Yoksa hani o, çocuğun hayatını kolaylaştırıcı oda düzeni için mi?
Çocuğum dahi (!) olsun diye mi? Harika çocuk yetiştirmek için mi?
Yoksa blogta montici geyiği yapmak için mi?
Hayır ! Yani evet tabii hepsi kulağa çok geliyor. Ama benim derdim başka.
Montessori ile ilgili ilk okumaya başladığımda ne pembe kule, ne kahverengi basamaklar ne de kulplu silindirler cazip gelmişti bana. Aktivitelerin hepsini okudum, ama hemen hemen hiç birini uygulamadım. Hayatın içine yedirilmeden bir takım öğretilerin, aktivitelerin “dostlar alışverişte görsün”den farkı olmadığına inanıyorum.
(Diyorum ama benim de numunelik bir “dostlar alışverişte görsün” aktivite postum var, bkz. Sürpriz sepeti )
Dedim ya derdim başka.
Her ne kadar tez canlı bir tip gibi görünsem de karakterimin bir yerlerine saklanmış tembel bir boğa var. Ve bazen acayip üşeniyorum. Arca’ya yemek yedirmeye üşeniyorum. Ellerini yıkamaya yardım etmeye üşeniyorum, ayakkabılarını giydirmeye… özetle öz bakımıyla ilgili gelmesin kardeşim adam bana, öz bakım işte adı üstünde öz bakımını yapıversin yav!
Benim bu üşengeçliğimden sebep, adam uzun zamandır kendi kendine yiyor. Ve Allah seni inandırsın, ben yedirsem üstü başı yemek listesi oluyor da kendi yedi mi, tek damla dökmüyor.
Sonra bizim ebeveyn banyosu (çok havalı oldu di mi? Halbuki döt kadar hela, ne banyosu:P) onun el yıkama yeri, çünkü boyuna uygun. Havlusunu da ben vermiyorum, kapının koluna asıldı, kurulayıversin. Yok diş macunu konusunda işin bokunu çıkardığı için o benim denetimimde.
Kapıda geçirilen dakikaları oldum olası sevmem. Arca’yla alakası yok, İlker’e bile tahammül edemiyorum. Hemen çıkmam lazım evden. O tembel boğa gidiyor, kapının önünde aceleci bir manyak konuşlanıyor.
Saatler süren ayakkabı giyme merasimi sırasında kendime başka bir uğraş bulmaya çalışıyorum. Zira o defalarca ters giydiği, giyip giyip çıkardığı ayakkabıyı kafasında paralamak isteğiyle gözüm dönüyor. Ondan yana bakmıyorum. Şimdilik böyle çözüyoruz. Yoksa geç kalmışlığın verdiği sabırsızlıkla ben giydiririm ayakkabıları montiliğimden bir şey kalmaz geriye.
Bir de malum mont meselesi var. Bir kolu giydirirsin, hop öbür kolu çıkarır, senin sinir olduğunu anlayınca daha da cozutur, kafayı yersin. Döner durur bir türlü giydiremezsin. Ay bütün kış fenalık geldi.
Ama sonunda yöntemi buldum, yani hatırladım.
Montessori ile ilgilenmiş anneler mutlaka okumuştur, ben okuyalı nerden baksan iki buçuk sene geçmiş, içinde çok güzel resimler olduğu için Arca kitabı sahiplenmiş, ben de unutmuşum gitmiş.
Montessori vakfı başkanı Tim Seldin’in “Harika çocuk nasıl yetiştirilir?” kitabından bahsediyorum. Mont giymeyi öğretmenin çok eğlenceli bir yolu var bu kitapta. Önce Arca istemedi, “sen giydir” dedi, onun içinde de bir tembel teneke var biliyorum. Ama ben bunun sihirbazlık olduğunu anlattım. Okus pokus diyeceğiz ve hop mont giyilmiş olacak! Bu cüceyi kandırmak çok kolay yav! Baktın ikna olmuyor, hemen bir masal uydur, pür dikkat.
Fotoğraftaki gibi işte, yaka kısmı sana bakacak şekilde yere koyuyorsun montu, montun arkası yerde olacak, sonra kolları sokup kaldırıyorsun hop mont üstüne giyilmiş oluyor. İşte bu kadar basit ve eğlenceli.
Saydırmayın len arkamdan! “aklın nerdeydi bütün kış kadın!” diyenleri duyabiliyorum. Bak önümüzdeki kışı kurtardık işte, "isyan etme! Şükret!" alla allah!
14 yorum:
iyi fikir, hemen deneyeceğim bu arada konuyla alakalı bir post yayınladım bir bakıver bacı ve fikrini söyle şimdi olduğu gibi vardır sende bir tavsiye:)
Aynı yayınevinin Waldorf yöntemine ilişkin benzer bir kitabı daha var. O kitap da benim dünyamı değiştirdi. Ben de tembel bir Montessori takipçisiyim ama meğer ben kökünden Waldorfcuymuşum. Senin de öyle olduğunu düşünüyorum. Bir bak istersen: http://www.kaknus.com.tr/new/index.php?q=tr/node/880
Bu yöntemi bir yerlerde okumus oldugumu anımsıyorum
valla okudum ve şu sonuca vardım yELİZ, benim annem meğer bir montessoriciymiş:)
hihahha.. ben de sevdim montessoriyi gayri:)
aa beyza kendiliğinde böyle giymeye başladı... çok şaşırmıştık ilk gördüğümüzde nerden gördü onuda çözemedik demek kızım biliyormuş işi:)))
fadişçim hemen bakıyorum, bu ara blog okuma özürlüyüm, ihmal ettim herkesi:(
Çokbilmişim, o kitaptan kesinlikle alnacak:) sağolasın. bana kitap önerenin kırk yıl kölesi olurum :P
biliniyordur hayat hocam kesin ama ben daha yeni farkına vardım:)
Lale ablacım eskiler öyleydi. Biliyor musun Atatürk'ün de önerdiği bir eğitim felsefesi, yazık ki TR'de yeterince yer bulamamış kendine, çok yazık:(
deli annem ben de seni seviyom:)
pinorun annesi, süper!
http://gulenmutfak.blogspot.com/2012/04/denizin-halleri_25.html
işte buradaki konu:)
merhaba..montessori eğitimiyle ilgili hangi kaynakları tavsiye edersiniz..maria montessorinin kendi kitaplarını bulamıyorum :(
merhaba sevgili adsız:)
benim okuduklarım:
Annelik sanatı - Maria Montessori
Çocuk eğitimi sanatı - Emel Çakıroğlu Wilbrandt
Harika Çocuk nasıl yetiştirilir? - Tim Seldin
Annelik sanatı kitabını montessori mail grubundan bir arkadaşım sayesinde sahip olmuştum. baskısı var mı bilmiyorum, bendeki de kopya nüsha.
keyifli okumalar dilerim
yeliz'can,
guzel blogdasim, bak sen simdi gel benim feyzbuk sayfama bir like yap. ben daha gecen gun bunun videosunun oldugu yazimi post etmistim. http://pratikanne.com/2008/11/cocuklar-icin-pratik-palto-giyme-yontemi.html
Bizde yontem bol. Eksik kalma.
pratik annem harikasın!! "beğendim".
facebook cahiliyim ben biraz. bugün hülya, blogcu anne seni link vermiş dedi allah seni inandırsın yarım saat arandım meğer blogcuanne diye bir yer varmış face'te beğeniyormuşsun. ben elif doğanda arıyorum. neyse öğreniciiz:) bu arada kuzumun annesi hayat hocam senin sıkı takipçin kesin bu yöntemi sende görmüştür
sevgiler
çok hos bir yöntem. montesori dikkatimi cekmiştir hep ama degerini kendi çocugum olunca anladıım.
sizi yeni okumaya başladıım
Yorum Gönder