İstanbula tam zamanında gidip
dönmüşüm. Bugün bakıyorum fırtına başlamış, toplantım bir gün sonra olsa
rezilim çıkmıştı. Gerçi sabahın dördünde kalkıp akşama kadar aralıksız toplantı
yapıp İzmir geri dönmek de benzer şekilde rezilimi çıkarıyor ama buna da şükür.
Havaalanındaki yarım saatlik
fazladan zamanımı milli piyango bileti alarak ve kitap okurken serin serin
biramı yudumlayarak değerlendirdim. Ritüeller hoşuma gidiyor. Hiç çıkmasa da her
sene İstanbul’dan bilet almak mesela, yılbaşında ağaç süslemek, eve kokina
almak, ışıklarla donatmak evi…
Blogda da yıl sonu yazı
ritüellerim vardı. Vardı diyorum, zira bu yıl hiç dokunmamışım, şurada kaldı
iki gün. Yeni yıla hedeflerle, planlarla başlamak, geçen yılı şöyle bir düşünmek…
Geçen yılı kimse düşünmek istemiyor, daha çok 2016’nın kıçına tekmeyi vurma
hissiyatı hakim. Eh kimseyi suçlayamayız. Yedek
kulübesinden hakeme “bitir şu maçı artık” diye bağıran teknik direktörler
gibiyiz.