Bunlar benim sanat kariyerimi piç ediyorlar. Çok değil birkaç ay önce Arca müsikimizin güzide eserlerini seslendirmemi heyecanla karşılardı. Şimdi şarkı söylerken susturuyor, dans ederken durduruyor.
Ve bu suçun faili meçhul değil! Tabii ki İlker! Kulağına fısıldarken yakaladım geçen gün. “Söyle annene şarkı söylemesin babacım, bu ne be!” diyordu. Tamam sesim kötü, “yeteneksizim Türkiye!” ve bunu anlamak için tek kuple şarkı mırıldanmam yeterli lakin dans konusunda son derece iddialıyım arkadaş!
Kapı gıcırtısına oynarım ben, düğünlerin eğlencelerin gönüllü dansözüyüm. İstanbul’da İlker’in işyerinden birilerinin sünnet düğününe gitmiştik. Kimseyi tanımıyoruz ayıp olmasın diye gitmişiz. O havaları bilmiyorum ben, doğu Anadolu sanırım, bol zurnalı bol davullu, arada viii diye bağırıyorlar, halay filan çekiyorlar. Nasıl canım çekti. Durduğum yerde omuzları filan oynatıyorum, ayaklarım ritim tutuyor “ay İlker gel piste gidelim” diyorum, yüz bulamıyorum. Ah ulan içimde kaldı. Bir daha da o yöreden bir düğüne rastlamadık. Bizim buralar biraz ağır kaçıyor, zeybek, Halilim filan.. Gerçi seçici değilim ben, dedim ya kapı gıcırtısına başlarım.
Bir düğün CD’miz var, Allah seni inandırsın nikahı bastığım gibi soluğu pistte almışım, sadece oynuyorum. Kamera bir İlkeri çekiyor, İlker “ah ulen bunun böyle olduğu biliyorduk yine de evlendik” ifadesiyle kafayı çekiyor bir köşede, bir beni çekiyor, dans pistinin ortasında!
Gelinliği bile dans etmeye en uygun olanından seçtim ben. O zamanlar düşük omuzlar modaydı, terzi “düğünse, rahat oynayamazsın” dedi, hemen vazgeçtim. Yanarım yanarım o duvağın o kadar uzun olduğuna yanarım. Ama bana engel olamadı tabii ki, koluma doladığım gibi tülleri devam ettim göbek atmaya. Şimdiki aklım olsa daha rahat dans edebilmek için duvaksız ve kısa bir model gelinlik seçerdim. Neyse gençtik o zamanlar…
Genç deyince… Tüm gençliğim dans pistinde geçti benim. Bizim kokoş okulun her yıl okulun son günü spor bayramı olurdu, hala var mıdır bilmiyorum. Ben tabii başrolde! Kendimi “Fame” dizisinden mi, “Flashdance” filminden mi fırlamış sanıyordum bilmiyorum, ama hayatımın en eğlenceli dönemiydi, o on dakikalık dans gösterisini feci ciddiye alıyordum.
Demem o ki, kanım kaynıyor, televizyondan birkaç nota duyayım hemen başlıyorum kıvırmaya, araba kullanırken bile oramı buramı oynatırım, duramam. Ve bu hareketsever bünye şimdilerde hain evlat Arca ile babasının işbirliğine kurban ediliyor. Zavallı kaslarım laktik aside muhtaç!
İki kıvırdım mı ya müziğin sesi kısılıyor ya Arca devreye giriyor “DANS ETME!” Artık birlikte dans edemez olduk, halbuki ne güzel kurtlarımızı dökerdik, babası gibi ağır takılıyor artık cüce!
Sanat kariyerime engel olunuyor a dostlar! Hayat damarlarımdan biri koparılıyor, duyan yok!
Yarın bir gün bu ikisi benim icraatım için “biz böyle sanatın içine tükürürüz” derlerse hiç şaşırmayacağım.
6 yorum:
Hahaha, Yeliz öldürüyorsun beni:))
Bu cüceler böyle oluyor, oğlum Arca kadarken kazara bir yemeğe, düğüne falan gidip de dans etmeye kalksak hemen aramızda biter "Ayrılın, ayrılın" diye zırlardı boks hakemleri gibi:) Dansöz falan görünce kafasını çevirirdi:)) Hala da öyledir ya seni korkutmayım:))))
Biz de Nazlı, dans ederken aramıza girerdi...Ben de şarkı eğer bildiğim şarkı ise söyleyenden daha çok bağırarak söylerim ki bir tek benim sesim duyulsun:)
eyvah yandık o zaman İlker katiyen dans etmez Arcayı yetiştirmeyi düşünüyordum
Lale ablacım bizim evde babam da çok oynar, annem sevmez, dolayısı ile babama hep ben eşlik ederim:)
bana toplum içinde şarkı söylemek yasak maalesef:( İlker çok ciddi uyardı, söyleyemiyorum. ama bu huyunu destekliyorum:)
Aaaa, Rüzgar da küçükken, gece yatmadan önce şarkı, ninni falan söylemeye kalktığımda "söylemeee" diye böğürürdü resmen. Babası mı fiştekledi yoksa benim de yavrumu :) Şöyle ağzımı doldura doldura bi "dandinii dandini dastana" diyemedim yahu.
allahtan biz bir dönemi rahat geçirdik, sesime bayıldığı bir dönem oldu neyse ki:))
Yorum Gönder