21 Mart 2012 Çarşamba

“Bak İlker!”

İlker’i karşıma alıp cümleye bu şekilde başlıyorsam, sakat bir durum var demektir.

Muhterem kocam hemen anlar. Umumiyetle “despot” yapacağım konusunda kendisine brifing verme hazırlığındayımdır. Sükûnetle dinler.

“Bak İlker !”in arkasından ben dökülürüm…

20 Mart 2012 Salı

Arca doğum günü partisi fotoğraf gösterimi

Görmemişin çocuğunun doğum günüsü olmuş tutmuş koparmış diyenlere "Benim bebem 2. yaşgününü kutlayamadı, hastanedeydi, hep arkadaşlarının pastalarının mumlarına üfledi! 3 haftadır da hastalıktan erteleniyor, kıyamam" şeklinde bir hastane ve hasta edebiyatı yaparım, gözünden yaş gelir şerefsizim!

19 Mart 2012 Pazartesi

Büyü len artık!

Sana diyorum yer cücesi, büyü de karşılıklı mantıklı sohbetler edelim. İnadın bir kurusun, bir insan ol, bir kalıbının adamı ol yav!


Başlayacağım senin balık yemem ayaklarına! Ulen daha konuşamıyordun 350 gr çipurayı götürüyordun şuursuz! Şimdi mi tuttu burun kıvırmacılığın! Ah ulen büyü len artık! Büyü de iki tek atalım balığın yanında, bak bakalım o zaman “ben balık sevmiyom” diyor musun!

Diyordum…

Dumur diyalog #46

Çok öksürdüğü gece Arca ile uyuyunca sırtım tutulmuştu.


Y: Arca annecim ben biraz kendi yatağımda yatayım sırtım acımış.

A: Zararlı bişey yemişsindir annem.

(Evet! Seni yedim!)


16 Mart 2012 Cuma

Koşarken obua çalan bir neslin neferleriyiz

Dün öğlen tatilinde market alışverişini yaptım, elimde koca koca torbalar, uzun saplı fırça, ekmek, bilgisayar çantası kendi çantam… Tam teçhizatlı kameraman arkadaşımız Cevat Kelle halt etmiş.


Tabii apartman kapısını açamıyorum. Zile bastım beklerken arkamda pıt pıt ayak sesleri. Ay hayırlı bir komşu olsun bana kapı açsın diye düşünürken bir de baktım benden beter bir kaplumbağa dibimde. Alt kat komşumuz, o da alışveriş yapmış, evini sırtına yüklenmiş, merdivenlerden yuvarlanacak. Neyse ki kapı açıldı, ikimiz birbirimize hem yol vermeye çalışıyoruz, hem geçmeye çalışıyoruz. Karşıdan iki ufak kadın ve kendilerinden büyük yükleri ile karıncaya benzetildiğimize kalıbımı basarım. On dakika içinde yuvarlana yuvarlana asansöre tıkılabildik.

15 Mart 2012 Perşembe

Dumur diyalog #45

Y: Ay çok komiksin Arca.


A: Evet! Biz komik bir aileyiz.


"Bu yanlışı kabul etmiyoruz!"

İlker malum son iki haftadır sabah 06:00'da kalkıp Çeşme'ye gidiyor, akşamları da o koltukta, ben Arca'nın kollarında uyuyakalıyoruz. Kendisi ile iki kelam etmişliğimiz yok. Neyse azmettim, onunla uyandım ve hemen haberi verdim; "Pazar günü 16:30'da Cumhuriyet Meydanının sahil kesiminden Gündoğdu'ya kadar Arca ile yürüyüşe katılacağız, haberin ola!"

Uyku mahmurluğundan sebep, kesinlikle hatırlamadığım kısa bir diyalog geçti aramızda. An itibari ile benim anarşik olduğuma dair bir fikir var kafasında, artık ne söylediysem :)

14 Mart 2012 Çarşamba

İLKER!! Muhterem kocam sana sesleniyorum, evine DÖN!

Dön vallahi sensiz olmuyor. Haftalardır hafta sonu çalışıyorsun, yüzünü gören cennetlik.
İki arada bir derede yaptığım pazar alışverişi de olmasa aç kalacağız. Nadire abla bile halimize acıdı da geçen hafta yarım kilo ıspanak almış gelirken.

Dumur diyalog #44

A: okula gitmiycem bugün


Y: Neden?

A: Gitmiycem evde dinlenicem.

(hmm evet çok yoruluyor küçük bey!)

13 Mart 2012 Salı

Aklım almıyor

Aziz Nesin’i itekleyip kalabalığın içine atmaya çalışıyorlardı, bense dehşet içinde dua ediyordum.


Gazeteler provokasyondan onu sorumlu tutuyorlardı, benimse aklım almıyordu, sırf düşündüğünü söylediği için bir insanı ve beraberindekileri diri diri yakmayı.

Dumur diyalog #43

Israrla yemek istediği tuzlu krakerler için;


Y: Çok merak ettiysen kahvaltıdan sonra tadına bakarsın ama beğeneceğini sanmıyorum

A: Neden?

Y: Çünkü büyüklere göre bir kraker, tadı pek güzel değil.

A: Ben de büyüdüm, yiyebilirim!

12 Mart 2012 Pazartesi

Alıştıra alıştıra...

Bu yandaki kahveyi bırakma fincanı. Her gün kahvemi içtiğim maşrapanın üçte biri hacminde. Reflü teşhisini ve kahveye gelen yasağı müteakip hemen vedalaşamadım kafeinimle.

Bir hafta ara ile, pazar ve minik elmalar

"Diğer ikisi ile birlikte aynı akibete uğrayan küçük elma"sanatsal çalışması.


Bu küçük sulu, lezzetli elmalar için sonun başlangıcı Nadire ablanın bize bıraktığı aşağıdaki nottu. Bunlar küçüktü ve Arca tarafından keyifle yeniyordu. Pazara gidilirse mutlaka alınsındı. Ah ulen benim bebem yiyecek ben almaz mıyım!

11 Mart 2012 Pazar

Övünmek gibi olmasın...

Korkulur benden :P

Sabahtan beri son derece aktif takılan cüce, ne dediysem öğle uykusuna razı gelmedi. Hoş, ben de  bayılmıyorum, paşa gönlü istemezse uyumasın  da... adım gibi biliyorum assoliste bağlayacak günün kalanında. Zaten son kırk sekiz saat evde başbaşa takılıyoruz, hiç çekemem asabiyet filan.

9 Mart 2012 Cuma

Utanç içindeyim

Yine yeni yeniden güneş gözlüğüm kayıp! (ben senede bir gözlük kaybetmek zorunda mıyım?)

Geçen hafta öğle tatilinde Kipa’ya gitmiştim, sonra ofise döndüm, akşam da eve gittim. Ertesi gün evden çıkarken gözlüğümü bir türlü bulamadım. Ofiste bıraktım herhalde dedim, bütün hafta sonumu gözlüksüz geçirdim.


Pazartesi ofiste gözlüğümü bulamadığımdan beri hummalı bir arayış içindeyim. Her yere ama her yere baktım, yok! Ay delireceğim.

“Ne olacak mesele ettiğin şeye bak” diyene dalarım zira güneşin 8 ay tepemizde olduğu İzmir’de güneş gözlüğü hayati kardeşim, sokağa donsuz çıkarım onsuz çıkmam, işte o kadar!

Kitap okuma ritüelleri - mim tadında

Bir dolap kitap sormuş, yoruma yazmaya kalksam çok uazayacaktı.
Tam postluk bir konu, en azından benim için:)

Kitap okuma ritüelleri...

Aslında hem var hem yok.

Arca tarafından rahatsız edilmeyeceksem, mekan ve eşlikçilerim mutlaka olur.

Mesela gün içinde koltukta, köşeli koltuk özellikle, Arca’nın öğle uykusu zamanı o odaya güneş gelir, kış güneşi sıcacık yapar içerisini. Eşlikçim umumiyetle kahve, atıştırmalık. (koltuk için tık)

8 Mart 2012 Perşembe

“Bu seni kızdırıyor mu?”


Geçen hafta sonu, en sevdiği yemekle oynamak suretiyle (bir et parçasını 45 dakika yanağı ile dişleri arasında tuttu, yutmadı) anasını ziyadesiyle yoran bebeme kararımı uygulayacağımı bildirdim: “yatıncaya kadar hiçbir şey yemek yok. Süt yok.” Ayrıca yemeğini bitirmemiş olduğu için Mamutlu filmi (Ice Age) izlemek yok.


Misilleme konusunda gecikmedi ve küçük çantamı elinde sallayıp fırlatarak kararıma karşılık verdi. Birkaç defa uyardım, dinlemedi. (oynaması sorun değil de metal bir aksesuarı var kafasını gözünü yaracak cücenin haberi yok!)

Konvoy halinde, sabah trafiğinde, dur kalk yaparken...

... biri gelip arkadan çarparsa (ya da kaza işte siz de çarpabilirsiniz, insanlık hali), yapılacak şey kolaydır. Trafiği aksatmayacak bir yere çekilir, arkadan çarpanın hatalı olduğu bellidir, sürücüler aralarında tutanak tutar, hasar varsa arkadan çarpan arabanın trafik sigortasından veya kaskosundan bedeli karşılanır.


Bu sabah bunu yaşadım. Değerli (!) bir abimiz arkadan çarptı. İndik. Tutanak tutalım dedim. Kenara çektik. Abimiz hafiften kodaman altında Jeep, benim miniş Corsa’ya güya “dokandı” ama kuvvetle muhtemel tampon değişecek. Abim, “bir şey yok ablacım”da ısrarlı, ben, tutanak tutturmakta.

7 Mart 2012 Çarşamba

4-4-4? Anlayan beri gelsin!

4-4-2, illa bir şey yaratacağına kasan Almanların hepi topu on beş senelik mazisi olan 3-5-2’sinden iyidir abicim. Öyle yok forvette uzun adama gerek yok, yok kanatlardan değil ortadan hücum filan… gereksiz. Bence bekteki adamlar sap gibi durmak zorunda kalıyor, yaptıkları tek şey defans oluyor bu durumda. Halbuki 4-4-2 dedin mi bekten iki adamınla da hücuma destek verebilirsin. Bir bakmışsın hücumda sekiz adamın birden var. Hey yavrum hey!


4-4-2 İngiliz ekolüdür, senelerdir denenmiştir, sağlam bir temeldir ve üzerine bir şeyler ekleyebilir, takımının koşullarına göre düzenleyebilirsin. Yoksa bayılmıyorum soğuk İngilizlere. Bırak futbolu her şeyin devşirmesine karşıyım.

Katıksız bir futbol cahili olarak iki satır internet karıştırdım, 4-4-2 neymiş, 3-5-2 neymiş şıp diye anladım.

Günlerdir okuyorum, şu yeni eğitim sistemini bir türlü anlamadım, mankafa mıyım neyim?

4-4-4 diyorum…

6 Mart 2012 Salı

Mim

Kuzumun anası mimlemiş, cevaplar gelsin!!

En sevdiğin nelerdir , nelerden hoşlanırsın ?


İyi yemek, iyi içki, iyi kahve, iyi kitap …

Fotoğraf çekmek, yemek pişirmek, dostlarla vakit geçirmek

Bir de İlker’le Arca’yı severim: )