6 Şubat 2015 Cuma

“İyi ki doğurmuşum”

Biz küçükken annem bizi böyle severdi: “iyi ki doğurmuşum” :)
Çocukken bu cümleyi duyduğumda kendimi çok iyi hissettiğimi hatırlıyorum. Güven veren, sevildiğini hissettiren bir cümle.

Ben Arca’yı severken pek bu cümleyi kullanmıyorum. Artık sezaryenle çıkardık diye doğurduk gözüyle bakılmadığımızdan mıdır, “iyi ki doğurmuşum” cümlesi annemle aramızda (tamam ablam da var) bize özel kalsın istediğimden mi bilemiyorum. Ben genelde “ay iyi ki benim çocuğum olmuşsun” diyorum. Şanslıyım, beni seçtin, çok şanslıyım diyorum… Bilmem ki Arca da benim çocukluğumda hissettiğim mutluluğu hissediyor mu böyle sevilince… Belki sözcükler değil de telaffuzdaki içtenliktir asıl olan – umarım.

Geçen gece Papyon koynunda değildi, eminim, yanındaki sehpaya koymuştum. Sabah evden çıkmadan önce odasına baktım, Papyon’u koynuna alıvermiş ve uykuya devam etmiş, dayanamadım üstünü örttükten sonra fotoğrafını çektim. O anın hatırası olsun, içimden “iyi ki benim çocuğum olmuşsun” diye mırıldanıyordum.

5 Şubat 2015 Perşembe

#2015te15yeniblog

Zaman geldi çattı. Yeni tanıştığım, sevdiğim, okumaktan keyif aldığım, “siz de okuyun!” baskısını okuyucunun üzerinde kurma isteği uyandıran blogların tanıtım zamanı geldi.

Güleceksiniz, okurken çok güleceksiniz. Ben bloğun güldürenini, ahlaklısını, zekice yazılmışını severim.

4 Şubat 2015 Çarşamba

hayal bu ya...

Efendim bizim evin kira artırım kararı geldi çattı.

Tefeydi tüfeydi, bunları benim şirket umursamaz idi, olmuyor haliyle...

Sen maaşına zam yapılamasa da kira zammını, efendime söyleyeyim en kralından enflasyon geçirmesini (hayır hiçbir ekonomist - bak iktidar yanlısı demiyorum- beni enflasyonun 8 bilmem kaç olduğuna inandıramaz! Bana pinpon topuyla, soba borusuyla gelene pinpon topu, soba borusu... anladın sen onu) kira artırımına yansıtacaksın. Allahın emri.

3 Şubat 2015 Salı

Faydalı bilgiler kılavuzu Vol.1

- Ter kokusunu doğal yollarla nasıl önlersiniz?

- Manikür için para mı veriyorsun? O yoooo!!!

- Kıvırcık bir arkadaşın olacak! Buklen yere gelir, sırtın yere gelmez!

- Peki ya arı sokarsa?

- Limonun gençleştirici etkisini bilmeyen var mı?

- Beni dinle, otobüsü kaçırma ya da salak gibi durakta bekleme (izmirliysen tabii:P)

- Yoksa sen hala annenin blog kumanda paneli üzerinden post mu yazıyorsun?

??????

Günün çorbası, hiçbir fedakarlıktan kaçınmayarak son zamanlarda işine çok yarayan pratik, pratik olduğu kadar ucuz, ucuz olduğu kadar sağlıklı, sağlıklı olduğu kadar...

Neyse sonuçta birazdan okuyacaklarınız, tarafımdan uzun süre denenmiş ve de önerilmeye hak kazanmış ürünler ve yöntemlerdir.

An itibariyle..

An itibariyle...

Pazartesi pazartesi ikinci birayı (50 cc) dikmiş durumdayım dolayısıyla bundan sonra yazacaklarımdan mesul değilim.... Üstelik yanına bir paket çiğdem (çok tuzlu) götürdüm, yani dudaklarımda bir silikon etkisi var, üç yüz otuz üç deyince ben bile kendimden etkileniyorum, düşün yani nasıl bir seksapel:))))

1 Şubat 2015 Pazar

Şu anda kendisine acayip kızgınım!

Arca ile böyle bir ilk yaşayacağımız hiç aklıma gelmezdi. Naif düşüncelerim vardı, müzeye gitmek, uzun soluklu bir kitaba başlamak gibi... Ama yo, yer cücesi bana kandırılmayı yaşatmayı tercih etti.

30 Ocak 2015 Cuma

#2015te15challenge : açıklamalı tam liste!

Nerden baksan on beş gün olmuş ben dediğimi yutmuşum! İşte yoğun iş temposu böyle bir şey… İşte eve geldiğinde kendine söz verdiğin o bir saatlik “kendine ait yazma, kendinle kalma” rutinini yorgunluktan “sızma” rutinine çevirmek böyle bir şey. Ama laf ağızdan çıkar.

Günün çorbası’nda #2015te15challenge bir ay gecikme ile başlıyor gençler! Ben her birini yerine getirirken nasıl eğleneceksem siz de okurken eğleneceksiniz, eminim!

Sayfa bile hazırladım:) 

Katkıda bulunan herkeslere peşinen teşekkür eder, gözlerinden öperim.

29 Ocak 2015 Perşembe

Dumur Diyalog #137

Evin içinde her yer tuzak dolu. Yürümek imkansız. Çünkü yer cücesi sürekli ya önüme atlıyor ya çelme takıyor, iyice oyun haline getirdi. Yine ayağımı tuttuğu o an en sonunda bağırdım: “yeter Arca! Bıktım çelme takmandan! Çelme takmak yok!”

A: Çelme takmıyorum annem, elimle tutuyorum ayağını, elle çelme takılmaz, ayakla takılır!
………

28 Ocak 2015 Çarşamba

Kitap yorumu: Fi

Geçenlerde kitap ödünç aldığımdan bahsetmiştim ya, evet alıyorum ve bu çok hoşuma gidiyor. Bazı kitaplar oluyor, merak ediyorsun, illa kitaplığımda olsun kaygısı taşımıyorsun ya da senin için yepyeni bir yazar oluyor ve külliyatını biriktireceğim diye kasmıyorsun… İşte birbirinden ödünç kitap almak bu anlamda bütçeye müthiş bir katkı sağlıyor. Bizim kitap kulübü bu konuda benzersiz bir ortam.

Bugüne bugün meşhur bir bilogır var karşınızda ona göre!

Fi hakkında yorum yazıyordum. IG’de kitap paylaşımlarını bayılarak takip ettiğim fuufu’ya yazı içinde link verecektim, yani IG profil linki lazım. Kendisini google’ladım. Ekşi Sözlükte de bir entry’si varmış. Güzel ve doğru bir entry yazmışlar, hoşuma gitti.

26 Ocak 2015 Pazartesi

Okumak Türk erkeğini bozar mı?

Meşhur bir istatistik vardır, efendime söyleyeyim, Japonlar yılda kişi başı yirmi beş kitap okurken biz Türkler on yılda bir kitap okurmuşuz. Eyvah ki ne eyvah! Gerçi burada söz konusu olan kitap satın almak mı, okumak mı, çok net değil.

25 Ocak 2015 Pazar

hepimiz ölecek yaştayız

Arca’yı dokuz buçuk civarı ite kaka yatağa soktum. İkimiz de öyle yorgunduk ki, tek kitapta anlaştık. Üstelik de kısacık bir iki yaş civarı kitabı, Tübitak Erken Çocuk kitaplığından “çiftlikte”. Paylaşım bilinciyle fotoğrafını çektim, tüm sosyal hesaplarımda paylaştım. Artık bana kalan zamanlar başlayabilirdi. Başladı. 

Ne yazsam diye düşünüyorum, daha doğrusu önce aklımdaki hangi konuyu yazıya döksem… Okuma köşesine ki artık biraz da yazma köşesi, sindim. Biraz maillerime baktım, biraz facebooka takıldım. 

Özledim

Blogla ilgili yazmak istediğim ilk şeyi başlık edeyim dedim, "özledim" çıktı içimden. Yazmayı özledim. Saatler sabaha karşı biri gösterirken ben, ancak kendime gelebiliyorum. Neden? Anlatacağım, azzz sonraaa...

21 Ocak 2015 Çarşamba

Çocuk kitabı yorumu: -mış gibi

Resim, bir çocuğun icra ettiği ilk sanat dalı, renklerle ilk iletişimi. Susan Striker, Çocuklarda Sanat Eğitimi isimli kitabında çocuklarınızın yaptığı resimlere “bu ne?” gibi bir soruyla yaklaşmayın der, bunun yerine “seçtiğin renkleri beğendim” dememizi veya  “burada mavi, sarı, vs… kullanmışsın” gibi yoruma kapalı sözler telaffuz etmemizi önerir.
Devamı için bir tık

20 Ocak 2015 Salı

Yoğum ben yoğum!

An itibariyle tuvaletten telefonla aranıza katılıyorum. Kaçmak serbest, tiksinmek serbest ama yargılamak yassak! 

Bu hafta yokum ben. Dün istanbuldaydım yarın Ankaradayım ve perşembe yine İstanbul. Hafta bitti böylece... İş olsun koşalım, tabii ... Allah boş duranı sevmez. 

Bu koşturmacanın en zor tarafı yorgunluk ve aklımdakilere yetişememe hali...

Aklımda acayip şeyler var. 
Bak mesela challenge listesi çıktı. 
Sonra bütün yorum ve maillere cevap yazmak istiyorum. Tuvalette de olsa hepsini okuyorum:))
Sonra mesela yazmak için yeni platformlar gündemde.
İnsanın içinde bir potansiyel varken bunu aktive etmeli, ama iyi olur sonu ama kötü, göreceğiz. Deneyimlemek lazım.

Bugün eski bir iş arkadaşımla yemekteydik. Bana çok iyi geldi, arada yapmalı. Çemberinden çıkmalı, hem kafa hem beden olarak.

Hayat bize kendimizi iyi hissettirecek meşguliyetler, meşguliyetler de yeni fırsatlar getirsin:) 

Hadi bana eyvallah:) 

16 Ocak 2015 Cuma

Senin evin neresi?

---- Kurtlarla Koşan Kadınlar, Fok Derisi-Ruh Derisi masalı ve daha fazlası ----

Kitap kulübünde ayda bir, bir kitap tartışmaya özen gösteriyoruz. Ama birbirimizi o kadar çok özlüyoruz ki iki kitap arası bir masal buluşması bize çok iyi geliyor, tam da en ihtiyacımız olan anda Sıla bize Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabından bir masal anlatıyor, anlatmakla da kalmıyor, canlandırıyor. Daha önce anlatmıştım, Sıla bir tiyatro sanatçısı ve bir masal anlatıcısı. Aslında kendisini bu blog sayesinde tanıdım ve kulübe girmesine önayak oldum, yani böyle bir değerin (ki teker teker her kadın kulüp için bir değer) aramıza katılmasına vesile olduğum için dötüm kalkabilir :P

Her masal buluşması öncesi soruyoruz, “bak yoruluyorsan sadece masalı da tartışabiliriz”. “Yok” diyor Sıla, “müthiş zevk alıyorum, hatta bana faydası oluyor”. Ha bu arada, Sıla profesyonel yaşamına masal anlatıcılığı ile devam ediyor ve Yakın Kitabevinde, Kedi Kitabevinde ve daha birçok yerde yetişkinlere ve çocuklara masal anlatıyor. Benden duymuş olun, müthiş anlatıyor… Düşün ki o akşam geç gelmişim, karnım zil çalıyor, önüme bir lahmacun konmuş ama ben kokusunu bile duymuyorum, tek lokma almak aklımdan geçmiyor, hipnotize olmuş bir çocuk gibi Sıla’nın performansını izliyorum. (Lahmacun ne deme yav, ORA Lahmacunda toplanıyoruz, özel odamız var, Ora’ya gidip de lahmacun yemeyecek miyiz yav, yanına acılı şalgam, ayran, üstüne çay Leyla tatlısı, dondurmalı?)

15 Ocak 2015 Perşembe

Kadın okuyacak kadın çalışacak!

Geçenlerde ablamlardayız, ondan bundan sohbet ediyoruz. Bir tanıdıklarından bahsediyorlar. 40-45 yaşlarındaki kadın Amerikan Lisesi mezunu sonrasında ODTÜ Mimarlık bölümünü bitirmiş. Aileden varlıklı insanlar ve kadın hiç çalışmamış.

Hadi hodri meydan!

"Bu bloğu nasıl keşfettin" sorusuna gelen yanıtlar çok ilginçti, zamanınıza klavyenize sağlık. Oturdum tek tek not aldım, tekrar tekrar okudum, gülmek yok! Gülene dalarım! İnsanın mutlu olmak için tutunduğu bazı küçük şeyler olabilir, anlayışla karşılayınız rica edeceğim, üstelik ben burasını ve okuyanları çok önemsiyorum.

Baktım bloğu okuyanlarda iş var, (okuyucu kitlem son derece elit bir kesim desem? Islak odunla kovalayan olur mu:P) ben de bokunu çıkarayım dedim, allah biliyor ya bokunu çıkarmakta üstüme yoktur!

14 Ocak 2015 Çarşamba

13 Ocak 2015 Salı

yorgunum dostlarım yorgunum yorgun

Soğuk hiç bize göre değil, anladım. Yani İzmirlilere göre değil. Başka memleketlere gittiğinde bir şekilde uyum sağlamaya çalışıyorsun ama alışkın olduğun ortamda o soğuk insanı tarumar ediyor. Kaldırımdaki su birikintisinin donmuş halini durup inceleyen, çocuğuna bir sirk gösterisi gibi seyrettiren insanlar gördüm. Belediye otobüs şoförleri bile durak haricinde durup yolcu aldılar. Bir doğal afet sonrası nasıl yurttaşlar birbirine kenetlenirse, biz İzmirliler de öyle kenetlendik birbirimize. Sofrada “ben hiç İzmir’de böyle soğuk görmedim” dediğimde, babam haberlerde dinlemiş, son elli bir yılın en soğuk İzmiriymiş, dedi. Eh o zaman görmemiş olmam normal.