21 Ekim 2011 Cuma

Laf aramızda b.k gibiyim

İki haftadır geniz akıntısını müteakip cümlemizi gece öksürük nöbetlerine diken Arca, dün gece itibariyle burnunu temizletmek istememesi sebebi ile anasını yani beni zır zır ağlattı. Kayıtlara geçsin!

Bu ne be!

20 Ekim 2011 Perşembe

Günün okuyanı

Ve beklenen an... Arca cücesi "Bir Kar Masalı"na kavuşur.

Bu pozu kendisinden özellikle rica ettim. Annesi olduğum için kırmadı sağ olsun, her zamanki "hiiiiii" pozunu verdi.

19 Ekim 2011 Çarşamba

kahve...sigara...sebep...yaz...üzgün...

Halamın oğlu, ben ilkokul ikinci sınıfta iken Hakkari'de askerliğini yaptı.
Onun anlattıklarını dinlerdik, yerleri belli olmasın diye erzak taşıyan helikopterlerin yiyecek gönderemediklerini, yılan, böcek, ne varsa yiyerek açlıktan ölmekten yırttıklarını.

Yirmi beş sene geçti. Ve biz savaş gerçeği ile büyüdük.

Yirmi beş sene geçti, hiç bir şey değişmedi.
Yazık ki hiç bir şeyin değişmemesi, bu "düzen"in devam etmesi birilerinin fena halde işine geliyor.

Vatan sağ olmasın, adam olsun, evlatlarını korusun.

kahve...sigara...sebep...yaz...üzgün
Bugün aşağıdaki resimden gördüğüm ilk beş sözcük bunlardı. Posta kutuma düşmüş, tıkladım, baktım.
Bu kadar işte. Bilimsel bir açıklaması var mıdır? Bence ilginç bir rastlantıydı.

En iyisi, bir adım gerisi

İnsanların hayat hikayelerini okumayı seviyorum, biyografiler, röportajlar… Belki insanlarına hayatına burnumu sokmayı seviyorum belki de başarılarından bir ilham çıkarmayı bekliyorum, sebebini bilmiyorum.

18 Ekim 2011 Salı

Ruhlar Evi

Leylak Dalı’nın kombinlerine rastlamayan oldu mu?
Bayılıyorum onun kitap kombin serisine. Bende pek kombin olmuyor. Kitap ayracı artık kullanamıyorum neredeyse, İlker pislik olsun diye ayraçlarımı saklattırıyor Arca’ya. (Evet son derece olgun ebeveynleriz:P) Halbuki Kore’den bile getirdiğim kitap ayraçlarım vardı, Annemin Mısır’dan getirdiği. Küçük bir koleksiyon bile diyebiliriz. Ama şimdi neredeler bilmiyorum. Hain evlat Arca ile babasının işbirliği sayesinde yok oldular.

"Arca oğlum, senin annen bir salaktı!" Vol.5

“Yavrum bu defa yalnız değilim, baba da bir salak!” der anlatmaya başlarım.

17 Ekim 2011 Pazartesi

Sezonu açtık

Dün sabah gri bir gökyüzüne uyandık. Bu şehre gri yakışmıyor.
Dün sabah buz gibi bir hava çarptı yüzümüze, hoşumuza gitmedi. Daha sonbahara karpuz kesecektik.

15 Ekim 2011 Cumartesi

Çok güldüm yav

Posta kutusuna düşen bir mail... Sabah sabah çok güldürdü, hemen kopyaladım.

14 Ekim 2011 Cuma

Dumur Diyalog #25

A: Bir gün bir çocuk annesinin sözünü dinlememiş.


Hmm çok ilgi çekici bir öyküye benziyor hemen kulak kabartıyorum dahası soruyorum;

Çocuğumuza inebiliyor muyuz?

Annelik anlamında çok yanlışlarım oluyor, biliyorum. Vicdan yapıyorum sonra bir şekilde dalgaya alıyorum. Böylelikle hem kendimi hem de çocuğumu “annelikte mükemmellik” zehrinden korumaya çalışıyorum. Bu da benim savunma mekanizmam, kişiye özel, herkese uyacak bir şey değil.

13 Ekim 2011 Perşembe

"Anne Bak Lüfer Çizdim!"

Bir gün Arca bana böyle bir cümle kurar mı?
Karalamalarının renk seçimleri üzerine dakikalarca konuşabildiğimize göre bir lüfer çizse kanımca Picasso muamelesi görür cüce:)

Sevgili Berceste rica etmiş duyuru yapar mısın, demiş. Bizim küçümenler daha portakalımızda vitamindi, severek okurdum Berceste'yi, ne demek, tabii ki seve seve...

İstanbul'dakiler umarım katılma fırsatınız olur. Evet bundan sonra her yıl Ekim ayının üçüncü Cumartesi günü Lüfer bayramı. Detaylara buradan ulaşabilirsiniz.



15 Ekim 2011, Enstitü - Meşrutiyet caddesi, Tepebaşı



13:30 - 15:30


"Beş yaşındakinin karışı kadardır defneyaprağı'nın boyu, annesinin karışı kadar da sarıkanat'ınki" ya da "Artık büyümüş, olgunluğa erişmiş bir lüferi sırtındaki sarı çizgisinden tanırsın" gibi sözel ifadelerin duvarları bezediği bir ortamda, çocuklarla "lüferin resmi"ni çizeceğimiz ve 05-15 yaş grubuna yönelik olmakla beraber her yaştan katılımcıya açık bir resim atölyesi...

"Arca oğlum, senin annen bir salaktı!" Vol.4

Hafta sonu cüce gece sıklıkla uyandı, yanına çağırdı, tam onu yatağa bırakıp gidecekken “yat!” buyurdu. Derken benim uyku piç oldu. Sorunu anladık, nezle olmuştu! Ee götü çıplak yatarsa olacağı bu!
Geçen omzum tutulmuş, aldım Arca’yı karşıma konuştum. “Bak evladım annenin canı çok yanıyor. Her tarafım tutulmuş, gece sen uyuduktan sonra kendi yatağımda yatacağım, beni çağırma tamam mı? “

“Tamam” dedi. Evet bazen böyle insafa geldiği oluyor.

Sabah sabah

İki tane sinek girmiş içeri. Tanıyorum onları. Dün akşam da buradaydılar, gece ölürler demiş, kovalamamıştım. Demek ki benim çöp kutusundaki boş danette’mle beslenmişler semirmişler. Pencereyi açıyorum hop biri çıkıyor biri giriyor. Tam kapattım, baktım kapıdan girmişler. Kapıdan kovalasam bacadan girecekler. En son jalûzinin tüm şeritlerini hırpaladım, pat diye kapatıp rahatladım. Eminim çıktılar. Tam oturdum yerime, baktım üç tane birden kapıda. Geç oldu, çaktım meseleyi havalansın diye koridordaki camları açmışlar, “Arca oğlum bumeselenin seninle alakası yok ama senin annen bir salaktı!” diyesim geldi.

12 Ekim 2011 Çarşamba

Bebem çizmesiz mi kalsın!

Günün ev sevdiğim zamanlarının kahve kokusu ve kafein ile bağlantısı var kuşkusuz. Sabahtan içtiğim çay, maillerimi kontrol ederken arada kaynayıp gidiyorsa da on buçuk on bir civarı ofisi dolduran filtre kahve kokusu bana işe ara vermemi hatırlatır. Böyle zamanlarda genelde şahsi mailler okunur, blog yazıları yazılır. Ya da öğle yemeğinden kısa bir süre sonra masamın üzerinde bir orta kahve varsa değmeyin keyfime. Evde Arca etrafta ise umumiyetle kahvemi boşa harcamam. Hafta sonları onun uyuduğu saate denk getiririm kahve molasını, bilirim piç eder çünkü.

bu gece...

İnsanlar bir şeye besmeleyle başlar, ben buz gibi beyaz şarabın yanına katık ettiğim fındıkla...

11 Ekim 2011 Salı

Dumur diyalog #24

Biz meşhur Cansu'nun babasıyla bu düdüklerden sadece birkaç yaş büyükkenden itibaren aynen böyle komşuyduk. Umut'un hiç böyle terbiyesizliklerini görmedim!

Bizimkinin aklı fikri Cansu'yu eve atmakta donlarına bakmakta...

Hot kotür senin neyine!

Detoks dellenmelerimden "gardırop" konu başlığı, gündemimi epey meşgul etmişti. Sonunda hazır giyim sektörüne lanet etmiş, soluğu Kemeraltı kumaşçılarında ve terzi Necla teyzede almıştım.

Küçük siyah elbisem ile ceketlerimin altına giyebileceğim aynı kumaştan mevsimlik eteğim sonunda tamamlandı, paketleri kaptım, yağmur atıştırmaya başlamış, Arca ile park yerine gidiyoruz. İçim içimi yiyor, Arca’yı araba koltuğuna bağlayıp şoför mahalline geçer geçmez sağ ve sol omzumdaki melekler kavgaya başladı.

10 Ekim 2011 Pazartesi

Çocuk nasıl konuşturulur?

"Evet çocuğu bir sorgu odasına alırsınız, tepesinde çıplak bir ampul, “Konuş!” dersiniz ve o zamana kadar tek kelime etmemiş çocuğunuz bir anda konuşmaya başlar!"

9 Ekim 2011 Pazar

Pazardan dumur diyaloglar

İlker'in sebze ağırlıklı beslenme programı devam ettiği sürece günün çorbası ailesinin her hafta sonu pazar günlükleri devam edecek, sıkılanı tepelerim, benim muhterem kocam otlarken gıkını çıkarmıyor, kıyamam, sıkıldım demek yok!

Bugün pazara tek başıma gidince (Arca ile İlker beni bırakıp babaneye gittiler, sonra gelip aldılar) epey konsantre gezdim, pazarcılarla aşinalığımız arttı birbirimize.

Pazar sohbetlerinden seçmeler:

8 Ekim 2011 Cumartesi

Alışveriş günü

Yer cücesi meydanı boş bulup arkamdan atıp tutadursun, hafta sonu tam gaz başladı bile.

Malum dün İstanbuldaydım. Küçk bi İstanbul turu attım, gün boyu tam altı adet taksici ile muhatap oldum. Ama şu an bunu anlatmaya hiç enerjim yok.