sütü almayaydı daha mı beter hasta olacaktı bebişim?
???????????????????
Emzirelim, ılık duş aldıralım dedik, nasıl da iştahlı emdi, biraz içim rahatladı en azından emiyor diye... derken bir kustu, hiç böyle birşey görmemiştim, nasıl telaşlandım. ılık duş sonrası ateş 39,5 oldu.
Doktoru aradım fitil atın 1,5 saat sonra arayın dedi. Her 20 dk da bir ateş ölçtük. kusunca tabii acıktı hemencecik, nasıl ağlıyor. başında ıslak bezler... daha önce de ateşi çıkmıştı ama hiç 39 u geçmemişti. Emdikten sonra rahatladı, cıbıl yatırdık. uyudu. Ateş düştü, işe gitmedim, başından ayrılmadım. ama içim içimi yiyor. uyandığında keyifliydi. Ama 13:30 gibi yine ateş çıktı, 38.
Doktorun verdiği ara şuruptan içirdik. Şimdi yine normal gibi, 4 te yine fitil atacağız.
hülyanın dediği gibi yok diş değil bu!! 2 diş çıkardı böyle ateş olmadı. kesin enfeksiyon. hadi biz pimpirikli olmayalım diyoruz da bebişi çok mu rahat bırakıyoruz soru işaretleri kafamda. duru pek mıncıkladı çocuğu ondan mıdır, niye engel olmadım, az despotluk mu yapaydım!! sonra şişme havuzunda fazla mı yüzdürdük su mu pisti, ama o suda haftalardır banyo da yaptırıyoruz? yazlıktaki klima mı çarptı acep? eee şimdi mi çarptı, kaç zamandır bişey yok!! yok yok yok!!! insan nerde hata yaptım diyor.
bakalım zaman ne gösterecek, nöbetteyiz...
ya bi de bu anne sütü denen sıvı hani bebeğin bağışıklığını arttırırdı? niye bunnlar başımıza geliyor? böyle böyle mi bağışıklık artacak? yada anne sütü almayaydı daha mı beter hasta olacaktı bebişim?
???????????????????
Son bir hafta - 5. ay doktor kontrolü
Buralara uğrayamamıştım epeydir. Sebep?
1. Çok yoğun işlerim, geleceğinden şüphe ettiğim işimde debelenip duruyorum. Yeni birşeyler peşindeyim ama sanki yine elim boş kalacak. Neyse... Yarım gün işlere yetmiyor, hiçbir şey yetişmiyor. Hata biraz da ben de, herşeyi yetiştirebilecekmişim gibi geliyor ama fiziksel olarak mümkün değil. Neyse... sadece işler can sıkıyor.
2. Cuma günübirlik İstanbul seyahati çıktı. Perşembe ofisten bile geç çıktım, cuma tüm gün yoktum, Arcayı çok çok özledim.
3. ADSL bakımdaydı, evden nete bağlanamadım.
Efendim bizim İlkerin işler de hiç iyi değil, inşaatı bitirdi ama kriz fena vurdu, ev filan satamıyoruz, keyifsiz... Üstelik sürekli birşeyler ters gidiyor. Güzide büyüklerimizden denizin üzerinden geç bütün gudubetliğini atarsın tavsiyesi üzerine ailecek arabalı feribotla Bostanlıya geçmeye karar verdik, sevdiğimiz dostları da aldık yanımıza doğru denize. Bostanlı iskelede bir cafe de birşeyler içtik, sonra yine feribotla döndük. Arca hiç arıza çıkarmadı sağolsun, hep etrafa bakındı, uyudu, uyandı... Ama bizim gudubetliğin bizi pek terkedeceği yok bu aralar...
Geçen hafta bir hadise var ki illa ki yazmalı!! Tehlikeli kadınım ben, yada çok yorgunum bilmiyorum zaten hatırlamıyorum da... Arca birgün çok huysuzdu, gece yatakta pışpışlamak işe yaramadı, yani en son bu sahneyi hatırlıyorum bir de tuvalete acilen gitmem gerektiğini. 1 saat kadar sonra gözlerimi açtığımda İlker Arca ben şeklinde bizim yatakta yatıyorduk. Aman Allahım!!! Galiba sabahları yaptığım gibi tuvalete giderken Arcayı babanın yanına koydum, sonra da kendimi, böylece uyumuşuz! Bilmiyorum tehlikeliyim ben çocuğu ezsek haberim olmayacak. Hemen yatağına koydum, Allahtan uyudu sabaha kadar.
Bu arada Arca ikinci dişini çıkardı. Şimdi altta iki ön diş gülünce çok sevimli görünüyor:)
Cuma günü doktor kontrolümüzü benim seyahat yüzünden iptal etmek zorunda kaldık.
Haftasonu hava sıcaklığının 40 dereceye yaklaşacağını duyunca aman dedim kaçalım yazlığa. Hatta muhteşem kocam cuma gecesi geldiğimde eşyaları hemencecik toplayıp beni ve Arcayı yazlığa götürmeyi bile teklif etti. Önce atladım, ama sonra vazgeçtim. Zaten 2 gündür Arcayı göremiyordum, cumartesi akşama kadar birebir vakit geçirelim istedim. İyi de oldu, evi topladım biraz. Pazartesi temizliğe hazır oldu. Biraz ütü, biraz çamaşır, çokça Arca... Allahım nefis bir gündü. Beraber markete gittik, sıcaktan mahvolmuş minik bedenini serin sularda rahatlattık, cıbıl cıbıl anne baba yatağında çoştuk. Akşam yazlığa gittik ki orası daha sıcak!! Hatta bir ara eve dönmeyi bile düşündüm.
Pazar sabah Arcada ufaktan bir ishal belirtisi gördük, takibe aldık, sonraki kakalar normal gibiydi. Çok sıcak olmasına rağmen denize sokmamaya karar verdik. Ama biz İlkerle sabahın köründe derin sulara kulaç attık, acayip keyifliydi. Akşama kadar Durunun gereksiz ve abartılı sevgi gösterilerinden Arcayı bırak, biz bile sıkıldık. Buna bir çözüm olmalı!! Ablamın 7 yaşındaki kızı şimdiye kadar 3 ailenin tek kızı ve sevileniydi. Arca ortaya çıkınca kendini ikinci plana atılmış hissediyor. Arcaya zarar vermiyor belki ama anne babasını da kesinlikle Arcaya yaklaştırmıyor, sürekli Arcayla kendisi ilgilenmeye çalışıyor, sürekli öpüyor, gereksiz bir sevgi gösterisi, belki kendince kıskançlığını kamufle yöntemi geliştirdi, bilemiyorum ama işimiz zor. En son akşam artık eve dönerken Arcayı arabaya koyduk hala kapıyı açıp öpmeye çalışıyordu, tabii ters tepmesin diye annemler de göz yumuyor, iş iyice çığırından çıkıyor. Neyse en iyisi bir teyze-yeğen konuşması yapmak, böyle olmuyor. 7 yaşında bir çocuğun daha olgun olması gerekmez mi? ben mi çok şey bekliyorum?
Gece Arca 1 defa uyandı, su içti uyudu. Sabah yine 7 gibi kalktı, emzirirken ateş farkettim. İlkerle ölçtük 37,5. Sonra Ümit abla geldi, ateşi var dedi, ölçtük ama hadi bi daha ölçelim dedik, 38!! Ben çıktım mecburen, Ümit abla her 20 dk da bir ölçtü, en son 38,3 ü görünce beni aradı, şurup verelim, duş yaptıralım dedim, ateş düşmüş rahat uyumuş. Eve geldiğimde bi daha ölçtük, şurubun etkisi geçer gibi olmuş herhalde yine 38 e yakındı. Doktora gideceğimiz için başka ilaç vermedik.
Doktora gittiğimizde yanıyordu, ölçtük 38,3. Dişten mi acaba dedik ama doktor enfeksiyon olabilir dedi. İshal çok olmasa da var, bu da keyifsiz bi durum. Fitil verdi, kontrol etmemizi söyledi. Eve geldiğimizde ateş 38,9 olmuştu!! Duş aldırdık, fitil kullandık, uyudu ama bir ara tekrar ölçtük yine artmış. Bu durum için ilave bir şurup vermişti, içirdik, şimdi yine düştü gibi. Bu gece artık bize uyku yok, sürekli tetikteyiz.
Şimdi biraz da güzel şeylerden bahsedelim.
Doktor Arcayı görünce yine şok oldu!!!
Kilo: 9360 gr (1 ayda yaklaşık 1 kilo almış - doğum kilosuna göre 6700 gr olması bekleniyormuş)
boy: 67,5 cm (standartmış, bize kilolu olduğundan güdük geliyor)
baş: 45 cm
O ateşe rağmen önce doktora gülücükler ama sonra muayenede yaygara!!
Doktorumuz süt stoklarımızı sordu, normalde 4. aydan itibaren başlatıyormuş ama süt stoklarımızın artttığını duyunca ek gıdaları 1 ay daha erteledi, daha fazla şişirmeyelim dedi. Halbuki hep ek gıdaya çalışmıştık, sorularımız hazırdı. Neyse yeni deneyimler 1 ay sonraya kaldı, süte devam.
2 diş çıkardığını duyunca şok oldu, kendi 15 aylık kızının henüz 2 dişi varmış:)
Demir takviyesi için bişey söyleyemedi çünkü ateş, dolayısı ile enfeksiyon riski var.
Zaten ateş devam ederse çarşamba yine götüreceğiz.
Gece uykularının uzadığını duyunca gündüz emmelerini 4 saate çıkarmamızı tavsiye etmedi. Hatta 2,5 saate bile düşürebilirsiniz dedi. 5. aydan sonra gece uyanmaları sık olabilir diye uyardı.
Banyo için oturak tavsiye eder mi, yok 2 kişi yıkayın dedi.
Bazı günler hemen her bezi kakalı oluyor dediki sümüksü, balgamlı gibi bir kaka olmadığı sürece çok kaka yapmasının ishal anlamına gelmeyeceğini söyledi.
Hafiften ek gıda sohbeti yaptık. Bamya da yemesin kastırmamak lazım çocukları deyince İlkerden yine artı puan aldı. Olur mu ya ben benim gibi sebzeci olsun istiyorum. Tabi benim istememle olmuyor. Bakalım nasıl bir damak tadı olacak:)
İşte böyle... Ateş can sıkıcı, öenmli bir sıkıntı olmamasına duacıyım, biraz da kafamı dağıtayım diye böyle uzun uzun yazdım, şimdi tekrar ölçüp biraz yatacağım...
Şimdi Arcadan bir sabah şekeri pozu...
1. Çok yoğun işlerim, geleceğinden şüphe ettiğim işimde debelenip duruyorum. Yeni birşeyler peşindeyim ama sanki yine elim boş kalacak. Neyse... Yarım gün işlere yetmiyor, hiçbir şey yetişmiyor. Hata biraz da ben de, herşeyi yetiştirebilecekmişim gibi geliyor ama fiziksel olarak mümkün değil. Neyse... sadece işler can sıkıyor.
2. Cuma günübirlik İstanbul seyahati çıktı. Perşembe ofisten bile geç çıktım, cuma tüm gün yoktum, Arcayı çok çok özledim.
3. ADSL bakımdaydı, evden nete bağlanamadım.
Efendim bizim İlkerin işler de hiç iyi değil, inşaatı bitirdi ama kriz fena vurdu, ev filan satamıyoruz, keyifsiz... Üstelik sürekli birşeyler ters gidiyor. Güzide büyüklerimizden denizin üzerinden geç bütün gudubetliğini atarsın tavsiyesi üzerine ailecek arabalı feribotla Bostanlıya geçmeye karar verdik, sevdiğimiz dostları da aldık yanımıza doğru denize. Bostanlı iskelede bir cafe de birşeyler içtik, sonra yine feribotla döndük. Arca hiç arıza çıkarmadı sağolsun, hep etrafa bakındı, uyudu, uyandı... Ama bizim gudubetliğin bizi pek terkedeceği yok bu aralar...
Geçen hafta bir hadise var ki illa ki yazmalı!! Tehlikeli kadınım ben, yada çok yorgunum bilmiyorum zaten hatırlamıyorum da... Arca birgün çok huysuzdu, gece yatakta pışpışlamak işe yaramadı, yani en son bu sahneyi hatırlıyorum bir de tuvalete acilen gitmem gerektiğini. 1 saat kadar sonra gözlerimi açtığımda İlker Arca ben şeklinde bizim yatakta yatıyorduk. Aman Allahım!!! Galiba sabahları yaptığım gibi tuvalete giderken Arcayı babanın yanına koydum, sonra da kendimi, böylece uyumuşuz! Bilmiyorum tehlikeliyim ben çocuğu ezsek haberim olmayacak. Hemen yatağına koydum, Allahtan uyudu sabaha kadar.
Bu arada Arca ikinci dişini çıkardı. Şimdi altta iki ön diş gülünce çok sevimli görünüyor:)
Cuma günü doktor kontrolümüzü benim seyahat yüzünden iptal etmek zorunda kaldık.
Haftasonu hava sıcaklığının 40 dereceye yaklaşacağını duyunca aman dedim kaçalım yazlığa. Hatta muhteşem kocam cuma gecesi geldiğimde eşyaları hemencecik toplayıp beni ve Arcayı yazlığa götürmeyi bile teklif etti. Önce atladım, ama sonra vazgeçtim. Zaten 2 gündür Arcayı göremiyordum, cumartesi akşama kadar birebir vakit geçirelim istedim. İyi de oldu, evi topladım biraz. Pazartesi temizliğe hazır oldu. Biraz ütü, biraz çamaşır, çokça Arca... Allahım nefis bir gündü. Beraber markete gittik, sıcaktan mahvolmuş minik bedenini serin sularda rahatlattık, cıbıl cıbıl anne baba yatağında çoştuk. Akşam yazlığa gittik ki orası daha sıcak!! Hatta bir ara eve dönmeyi bile düşündüm.
Pazar sabah Arcada ufaktan bir ishal belirtisi gördük, takibe aldık, sonraki kakalar normal gibiydi. Çok sıcak olmasına rağmen denize sokmamaya karar verdik. Ama biz İlkerle sabahın köründe derin sulara kulaç attık, acayip keyifliydi. Akşama kadar Durunun gereksiz ve abartılı sevgi gösterilerinden Arcayı bırak, biz bile sıkıldık. Buna bir çözüm olmalı!! Ablamın 7 yaşındaki kızı şimdiye kadar 3 ailenin tek kızı ve sevileniydi. Arca ortaya çıkınca kendini ikinci plana atılmış hissediyor. Arcaya zarar vermiyor belki ama anne babasını da kesinlikle Arcaya yaklaştırmıyor, sürekli Arcayla kendisi ilgilenmeye çalışıyor, sürekli öpüyor, gereksiz bir sevgi gösterisi, belki kendince kıskançlığını kamufle yöntemi geliştirdi, bilemiyorum ama işimiz zor. En son akşam artık eve dönerken Arcayı arabaya koyduk hala kapıyı açıp öpmeye çalışıyordu, tabii ters tepmesin diye annemler de göz yumuyor, iş iyice çığırından çıkıyor. Neyse en iyisi bir teyze-yeğen konuşması yapmak, böyle olmuyor. 7 yaşında bir çocuğun daha olgun olması gerekmez mi? ben mi çok şey bekliyorum?
Gece Arca 1 defa uyandı, su içti uyudu. Sabah yine 7 gibi kalktı, emzirirken ateş farkettim. İlkerle ölçtük 37,5. Sonra Ümit abla geldi, ateşi var dedi, ölçtük ama hadi bi daha ölçelim dedik, 38!! Ben çıktım mecburen, Ümit abla her 20 dk da bir ölçtü, en son 38,3 ü görünce beni aradı, şurup verelim, duş yaptıralım dedim, ateş düşmüş rahat uyumuş. Eve geldiğimde bi daha ölçtük, şurubun etkisi geçer gibi olmuş herhalde yine 38 e yakındı. Doktora gideceğimiz için başka ilaç vermedik.
Doktora gittiğimizde yanıyordu, ölçtük 38,3. Dişten mi acaba dedik ama doktor enfeksiyon olabilir dedi. İshal çok olmasa da var, bu da keyifsiz bi durum. Fitil verdi, kontrol etmemizi söyledi. Eve geldiğimizde ateş 38,9 olmuştu!! Duş aldırdık, fitil kullandık, uyudu ama bir ara tekrar ölçtük yine artmış. Bu durum için ilave bir şurup vermişti, içirdik, şimdi yine düştü gibi. Bu gece artık bize uyku yok, sürekli tetikteyiz.
Şimdi biraz da güzel şeylerden bahsedelim.
Doktor Arcayı görünce yine şok oldu!!!
Kilo: 9360 gr (1 ayda yaklaşık 1 kilo almış - doğum kilosuna göre 6700 gr olması bekleniyormuş)
boy: 67,5 cm (standartmış, bize kilolu olduğundan güdük geliyor)
baş: 45 cm
O ateşe rağmen önce doktora gülücükler ama sonra muayenede yaygara!!
Doktorumuz süt stoklarımızı sordu, normalde 4. aydan itibaren başlatıyormuş ama süt stoklarımızın artttığını duyunca ek gıdaları 1 ay daha erteledi, daha fazla şişirmeyelim dedi. Halbuki hep ek gıdaya çalışmıştık, sorularımız hazırdı. Neyse yeni deneyimler 1 ay sonraya kaldı, süte devam.
2 diş çıkardığını duyunca şok oldu, kendi 15 aylık kızının henüz 2 dişi varmış:)
Demir takviyesi için bişey söyleyemedi çünkü ateş, dolayısı ile enfeksiyon riski var.
Zaten ateş devam ederse çarşamba yine götüreceğiz.
Gece uykularının uzadığını duyunca gündüz emmelerini 4 saate çıkarmamızı tavsiye etmedi. Hatta 2,5 saate bile düşürebilirsiniz dedi. 5. aydan sonra gece uyanmaları sık olabilir diye uyardı.
Banyo için oturak tavsiye eder mi, yok 2 kişi yıkayın dedi.
Bazı günler hemen her bezi kakalı oluyor dediki sümüksü, balgamlı gibi bir kaka olmadığı sürece çok kaka yapmasının ishal anlamına gelmeyeceğini söyledi.
Hafiften ek gıda sohbeti yaptık. Bamya da yemesin kastırmamak lazım çocukları deyince İlkerden yine artı puan aldı. Olur mu ya ben benim gibi sebzeci olsun istiyorum. Tabi benim istememle olmuyor. Bakalım nasıl bir damak tadı olacak:)
İşte böyle... Ateş can sıkıcı, öenmli bir sıkıntı olmamasına duacıyım, biraz da kafamı dağıtayım diye böyle uzun uzun yazdım, şimdi tekrar ölçüp biraz yatacağım...
Şimdi Arcadan bir sabah şekeri pozu...
20 Temmuz 2009 Pazartesi
Ne güzel bir haftasonuydu halbuki...
Arca cuma akşamı ilk kez hiç uyanmadı, sabah 7 ye kadar... En az 1 defa kalkardı mutlaka. Hatta İlkere sordum sen mi gece uyuttun tekrar diye. Ben de doğumdan beri ilk defa yaklaşık 7 saat deliksiz uyumuşum, inanılmaz bir duygu:) Öğlen uykuya özellikle yatırmadım, Tuna ve Hülyaya giderken arabada uyusun diye. Ben, yön duygusu sıfır kadın, doğma büyüme İzmirli kadın ve hatta 1 gece önce kocasının GPS li telefonundan evi kuşbakışı görmüş kadın, Buca Şirinyerde kayboldum. Gürçeşme taraflarına yönelmişim. Defalarca Hülya ile telefonda konuştuk, sonra en merkezi yer - vergi dairesinin önünden- gelip bizi aldı:( Arca da yenidoğanken memeyi bulamazdı, yanaklarını okşardık meme yönünde, bana çekecek sanırım, halden anladığı için hiç sesini çıkarmadı arabada, hatta ben uyuyor sanıyorum meğer öyle oturuyormuş. Neyse Tunanın yaşgünü partisine yazlıkta olacağımız için katılamayacağımızdan 1 gün önce ziyaretlerine gittik. Tunanın tüm sevimliliği üzerindeydi, Arcayı okşadı sevdi, bizimki pek oralı olmadı, hala anlamıyor akran olayından. Hem ben 1 saatte evi bulamadığım için hem de yazlığa kaçacağımız için fazla oturamadık. Ama sohbet etmeye vakit oldu, Arca dönüşte uyudu, zaten işin macera kısmı bitmişti. Bir daha gitsem bulabilr miyim? Hiç sanmıyorum:))
Yazlık iyiydi yaaa... O yavaş hayatın içinde kaybolmak istedim. Arca bol bol gündüz uykuları aldığı için gece 10 buçuğu etti ama yine 7 ye kadar uyanmadı, allahım yeni düzenimiz mi oluşuyor? (HAYIR, ayrıntılar az sonra...) Sabah uykuyu almanın verdiği bir dinlenmişlik vardı üzerimizde. Erkenden İlkerle denize gittik, 1 saat kaldık, yüzdük. Sonra Arcayı bahçede havuza soktuk. Bu defa dahasoğuk suya ve daha uzun süre. Çok keyifliydi, ayak çırptı, hatta bir ara güldü bile. Deniz suyu biraz daha ısınsın, Arcayı yüzdürmek yakındır. Arca bütün gündüz uykuları mis gibi uyudu, gece uykusu saatinde yola çıktı, kıyamet gibi. Farklı bir yoldan yolu epey uzatarak ama hiç dur kalk yapmadan eve vardık. Rüya öğününü verip yattım ben de. Hmm diyorum ki artık sabah kalkar. Yok 2 den itibaren her saat balı uyandı yine. bir defa emzik verdim uyudu, sonrakinde su verdim uyudu ama 5 te artık tek meme de olsa emzirmeliyim gerçekten aç galiba oldum. Bir güzel emdik, klima çarpmasın diye pufu Arcanın yatağına dayıyorum oradan emiyoruz, sırtım karyolanın korkuluklarına dayanıyor yani. Emdikten sonra gazını çıkarayım diye omzuma alınca güm diye bir ses, Arcanın kafasını çarptım korkuluklara!!!! Korktu ağladı ben de kaptım, İlkeri uyandırdım. Yatırdık yatağa bakıyoruz, evet sağ şakak üstü kızarmış ama şişlik yok gibi. Arca da gülüyor ama yok hastaneye gidelim diyorum. İlker soruyor nasıl bir hızla vurdu diye, ya işte güm diye ses geldi. Tabii çocuk dediğin düşe kalka ama hani emekler, ne biliyim taytay yaparken kafasını çarpar o ayrı, yani o zaman kendi gücüyle çarpıyor, ama benim çarpmam öyle mi ya... belki sert vurdum hatırlamıyorum ki, uyku sersemi!!! sabahın 5 buçuğunda doktoru aradım. Nereye vurdu diye sordu, o zaman hastaneye gitmeye gerek yok dedi, kaldık ama benim gözüm Arcada. Sabah oldu bişey yok keyfimiz yerinde gibi, öğlen geldim, kızarıklık da geçmiş. Bu arada İlker benimle dalga geçmeyi ihmal etmedi tabii. Kafasını arabaya vurmuş, bir doktoru ara sor bakalım diyor, olmazsa acile gidelim diyor, bütün gün gıcık etti beni telefonda.
Öyle de uykusuzum ki eve de iş getirdim, Arca uyurken uyuyamadım, artık bu gece uzun uykular uyumasını diliyorum, gece kalkarsa tabii artık klima kapatılıp koltukta emilecek.
Yazlık iyiydi yaaa... O yavaş hayatın içinde kaybolmak istedim. Arca bol bol gündüz uykuları aldığı için gece 10 buçuğu etti ama yine 7 ye kadar uyanmadı, allahım yeni düzenimiz mi oluşuyor? (HAYIR, ayrıntılar az sonra...) Sabah uykuyu almanın verdiği bir dinlenmişlik vardı üzerimizde. Erkenden İlkerle denize gittik, 1 saat kaldık, yüzdük. Sonra Arcayı bahçede havuza soktuk. Bu defa dahasoğuk suya ve daha uzun süre. Çok keyifliydi, ayak çırptı, hatta bir ara güldü bile. Deniz suyu biraz daha ısınsın, Arcayı yüzdürmek yakındır. Arca bütün gündüz uykuları mis gibi uyudu, gece uykusu saatinde yola çıktı, kıyamet gibi. Farklı bir yoldan yolu epey uzatarak ama hiç dur kalk yapmadan eve vardık. Rüya öğününü verip yattım ben de. Hmm diyorum ki artık sabah kalkar. Yok 2 den itibaren her saat balı uyandı yine. bir defa emzik verdim uyudu, sonrakinde su verdim uyudu ama 5 te artık tek meme de olsa emzirmeliyim gerçekten aç galiba oldum. Bir güzel emdik, klima çarpmasın diye pufu Arcanın yatağına dayıyorum oradan emiyoruz, sırtım karyolanın korkuluklarına dayanıyor yani. Emdikten sonra gazını çıkarayım diye omzuma alınca güm diye bir ses, Arcanın kafasını çarptım korkuluklara!!!! Korktu ağladı ben de kaptım, İlkeri uyandırdım. Yatırdık yatağa bakıyoruz, evet sağ şakak üstü kızarmış ama şişlik yok gibi. Arca da gülüyor ama yok hastaneye gidelim diyorum. İlker soruyor nasıl bir hızla vurdu diye, ya işte güm diye ses geldi. Tabii çocuk dediğin düşe kalka ama hani emekler, ne biliyim taytay yaparken kafasını çarpar o ayrı, yani o zaman kendi gücüyle çarpıyor, ama benim çarpmam öyle mi ya... belki sert vurdum hatırlamıyorum ki, uyku sersemi!!! sabahın 5 buçuğunda doktoru aradım. Nereye vurdu diye sordu, o zaman hastaneye gitmeye gerek yok dedi, kaldık ama benim gözüm Arcada. Sabah oldu bişey yok keyfimiz yerinde gibi, öğlen geldim, kızarıklık da geçmiş. Bu arada İlker benimle dalga geçmeyi ihmal etmedi tabii. Kafasını arabaya vurmuş, bir doktoru ara sor bakalım diyor, olmazsa acile gidelim diyor, bütün gün gıcık etti beni telefonda.
Öyle de uykusuzum ki eve de iş getirdim, Arca uyurken uyuyamadım, artık bu gece uzun uykular uyumasını diliyorum, gece kalkarsa tabii artık klima kapatılıp koltukta emilecek.
16 Temmuz 2009 Perşembe
Huysuzluğumuzun nedeni anlaşıldı!!!
Salak bir fiyat iskontosu beklemek zorunda kalınca yarım saat geç çıkacağım tuttu bugün. Allahtan sabah 50 cc sağmışlığım vardı. Açtım eve telefon, aman Ümit abla gecikebilirim, Arca mızırdanırsa o sütü ver, dedim. Dedi ki sürprizimiz var. Heyecanla eve geldim, neyse ki acıkmamış, ya bu sürpriz ne? yoksa Arca tel sarar mı yapmaya başladı? (bir bunu öğrenmeye direniyoruz, Ümit abla da yaptırmaya çalışıyor) Yok dedi, aaa aklıma geldi DİŞ mi? Eveeeett. Çığlık kıyamet!!! Ümit ablanın parmağını bütün sabah ağzına sokmuş, o da eliyle kontrol etmiş, yetmemiş çay kaşığı ile tıklatmış, tamam, diş bu. ön alt sağ taraftaki... Ben de parmakladım , evet işte burda. İlkeri aradım hemen, heyecan... Anane babane hep arandı. Babane başından beri diyordu da biz daha küçük diyorduk, İlker de 4,5 aylıkken çıkarmış. Gerçekten büyümüş gibi geldi bize Arca. Huysuzluğu kök söktürdü ama en azından ateş filan yapmadı buna da şükür...
Bugün bir ilk daha yaşandı. Diş meselesini duyunca İlker hemen eve geldi. Akşam Orçunla Gül yemeğe gelsinler dedik. Neyse ben yemeği hazırlarken - Arcayı hiç uyutmadığımız 5-8 arası saat - İlker Arcayı yere yatırmış, müziği de açmış Sıla filan dinletiyor, kendi de söylüyor. Hooop bizimki yerde uyuyakaldı. Hep de yarım saat. Hiç böyle şey görmemiştik. O sert zeminde resmen horul horul uyudu.
Veee bu uykunun akabinde Orçun ve Gül ile oynamak düdüğü iyice aktive edince uyumak bilmedi. Tam 1 saat uğraşıp pes ettim. Sonra canı 10 buçukta uyumak istedi de öyle uyuttuk cüceyi.
Ne güzel ilkler... Hiç bitmesin...
15 Temmuz 2009 Çarşamba
Arca'nın banyo işini napıcaz?
Arca banyo delisi...
Bazı günler hava sıcaksa 2 defa duş alıyoruz, gıkımız çıkmıyor, mutluyuz...
küvetimiz var, file takıp üzerine yatırdım mı tek başıma banyo yaptırabiliyorum.
ancaaaakkk...
kendisi 9 kiloya yaklaştı, boy da uzadı gibi, file sanki artık yeterli değil. Ayaklar yere değiyor ve nerdeyse poposu da...
küvetin içine havlu katlayıp koydum, ıı-hh içime sinmedi. Şimdilik sadece destekle oturabiliyor, o sebepten oturak almak için erken gibi geliyor. Napıcaz bilemedim?
Önerisi olan var mıdır acaba?
Bazı günler hava sıcaksa 2 defa duş alıyoruz, gıkımız çıkmıyor, mutluyuz...
küvetimiz var, file takıp üzerine yatırdım mı tek başıma banyo yaptırabiliyorum.
ancaaaakkk...
kendisi 9 kiloya yaklaştı, boy da uzadı gibi, file sanki artık yeterli değil. Ayaklar yere değiyor ve nerdeyse poposu da...
küvetin içine havlu katlayıp koydum, ıı-hh içime sinmedi. Şimdilik sadece destekle oturabiliyor, o sebepten oturak almak için erken gibi geliyor. Napıcaz bilemedim?
Önerisi olan var mıdır acaba?
13 Temmuz 2009 Pazartesi
Pazar kahkahası
O nasıl sıcak haftasonuydu öyle.... Günlerdir dışarı çıkmayan Arcayı pazar sabahı sadece kahvaltılık almak için - 9 civarı - Göztepeye çıkardık. Temiz havaya ve pusetine hasretmiş meğer hemencecik uyudu. Sonra babanesi kahvaltıya geldi, yedi arcayı yedi. Geçen gün surat astığı İlknura götürdük öğlen. Pek seviştiler, Arcanın iyi sıhhatte olsunları belli ki gitmişti. Eve geldiğimizde sevilmekten öpülmekten pestili çıkmıştı , napalım oğlum sevgiyle büyüyeceksin, alış bunlara. Son günler hava çok sıcak olunca bir öğle saatlerinde duş aldırıyorum Arcaya, lavabonun altında suyla oynuyoruz, bir de akşam banyo yapıyor. İlknur dönüşü altını temizlerken attım lavabonun altına kendine gelir gibi oldu. Sonra bi süre cıbıl yatak sefası yaparken birden kahkaha attı, İlker salonda duydu, kaptı makineyi tekrar başladık gülmeye...
Ne güzel kameraya çekmiştik ama ben buraya yükleyemedim. Belli bir sürede veya boyutta mı olmalı videolar acaba?
hmm bugün bir pazartesi için güzeldi. Evet iş yoğundu ama eve geldiğimde Arca'nın ilk defa "gel gel" yapmayı öğrendiğini görüdm, koptum gülmekten. Tesadüf de değil hani hep yapıyor. Sol elini - solak olacak sanırım - gel gel deyince yukarıdan aşağıya sallıyor. Ah şu video yükleme işini becerebilirsem ekleyeceğim, tasvir olmuyor. Gece telsizimiz yine bozulunca bu defa servise vermeye karar verdik. İlkerin de işi erken bitmiş, hadi dedi birlikte gidelim. Agorada Tuniş için hediye baktık, Arcaya diş kaşıyıcı aldık, emme saatine daha vakit var deyip bir kahve bile içtik. Arca olmayınca el tutuşabildik, hhhhaaaahhh senelerdir elele gezeriz hiç böyle garipsememiştim. Arcadan başka konularda sohbet ettik, özlemişiz.
Telsiz yok ya önümüzdeki birkaç gece Arcanın odasında uyuyacağım, İlker dün 4 ten sonraki nöbeti devraldı ama uyuyamamış, duyamaz diye, ben yatacağım artık orada.
Bebişimin kokusuyla uyumak iyi gelecek...
Ne güzel kameraya çekmiştik ama ben buraya yükleyemedim. Belli bir sürede veya boyutta mı olmalı videolar acaba?
hmm bugün bir pazartesi için güzeldi. Evet iş yoğundu ama eve geldiğimde Arca'nın ilk defa "gel gel" yapmayı öğrendiğini görüdm, koptum gülmekten. Tesadüf de değil hani hep yapıyor. Sol elini - solak olacak sanırım - gel gel deyince yukarıdan aşağıya sallıyor. Ah şu video yükleme işini becerebilirsem ekleyeceğim, tasvir olmuyor. Gece telsizimiz yine bozulunca bu defa servise vermeye karar verdik. İlkerin de işi erken bitmiş, hadi dedi birlikte gidelim. Agorada Tuniş için hediye baktık, Arcaya diş kaşıyıcı aldık, emme saatine daha vakit var deyip bir kahve bile içtik. Arca olmayınca el tutuşabildik, hhhhaaaahhh senelerdir elele gezeriz hiç böyle garipsememiştim. Arcadan başka konularda sohbet ettik, özlemişiz.
Telsiz yok ya önümüzdeki birkaç gece Arcanın odasında uyuyacağım, İlker dün 4 ten sonraki nöbeti devraldı ama uyuyamamış, duyamaz diye, ben yatacağım artık orada.
Bebişimin kokusuyla uyumak iyi gelecek...
12 Temmuz 2009 Pazar
İzmirli olmak
Büyüme atağı sendromunu devam ediyor. Akşam 22 de rüya verdim, sonra 12 de yoklarım dedim, ama uyuyakalmışım 1 buçukta emdik. Sonra ben 4 buçukta kalktığımı hatırlıyorum, uyuklarken emziği Arcaya verince uyuyakaldı ben de yattım, meğer İlker de 3 buçuk civarı aynısını yapmış, gayriihtiyari. Halbuki emzirmek lazımdı. 6 gibi emzirdim, bugün 3 saatlik rutini 2,5 saate düşürmeye karar verdim bakalım işleyecek mi? Ama benim uyku da kaçtı.
Son günlerde bir İzmir - İzmirli olmak trendidir gidiyor. Bunu çok severek okuduğum Yılmaz Özdile borçluyuz bir bakıma. İzmiri gündeme aldı sanki. Yazılarından verdiği start, yazı dizileri ile devam etti. Dün de Hürriyette İzmirli olmayı marka yapanlar haberdi. İzmir marka olur mu diye düşündüm? Neden olmasın?
İzmir Türkiyenin içinden ama çok da uzak bir köşe, ama öyle çiğdem, gevrek, domatla gelen bir farklılıktan öte. Yılmaz Özdilin dediği gibi Türkiyeden sıkılınca İzmire kaçarmış:)
Biz de 2,5 yıl önce temelli kaçmıştık İzmire. 10 yıllık İstanbul macerasının ardından İzmir bana ilaç gibi gelmişti, iş aynı iş, şirket aynı, sadece İzmirden çalışıyordum ama havasından mı suyundan mı bilinmez ama İstanbulun hızından çekilen İzmirli kanım tekrar hızla akar olmuştu sanki. Biraz da İstanbula uzaktan bakmak beni diriltti diyebilirim. İş bakımından iyi mi yaptık kötü mü, bunu zaman gösterecek ama yaşamımız için en iyisi olduğunu düşünüyorum, Arca için de...
"İzmir marka olur mu?" ya gelelim. Hmm biraz çalışmak lazım. Son 10 yıldır sanayi ve iş bakımından İzmirin pek yol katettiği söylenemez. Evet İzmirlide yavaşlık kroniktir, evet yazın kimseleri şehirde bulamazsın, evet herkesler Çeşmeye kaçar filan ama İzmirin açıkça uzak durduğu iktidarın , bilinçli olarak İzmiri emekli şehri olmaya yönlendirmesi de gerçektir.
İzmirin marka olabilmesi için zenginleşmesi şarttır, elindeki imkanlar kullanılmalıdır. Öncelikle liman şehri olma özelliği öne çıkarılmalı, kültür ve sanat etkinlikleri ve imkanları arttırılmalı (ki İzmirli buna bayılacaktır, İzmir Devlet Senfoni Orkestrasının Emil Tabakov şefliğinde Carmina Burana konserini dinlemeye gitmiştik, Sabancı salonunda yapılacaktı ama sanat aşığı İzmirlilere salon dar gelince Fuardaki Atlas Pavyonuna taşınmış.), rahmetli Ahmet Piriştinanın dediği gibi "kongreler ve fuarlar şehri" olmalıdır. Atatürkün bize hediye ettiği kocaman bir fuar alanımız var, değerlendirelim değil mi?
İzmir, kendi doğal güzelliklerinin yanı sıra çevresindeki cevherlerle de kendinden sözettirmeye devam etmeli ama gölgesinde kalmadan. İzmir Türkiyenin batıya açılan penceresi neden olmasın?
Yapmak lazım, etmek lazım biraz hareketlenmek, çalışmak lazım... Ancak böyle İzmir marka olabilir ve geleceğe taşınabilir.
Amanın Arca kalktı yine, ne çabuk, oğlum dur İzmiri marka yapıyorduk:)
Son günlerde bir İzmir - İzmirli olmak trendidir gidiyor. Bunu çok severek okuduğum Yılmaz Özdile borçluyuz bir bakıma. İzmiri gündeme aldı sanki. Yazılarından verdiği start, yazı dizileri ile devam etti. Dün de Hürriyette İzmirli olmayı marka yapanlar haberdi. İzmir marka olur mu diye düşündüm? Neden olmasın?
İzmir Türkiyenin içinden ama çok da uzak bir köşe, ama öyle çiğdem, gevrek, domatla gelen bir farklılıktan öte. Yılmaz Özdilin dediği gibi Türkiyeden sıkılınca İzmire kaçarmış:)
Biz de 2,5 yıl önce temelli kaçmıştık İzmire. 10 yıllık İstanbul macerasının ardından İzmir bana ilaç gibi gelmişti, iş aynı iş, şirket aynı, sadece İzmirden çalışıyordum ama havasından mı suyundan mı bilinmez ama İstanbulun hızından çekilen İzmirli kanım tekrar hızla akar olmuştu sanki. Biraz da İstanbula uzaktan bakmak beni diriltti diyebilirim. İş bakımından iyi mi yaptık kötü mü, bunu zaman gösterecek ama yaşamımız için en iyisi olduğunu düşünüyorum, Arca için de...
"İzmir marka olur mu?" ya gelelim. Hmm biraz çalışmak lazım. Son 10 yıldır sanayi ve iş bakımından İzmirin pek yol katettiği söylenemez. Evet İzmirlide yavaşlık kroniktir, evet yazın kimseleri şehirde bulamazsın, evet herkesler Çeşmeye kaçar filan ama İzmirin açıkça uzak durduğu iktidarın , bilinçli olarak İzmiri emekli şehri olmaya yönlendirmesi de gerçektir.
İzmirin marka olabilmesi için zenginleşmesi şarttır, elindeki imkanlar kullanılmalıdır. Öncelikle liman şehri olma özelliği öne çıkarılmalı, kültür ve sanat etkinlikleri ve imkanları arttırılmalı (ki İzmirli buna bayılacaktır, İzmir Devlet Senfoni Orkestrasının Emil Tabakov şefliğinde Carmina Burana konserini dinlemeye gitmiştik, Sabancı salonunda yapılacaktı ama sanat aşığı İzmirlilere salon dar gelince Fuardaki Atlas Pavyonuna taşınmış.), rahmetli Ahmet Piriştinanın dediği gibi "kongreler ve fuarlar şehri" olmalıdır. Atatürkün bize hediye ettiği kocaman bir fuar alanımız var, değerlendirelim değil mi?
İzmir, kendi doğal güzelliklerinin yanı sıra çevresindeki cevherlerle de kendinden sözettirmeye devam etmeli ama gölgesinde kalmadan. İzmir Türkiyenin batıya açılan penceresi neden olmasın?
Yapmak lazım, etmek lazım biraz hareketlenmek, çalışmak lazım... Ancak böyle İzmir marka olabilir ve geleceğe taşınabilir.
Amanın Arca kalktı yine, ne çabuk, oğlum dur İzmiri marka yapıyorduk:)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)