Arca bir sene evvel, okuma öğrenmek istediğini söylemişti. Okuyan arkadaşları filan varsa demek özendi dedik, üzerinde durmadık. Ama çok sıkıştırdı. Ben de öğretmenini aradım. Öğretmeyin, biz öğretmiyoruz ama tabu haline de getirmeyin, sorarsa söylersiniz, diye görüş bildirdi. Peki… Arca soru sordu. Hem de çok. Biz de cevap verdik. Bir ara kitapları heceleyerek okuttu, okuduk. Yani gel otur yanıma öğreteceğiz demedik, o da demedi. Süreç bir oyun gibi, soru cevap gibi gelişti. Hatta öyle yavaş gelişti ki nasıl bir anda kelimeleri okumaya başladığını anlamadık. Hatta bir ara ukalalık yapıyordu, kendi öğrenmişmiş.
Hiç böbürlenme Arca, her çocuk, her kafasına koyduğu, ilgi duyduğu alanda başarı gösterebilir, yeter ki, istesin, yeter ki sevsin ve üzerinde emek harcasın.
Yüz vermiyoruz ama hoşumuza da gitti ha, otu boku bize okutturuyordu, artık "a kendin okuyuver" diyorduk.Dün okulda kitap günüydü. Kitap günlerinde okula her çocuk istediği kitabı götürüyor ve en sevdiği sayfayı anlatıyor. Tabii ben sabah hangi kitabı götürdüğünü filan görmüyorum. Akşam asansörde çıkarken baktım, "Tavuklar Karanlıkta Göremez"i götürmüş. Daha önce de götürmüştü ve en sevdiği bölümü biliyorum tombul yaşlı ninenin "tüylerime inanamıyorum" diye kahkaha attığı bölüm. "Orasını mı anlattın arkadaşlarına" dedim, "hayır bütün kitabı okudum, bu defa çok hızlı okudum biliyor musun" dedi. İlker’e baktım, "kitabı okumuş" diye onayladı. Eve girdik, "peki bana da okur musun" dedim. Ellerimizi bile yıkamadan salondaki halıya uzandık ve okudu. Bir iki yerde tekledi ama okudu. Kitabı baştan sona normal insan gibi okudu.
Bizim oğlan kitap okuyormuş lan! İlk tepkim bu oldu. Sonra oh be akşam okumalarından yırttık dedim. Sonra bundan hoşlanmadım, akşam okumaları bizim hayatımızdaki en önemli şey. Hatta gıcık oldum. Sonra korktum, bu şimdi babası gibi erken okumayı öğrendi ya bıkarsa dedim. Bıkmasın n’olur!! Biz onla daha kitap değiş tokuş edeceğiz, sevdiğimiz yazarın kitabı çıkınca, Arca bana telefon edecek, alma ben aldım sana veririm diyecek, ya da arkadaşları eve geldiğinde anasıyla ortak kitaplıklarını gösterecek ve kitap tavsiye edeceğiz, ödünç vereceğiz tabii ki arkadaşlarına. Maç yapsın, isterse o burun kıvırdığım iki lafı bir araya getiremeyen futbolculardan bile olabilir ama n’olur kitap okumaktan bıkmasın! Bıkmasın!
---- Burada anne saçını başını dağıtıp bağrını açıp diz çökmüş Allah’a yalvarıyor. Tamam mı paragraf tasvirine uydu değil mi? ----
İstifimi bozmadım, ne yani gol atmış gibi oley mi çektirecektim tribünlere?
"Benim için çok güzel bir sürpriz oldu" dedim, "kitapları okuyabildiğini bilmiyordum, gurur duydum." (Bu son cümleyi söylerken dişlerimi sıkmış olabilirim ama gözlerimin içi gülüyordu, biliyorum, ver coşkuyu be kadın! AMMA KASTIN!)
Tam o sırada kanepede yaymış ipad’i açmakta olan kocama gözüm ilişti, bir olayı abartmama ve sıradanlaştırma konusundaki doğal yeteneğine hayranlıkla baktım.
Sahi aklımdan ne geçiyordu hatırlamıyorum. İnsan bazen onlarca ayrı düşünceyi sıraya sokamıyor.
"kapat şu aleti İlker, çocuk kitap okuyor" , "ay okudu ama senin gibi olursa, bak sms bile okumuyorsun" , "tamam onu maçlara götür ama lütfen okumaktan soğumasın", "bi’şey olmaz zaten el yazısı bilmiyor okulda öğrenirken sıkılmaz" , "el yazısı öğret demez inşallah ama bilmiyorum derim, onu ilkokulda öğretiyorlar derim, yırtarız", "artık yemek hazırlamam lazım, kalk yeliz" "okuyor lan güzel bi’şey ama sıkılmasın, bıkmasın, bıkmaz di mi Olric? Bıkmaz di mi…."
13 yorum:
4 sene sonrasından bildiriyorum:bıkmaz:) bizim kız da tam olarak Arca gibi öğrendi okumayı Yeliz. Oturup öğretmedik. Kitap okurken soru cevap şeklinde öğrendiğinde 5 yaşındaydı. 1. Sınıfa başladığında hiç bir zararını görmediğim gibi faydasını gördüm. Arkadaşları canhıraş şekilde okuma ödevleri yaparken biz keyif için okuduk. Derslerde de hiç sıkılmadı çünkü dediğin gibi elyazısını bilmiyordu. Şimdi 3. Sınıfta. Sabah kahvaltısını yaparken bir yandan okuyacak kadar seviyor kitapları. Ve gece uyumadan önce kitap okuma rutinimiz hala değişmedi. Tek farkı bazen ben ona okuyorum bazen o bana okuyor. Ya da bir sayfa ben bir sayfa o şeklinde okuyoruz. Ama illa kitap seçilip yatağa beraber giriliyor:)
Pınar
Yeliz, sen adami cocuk dogurmaya heveslendiriyorsun serefsizim! Ne guzel bir annesin sen yahu! Ya benim yasim geldi, ya sen hakkaten harika bir anne ve harika bir yazarsin ve o yuzden bu bloga ne zaman ugrasam bende heves yaratiyorsun!
Ustteki yoruma aynen katiliyorum. Olay okumayi ogrenmek degil. Olay senin kanina resmen zerk etmis oldugun okuma sevgisi. Yani okuma diyince de bir akademik/sıkıcı kaciyor. Okuma da degil, edebiyat sevgisi. Bir kurguyu/hikayeyi sevmek, karakter sevmek, onunla ozdeslesmek. Yillar sonra bile dusununce o hikayenin sana verdigi duyguyu animsamak. Her okudugunda ayri tat almak. Bunlar insanin kanina bir kere girdi mi bir daha omur billah cikmaz ki. Sen benden daha iyi bilirsin. Sor bakalim kocana, kitaplari bir donem cok sevmis de sonra kitaplardan mi sogumus. Yoksa sadece okumayi erken ogrenmis de kitaplara hic ilgi duymamis mi? Farkli seyler. Benim kocam da sozde okumayi sever; ama ancak gundelik hayatina pratikte faydasi olacaksa okur. Teknoloji, finans, ekonomi vs vs Degilse niye vakit harciyorum diye dusunur. Bence edebiyat sevmek bambaska bisi. Edebiyat sevmeyene okumayi sever diyemiyorum ben :) Sevgiler. Burcu
Yeliz :)
Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen.... ahahah :)
Yaş 37, kitap okuduğum sene sayısı 32... sence bıkmış mıyım okumaktan?
Bıkmamışım :)
Demek ki korkulcek hiçbi' şey yok :)))
Aferin Arca'ya! Kocamanından! :)
(kendisi öğrenmiş tabisi de, sen oturup öğrettin sanki, ahahah)
Yeliz ben de okula başlamadan önce okumayı öğrenmiştim.Öğretmenimin başına bela oldum. o da baban sana kitaplar alsın sen derste onları oku dedi. veeere hiç bıkmadım.
Yeminle imrendim.
Ben okulda öğrendim okumayı ama hala kitap okurum. Gurur duydum Arcayla :)
çok iyi olmuş vallahi geçen sene canım çıktı
keşke öğretseydim dedim bi ara ama oğlum istekli olursa
ona öğreticem canan
Kardeşi okula başlamadan okumayı öğrenmiş bir erkek çocuğu ablası olarak bildiriyorum ben de:) Futbol, basketbol ile acayip ilgilidir, PS'te ve PC'de oyun oynar ama bunların yanında her daim okur. Ha bu arada annesi de okurdu, babası okumazdı:)) Üniversiteyi burslu okudu, dershaneye burslu gitti (Elinizde varsa iyi bir kısmet:)))) Evlendirme programı gibi oldu valla:)) Demem o ki, sadece 1. sınıfta biraz sıkıldı, öğretmen sınıfta tutmanın yolunu buldu ama onun dışında erken okumanın zararını değil epey bir faydasını gördü:))
Duygulandim vallahi okuyacak Kadar buyudun mu sen Arca'm. Yazdigin o paragraf da nasil guzel olmus be Yeliz. Hepsi tam da istedigin gibi olsun. Ay Adam resmen okuyor mu simdi? 😍 :):):)
ohh çok sevindim:)
çok güzel anlatmışsın burcu tam düşündüğüm gibi:)
Bıkmaz hiç merak etme. Örnek: Ben . Ben okumayı kendi kendime hatta TRT'de çok eskiden okuma yazma öğreten bir program vardı işte oradan öğrenmişim. İlkokul 1. sınıfta çok sıkıldığımı hatırlıyorum ama kitap okumayı hep çok sevdim.Toprak'ta erkenden kendi kendine zorlayarak(okumayı öğrenmesini hiç istemedim ama) okumayı öğrendi. Kitap okumayı çok seviyor. Ve bence hep de çok sevecek. 2.sınıfta ki öğretmeni Saftirik gibi kitapları okumasını istemiyordu. Sadece yararlı(kime ve neye göre yararlı) kitapları okumasını istiyordu. Ama ben hiç aldırış etmedim o öğretmene. Bir Saftirik araya bir Çıtır Çıtır Felsefe bir Kaptan Düşükdon bir Vücudumuz Nasıl Çalışır v.b. şeklinde gidiyoruz.
Bence Saftirik'te faydalı bir kitap. Çünkü kitapların ne kadar eğlendirici ve keyifli olabileceğini gösteriyor.Çok uykusu gelse bile 1-2 sayfa kitap okumadan uyumuyor. Ne mutlu bana değil mi?
diğer yorumları da vaktim olunca yanıtlayacağım ama tam da seninki görünce öncelik vermek istedim. cmt günü bir dolap kitap etkinliğinde Saftirik Greg'den bahsettik, çocuklar için ne kadar gerekli bir kitap olduğundan... Hatta ben Arcanın yaşı gelse de alsam okusak diye sabırsızlanıyorum dedim. Çocuk kitaplarının birinci misyonu bence çocukları kitap okumaktan soğutmamak olmalı, Greg de ziyadesiyle yapıyor:)))
Yorum Gönder