25 Eylül 2011 Pazar

Çok güldüm yav

Mail ile gelen bir yazı, kaynağını bilmiyorum, çok güldüm. Yorumlar benden...bazılarına yapacak yorum bile bulamadım.

24 Eylül 2011 Cumartesi

Fuar süresince Alsancak'a gitmemenin akıllıcalığından bahsederken en uzak durulması gereken günü seçtiğimin farkında değildim tabii, bık bık ötüyordum.

23 Eylül 2011 Cuma

O kitap var ya o kitap!

Ben eskiden çok pisliktim. Filmlerin sonunu insanlara anlatmaktan hastalıklı bir zevk alırdım. Kendim de kitapların önce sonunu okurdum. “Manyak mısın nesin” diye soranlara “Önemli olan sonu değil, içeriği sana hissettirdikleri…” gibi havalı cümleler kurardım. Tedavi edilmesi zor bir tutum farkındayım, yıllardır kendimi rehabilite etmeye çalışıyorum. Tam kitabın en arka sayfasını açacağım, ciddi çaba sarf ederek dikkatimi başına veriyorum.
Artık büyüdüm olgunlaştım, dolayısı ile uyarıyorum,

“Bir Gün” isimli kitabı okumak veya filmini izlemek isteyenler varsa aşağıdaki “devam” yazısına tıklamasın. Sonra papaz olmayalım.

2,5 yaş babasının babatomisi


Resmi göremeyenler için tam metin....

22 Eylül 2011 Perşembe

Dumur diyalog #20

A: Anne süt içicem

Akşama doğru…

Gardım düşüyor, cüce önceki gece arıza yaptıysa hele göz kapaklarım bile düşüyor.
Hele bir de kahve alma bahanesi ile Forum’a gittiysem, topuklular da vardıysa ayağımda, vah bana vahlar bana!

2,5 yaş anasının anatomisi

2,5 yaş bebesinin anası dediğin, her gece sidikli yatak çarşafını değiştirme rekorunu egale eder. Yeni yöntemler geliştirir, gerekirse üç kat üst üste koruma çarşaf koyar, ama bebesini ıslak bırakmaz. Ve hatta uyandırmaz. Ne yapacaksa uyandırmadan yapmayı başarabilir.

21 Eylül 2011 Çarşamba

Yaşlandığını nasıl anlarsın? Vol.1

Bazen aynaya bakıyorum “allahım çok yaşlandım” diyorum bazen de “kızım deli misin, 33 yaş için hiç de fena değilsin” diye gülümsüyorum : )

Gerçi yaşlandığımı anlamam için aynaya bakmama gerek yok.

Bu hafta sonu Vol.3 : Arca ilk kez...

Vesikalık fotoğraf çektirdi! Okuldan istemişlerdi, giydirdik damat gibi, indik Hatay caddesine. İlk fotoğrafçıdan girdik içeri. Bir güzel oturdu, bir güzel güldü, “iiii” diyerekten.
Büyüdün mü oğlum sen!!

Demişken…

20 Eylül 2011 Salı

Oyalama taktikleri

Arca’yı hafta sonu çok pis kafaladım. Oyalama taktikleri ile bir dolu iş yaptım. Pratik annenin İzmir şubesi adayı olacağım şerefsizim!

Oyalama Nr 1:

Bu hafta sonu Vol.2: Film "Paris'te iki gün"

Paris’te iki günü iki hafta ve üç defada izleyebildim. Sıkıcı mıydı? Yok be süperdi! Lakin vakit dar!

19 Eylül 2011 Pazartesi

Gece çiş olayı ne ayak?

Hatırlayalım;

Arca yaklaşık bir yıldır kakasını beze yapmıyor.

Arca yaz başından beri bezsiz geziyor, umumiyetle sıkıntısız gündüzlerimiz.

Arca gündüz bezsiz iken bir süre daha geceleri bezli takıldı, sonra gece bezi kafasında soru işaretleri oluşturmaya başlayınca, gece de bezi tamamen çıkardım.

Tüm süreç boyunca ;

Bu hafta sonu Vol.1 : Kitap

Eminim benimkinden daha çok vakti olan biri bu kitabı hafta sonu bitirmiş olurdu. Ben bile iki yüz bilmem kaçıncı sayfadayken saate baktım ve ertesi günün pazartesi olduğunu fark edip başucu lambamı söndürdüm. Evet fotoğrafta görünen lamba. Kendisi IKEA evimizin her şeyinden! Evet yeni. Görgüsüzlüğün gözü kör olsun bir lambam oldu hemen deklanjöre bastım.

17 Eylül 2011 Cumartesi

MİM: Blogger'ların "en"leri boyları kiloları....

Evet başlık itibariyle çok cıvık oldu kabul ediyorum.

Bu hafta sonu "Mim" haftasonusu ilan edilmiştir. Beğenmeyen okumasın (kimi sevmez mim şeysini, ben severim)

Görev bilinci ile yanıtlıyorum.

16 Eylül 2011 Cuma

Detoks Üçlemesi #2 : Kitaplık detoksu

Detoks konusunda hızımı alamadım, kitaplığa el attım. Ben çok okurum ama hemen hemen hiç kitabım yoktur. Eğer eşe dosta dağıtmasaydım bir oda dolusu kitabım olurdu kesin!

Geçenlerde annem geldi, elinde önceden verdiğim kitaplar, bitirmiş, geri getirmiş. Baktım baktım.

Maeve Binchy’ler…

Kışa hazırız !

Arca okula artık yarım gün olarak başladı. Orada arkadaşlarıyla takılmayı sevdiğini söylüyor. Okul sahibi ile İlker konuştu, Arca’nın uyumlu bir çocuk olduğunu, önceleri Ümit ablaya çok baplı olduğunu ancak şimdi okula iyice alıştığını anlatmış. Güzel…

15 Eylül 2011 Perşembe

Kemeraltı

OSHO der ki;

"Zeki insanların tüm hayatları boyunca aklından çıkaramadığı şey, çocuğun deneyimleridir. Onu yeniden isterler; aynı masumiyet, aynı güzellik, aynı merak.

Bu aralar…

Bu aralar…


Ofiste tuvaletimizi romantik bir ortamda icra ediyoruz, mum ışığında. Lamba sizlere ömür.

Sonra artezyende arıza olmuş, damacana su döküyoruz klozete.

14 Eylül 2011 Çarşamba

Detoks Üçlemesi #1 : Gardırop detoksu

Hemen her geçiş mevsiminde iyi sıhhatte olsunlar geçer bizim evden.

Bu yılki seremoninin adını “detoks” koydum.

Şimdi uzun tatil süresince Arca cücesi ile bazı gergin anlarımız oldu, inkar edecek değilim. İlişkimiz hep balayı tadında değildi. İnişli çıkışlı, hafiften yüksek tondan ses verdiğimiz oldu. İşte o günlerin birinde, Arca’yı evde yoramayacağımı anlayıp, Meraklı minik dergisi alma vaadiyle evden dışarı çıkardım. “Orada da kalmamış burada da kalmamış” derken taa Tansaşa kadar yürüttüm. Bir dolu dergi ile döndük eve.

DÖNDÜLER!

Geri döndüler! Her yerdeler! Ve çok uzun bir süre daha bizimle olacaklar! Onlar… Yazlıkçılar!


Şehre döndüler!

13 Eylül 2011 Salı

Dumur diyalog #19

Arca hep benimle uyumak ister, İlker hemen her gece kendisi uyutsun diye Arca'yla aynı polemiğe girer.

İlker: Babacım bu akşam beraber uyuyalım mı?
Arca: uyuyum

Karıncalara yeni ev bulundu

Allah biliyor ya karıncalardan çok çektim. Bir küçük kırıntıya bir milyon adet karınca anında hücum ediyordu. Misafirlerin altına sofra bezi sermeme ramak kalmıştı.

İlker benden bile takık durumdaydı. Çok etkili ilaçlar, parkelerin arasına enjekte edilmesini sağlayan dev şırıngalar ve karınca neslini yeryüzünden silecek kadar yüksek miktar kimyasal kullanmakta sakınca görmedi.

Kimse suçlayamaz bizi! Isırdıkları yerlerim kafam kadar şişiyordu. Muhterem kocam gereğini yaptı!

12 Eylül 2011 Pazartesi

Uyutmayan Allah uyutmuyor işte!

Tatilin son günü bir enerji girdi bünyeye, ben de inanamadım. Sabah erkenden kalkıp, üşenmeyip – ki bu benim için çok olağandışı! – Arca ile birlikte gevrek almaya gittik. Sonra kahvaltıyı hazırladık. Ardından ayaklarını sıktığını söylediği ayakkabıların bir numara büyüğünü almaya gittik. Sabahın tenhasında iki AVM gezdik. Bizi zaten ya yazın hafta sonu açılışı müteakip, ya da kışın hafta içi kapanışın öncesinde AVM’lerde görebilirsiniz. “Kafferengi” ayakkabılara takık olduğu için doğduğundan beri aynı modelin bu defa da kahverengini aldık. Şimdiye kadar siyah, lacivert, beyaz… hepsini giymişti.

Berk ve Ege artık 3 yaşında!! Yaşasın:)

Cumartesi günü çok eğlenceli bir doğum günü partisindeydik!!

10 Eylül 2011 Cumartesi

Orada...

Orada...

Ama özellikle Eylül ayında hava nefis olur. Yazlıkçıların mevkiyi terk etmesini müteakip önce hava tazelenir. Ardında deniz durulur güzelleşir.

Anane nefis mamalarla besler seni. Kilo almış olduklarını fark ettiğin çocukluk arkadaşlarından ikişer tane genç kızlık halleri çıkabileceğini hesaplayıp kendince şaşırırken, dört günün ardından iki boğum olmuş göbeğin düğme pırtlatır, pörtler inceden. O zaman çocuklu ve anne evinde tatilde olup da kilo almanın ne kadar olağan olduğunu fark edersin.

9 Eylül 2011 Cuma

Ben dün... Arca bugün ...

Ben dün...

ilk defa Arca'yı okula bıraktım. Hemen hemen iki haftalık ayrılığın ardından çok özlemişti.
Pek acemiydim. Evden çıkarken neler götürmek gerektiğini bilemedim. Arca'ya sordum. Utanmıyorum sadece çalışan anneyim:)

Bomba derken?

Geçen gün yazlıktan bildirirken "bomba" gibiyim demiştim değil mi? PEH!!

O akşam geç vakit eve geldik. Dünyanın en pis çalışan boyacıları bizim evi boyamış. İlker evi Havva'nın temizleyebilmesi için temizlemiş. Düşün ne kadar kirli olduğunu. İlker'i hiç bu kadar kızgın ve yorgun görmemiştim.

8 Eylül 2011 Perşembe

Keşke...

Keşke daha çok vaktim olsaydı, keşke ağırlaşan göz kapaklarım daha dirençli olsaydı, keşke...

ve keske aramiza baska kitaplar girmeseydi...

7 Eylül 2011 Çarşamba

4 Eylül 2011 Pazar

herkes gider Mersin'e

ben giderim tersine ... Herkes dönerken şehre ben giderim tatile...

Yanımda iki cüce... Arca ve Duru

Yazlıkta üç gün



Ye iç sev sevil terk et uzaklara daha uzaklara

Ümit abla on gündür yok ya, ütü yapılacak giysi birimi sepet üzerinden adlandırılmıyor artık bizim evde, biz buna kısaca "bir oda dolusu ütü" diyoruz. Pratikliğimi yitirmişim. Bana kalsa Arca'nın giysilerini ütülemem ama bu yaşına kadar ütülü giymiş çocuğa karşı saçma bir sorumluluk hissettim. Sanırım alıştıra alıştıra ütüden uzaklaştıracağım bünyesini. 

3 Eylül 2011 Cumartesi

"Elvan nerde?"

Günlerdir, her gün defalarca sorduğu soru bu!

"Elvan nerde?"

Elvan tuvalete gider.... "Elvan nerde?"

30 Ağustos 2011 Salı

Eylül'ün habercisi serin rüzgar, perdeyi havalandırıyor...

Ne kadar özlemişim beni gerçekten tanıyan on beş senedir tanıyan bir dostun sohbetini... ne kadar gerçek olduğunu unutmuşum dostluğun.

İyi ki gelmiş tam zamanında!

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Evren bana bazı sinyaller gönderiyor, hissediyorum

Paçozluğum karşı konulamaz yükselişi evreni dürttü sanıyorum. Hayır Yavrusu’nun annesi değil, bildiğimiz evren. Hani kainat olan! Alıyorum ben sinyali her yerde karşıma çıkıyor!

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Tavla vs Satranç

Yıllar var ki tavla oynamadım.

Geçenlerde tavla hakkında bir dolu şey öğrendim.

Pers imparatorunun baş veziri Buzur Mehir tarafından 1400 yıl önce tasarlanmış mesela.

Zaman kavramından alınan ilhamla tasarlanan oyunun zamana böylesine direnmesi son derece etkileyici.

Şöyle ki;

26 Ağustos 2011 Cuma

Çekirdek çıtlayan insan

İzmirliler çiğdem çıtlar gerçi: )

Çekirdek çıtlayan insan kimi zaman eleştirilir. Ben takdir ederim. Bazen seyirci kalmayı bileceksin. Bu da irade ister, hem de çok güçlü bir irade ister. Kendini bilmek, kendini anlatmakla vakit kaybetmeyecek kadar özgüven ister.

Tatil hiç bir zaman yeterince uzun değildir!

Ümit ablanın kızı erken doğum yapıyor. Kıyamadık erkenden yolluyoruz İstanbul'a. Gelecek, dönecek şimdilik ama en az iki hafta sonra.

Ding dong! Sinyaller yandı. Bayramdan sonraki haftayı izin almalıyım.

25 Ağustos 2011 Perşembe

Bahtsız Bedevi’yi otoyolda…

Türlü türlü aksilikler öpermiş : )

Dün terminli bir işi bitireyim derken çıkar ayak üç kişi telefon etti, hadi bitti derken 15-20 dakika gecikmişim. Otoyola çıkmadan önce bir güzel trafik sıkıştı. 18:00’ı geçirirsen kamyon hazretleri teşrif ediyorlar sahalara. Yarım saat böyle uçtu gitti.

24 Ağustos 2011 Çarşamba

İki buçuk

Bugün tam iki buçuk. İki buçuktan üç desek, yuvarlayıversek, acaba iki yaş sendromlarını da atlar mıyız?

Arca rekordan rekora koşuyor. Dün gece 23:36’da odasından çıktım. Önceki gece 23:00’ü geçmişti. Önceki gecenin günahı öğle uykusunun boynuna! Saat üç ile beş arası uyunan uyku uzun bir akşam eğlencesine ve uykuya dirence dönüştü haliyle.

5 duyunuza hitap eden bebe : ARCA

Dilimde kan tadı… Dün akşam tepişirken yediğim darbe dudağımı patlatmış. Kaç defa söyledim, “çocuğum babanla tepiş, anan sakar zaten bir tarafımız acıyacak” ! Hala acıyor.

Beş duyumla Arca tarafından sarılmış durumdayım. Bana her şey o cüceyi hatırlatıyor!

Tat tamam!

23 Ağustos 2011 Salı

Ben bugün...

İlker'e market alışveriş listesi hazırladım.

Hani şu saçlarımın kuruluğundan son derece dertli kuaförler vardı ya, hani 100 TL'ye serum satmak isteyen kuaförler... Haklılardı. Evet saçlarım kuruluktan hışırdıyor.

Elegan şıklığın adresi "Yeliz dö bön bön"

Her sabah adet olduğu üzere apartmandan çıkmadan önce girişteki aynada kendime baktım. Günün kombini tasvirine girmeyeceğim. Aynadaki silüetime bön bön bakarken, hafta sonu cumartesi ekinde okuduğum bir yazı geldi aklıma.

Diyor ki dünyanın tartışmasız en iyi giyinen kadınları Fransızlardır. Hemen sıralamış sırlarını:

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Arca ilk kez...

Sinemaya gitti!



Allah biliyor ya, sonuna kadar izleyeceğinden ve bayılacağından 100% emindik!

Ne kadar ön yargılıyım!

Dün müydü?
Yok önce daha önceki gün…

Havaalanında maillerimi kontrol ediyorum. - Bu arada içimde kalmasın söyleyeyim, Atatürk havalimanında free internet yok, illa bir cafede bir kahveye dünya para vermeniz gerekiyor faydalanmak için. Ama Sabiha Gökçen süper! – www.kitapadresi.com sitesinden mail gelmiş. Elif Şafak’ın İskender kitabı belli bir adet için yarı fiyatına! Şahane! Sanırım bir ben kaldım kitabı edinmeyen! Bir de İlker’in annesi! Geçenlerde ona ödünç vermiştim, ömrü hayatımda okuduğum tek Elif Şafak eseri Aşk’ı. O da Aşk’a aşık olmuş, başka kitabı var mı, bu kadını çok sevdim ben demişti. Ben de bekle ay sonu internetten alacağım önce sen okursun sonra bana verirsin demiştim. Fırsatı görünce kaçırmadım : )

19 Ağustos 2011 Cuma

Gece 10 sabah 5 arası çalışan nöbetçi kuaför olsa...


Nefret ediyorum kuaföre gitmekten. Bence kadın nesline verilmiş en büyük ceza! Kitap okuyorum, dergi okuyorum, laflıyorum, yok , bayıyor. Millet nasıl her hafta gidiyor anlamıyorum. Kuaför ile mesafeli ilişkim tamamen mahalle baskısına dayanıyor, bir de aynadaki görüntüm artık çekilmez olduğunda!

18 Ağustos 2011 Perşembe

"Karamel" tadında

Arca'nın uyku saatine eşlik eden film Karamel.

Film hakkında DVD'nin arkasında yazanlardan başka bilgim yoktu.

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Dumur diyalog #17

Sabah kalkmışım ama hala uykum var. Uzandım salondaki koltuğa.

A: Anneeee, nerdesin annem?
Y: Uzanıyorum, salondayım
A: Salonda olma sen, mutfakta ol, acıktım, bana kahvaltı hazırla!