Şimdiki nesil bilmez, bizim zamanımızda jetonlu telefonlar vardı. Sarı telefon kulübeleri, jetonu atarsın düşer konuşursun. Kaç dakika konuşacaksan ona uygun boyutta jetonlar vardı. Ya da jetonun bitmeye yakın bir tane daha atardın. Hey gidi…
O zamanlar yazlıkta telefon yok tabii, bakkalın oradaki kulübede sıra beklerdik. Bir defasında telefon bozulmuş, tek küçük jetonla on dakikadan fazla konuşabildiğimizi hatırlıyorum. Öyle bir talihle bir daha da karşılaşmadım. Bir de jetonu delip ip tutturanları duyardık, telefon jetonu kapamaz, aynı jeton defalarca kullanılabilirdi. Ben hiç tanık olmadım, belki de şehir efsanesiydi.
Şimdi ilkokul çocuklarının elinde cep telefonları var. Ben üniversitedeyken kartlı telefonlara terfi ettik diye kendimizi dijital çağda hissetmiştik. Hatta ilk yıllar yurtta hala bir jetonlu telefon bulunduruluyordu. Sonraki yıllar üçer beşer ceplendik.
Ben uzun süre direndim.
O yıllar cep telefonunu emperyalizmin oyuncağı olarak gören ben, ablama “ulu orta konuşma görgüsüzlük yapma” diyen ben, lokantada masanın üzerine bile koydurmayan ben, 99 depremi sırasında burun kıvırdığım İlker ve Elvan’ın cep telefonlarından başka bir iletişim aracı bulamayınca, kös kös bir tane edinmiştim.
Böyleyiz biz bir felaket gelecek illa başımıza. Babam da zamanında çok direnmişti, bir gün yazlık ile İzmir arası araba ıssız yolda bozulunca ve kendisinden üç dört saat haber alamayınca ailemiz cep telefonu ile tanışmıştı.
Acayip gevezeyim, ben jetondan bahsedecektim. O jetonlu yılların en bilindik geyiği “senin jeton köşeli galiba” cümlesiydi. Umumiyetle anlama kıtlığı çeken şahsa sarf edilirdi bu cümle.
Dün akşam itibariyle bizim jetonların köşeli olduğuna karar verdik İlker’le. Arca’nın pimini çekip Ümit ablanın kucağına atıp kaçmıştım dün sabah. Umidi onu ehlileştirirdi mutlaka! Lakin bomba Ümit ablanın elinde patlamış, hiç olmadığı kadar yaramaz, inatçı, söz dinlemez bir gün geçirmişler. Bildiğin ergen haller işte… Bizim jeton geç de olsa düştü. Tabii ya… Ümit abla gidiyor yakında, Ege’ye bakacak, İstanbul’a yerleşecek. Arca bir travmanın eşiğinde. Şimdilik Nadire teyzesi ile alışma turları atıyorlar, ilişmiyorum. Ama tabii her şeyin farkında ve tepki koyuyor.
Olay çözülmedi ama en azından teşhis koyduk ya biraz içim serinledi. Sırada “Arca’yı bu travmadan kurtarma çalışmaları”…
5 yorum:
21 gün sonra herşey normale dönecek!imza: gıcık çok bilmiş bir dost
ah harbiden ha,niye düşünemedik imza:kıyamam hallerinde bir teyze
Ümit'e kızıyorum ama! imza: çok bir Arca fanı
bir de buraya yazayım bari,dünden beri aklıma geldikçe gülüyorum imza:mayterin annesi :P
Çocuklar değişiklikleri sevmiyor işte, bazen gözümüzün önündeki şeyi anlayamıyoruz sonra jeton düşüveriyor birden klink. Sabır, bu da geçer, geçiyor. Kuzular büyüyor ve ben büyüdükçe onlara daha çok gülüyorum, çok tatlı oluyorlar. Arca'nın o tombiş yanaklarını bi öpüverir misin annesi?:)
çalışan annenin, kendisine bakan teyzeye bağlanması: örnek 1. öyle bir yaştayımki 4-5 galiba yani hala hatırlayabildiğime göre bayağı aklı başında bir yaştaymışım. nanimin (adı böle kalmış) torunu gelmişti bize, artık onu sevmiş kucağına almış herhalde ne olduysa ve nasıl pisikopat bir durumsa durup dururken birden hiddetlenip kadına tüm gücümle tokat atmıştım sonra nasıl bir ağlamak. tüm ev kalkı şokta tabii. sonrasını çok hatırlasamda annem çok kızmıştı ama nannim neden olduğunu anlayıp zavallı kadıncağız torununu bırakıp beni avutmuş ama hala vicdan azabı yüreğimde.. örnek 2. annemin kuzeni bize yatıya gelmişti 6-7 yaşındaydım sanırım bizde kaldıkları süre ve sonrasında bi süre daha ayağında sallayarak uyutması konusunda bunalmıştım herkesi allahın nasıl bir pisikoloji :)) umarım çok hasar almadan atladır sevgili arca durumu kıyamam :(( mercan
çocuklar birine alışınca yabancı birini kabullenmek gerçekten zor oluyor onlar için.. inşallah kolay benimser yeni bakıcısını..
Ya sen böyle anlatınca kendimi eski çağ insanları gibi hissettim :(
Yorum Gönder