Allah seni inandırsın blogun adını “günün çorbası” koyarken kimsenin kafasında “iyi çorba yapar” izlenimi oluşturmaya çalışmamıştım. Maksat “her güne bir yazı” (b.kunu çıkarıp çok kereler üç posta yazdığım da oldu) mottosuna gönderme yapmaktı. Yoksa “haftanın menüsü” koyardık adını değil mi ya puhahah:P (bu espriyi de bir daha yaparsam eşekler kovalasın beni, kendimden iğrendim yeminle)
Uzun lafın kısası benim çorbacılığım aşçılığımdan değil, çorbayı çok sevmemden geliyor. Sabah akşam koy önüme çorbayı “niye içiyorum” demem! Yanına salata ekmek tamam, gıdam budur abicim!
10 Ocak 2013 Perşembe
9 Ocak 2013 Çarşamba
tespitim geldi Vol.3 : Alışverişten anlamıyorum
Yandan dikişleri atmış pantolonumdan sonra paçası açılmış olanı da üstüne tuz biber ekince fark ettim ki benim yaklaşık üç yıldır klasik siyah bir pantolona ihtiyacım var. Üç yıldır sallıyorum. Alışverişe çıkmak gözümde büyüyor. Üşeniyorum, kaçıyorum.
8 Ocak 2013 Salı
Dumur diyalog #86
a: bu şurubu sevmiyorum
y: evet acı ama öksürüğünü bir anda kesiyor rahat uyuyorsun
a: şurubun içinde bıçak mı var annem?
y: evet acı ama öksürüğünü bir anda kesiyor rahat uyuyorsun
a: şurubun içinde bıçak mı var annem?
7 Ocak 2013 Pazartesi
Bir süre böyle...
Blog tasarımından sıkıldım! Ama tasarım vs için fazla bir yeteneğim becerim de yok. Artık deneme yanılma allah ne verdiyse. Bu süreçte tıklayanları yamalı bohça görünümlü bir blogla karşılamak hoşuma gitmese de "benim adım hıdır elimden gelen bıdır" diyor, küçüklerin gözlerinden büyüklerin ellerinden öpüyorum.
Bu arada unutmadan;
Bu arada unutmadan;
Adamı işte böyle dumur ederler
Gurur duyulacak bir şey bilmem ama Arca plakaları ezbere biliyor.
Daha doğrusu ilk yirmiyi sırasıyla ezbere sayıyor, belli başlı bir yirmi tane de daha var dağarcığında. İlker de Arca kadarken plakaları biliyormuş. Ne gereksiz bir özellik. Kaç kere söyledim Arca’ya babanın zamanında google yoktu, şimdi elindeki telefona yaz “Malatya’nın plakası” diye tüm arama motorları emrine amade. Ama yok illa ki öğrenecek.
Daha doğrusu ilk yirmiyi sırasıyla ezbere sayıyor, belli başlı bir yirmi tane de daha var dağarcığında. İlker de Arca kadarken plakaları biliyormuş. Ne gereksiz bir özellik. Kaç kere söyledim Arca’ya babanın zamanında google yoktu, şimdi elindeki telefona yaz “Malatya’nın plakası” diye tüm arama motorları emrine amade. Ama yok illa ki öğrenecek.
5 Ocak 2013 Cumartesi
Twitter faydalı bir sosyal paylaşım şeysidir
Gelmiş geçmiş en hızlı geri dönüş alınabilecek sosyal paylaşım şeysi twitter abicim test ettim onayladım.
Şimdi ben bu idefixe kızgınım. Hayır, sadece 150 tl gibi yüksek bir meblağa kargo ücretsiz yaptıkları için değil, stokta görülen ürünü ya da en geç iki gün içinde kargo denilen ürünü on beş gün beklettiği için de değil. Hata bende ki bonuslarımı harcayabiliyorum diye buradan alışveriş yaptım yoksa kargoyu da koydun mu d&r'dan daha ucuz değil katiyen.
Şimdi ben bu idefixe kızgınım. Hayır, sadece 150 tl gibi yüksek bir meblağa kargo ücretsiz yaptıkları için değil, stokta görülen ürünü ya da en geç iki gün içinde kargo denilen ürünü on beş gün beklettiği için de değil. Hata bende ki bonuslarımı harcayabiliyorum diye buradan alışveriş yaptım yoksa kargoyu da koydun mu d&r'dan daha ucuz değil katiyen.
4 Ocak 2013 Cuma
Mezeleri mezeciden satın alan birinden ilginç bir tarif geliyor şimdi!
Benim bu ev ahalisine kabak sevdirme çabalarımın altında yatan ne? Harbi diyorum bak, bir psikolog tarafından incelenesi bir vakayım. Ve niye kabak? Kendim de sevmiyorum işin garibi!
Yılbaşı da geçti, hangi sofraya yakıştıracağız bu mezeyi bilmiyorum. Zira yılbaşında rostoyu bile kocasına yaptıran rezil bir insanım.
Yılbaşı da geçti, hangi sofraya yakıştıracağız bu mezeyi bilmiyorum. Zira yılbaşında rostoyu bile kocasına yaptıran rezil bir insanım.
3 Ocak 2013 Perşembe
Asfalyalarım attı atacak! Başlayacağım Fucking Four’una!
Kafam bozuk! Harbiden bozuk. Yanlış giden bir şeyler var.
Evde küçük bir ergen var ve cidden iş çığırından çıkmaya başladı.
Kendimizi dinletemiyoruz. İlker her daim konuşmaktan yana. Güzel güzel konuşuyor Arca ile. Neden yanlış bir davranış olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Misal, sabahın köründe arabalarını çarptırarak oynamasını istemiyoruz. Komşular uyuyor o vakitler ve şikayet duymak istemiyoruz. Her sabah bunu anlatıyoruz ve her sabah yine aynı şey. Arabalarını bir süreliğine kaldıracağımız hakkındaki ön bildirim de fos çıkıyor. Zira yaptığı sadece arabalarından belli bir süre muaf olmak, sonra sil baştan!
Evde küçük bir ergen var ve cidden iş çığırından çıkmaya başladı.
Kendimizi dinletemiyoruz. İlker her daim konuşmaktan yana. Güzel güzel konuşuyor Arca ile. Neden yanlış bir davranış olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Misal, sabahın köründe arabalarını çarptırarak oynamasını istemiyoruz. Komşular uyuyor o vakitler ve şikayet duymak istemiyoruz. Her sabah bunu anlatıyoruz ve her sabah yine aynı şey. Arabalarını bir süreliğine kaldıracağımız hakkındaki ön bildirim de fos çıkıyor. Zira yaptığı sadece arabalarından belli bir süre muaf olmak, sonra sil baştan!
Argo mu? puhahhaha
Zaten diri ficudumdan eser kalmadı bir pelte yığınından beterim bir de sabah gündeminden öğrendiklerim, iyice dayak yemişe döndürdü beni.
Çocukken okumadığıma hayıflandığım birkaç kitap var: Küçük karabalık, şeker portakalı, fareler ve insanlar, küçük prens… Hüzünlü Kemalettin Tuğcu’lardan ya da klasiklerden ziyade benim favorim Aziz Nesin ve Muzaffer İzgü kitaplarıydı.
Çocukken okumadığıma hayıflandığım birkaç kitap var: Küçük karabalık, şeker portakalı, fareler ve insanlar, küçük prens… Hüzünlü Kemalettin Tuğcu’lardan ya da klasiklerden ziyade benim favorim Aziz Nesin ve Muzaffer İzgü kitaplarıydı.
yepyeni başlangıç allah için yepyeni!
sabah resmen kalkamadım. hayatımda belki ilk defa işe gitmemeye karar verdim evet genelde sürüne sürüne giderim sonra kafamı kaldıramam geri dönerim. bu defa araba bile kullanamayacak haldeydim. birkaç defa Arcanın yanım gelip kahvaltı filan sorduğunu okula gittiklerini söylediğini hatırlıyorum. ilker arayıp da bir tas çorba içmemi tavsiye ettiğinde öğlen olmuştu bile. içtim üstüne bitki çayı ve ilaç da içtim. nadire abla portakal suyunu koymuş yanıma uyumuşum görmemişim uyandığımda saat beşti.
bir virüs beni felç etti kanımca. yemek yedim annemin nefis brownie'siyle çay da içtim ama hala kol kanat kırık gibi. sahi bu nasıl bir yeni başlangıç? allahın bir bildiği vardır elbet ?
an itibari ile yine yorganın altındayım, allahın bildiğini kuldan saklamayayım dedim.
Arca da öksürmeyeydi iyiydi, neyse...
bir virüs beni felç etti kanımca. yemek yedim annemin nefis brownie'siyle çay da içtim ama hala kol kanat kırık gibi. sahi bu nasıl bir yeni başlangıç? allahın bir bildiği vardır elbet ?
an itibari ile yine yorganın altındayım, allahın bildiğini kuldan saklamayayım dedim.
Arca da öksürmeyeydi iyiydi, neyse...
1 Ocak 2013 Salı
Yeni başlangıçlar
Önce sağlık huzur sonra
Yeni başlangıçların yılı olsun 2013...
An itibariyle...
Arca çizgi filmle yeni bir başlangıca imza atarken ben yine yazıyorum, İlkerse kahvaltının üstüne kestirmece. Şimdi bütün sene böyle mi geçecek yani? Eee iyi tamam bizim için sakıncası yok:)
Yeni başlangıçların yılı olsun 2013...
An itibariyle...
Arca çizgi filmle yeni bir başlangıca imza atarken ben yine yazıyorum, İlkerse kahvaltının üstüne kestirmece. Şimdi bütün sene böyle mi geçecek yani? Eee iyi tamam bizim için sakıncası yok:)
30 Aralık 2012 Pazar
28 Aralık 2012 Cuma
Kara liste
Ara ara yılbaşı ruhunu arıyorum. Blogun tozlu sayfalarının arasında bile bulamadım. Bu yıl böyle demek ki:) aranırken geçen yılki "to do list" yazısını buldum. Bak bak bak.... Nasıl iflah olmaz bir iyimsersem artık, liste bile yapmışım.
1. Arca'nın odası değişecek! Oyun odası haline gelen ex-oturma odası tamamen Arca'ya tahsis edilecek.
Değişmediği gibi oyun odasındaki koltuğun da yazlığa gitmesiyle iyice yayıldı cüce hatta özerkliğini ilan etti ve hatta görmemizin uygun olmadığı işler karıştıracaksa alenen bilgi verip kapıyı da kapatıyor. Yakında DVD'lerinizi de alın diye ültimatom verirse şaşırmayacağız!
Daha da “bu çocuk resim yapamıyor” diyeni eşekler depsin!
Öğretmeni göndermiş, “annesine söyleyin hiç müdahale etmeden tamamen kendi başına yaptı bu resmi” diye tembihlemiş İlker’e. Tabii cemi cümle biliyor benim bizim oğlanın yeteneksinizin önde gideni, yeteneksizlik dalında “yetenek sizsiniz Türkiye”ye katılacak kadar çıtayı yükseltti diye düşündüğümü.
27 Aralık 2012 Perşembe
Ev yapımı tagliatelle
6 yumurta, 1 kilo un, 1 çorba kaşığı tuz...
hatırladığım bu! malzeme mühim değil! mühim olan stresini hamura atabiliyor musun?
eski yazıları fotoğrafları karıştırırken annemin seneler önce aldığı makarna makinasını buldum. Evet makinada kesiyorsun aman da ne kolay diyorsun ama öyle değil işte. Yoğuracaksın hamuru.. Hayat seni nasıl yoğuruyorsa nasıl sertleştiriyorsa, sen de hamura aynı muameleyi çekeceksin abicim.
hatırladığım bu! malzeme mühim değil! mühim olan stresini hamura atabiliyor musun?
eski yazıları fotoğrafları karıştırırken annemin seneler önce aldığı makarna makinasını buldum. Evet makinada kesiyorsun aman da ne kolay diyorsun ama öyle değil işte. Yoğuracaksın hamuru.. Hayat seni nasıl yoğuruyorsa nasıl sertleştiriyorsa, sen de hamura aynı muameleyi çekeceksin abicim.
"Her gün bile babamla uyuycam!"
...dese de inanma! Kuyruklu yalan!
Geçtiğimiz hafta boyunca Arca defalarca söz verdi, defalarca caydı. İlker ile Arca’nın akşam uykularını birlikte uyuma hikayesi arap saçına döndü. İlker türlü alavere dalaverelerle Arca’dan birlikte uyuma sözü alıyor, akşam oldu mu Arca cücesi ne yapıp ediyor anasıyla yatağa giriyordu.
Geçtiğimiz hafta boyunca Arca defalarca söz verdi, defalarca caydı. İlker ile Arca’nın akşam uykularını birlikte uyuma hikayesi arap saçına döndü. İlker türlü alavere dalaverelerle Arca’dan birlikte uyuma sözü alıyor, akşam oldu mu Arca cücesi ne yapıp ediyor anasıyla yatağa giriyordu.
26 Aralık 2012 Çarşamba
Eyy! Yılbaşı ruhu! oradaysan masaya üç defa vur!
Yılın bu zamanları çoktan gündemimize oturmuş olması lazımdı.
Hıristiyan kardeşlerimizin Noel’i zamanı havaya girer 1 Ocak gibi çıkardık o yılbaşı havasından. Geçen gün Çinlilerle telefonda toplantı yaparken de Noelimizi kutladılar sağ olsunlar, içimi kuruttunuz ne Noel’i diye çemkiresim geldi yuttum, thanks yavrım!
Hıristiyan kardeşlerimizin Noel’i zamanı havaya girer 1 Ocak gibi çıkardık o yılbaşı havasından. Geçen gün Çinlilerle telefonda toplantı yaparken de Noelimizi kutladılar sağ olsunlar, içimi kuruttunuz ne Noel’i diye çemkiresim geldi yuttum, thanks yavrım!
"Arca oğlum senin annen bir salaktı" vol.17
Pazartesileri sürpriz günü okulda. Hadi bu defa Arca kendi yaptığı bir şeyleri götürsün okula dedim. Heves ettim. Mozaik pastayı duyunca İlker de tutturdu yerim diye. Arca bozuk attı, neyse bir buçuk ölçüden büyükçe bir pasta yapmaya karar verdik. Her bir dilimi ayrı ayrı strech film ile paketleyeceğiz, üstlerine de tek tek isimleri yazacağız, plan bu.
25 Aralık 2012 Salı
Fang Ailesi : Şimdi senin suratına bir tane çaksam bu sanattırdiyebilir misin?
Fotoğrafı, resmi sanattan saymayan bir karı koca düşün. Bunlar performans sanatçısı ve durağan hiçbir şey onlar için sanat değil!
24 Aralık 2012 Pazartesi
Bizim oğlan resim çiziyormuş yav
Susan Stricker o meşhur ve mühim kitabı “Çocuklarda sanat eğitimi” kitabında resmin temelinin karalama olduğunu anlatır, çocuklarımıza “ne resim yapıyorsun? ne çiziyorsun?” gibi şeyler söylemememizi, özgür bırakmamızı ve illa ki yorum yapacaksak “çok güzel olmuş” şeklinde değil, “seçtiğin renkleri çok beğendim, kırmızı ile kahverengiyi bir arada kullanman ilginç olmuş” filan dememizi öğütler.
Ben de bünyeye kattığım bir donanımın b.kunu çıkarırım! Yani çıkarmışım. Zira karalama konusunda o kadar yüreklendirmişim, o kadar gerçekçi ve beğeni dolu yorumlarda bulunmuşum ki, Arca benim sadece karalamalardan hoşlandığımı sanıyor.
Ben de bünyeye kattığım bir donanımın b.kunu çıkarırım! Yani çıkarmışım. Zira karalama konusunda o kadar yüreklendirmişim, o kadar gerçekçi ve beğeni dolu yorumlarda bulunmuşum ki, Arca benim sadece karalamalardan hoşlandığımı sanıyor.
Dumur diyalog #84
A: Ela kitabımı yırttı
Y: hadi ya çok fena. Sen ne yaptın?
A: kızdım
Y: ela ne yaptı?
Y: hadi ya çok fena. Sen ne yaptın?
A: kızdım
Y: ela ne yaptı?
22 Aralık 2012 Cumartesi
Hafif ! kar yağışı
İstanbul'a gitmek için bundan daha kötü bir gün seçilemezmiş. Kar haberini de dinlememişim, sabah pilotun varış noktasındaki hava durumunu bildirirken "hafif kar yağışlı" demesi üzerine haberdar oldum. Ama hafif filan ya hafife alıyorum.
Sabahtan ofiste çalışacağım öğlen Akmerkeze geçeceğim plan bu. Lakin planda olmayan şiddetini gittikçe arttıran kar yağışı var. Toplantıya tam vaktinde yetiştim. Karşıdan gelemeyenler varken benim ta İzmirden gelmem takdirle karşılandı. Heheh çaktırmadım, ulen bilsem bu kadar yağacağını ben de gelmezdim sadece soğuk olacak sanıyorum. Tabii ki hava muhalefeti nedeniyle komisyon tarihinin en kısa toplantısını kayıtlara geçirdi, herkes evlere erkenden vınladı. Akşam Tuba ve Gülayşe ile buluşacağım. Kıpırdamıyorum yerimden. Eh zaten Akmerkezdeyim daha ne isteyeyim. Cam kenarı bir yer buldum, tatlımı kahvemi aldım, kar manzarasına karşı kitabımı okudum. Aman pek mesudum.
Beş buçuğa doğru Tuba aradı taksi bulamıyordu, metroyla Kanyon'a gidecekti. Gülayşe'nin karşıdan katılması mümkün değildi. Kolay gelmiştim kolay dönerim diye düşündüm. Yanılmışım! Bırak taksiyi yolda hareket yok. Biraz yürüyeyim dedim zaten bilinmeze yürüyen bir topluluk var, takip ediyorum. Bir şekilde taksi bulurum umudunu hiç yitirmiyorum. Bir ara yanımda liseli bir grup belirdi. Kulak kabarttım. Servisle gitmekten vazgeçmişler metroya doğru yürümeye karar vermişlerdi. İki kız bir oğlan. Oğlan biraz şaşkın belli ki yanlarında erkek olsun diye gruba dahil edilmiş, kızlar zehir gibi. Hemen yanaştım, "arkadaşlar ben Kanyon'a gideceğim nasıl ulaşırım metroya?" İhtiyaç duyduğum cevap geldi; "biz de oraya gidiyoruz, götürelim sizi."
Başladık yürümeye. Karanlık ara sokaklarda atlattığım birkaç düşme tehlikesinin ardından gençlerin peşine takılma fikrini sorgulamaya başladım. Gerçi başka şansım da yoktu en kısa yoldan metroya ulaştıracaklardı. Cidden öyle de oldu! Yirmi dakikalık bir yürüyüşün ardından metro durağına gelmiştik. Ayaklarım çizmenin içinde vıyck vıyck diye sesler çıkarıyordu ama hiç oralı olmadım.
Varmıştım Kanyon'a varmıştım. Tuba ile nefis bir makarna şarap üstüne kahve .... saatin nasıl ilerlediğini anlamamışım. Kanyondan bir yedek çorap alırdım diyordum kar suyundan buz kesmiş ayaklarımı bile unutmuşum. Ara ara trafik kontrol merkezine bağlanıyoruz telefondan yolların durumuna bakıyoruz. Bir taraftan THY'yi meşgul ediyorum, hani iptal filan var mı diye.
23:15'teki uçak için taksiye bindiğimde saat sekiz bile değildi. Yolların durumunu anlattım şoföre oralı olmadı, tabii ben nereden bilecektim? Telsizle sordu ben hala "E5 iyi, bak bir haliçte bir de şirinevlerde sıkışıklık var, sonrası açık, bas git vallaha bak telefondan baktım" sallamadı beni girdi TEM'e. Eh pek tabii daha sapakta sıkışmış trafiği görünce gerisin geri ve hatta geri geri döndü E5'e. Ama hala "abla sen haklıymışsın" demek yok. İlerliyoruz harbiden Şirinevler hafif sıkışık ondan gayri her yer açık. Bu arada telsizden evine giden yolu soruyor cevap yok. Baktı benim teknoloji işi biliyor, " abla sen telefondan bir bakıver be eve gidemedim iki gündür" demeye başladı.
Erkenden vardım havaalanına. Bileti öne alma şansımı denedim bingo 21:00 uçağına aldırdım. Sevinçten havalara uçup "nihoahaha" şeklinde kocasıyla telefonda konuşan manyak bendim. Manyaklıkta değildim ama sevinçte kesiknlikle yalnızdım.
Sevincim çok uzun sürmedi zira uçağın kalkmasına on dakika vardı ama kapı numarası bile belli değildi. 22:00 uçağı ve daha birkaç tanesi iptaldi. Rötar kesin vardı da aman iptal olmasındı. Havaalanı mahşer yeri gibi. Kıyamet bu olsa gerek diye düşünürken sadece bir saatlik rötar haberiyle yüreğim soğudu. Bindik uçağa lakin bir saat de uçakta bekledik. Biliyorum ki İlker merak edecek gel gör ki yanımdaki adam uçak modunda oyun oynuyor diye bir alay çemkirmişim, hiç zararı olmasa bile telefonu açıp da mesaj atmam mümkün değil kan çıkar.
Eve vardım saat iki saat öne aldığım biletimle iki saat rötarlı yani tam birde:) göüznü sevdiğimin hava şartları göüzü sevdiğimin İzmir'i!
Sabahtan ofiste çalışacağım öğlen Akmerkeze geçeceğim plan bu. Lakin planda olmayan şiddetini gittikçe arttıran kar yağışı var. Toplantıya tam vaktinde yetiştim. Karşıdan gelemeyenler varken benim ta İzmirden gelmem takdirle karşılandı. Heheh çaktırmadım, ulen bilsem bu kadar yağacağını ben de gelmezdim sadece soğuk olacak sanıyorum. Tabii ki hava muhalefeti nedeniyle komisyon tarihinin en kısa toplantısını kayıtlara geçirdi, herkes evlere erkenden vınladı. Akşam Tuba ve Gülayşe ile buluşacağım. Kıpırdamıyorum yerimden. Eh zaten Akmerkezdeyim daha ne isteyeyim. Cam kenarı bir yer buldum, tatlımı kahvemi aldım, kar manzarasına karşı kitabımı okudum. Aman pek mesudum.
Beş buçuğa doğru Tuba aradı taksi bulamıyordu, metroyla Kanyon'a gidecekti. Gülayşe'nin karşıdan katılması mümkün değildi. Kolay gelmiştim kolay dönerim diye düşündüm. Yanılmışım! Bırak taksiyi yolda hareket yok. Biraz yürüyeyim dedim zaten bilinmeze yürüyen bir topluluk var, takip ediyorum. Bir şekilde taksi bulurum umudunu hiç yitirmiyorum. Bir ara yanımda liseli bir grup belirdi. Kulak kabarttım. Servisle gitmekten vazgeçmişler metroya doğru yürümeye karar vermişlerdi. İki kız bir oğlan. Oğlan biraz şaşkın belli ki yanlarında erkek olsun diye gruba dahil edilmiş, kızlar zehir gibi. Hemen yanaştım, "arkadaşlar ben Kanyon'a gideceğim nasıl ulaşırım metroya?" İhtiyaç duyduğum cevap geldi; "biz de oraya gidiyoruz, götürelim sizi."
Başladık yürümeye. Karanlık ara sokaklarda atlattığım birkaç düşme tehlikesinin ardından gençlerin peşine takılma fikrini sorgulamaya başladım. Gerçi başka şansım da yoktu en kısa yoldan metroya ulaştıracaklardı. Cidden öyle de oldu! Yirmi dakikalık bir yürüyüşün ardından metro durağına gelmiştik. Ayaklarım çizmenin içinde vıyck vıyck diye sesler çıkarıyordu ama hiç oralı olmadım.
Varmıştım Kanyon'a varmıştım. Tuba ile nefis bir makarna şarap üstüne kahve .... saatin nasıl ilerlediğini anlamamışım. Kanyondan bir yedek çorap alırdım diyordum kar suyundan buz kesmiş ayaklarımı bile unutmuşum. Ara ara trafik kontrol merkezine bağlanıyoruz telefondan yolların durumuna bakıyoruz. Bir taraftan THY'yi meşgul ediyorum, hani iptal filan var mı diye.
23:15'teki uçak için taksiye bindiğimde saat sekiz bile değildi. Yolların durumunu anlattım şoföre oralı olmadı, tabii ben nereden bilecektim? Telsizle sordu ben hala "E5 iyi, bak bir haliçte bir de şirinevlerde sıkışıklık var, sonrası açık, bas git vallaha bak telefondan baktım" sallamadı beni girdi TEM'e. Eh pek tabii daha sapakta sıkışmış trafiği görünce gerisin geri ve hatta geri geri döndü E5'e. Ama hala "abla sen haklıymışsın" demek yok. İlerliyoruz harbiden Şirinevler hafif sıkışık ondan gayri her yer açık. Bu arada telsizden evine giden yolu soruyor cevap yok. Baktı benim teknoloji işi biliyor, " abla sen telefondan bir bakıver be eve gidemedim iki gündür" demeye başladı.
Erkenden vardım havaalanına. Bileti öne alma şansımı denedim bingo 21:00 uçağına aldırdım. Sevinçten havalara uçup "nihoahaha" şeklinde kocasıyla telefonda konuşan manyak bendim. Manyaklıkta değildim ama sevinçte kesiknlikle yalnızdım.
Sevincim çok uzun sürmedi zira uçağın kalkmasına on dakika vardı ama kapı numarası bile belli değildi. 22:00 uçağı ve daha birkaç tanesi iptaldi. Rötar kesin vardı da aman iptal olmasındı. Havaalanı mahşer yeri gibi. Kıyamet bu olsa gerek diye düşünürken sadece bir saatlik rötar haberiyle yüreğim soğudu. Bindik uçağa lakin bir saat de uçakta bekledik. Biliyorum ki İlker merak edecek gel gör ki yanımdaki adam uçak modunda oyun oynuyor diye bir alay çemkirmişim, hiç zararı olmasa bile telefonu açıp da mesaj atmam mümkün değil kan çıkar.
Eve vardım saat iki saat öne aldığım biletimle iki saat rötarlı yani tam birde:) göüznü sevdiğimin hava şartları göüzü sevdiğimin İzmir'i!
MFÖ yakar gönlümü
Bizim dönem kız çocukların büyük çoğunluğu Erol Evginle evleneceğini söylerdi. Benim adamım Mazhar Alanson'du. Oyuncak gitarım ve onlarınkine benzeyen pantolonumla aile toplantılarında MFÖ taklidi yapardım.
Her kasetleri vardı bizim evde ee o zamanlar kaset var tabii:)
Üniversitedeyken Galatasaray lisesinde bir konserlerine rastlamıştık hayatımın en güzel günlerinden biriydi. Bütün şarkılarını ezberden söylediğimde İlker şok olmuştu hastasıyım abicim lafta değil yani:)
Şimdi Beyaz Show'dalar.
Allahım o rastladığım konserdeki gibi hissediyorum şu an! Hatta o yedi yaşında hissettiklerimi:)
Mest bir gece biterken... Arca uyuyor İlker uyuyor ve bu bünye hala uykuya direniyor... Yalnızlık ömür boyuuuuuu
Her kasetleri vardı bizim evde ee o zamanlar kaset var tabii:)
Üniversitedeyken Galatasaray lisesinde bir konserlerine rastlamıştık hayatımın en güzel günlerinden biriydi. Bütün şarkılarını ezberden söylediğimde İlker şok olmuştu hastasıyım abicim lafta değil yani:)
Şimdi Beyaz Show'dalar.
Allahım o rastladığım konserdeki gibi hissediyorum şu an! Hatta o yedi yaşında hissettiklerimi:)
Mest bir gece biterken... Arca uyuyor İlker uyuyor ve bu bünye hala uykuya direniyor... Yalnızlık ömür boyuuuuuu
20 Aralık 2012 Perşembe
an itibariyle
istanbulda karda mahsur kalinabilecek en iyi yerde kar manzarasi esliginde kitap kahve :)
lakin gece izmire donebilecek miyim hic bilmiyorum hasssss.....kar durmuyor yav cok sakat bi gunde gelmisim:(
lakin gece izmire donebilecek miyim hic bilmiyorum hasssss.....kar durmuyor yav cok sakat bi gunde gelmisim:(
19 Aralık 2012 Çarşamba
"Arca oğlum senin annen bir salaktı" vol.16
Yine yeni yeniden gözlüklerini evin içinde bulamadığı için lenslerini takan, gözlüğünü bulunca lensleri çıkarıp gözlüğü takan salak benim ve bunu ilk defa yapmıyorum!
18 Aralık 2012 Salı
Sharon yeliz
Yurtta kaldığımız yıllar benim lakabım "sharon"dı. Evet Sharon Stone'dan geliyor. Temel içgüdü filmi pek popüler o yıllar, hani buz kıracağı ile adamları haşat ediyor sharon abla.
Ufacık tefecik bir kız çocuğum o zamanlar nereden baksan şimdiki halimin 7-8 kilo zayıfını düşün. Ama küçük müçük karamürsel sepeti deyip geçme. İki adet yirmi litrelik bidon suyu (o zamanlar damacana yok istasyonlardan bidonla su alırdık her oda dört kişilik oda başına iki bidon) tek seferde iki kat çıkarırdım tık etmezdim.
Ufacık tefecik bir kız çocuğum o zamanlar nereden baksan şimdiki halimin 7-8 kilo zayıfını düşün. Ama küçük müçük karamürsel sepeti deyip geçme. İki adet yirmi litrelik bidon suyu (o zamanlar damacana yok istasyonlardan bidonla su alırdık her oda dört kişilik oda başına iki bidon) tek seferde iki kat çıkarırdım tık etmezdim.
Arca ilk kez...
... Bir arkadaşından mektup aldı.
Evet Ege bir ev resmi çizmişti, kıyamam Elif'in kafasının eti yiyip postalamıştı resmi, resim Arca'nın eviydi, Arca'ya postalanmalıydı.
Allahtan Arca'ya söylememişim, garibim her gün sorardı kesin mektubu geldi mi diye. Aradan üç hafta geçti mektup geldi. Vaktiyle hemen her Türk kadını gibi Strawberry'den öte beri sipariş ederdim, allah seni inandırsın daha çabuk gelirdi dünyanın bir ucundan. Bizim mektup Karşıyaka'dan üç haftada teşrif edemedi, gözünü sevdiğimin ptt'si.
Evet Ege bir ev resmi çizmişti, kıyamam Elif'in kafasının eti yiyip postalamıştı resmi, resim Arca'nın eviydi, Arca'ya postalanmalıydı.
Allahtan Arca'ya söylememişim, garibim her gün sorardı kesin mektubu geldi mi diye. Aradan üç hafta geçti mektup geldi. Vaktiyle hemen her Türk kadını gibi Strawberry'den öte beri sipariş ederdim, allah seni inandırsın daha çabuk gelirdi dünyanın bir ucundan. Bizim mektup Karşıyaka'dan üç haftada teşrif edemedi, gözünü sevdiğimin ptt'si.
17 Aralık 2012 Pazartesi
Hayalkurdum : bizim çocukların kitapçısı
Cumartesi sabahı pek tabii kargalar kahvaltıya oturmamışken biz yollara düştük. Gazi’de kesin yer buluruz diyorum ama bizden başka ne çok karga varmış, hepsi de soluğu Alsancak’ta almış. İki turun sonunda dünyanın bir ucunda park yeri bulduk, bu ne be!
Uzun çok uzun bir yürüyüşün ardından Tea&Pot’a girdik. Hani Duru da belki bugün Zeynep’le café’ye gelmiştir, onu da alır HAYALKURDUM’a götürürüz diyordum. Laf aramızda eminim Duru’nun benim çocuğum olduğunu sananlar çok olurdu. Bu iki cüce aynı okula gidiyorlar ya, ikisinin fotoğraflarını facebook’a koymuştum, cümle arkadaşlar “aa ne tatlı kızın var aynı sana benziyor” dediler. Fikir de hoşuma gitti ha! İnsanın kendisine benzeyen çocuğunun olması ne güzelmiş be dedim. Üstelik Duru İlker’in yeğeni, kan bağımız bile yok. Gerçi Deniz bebeği de bana benzetiyorlar. Bizim büyük Duru’yu da. Uzun lafın kısası bütün yeğenlerim – kan bağımız olsun olmasın – bana benziyor : ) Ah ulen bir kendi çocuğumu benzetmedim gitti!
Duru hastaydı ve evde dinleniyordu, Arca teselliyi bir fincan süt ve iki koca dilim mozaik pastada buldu. Hoşbeşin ardından yollandık Hayalkurdum’a. Saatimiz tutarsa buluşalım orada dediğimiz Tuna, Ege ve anneleriyle ile denk getirdik. Zira HAYALKURDUM'u talan edeceksek kalabalık olmalıydık, hayal kurtları başlarına gelecekleri şimdiden öğrenmeliydiler.
Aç parantez... girişte merdivenler var, hemen yanında ise bebek arabaları ve engelliler için rampa. Detaylar önemsendiğinizi gösterir... Kapa parantez :)
Yer cücesi girer girmez kendisini ortadaki kocaman minderin üzerine attı. Resmen yaydılar.
14 Aralık 2012 Cuma
Pijama dediğin...
Sabahları keyif nağmeleri tutturan kocama saydırmıştım, "sabah insanı değilim kardeşim!" Diye çemkirmiştim ya hah ben o kadar nemrut değilim gel bak mesela an itibariyle pamuk hatunum!
Dün gece çalıştığım yetmiyormuş gibi bir de sabahın beşinde kalkıp İstanbul'a gittim, akşam döndüğümde Arca uyumuştu bile. Ama o bütün gün üzerine yapışan kıyafetleri, sıkan çorapları, yüzüğü, saati çıkarırsın ya ohhhh.. Üstüne en yıpranmışından pijamanı giydin miydi tamam gelsin günün en güzel saatleri...
Dün gece çalıştığım yetmiyormuş gibi bir de sabahın beşinde kalkıp İstanbul'a gittim, akşam döndüğümde Arca uyumuştu bile. Ama o bütün gün üzerine yapışan kıyafetleri, sıkan çorapları, yüzüğü, saati çıkarırsın ya ohhhh.. Üstüne en yıpranmışından pijamanı giydin miydi tamam gelsin günün en güzel saatleri...
13 Aralık 2012 Perşembe
Dolap kapakları
Geçen Cuma Arca’nın veli toplantısındaydık. Kurum sahibi genel konularda konuşma yapıyordu, ailelere önerilerde bulunuyordu.
Laf döndü dolaştı, dolap kapaklarına geldi. Evet, artık yetişkin sayılan oğlunun odasındaki dolap kapakları bile açıktı. Salondan cık cık sesleri gülüşmeler gelirken ben yanımdaki İlker’in kolunu tuttum, yoksa puhahah şeklinde kopacaktım ve tüm salona “benim o! o dolap kapaklarını açık bırakan yetişkin benim!” diye itiraf etmek zorunda kalacaktım.
Laf döndü dolaştı, dolap kapaklarına geldi. Evet, artık yetişkin sayılan oğlunun odasındaki dolap kapakları bile açıktı. Salondan cık cık sesleri gülüşmeler gelirken ben yanımdaki İlker’in kolunu tuttum, yoksa puhahah şeklinde kopacaktım ve tüm salona “benim o! o dolap kapaklarını açık bırakan yetişkin benim!” diye itiraf etmek zorunda kalacaktım.
12 Aralık 2012 Çarşamba
Dumur diyalog #83
Arabasını kaza yaptırıp kıran Arca'ya annesi (yani ben) : "Senin yerinde olsam Noel babadan oyuncak araba istemem arca"
A : neden?
Y: çünkü söyleyeceğim getirmesin sana araba, kırıyorsun kıymetini bilmiyorsun.
Sinsice yanıma yanaşıp fısıltıyla;
A : neden?
Y: çünkü söyleyeceğim getirmesin sana araba, kırıyorsun kıymetini bilmiyorsun.
Sinsice yanıma yanaşıp fısıltıyla;
11 Aralık 2012 Salı
Geleneksel yılbaşı ağacı süsleme merasimi
“aa yılbaşı bizim dinimizde yok, bunlar hep gavur icatları!! kültürümüzü yozlaştırıyorsun, tuh sana!” gibi saçma sapan düşünceleri küçük beyinlerinden geçirenler için her yıl olduğu gibi bir bilgilendirme yapayım, hiç zahmet etmesinler! (buraya bir tık)
Gelelim bizim yılbaşı ağacı süsleme merasimimize.
Pazar günü hiç dinmeyen yağmur fonu eşliğinde, aheste bir kahvaltı.
Gelelim bizim yılbaşı ağacı süsleme merasimimize.
Pazar günü hiç dinmeyen yağmur fonu eşliğinde, aheste bir kahvaltı.
10 Aralık 2012 Pazartesi
HAYALKURDUM
İstanbul’daki arkadaşların çocuklarını götürdükleri çocuk kitabevlerini ve oralardaki aktiviteleri gördükçe Allah biliyor ya, “benim bebemin neyi eksik! ah ulen İzmir’de yok böyle kitabevleri!” şeklinde eziklendiğim çok oldu.
Hani bir şey isteseymişim olacakmış! OLDU! Dört şahane kadın, dört İzmirli anne “hayal kurdu” ve hayallerinin balkabağına dönüşmesine çok az kaldı.
12.12.12'de saat tam 12:12'de
1398 sok. No:6/1 Ulvi Apartmanı Alsancak (tabii ki İZMİR)
Darısı hayal kuran bütün hayalkurtlarının başına!
Her çocuk böyle mi bilmem ama bizim evdeki numune kitapçıları seviyor, bir raf kadar çocuk kitabı sunan sıradan kitapçılarda bile saatlerini harcayabilen bir veledin HAYALKURDUM’da tüm günü geçireceğine kalıbımı basarım!
Bizi kapıdan kovalayacaklar, bacadan gireceğiz, onları bu kitabevini açtıklarına pişman edeceğiz!! nihahahohahah :)
Pezzettino
Kitap siparişleri iş adresine geliyor, Arca’dan önce ben okuyorum. Evet çoğu kitabı gidip de kitapçıda incelemek gibi bir vaktim olmadığından ya eleştirisini BDK’dan okuduğum ya da Esra Özlem’in Ada’sı gibi Arca ile zevkleri tutan çocukların önerilerini not edip gözü kapalı sipariş veriyorum.
Artık mikemmel bir kitap seçicisi olduğumdan mı (:P) yoksa Arca’nın kitaptan yana seçici olmamasından mı bilinmez, yüzde doksan dokuz tuttururum zaten.
Eskiden bütün kitapları aynı gün getirirdim eve. Hurrarra bütün gece dilim damağıma yapışırdı hepsini okuyacağım diye. Akıllandım, şimdi tek tek getiriyorum.
Pezzettino’yu da ofiste okudum götürmeden önce.
Bayıldım. Bu yaşımda bayıldım! Çocuk kitabı çok ciddi iştir, hani yazdım oradan biliyorum :P Yok benim yazdıklarım kör gözüne parmak şeklinde mesajlar içerdiği için fena halde kıskandım bu kitabı. Dokundurmuş çekmiş! Kısa, öz, alttan mesaj! bitti.
Artık mikemmel bir kitap seçicisi olduğumdan mı (:P) yoksa Arca’nın kitaptan yana seçici olmamasından mı bilinmez, yüzde doksan dokuz tuttururum zaten.
Eskiden bütün kitapları aynı gün getirirdim eve. Hurrarra bütün gece dilim damağıma yapışırdı hepsini okuyacağım diye. Akıllandım, şimdi tek tek getiriyorum.
Pezzettino’yu da ofiste okudum götürmeden önce.
Bayıldım. Bu yaşımda bayıldım! Çocuk kitabı çok ciddi iştir, hani yazdım oradan biliyorum :P Yok benim yazdıklarım kör gözüne parmak şeklinde mesajlar içerdiği için fena halde kıskandım bu kitabı. Dokundurmuş çekmiş! Kısa, öz, alttan mesaj! bitti.
Gri'nin elli tonu
Dönemin popüler kitaplarını çok sonları okumak gibi saçma bir adetim var ve neyse ki yalnız değilim. İyice sindirilsin, okunsun, işin erbapları tarafından yorumlansın diye beklerim. Hemen çıktı, ilk ben okuyayım gibi bir derdim yoktur. Hatta aradan aylar geçmesine rağmen hakkında hala iki laf ediliyorsa, daha makbuldür.
Amma velakin bu defa merakıma yenik düştüm. “Gri’nin elli tonu” diye bir kitap. İzmirli anneler mail grubunda bir muhabbet başladı. Allah! Daha kitaptan tek satır okumadan, alt dudağımı ısırırken bulduğumda kendimi, bir anıyı hatırlar gibi gülümsemeye başladım. Harbi diyorum bak, artık nasıl anlattılarsa?
Hani yemek için derler ya (daha doğrusu babam der) aklında duracağına midende dursun. Hah bu kitap için de “aklımda duracağına listemde dursun, dur hatta elimde dursun bir sipariş vereyim” dedim verdim.
“Lizbon’a gece treni” dehasının ardından çerez olacağını biliyordum, kendimi hazırlamıştım, beklentiyi yüksek tutmayacaktım. Arca ile sızıp gecenin geri kalanında cin gibi uyandığım o gün başladım … ve bitirdim… dermişim: ))))
Sırtım tutulmasa bitirebilirdim ama bitirmedim. Kitabın bendeki mesaisine iki gün ömür biçen dostlar yanılmamıştı.
Kitap mı? Yorum mu?
Ne yapalım canım, her kitap da edebi anlamda doyuracak değil, değil mi ya?
Fazla detaya girmeyeceğim, merak kediyi öldürür mü cidden bilmem ama beni uykusuz bıraktığı kesin!
Amma velakin bu defa merakıma yenik düştüm. “Gri’nin elli tonu” diye bir kitap. İzmirli anneler mail grubunda bir muhabbet başladı. Allah! Daha kitaptan tek satır okumadan, alt dudağımı ısırırken bulduğumda kendimi, bir anıyı hatırlar gibi gülümsemeye başladım. Harbi diyorum bak, artık nasıl anlattılarsa?
Hani yemek için derler ya (daha doğrusu babam der) aklında duracağına midende dursun. Hah bu kitap için de “aklımda duracağına listemde dursun, dur hatta elimde dursun bir sipariş vereyim” dedim verdim.
“Lizbon’a gece treni” dehasının ardından çerez olacağını biliyordum, kendimi hazırlamıştım, beklentiyi yüksek tutmayacaktım. Arca ile sızıp gecenin geri kalanında cin gibi uyandığım o gün başladım … ve bitirdim… dermişim: ))))
Sırtım tutulmasa bitirebilirdim ama bitirmedim. Kitabın bendeki mesaisine iki gün ömür biçen dostlar yanılmamıştı.
Kitap mı? Yorum mu?
Ne yapalım canım, her kitap da edebi anlamda doyuracak değil, değil mi ya?
Fazla detaya girmeyeceğim, merak kediyi öldürür mü cidden bilmem ama beni uykusuz bıraktığı kesin!
8 Aralık 2012 Cumartesi
Dumur diyalog #82
Verdiğin sözü tutmak mesajını içten içe enjekte etmeye çalışan İlker; "bak Arca söz verdim oyun açtım değil mi? Sen de verdiğin sözleri tutuyor musun babacım?"
Arca "bundan sonra seninle uyumak için söz vermiycem! Her gün bile söz vermiycem!"
..............
Bir tane de dumur diyalog #yeliz special edition:
Y: ekmek yok İlker eve girmeden alalım
İ: ne yemek var?
Y: bezelye
İ: aa bezelye ekmeksiz yenmez
Y: o zaman bezel-YEME puhahaha
Evet iğrencim biliyorum.
Arca "bundan sonra seninle uyumak için söz vermiycem! Her gün bile söz vermiycem!"
..............
Bir tane de dumur diyalog #yeliz special edition:
Y: ekmek yok İlker eve girmeden alalım
İ: ne yemek var?
Y: bezelye
İ: aa bezelye ekmeksiz yenmez
Y: o zaman bezel-YEME puhahaha
Evet iğrencim biliyorum.
7 Aralık 2012 Cuma
Muhterem...
Nedeni olmak zorunda da değil ama karşımızdakini sevmemizi sağlayan bir şeyler vardır, detaylar. Kaşı gözü orası burası soyu sopu huyu değil, genel değil, ayrıntı…
Ettiği bir laf mesela…
Ettiği bir laf mesela…
6 Aralık 2012 Perşembe
Tespitim geldi!! Vol.2
İlk gençliğinde çocukluğunda yeterince Türk sineması izlememiş orta yaşa yakın bireyler mutluluğu yeni dönem Türk dizilerinde arar!
Bakınız : Muhterem kocam.
Bakınız : Muhterem kocam.
5 Aralık 2012 Çarşamba
Aşure
Sosyal medyada bir tek kare daha aşure fotoğrafı görürsem düşüp bayılacağım! Bana mı bu sene geldiler yoksa görsel paylaşım medyasında daha mı fazla dolanır oldum bilmiyorum, bildiğim bir şey varsa; aşureyi sevmiyorum. Dünyanın geri kalanının aksine sevmiyorum.
Tatlının içine giren bakliyattan haz etmiyorum. Sütlacı da benzer sebeplerden sevmem. Pirinç olsa olsa çorbada ıspanakta olur, tatlıda ne işi var?
Aşure konusundaki hassasiyetim çocukluğuma dayanıyor, biliyorum.
Annem ve “komşuya gönderme” konsepti!
Tatlının içine giren bakliyattan haz etmiyorum. Sütlacı da benzer sebeplerden sevmem. Pirinç olsa olsa çorbada ıspanakta olur, tatlıda ne işi var?
Aşure konusundaki hassasiyetim çocukluğuma dayanıyor, biliyorum.
Annem ve “komşuya gönderme” konsepti!
Dumur diyalog #81
A: Annem, bizim okuldaki kıvırcık Ege saçlarını kestirince ne oldu biliyor musun?
Y: Bilmem ne oldu?
A: KIVIRCIKSIZ EGE OLDU! Puahahhaha
...........................
Y: Bilmem ne oldu?
A: KIVIRCIKSIZ EGE OLDU! Puahahhaha
...........................
4 Aralık 2012 Salı
Büyüyorlar!
Cuma gecesi yorgunluktan kucağımda uyuyakalmıştı, yoksa soğan kokulu kafasını yıkamaktı niyetim, olmadı, leş gibi uyandı yeni güne. Berk’in doğum günüydü, Berk’in hediye ettiği parfümü sıkar, kokudan kurtuluruz dedik. Ama saçların iğrenç görünümünü ne yapacaktık? Limon! Limon sürdük kafasına dik dik yaptık saçları, sprey sıkılmış gibi oldu.
“Parti saçlarım oldu!” diye sevindi garibim büyüyor yav!
“Parti saçlarım oldu!” diye sevindi garibim büyüyor yav!
3 Aralık 2012 Pazartesi
Tespitim geldi!! Vol.1
“Yemek tarifi” ile “diyet” anahtar kelimeleri satar abicim, havada karada satar!
Bugün bir ara kendi bloguma girdim, okuyorum. Evet böyle narsis bir insanım, kendi yazdıklarımı okuyorum. (laf aramızda çok gülüyorum yav!) Neyse sağ alt köşede o anda sayfayı ziyaret etmekte olanların sayısı görülür. 33 gördüm! Oha niye lan? Benim bildiğim 20’yi geçmez. Hatta gece geç bir saat girmişsem “1” gözükmesin diye iki ayrı sayfada açarım bloğumu, maksat “tek ben mi okuyorum lan!” hissiyatı oluşmasın. Böyle manyak yönlerim var, tanıyın beni! buyum ben!
Bugün bir ara kendi bloguma girdim, okuyorum. Evet böyle narsis bir insanım, kendi yazdıklarımı okuyorum. (laf aramızda çok gülüyorum yav!) Neyse sağ alt köşede o anda sayfayı ziyaret etmekte olanların sayısı görülür. 33 gördüm! Oha niye lan? Benim bildiğim 20’yi geçmez. Hatta gece geç bir saat girmişsem “1” gözükmesin diye iki ayrı sayfada açarım bloğumu, maksat “tek ben mi okuyorum lan!” hissiyatı oluşmasın. Böyle manyak yönlerim var, tanıyın beni! buyum ben!
Kim çapkın?
Hafta sonunun pazar partisi Deniz’indi. Evet Deniz bebek, Arca tarafından kafası gözü yarılmadan sağ salim 1 yaşını doldurdu. Bu sene sağ çıktı kanımca bundan gayri hayat mücadelesinde sırtı yere gelmez.
Öncesinde Arca’yı arabada uyuması konusunda telkin ediyoruz ki partide arıza yapmasın. Deniz’in partisine giderken de arabada kestirdi. Gözünü açtı, balonlar, çocuklar, nefis yiyecekler… sersemledi haliyle. Bir gün önceki partide bütün çocukları tanıyordu ama o gün o kadar çocuğun arasında yalnızdı.
Öncesinde Arca’yı arabada uyuması konusunda telkin ediyoruz ki partide arıza yapmasın. Deniz’in partisine giderken de arabada kestirdi. Gözünü açtı, balonlar, çocuklar, nefis yiyecekler… sersemledi haliyle. Bir gün önceki partide bütün çocukları tanıyordu ama o gün o kadar çocuğun arasında yalnızdı.
30 Kasım 2012 Cuma
an itibariyle... gelmiş geçmiş en iyi romantik komedi!
"When Harry met Sally"....
Gelmiş geçmiş en iyi romantik komedi!
Kaç defa izlediğimi saymadım. Umrumda bile değil! Bu film ne olursa olsun günü kurtarır!
Gelmiş geçmiş en iyi romantik komedi!
Kaç defa izlediğimi saymadım. Umrumda bile değil! Bu film ne olursa olsun günü kurtarır!
Çocuk haklı kokuyormuş cidden!
Arca akşamları yanıma yanaşıp yanaşıp “annem banyo yapayım, kokuyorum” deyip duruyor. Bu hafta üç oldu talep. Yazın bu kadar talepkar değildi, anlamadık gitti, derken jeton düştü!
Çocuk haklı harbi kokuyor, soğan kokuyor! Leş gibi!
Her şey bir gün Hayat’ın Ela’nın öksürüğünden şikayeti ile başladı. Ela çok öksürüyordu ve Hayat ne yapsa kar etmemişti, Nurturia’da danışmıştı. Annelerden pek çok öneri gelmişti, ben de hepsini okudum, aralarından bildiklerim var bilmediklerim var.
Arca’nın malum Sümkürüfüs’ünü evden bir türlü kovamadık. Her gün sabah akşam burunlar temizleniyor ki rahat nefes alsın, gece oldu mu tıkanıyor, akıntı genizde gıcık yapıp öksürtüyor haliyle. Bir akşam burun temizleme rutinimiz şaştı, yer cücesi yerde uyuyakalmıştı. Pek tabii Sümkürüfüs canavarı hemen işbaşı yaptı, daha gece yarısını bulmadan saatler, Arca öksürük nöbetine başladı.
Yastığı kaldırdım, yok! Odanın nemi tamam 50% daha ne olacak? Öksürmekten uyanıyor, o uyku haliyle burnuna bir şey de sokturmuyor, hey allahım!
29 Kasım 2012 Perşembe
Sabah insanı değilim kardeşim zorla mı!
Ben "aman sabahlar olmasın" tarzını benimsiyorum. Hatta hayat felsefem yapabilirim pekala. Evet yav, gece seviyorum ben, sabahın körünü vapurları güneşin doğuşunu aydınlanmayı filan sevmiyorum! Hiç sevmedim. Evet Arca hayatıma girdi beridir yedi dedin mi "anneaa ben uyandımmm!" naralarıyla ayaktayım ama hoşnut olmak zorunda değilim.
28 Kasım 2012 Çarşamba
Büyük resim
Siz cumhuriyet ile yönetildiğimizi mi sanıyorsunuz? Hayır, Türkiye’de yönetim biçimi : “ben yaptım oldu”culuktur.
Artık okula forma ile gidilmeyecek, kıyafet serbest olacak. Bak “ben yaptım oldu”, bu kadar basit. Hayırlı olsun cümlemize.
Daha üç yaşında iken arkadaşı giyiyor diye her Allahın günü salopet ile okula gitmek isteyen bir bebem vardı. Buna rağmen kaygılı değilim, gelecek günlerin olası sorun konu başlıkları “markalı giyinme, trend yakalama, bilmem ne çantasından isteme” beni korkutmuyor açıkçası. Bir şekilde çözülür.
Artık okula forma ile gidilmeyecek, kıyafet serbest olacak. Bak “ben yaptım oldu”, bu kadar basit. Hayırlı olsun cümlemize.
Daha üç yaşında iken arkadaşı giyiyor diye her Allahın günü salopet ile okula gitmek isteyen bir bebem vardı. Buna rağmen kaygılı değilim, gelecek günlerin olası sorun konu başlıkları “markalı giyinme, trend yakalama, bilmem ne çantasından isteme” beni korkutmuyor açıkçası. Bir şekilde çözülür.
Hepsibenimyum
Arca banyo talep etti. Kokuyormuş. Ulen ben koca kadınım senin kadar yıkanmıyorum allahsız! Hatta ben cidden yıkanmıyorum yav. Parfümü icat eden Fransızlara hürmeten değil, kayıtlara geçsin; tembelim! Eh haliyle kendim beş dakikalık duşa üşenirken cücenin banyosunu hazırlamamak için türlü numaralar çekiyorum, dokuz takla atıyorum. Ama bugün yemedi, talebinde diretti. Baktım kendi bencil tembelliğim için inat ediyorum, fazla uzatmadım, soktum banyoya. Kıyamam lan, suyu seviyor (Balık işte, hiç bana çekmemiş:P)
Bu arada İlker uyuyakalmış. Ben o anda Arca'ya Sümkürüfüs ile Hepsibenimyum'u okumaktaydım. Baktım Hırçınella'ya gelmeden onun totosu da pirelerle münasebete girmiş, kaldım bir başıma.
26 Kasım 2012 Pazartesi
"imza: kızın" tadında :)
Bizimkilerde ortam hep curcunadır. O filmlerde gördüğün geniş gürültülü İtalyan aileleri gibi… Herkes yüksek sesle konuşur ama istisnasız herkes. Hayır babamın işitme kaybıyla alakası yok : ) Kırk senedir böyle bu aile… Herkes konuştuğu için ve aynı anda konuştuğu için bir süre sonra kişi kendi sesini duymaz olur, dolayısıyla desibel arttıkça artar, an gelir herkes bağırıyor sanırsın. Aramızda en az konuşan öğretmen ablam bile mesleki deformasyon sağ olsun, yüksek perdeden kapatır arayı.
Arca anneanne evinde kafayı yer. Kimse değildir suçlusu. Arca ortamın kurbanıdır. İnanılmaz aktive olur ve enerjisini sönümleyecek bir Duru yoksa o anda, evi birbirine katar. Tek derdi ilgi çekmektir ama karşıdan baktın mı “laf dinlemiyor”dur. Dinler aslında Arca, laf dinler ama o curcunada lafları duyamaz sadece.
Arca anneanne evinde kafayı yer. Kimse değildir suçlusu. Arca ortamın kurbanıdır. İnanılmaz aktive olur ve enerjisini sönümleyecek bir Duru yoksa o anda, evi birbirine katar. Tek derdi ilgi çekmektir ama karşıdan baktın mı “laf dinlemiyor”dur. Dinler aslında Arca, laf dinler ama o curcunada lafları duyamaz sadece.
24 Kasım 2012 Cumartesi
Süper anne? YOK BE GÜLÜM HİKAYE - devam
Ne demiştik? Evet, öyle aman aman iyi idare etmekle filan bir ilgisi yok bu kadının diyordum.
Bu kadın = Ben :)
Gittiğim yolda doğru yaptığım bir şeyler var mı, diye düşündüm, Defne’nin yorumunu okuyunca. Yardım, öneri istemişti. Yapabileceğim bir şey var mıydı?
“Hayır öyle değil işin aslı böyle yalnız değilsin bacım, hepimiz Defne’yiz, hiç birimiz süper değiliz.”
İşin özü cidden bu ama birkaç küçük dokunuşla bir şeyler daha kolaylaşabilir. Sadece bunu anlatmaya nasıl başlamalı? Ahkam kesmeden, bilmişlik yapmadan…
Bu kadın = Ben :)
Gittiğim yolda doğru yaptığım bir şeyler var mı, diye düşündüm, Defne’nin yorumunu okuyunca. Yardım, öneri istemişti. Yapabileceğim bir şey var mıydı?
“Hayır öyle değil işin aslı böyle yalnız değilsin bacım, hepimiz Defne’yiz, hiç birimiz süper değiliz.”
İşin özü cidden bu ama birkaç küçük dokunuşla bir şeyler daha kolaylaşabilir. Sadece bunu anlatmaya nasıl başlamalı? Ahkam kesmeden, bilmişlik yapmadan…
23 Kasım 2012 Cuma
Süper anne? YOK BE GÜLÜM HİKAYE:)
Geçen hafta Defne’nin bir yazıya bıraktığı yorumu paylaşayım önce;
--- Merhaba, Eski günler deyince şu an yaşadığım hissiyatı, Sizi ve burayı takip edenleri çok yakın bulduğumdan paylaşmak istedim. Eski günlerde acaba annelerimiz; hem iş yerinde başarılı olacak, tüm işleri biterecek günde bilmem kaç maile telefona vb cevap verecek, aynı zamanda televizyondaki dizilerin hepsini takip edip yorum yapabilecek, interneti takip edecek, hem evinde cocuk bakacak, hem yemek temizlik yapıp hem bulaşık çamaşır yıkayacak, kocasına vakit ayıracak, bu sırada kitap okuyacak, spor yapacak, kilosuna dikkat edecek blaaa blaaa olacaklarını düşünmüşler midir? Simdi ben bu super kadın,anne vb sorumluluklarından bunaldım, ama cevremden surekli olarak bu beklentilerin oldugunu hissediyorum. Bu konuda ne yapabilirim, yardımcı olabilir misiniz? Cunku okudugum kadarı ile siz bu konularda gayet iyi idare ediyorsunuz :) Bunun icin de sizi takdir ediyorum,Sevgiler Defne..---
Kendisine uzun uzun yanıt vermek istediğimi yazmıştım cevaben ama söylemek istediğim çok kısa ve özdü aslında; “Süper anne? YOK BE GÜLÜM HİKAYE:)”
Nerden başlasam nasıl anlatsam? “Senin blog penceresinden gördüğün kadın değilim ben” demek isterdim ama doğru değil, bizde olduğundan farklı bir profil çizmek yok bacım, ha sadece hayatımızın her milimetrekaresini yansıtmanın mümkün olmadığı yadsınamaz, o ayrı.
Bu sayfaya yansımamış milimetrekarelerden bazı noktaları açıklayayım, hem ben içimi dökeyim hem okuyanların içi bir soğusun önce.
--- Merhaba, Eski günler deyince şu an yaşadığım hissiyatı, Sizi ve burayı takip edenleri çok yakın bulduğumdan paylaşmak istedim. Eski günlerde acaba annelerimiz; hem iş yerinde başarılı olacak, tüm işleri biterecek günde bilmem kaç maile telefona vb cevap verecek, aynı zamanda televizyondaki dizilerin hepsini takip edip yorum yapabilecek, interneti takip edecek, hem evinde cocuk bakacak, hem yemek temizlik yapıp hem bulaşık çamaşır yıkayacak, kocasına vakit ayıracak, bu sırada kitap okuyacak, spor yapacak, kilosuna dikkat edecek blaaa blaaa olacaklarını düşünmüşler midir? Simdi ben bu super kadın,anne vb sorumluluklarından bunaldım, ama cevremden surekli olarak bu beklentilerin oldugunu hissediyorum. Bu konuda ne yapabilirim, yardımcı olabilir misiniz? Cunku okudugum kadarı ile siz bu konularda gayet iyi idare ediyorsunuz :) Bunun icin de sizi takdir ediyorum,Sevgiler Defne..---
Kendisine uzun uzun yanıt vermek istediğimi yazmıştım cevaben ama söylemek istediğim çok kısa ve özdü aslında; “Süper anne? YOK BE GÜLÜM HİKAYE:)”
Nerden başlasam nasıl anlatsam? “Senin blog penceresinden gördüğün kadın değilim ben” demek isterdim ama doğru değil, bizde olduğundan farklı bir profil çizmek yok bacım, ha sadece hayatımızın her milimetrekaresini yansıtmanın mümkün olmadığı yadsınamaz, o ayrı.
Bu sayfaya yansımamış milimetrekarelerden bazı noktaları açıklayayım, hem ben içimi dökeyim hem okuyanların içi bir soğusun önce.
22 Kasım 2012 Perşembe
Sevmiyormuş! Sevmezsen sevme len!
Öyle diyor beni hiç sevmiyormuş. İçimden “sevmezsen sevme len düdük!” diyesim geliyor lakin “bilinçli” zamane anası “aman tanrım bebem beni sevmiyor hemen nedeninin derinliklerine inip bilinçaltından çıkmalı, olmadı pedagoga götürüp analiz etmeli, neme lazım gelişmiş ülkeler anasını sevmeyen saykolardan geçilmiyor, bizim oğlan manyak neyim olmasın…” diyerekten devreye giriyor.
Ukelalığıma sağlık böyle durumlarda “aa niye sevmiyorsun?” demeyeceksin.
Ukelalığıma sağlık böyle durumlarda “aa niye sevmiyorsun?” demeyeceksin.
21 Kasım 2012 Çarşamba
Sana bana "çöp" peki ya ona?
Önceki hafta sonu Patlıcan'a kahvaltıya gittik. Nefis bir yerdir orası. Gözlemesi, kahvaltısı demiyorum, onlar ayrı da ... Ağaçların altında oturursun, önündeki parkta çocukların oynarken çayını içebilirsin.
O hafta sonuydu, ilk defa sonbaharın İzmir'e de uğradığını anladığımız günler gelmişti. Nihayet gelmişti de kuru yapraklara kavuşmuştuk.
Arca cücesi dayanamadı tabii, o yaprak bu yaprak... Parkı filan unuttu, sadece yerden yaprak topladı.
O hafta sonuydu, ilk defa sonbaharın İzmir'e de uğradığını anladığımız günler gelmişti. Nihayet gelmişti de kuru yapraklara kavuşmuştuk.
Arca cücesi dayanamadı tabii, o yaprak bu yaprak... Parkı filan unuttu, sadece yerden yaprak topladı.
Bugün böyle... bugün uzaklar için bir şeyler yapalım...
Bugün iki duyurum var. Karınca kararınca yardımcı olabilecekler için...
Uzak çok uzak köylerimizde bizimkiler gibi minikler var, kitapla oyuncakla, faaliyetle tanışmayı bekleyen...
Sevgili Lale ablanın kızları öğretmen. Kızlarının arkadaşı Diyarbakır'a atandı ama anasınıfı için öyle çok ihtiyaçları var ki...
Küçük de olsa bir katkıda bulunmak isteyenler için, Lale ablanın duyurusu:
http://laleninbahcesi.blogspot.com/2012/11/bizim-bir-ana-snfmz-olsun-mu.html
----------------------------------------------------------------------
Bir başka duyuru da komşum-arkadaşım-Cansu cücesinin annesi ve teyzesinden,
Hakkari'de öğretmenlik yapan arkadaşlarının ricası.
Facebook kullananlar için sayfayı bildiriyorum. Burası:)
Facebook kullanmayanlar için metni kopyalıyorum.
İhtiyaçlar için duyuru metni:
Herkese merhaba. İhtiyaçlarımızı aşağı yukarı belirledik.
Oyuncaklar;
-Bebekler,
-Arabalar,
-Doktor, inşaat vb. gibi meslek oyuncakları-setler
-Evcilik köşesi oyuncakları
-Kutu oyuncaklar(grup oyunları, 3-6 yaş zeka oyunları)
- 3-6 yaş için hikaye kitapları
...
Malzemeler;
-Oyun hamuru
-Yapıştırıcı(Tercihen stick şeklinde olanlar)
-Sim, pul, boncuk
-Yüz boyası
-Oynar göz
Gönderdiğiniz oyuncakların kullanılmış olması hiç önemli değil, yeter ki çocuklara zarar verecek kırık, bozuk olmasınlar.
Kargo adresi Büyükçiftlik Beldesi Anaokulu, Yüksekova Hakkari. İsim kısmına Seray Şenses yazabilirsiniz. Beldemize tek çalışan kargo PTT KARGO. Cumadan cumaya kargolarınızı alabileceğiz.
Şimdiden herkese çok teşekkür ediyoruz.
Uzak çok uzak köylerimizde bizimkiler gibi minikler var, kitapla oyuncakla, faaliyetle tanışmayı bekleyen...
Sevgili Lale ablanın kızları öğretmen. Kızlarının arkadaşı Diyarbakır'a atandı ama anasınıfı için öyle çok ihtiyaçları var ki...
Küçük de olsa bir katkıda bulunmak isteyenler için, Lale ablanın duyurusu:
http://laleninbahcesi.blogspot.com/2012/11/bizim-bir-ana-snfmz-olsun-mu.html
----------------------------------------------------------------------
Bir başka duyuru da komşum-arkadaşım-Cansu cücesinin annesi ve teyzesinden,
Hakkari'de öğretmenlik yapan arkadaşlarının ricası.
Facebook kullananlar için sayfayı bildiriyorum. Burası:)
Facebook kullanmayanlar için metni kopyalıyorum.
İhtiyaçlar için duyuru metni:
Herkese merhaba. İhtiyaçlarımızı aşağı yukarı belirledik.
Oyuncaklar;
-Bebekler,
-Arabalar,
-Doktor, inşaat vb. gibi meslek oyuncakları-setler
-Evcilik köşesi oyuncakları
-Kutu oyuncaklar(grup oyunları, 3-6 yaş zeka oyunları)
- 3-6 yaş için hikaye kitapları
...
Malzemeler;
-Oyun hamuru
-Yapıştırıcı(Tercihen stick şeklinde olanlar)
-Sim, pul, boncuk
-Yüz boyası
-Oynar göz
Gönderdiğiniz oyuncakların kullanılmış olması hiç önemli değil, yeter ki çocuklara zarar verecek kırık, bozuk olmasınlar.
Kargo adresi Büyükçiftlik Beldesi Anaokulu, Yüksekova Hakkari. İsim kısmına Seray Şenses yazabilirsiniz. Beldemize tek çalışan kargo PTT KARGO. Cumadan cumaya kargolarınızı alabileceğiz.
Şimdiden herkese çok teşekkür ediyoruz.
20 Kasım 2012 Salı
Bir hafta sonu evde cüce oyalama klasiği : Mutfak
Dün Arca ile akşamlar yapacak bir halt bulamıyorum diye mızmızlanıyordum ya, aslında bakma abartıyorum, cidden abartıyorum.
SPK'yı sevmem, okuduğum tek kitabı "Anne İş'te" ve Arca üç aylıkken filan okumuştum, işe döneceğim ya akademik olarak kendimi eğitmeye çalışıyordum, başka da alternatifim yoktu. Bir elimle süt sağarken diğer elimde bu kitabı tuttuğumu ve çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Deneyimsizlik işte...
O kitapta tüylerimi diken diken eden pek çok saçmalığın yanında hoş bir öykü de vardı. Gerçek midir bilmem, ben inanmayı tercih ediyorum, daha doğrusu "acaba çocuğuma yeterince zaman ayıramıyor muyum" diye telaşlandığım zamanlarda aklıma öyküyü getiriyorum ve vicdanımı rahatlatıyorum diyelim : )
19 Kasım 2012 Pazartesi
Dumur diyalog #80
A: Bugün okulda burnumdan bu kadar (eliyle gösteriyor) sümük çıktı
Y: Peki naptın sümüğü
Y: Peki naptın sümüğü
Dar zamanlar?
Geçen İstanbul’a gittiğimde bir arkadaşım aldı havaalanından, çocuklardan sohbet ettik. Onun da oğlan Arca kadar. Hatta biz yoldayken aradı, babası onu bugün niye okula bırakmamışmış:)
Mühendisiz ya bir hesap yaptık. Sabah sekiz akşam yedi arasında evde değiliz, onlar da okulda. Laf aramızda onların bu okul olayı benim vicdanımı müthiş rahatlatıyor, zira eskiden epey minikken el kadar bebeyi bakıcıyla evde bırakma sendromunu hemen her çalışan anne gibi yaşadım ben de. Keşke imkan olsaydı da 3 aylıkken değil 3 yaşında iken işe dönebilseydim… neyse…
“Akşam yedide evdesin, yemek filan derken hop uyku vakti...” diye konuşurken fark ettim ki benim derdim hafta içi zamansızlık değil abicim, bence zaman fazla bile! Çünkü lanet olası hafta içi akşamları zamanı değerlendirme özürlüyüm ben!
Mühendisiz ya bir hesap yaptık. Sabah sekiz akşam yedi arasında evde değiliz, onlar da okulda. Laf aramızda onların bu okul olayı benim vicdanımı müthiş rahatlatıyor, zira eskiden epey minikken el kadar bebeyi bakıcıyla evde bırakma sendromunu hemen her çalışan anne gibi yaşadım ben de. Keşke imkan olsaydı da 3 aylıkken değil 3 yaşında iken işe dönebilseydim… neyse…
“Akşam yedide evdesin, yemek filan derken hop uyku vakti...” diye konuşurken fark ettim ki benim derdim hafta içi zamansızlık değil abicim, bence zaman fazla bile! Çünkü lanet olası hafta içi akşamları zamanı değerlendirme özürlüyüm ben!
16 Kasım 2012 Cuma
Celebrity olmuşum, daha da tanımam len sizi!
Ulen ne diye üzülüyorum blog yarışması finaline kalamadım, ipad yalan oldu diye!
Celebrity olmuşum abicim, tanımam gayrı kimseleri : ) Apple filan yakında “ayped senin köpeğin olsun gel bizim reklam filmlerimizde oyna!” diyecek, “fakir ama gururlu bir biloger vardı, kocası ona ayped almıyordu…” diye başlayacağım. Hıh diyecek omuz silkeceğim.
Tablet üreticileri kapımda kuyruk olacak da bir tanesine dönüp bakmayacağım peh!
Ne diyorum celebrity diyorum pek ünlü kişi diyorum : ))
Celebrity olmuşum abicim, tanımam gayrı kimseleri : ) Apple filan yakında “ayped senin köpeğin olsun gel bizim reklam filmlerimizde oyna!” diyecek, “fakir ama gururlu bir biloger vardı, kocası ona ayped almıyordu…” diye başlayacağım. Hıh diyecek omuz silkeceğim.
Tablet üreticileri kapımda kuyruk olacak da bir tanesine dönüp bakmayacağım peh!
Ne diyorum celebrity diyorum pek ünlü kişi diyorum : ))
semptomatik tedavi
Sevgili Gülçinim,
Twitter’dan selam etmiş, iyi misin yavrum demiş, teee uzaklardan merak etmişsin. Tek gün iki satır yazmayınca endişelenmişsin.
Nasıl manyak çalışkan bir bilogırım işte gel gör ki bumerang kıymetimi bilmedi, beni ilk bilmem kaça sokmadı : ))
Bizim ipad yalan oldu bacım! yok len küsmedim, yazacağım elbet lakin bu haftanın yoğun gündemi ve buna daha fazla dayanamayan bünyem beni biraz yavaşlattı diyelim.
Fazla uzatmayıp direkt küfredeceğim!
Ben İstanbul’un havasının taaaaa…..
14 Kasım 2012 Çarşamba
Çocuktur bitlenir...
Okullar açıldı beridir, radyoda dönen bir reklam var. Her duyduğumda çocukluğum düşüyor aklıma ve kokoş bale derslerinde sosyete bebelerinden kaptığım bit!
Bizim zamanımızda anne ev hanımı ise çocuklar kreşe anaokuluna gitmezdi, ben de ablam da gitmedik. Ama zarif olalım diye (puhhahah ne zarafet ne zarafet!) bizimkiler 4 yaşından itibaren bale dersleri aldırdı bize. Ablam okul öncesi bu zarafet eğitimini kazasız belasız atlattı, sonra ilkokula gitti. Eh ben eksik kalır mıyım? Ben de gittim elbet aynı kursa. Aynur hanımdı sanırım, eski ünlü bir balerin. Boydan boya aynalı bir sınıf, duvarlara monteli barlar ve sol tarafta duran bir piyano var hatırladıklarım. Biti bu derslerin soyunma odalarında kaptığıma neredeyse eminiz. Arap kıvırcığı saçlarım var o yıllar, bonus bir kafa. Bitlerin en bir sevdiği yuva.
Bizim zamanımızda anne ev hanımı ise çocuklar kreşe anaokuluna gitmezdi, ben de ablam da gitmedik. Ama zarif olalım diye (puhhahah ne zarafet ne zarafet!) bizimkiler 4 yaşından itibaren bale dersleri aldırdı bize. Ablam okul öncesi bu zarafet eğitimini kazasız belasız atlattı, sonra ilkokula gitti. Eh ben eksik kalır mıyım? Ben de gittim elbet aynı kursa. Aynur hanımdı sanırım, eski ünlü bir balerin. Boydan boya aynalı bir sınıf, duvarlara monteli barlar ve sol tarafta duran bir piyano var hatırladıklarım. Biti bu derslerin soyunma odalarında kaptığıma neredeyse eminiz. Arap kıvırcığı saçlarım var o yıllar, bonus bir kafa. Bitlerin en bir sevdiği yuva.
Dumur Diyalog#79 - Makina
Arabaların motorunu patlatan makinaymış. Böyle bir mekanizması varmış burasından orasından arabaların motorunu patlatıyormuş. Ben Arca'nın yalancısıyım.
Unutmadan kitaplarını yazarlarına göre kitaplığa dizmiş, konuşuyoruz. Ben de sevimli olsun diye "amca" "teyze" filan diyorum.
12 Kasım 2012 Pazartesi
Dünya Çocuk Kitapları Haftası 2012
Duyuru:) Aynen ekliyorum...
İşte yeni bir Dünya Çocuk Kitapları Haftası daha geldi kapıya dayandı! Dolappaaaa! Sevgili Dolapseverler, Bu yıl da Dünya Çocuk Kitapları Haftası’nı birlikte kutlayalım istiyoruz. Bu nedenle, Türk Kütüphaneciler Derneği desteğiyle, kitap armağanlı bir Facebook etkinliği daha yapmak istiyoruz. Lütfen çocuklarınızın e...llerinde sevdikleri kitapla çekilmiş bir fotoğrafını birdolapkitap@gmail.com adresine gönderin. Biz de Facebook sayfamızda oluşturacağımız fotoğraf albümünde bu fotoğrafları yayınlayalım. En çok beğenilen üç resmin sahiplerine Mavibulut Yayıncılık’tan üçer kitaplık birer set armağan edeceğiz. Setteki kitaplar şunlar: “Memo ve Ay”, “Fa Usta’nın Kemanları” ve “Gizli Kapı”
Fotoğrafları yayınlamaya 12 Kasım Pazartesi günü başlayacağız. 18 Kasım Pazar gününe kadar bize resim gönderebilirsiniz. 30 Kasım Cuma gününe kadar en çok beğenilen 3 fotoğrafın sahiplerine kitap göndereceğiz. Dünya Çocuk Kitapları Haftası etkinlik programına ulaşmak için bu linki tıklayın: http://www.cocukkitaplarihaftasi.org/etkinlik-programi Haydi, hemen çekin fotoğrafları!
"Arca ve Tostoraman" konulu sanatsal çalışmayı da buradan görebilir, beğenebilirsiniz:)
Bu aralar en bir çok sevdiği kitap buymuş (iki senedir kitaplığındaydı:) )
İşte yeni bir Dünya Çocuk Kitapları Haftası daha geldi kapıya dayandı! Dolappaaaa! Sevgili Dolapseverler, Bu yıl da Dünya Çocuk Kitapları Haftası’nı birlikte kutlayalım istiyoruz. Bu nedenle, Türk Kütüphaneciler Derneği desteğiyle, kitap armağanlı bir Facebook etkinliği daha yapmak istiyoruz. Lütfen çocuklarınızın e...llerinde sevdikleri kitapla çekilmiş bir fotoğrafını birdolapkitap@gmail.com adresine gönderin. Biz de Facebook sayfamızda oluşturacağımız fotoğraf albümünde bu fotoğrafları yayınlayalım. En çok beğenilen üç resmin sahiplerine Mavibulut Yayıncılık’tan üçer kitaplık birer set armağan edeceğiz. Setteki kitaplar şunlar: “Memo ve Ay”, “Fa Usta’nın Kemanları” ve “Gizli Kapı”
Fotoğrafları yayınlamaya 12 Kasım Pazartesi günü başlayacağız. 18 Kasım Pazar gününe kadar bize resim gönderebilirsiniz. 30 Kasım Cuma gününe kadar en çok beğenilen 3 fotoğrafın sahiplerine kitap göndereceğiz. Dünya Çocuk Kitapları Haftası etkinlik programına ulaşmak için bu linki tıklayın: http://www.cocukkitaplarihaftasi.org/etkinlik-programi Haydi, hemen çekin fotoğrafları!
"Arca ve Tostoraman" konulu sanatsal çalışmayı da buradan görebilir, beğenebilirsiniz:)
Bu aralar en bir çok sevdiği kitap buymuş (iki senedir kitaplığındaydı:) )
Yaşlandığını nasıl anlarsın? Vol.2
“Aynaya bak anlarsın” şeklinde bir geyik yapasım geldi ama tamam sustum!
Geçenlerde yolda gidiyorum, yabancı müzik kanalı açık, o şarkı bu şarkı. Of ben bunların hiç birini bilmiyorum. Bir mırıldanamıyorum. Derken bir şarkı başladı süper, eşlik ediyorum, sesini açtım, ohh be yüksek sesle söylemeye bile başladım. (evet yalnızdım zira İlker’in 5 metre yakınına şarkı söyleyen sesimle yaklaşmam yasak! Çok zorlarsam mahkeme kararı bile çıkarabilir, çocuğumun babasız büyümesini istemiyorsam dikkat etmem gereken bazı kurallar var.)
Geçenlerde yolda gidiyorum, yabancı müzik kanalı açık, o şarkı bu şarkı. Of ben bunların hiç birini bilmiyorum. Bir mırıldanamıyorum. Derken bir şarkı başladı süper, eşlik ediyorum, sesini açtım, ohh be yüksek sesle söylemeye bile başladım. (evet yalnızdım zira İlker’in 5 metre yakınına şarkı söyleyen sesimle yaklaşmam yasak! Çok zorlarsam mahkeme kararı bile çıkarabilir, çocuğumun babasız büyümesini istemiyorsam dikkat etmem gereken bazı kurallar var.)
Zamanla... zamanla...
Uzunca bir süre Arca’nın asosyal bir velet olduğunu düşünüyordum.
Ben sosyal bir kelebektim çocukken, mahalle ve komşu ilçeler bile beni severdi. Öyle aman aman bir güzelliğim olmadığından sosyalliğim ve sevimliliğim ile insanların ilgisini çekmeye çalışıyordum galiba? Yok pek güzelsin filan demek yok, ablamın çocuk prensesliğini görmeyen hiç kimse ahkam kesmesin abicim. Düz saçlı, güzel yüzlü, hemen hiç ağlamayan, zırlamayan sokağa bile çıkmayan sakin duru bir güzellikti ablam. Hani her annenin “ayyyyy” diye iç geçireceği bir kız çocuğu. Pek de güzel olmayan küçük kardeş olarak sahalara katılan ben, sevgi kazanmak için mücadele etmeliydim, ettim!
Ben sosyal bir kelebektim çocukken, mahalle ve komşu ilçeler bile beni severdi. Öyle aman aman bir güzelliğim olmadığından sosyalliğim ve sevimliliğim ile insanların ilgisini çekmeye çalışıyordum galiba? Yok pek güzelsin filan demek yok, ablamın çocuk prensesliğini görmeyen hiç kimse ahkam kesmesin abicim. Düz saçlı, güzel yüzlü, hemen hiç ağlamayan, zırlamayan sokağa bile çıkmayan sakin duru bir güzellikti ablam. Hani her annenin “ayyyyy” diye iç geçireceği bir kız çocuğu. Pek de güzel olmayan küçük kardeş olarak sahalara katılan ben, sevgi kazanmak için mücadele etmeliydim, ettim!
10 Kasım 2012 Cumartesi
Burası İzmir... Rahat uyu Ata'm!
Fotoğrafın kaynağını bilmiyorum, facebook'tan ... kim çektiyse eline sağlık:)
Törenin sonuna doğru meydandaydım tepemizde bir helikopter 2400 kişinin oluşturduğu Atatürk büstünü çekiyordu, o saatte hala marşlar okunuyordu.
Burası İzmir Ata'm, rahat uyu...
Törenin sonuna doğru meydandaydım tepemizde bir helikopter 2400 kişinin oluşturduğu Atatürk büstünü çekiyordu, o saatte hala marşlar okunuyordu.
Burası İzmir Ata'm, rahat uyu...
8 Kasım 2012 Perşembe
Tohumlarımızın Nesli Tehlike Altında!
Binlerce yıllık tarım geleneğini barındıran Anadolu topraklarında yetişen yerli tohumlar yaşamın sürekliliğini temsil ediyor.
Atadan kalma tohumlarımız;
* Lezzetli ve sağlıklı gıdaların temini için birer genetik hazinedir
* Binlerce yıldır değişen koşullara uyum sağlayarak günümüze ulaşmayı başarmış numunelerdir
* Tarımsal biyoçeşitliliğin önemli bir parçası ve yaşamın sürdürülebilirliğinin olmazsa olmazıdır
* Dışarıya bağımlı kalmaksızın ülkemizin gıda güvenliğinin teminatıdır
Ancak bugün Anadolu’ya özgü yerel tohum çeşitliliğimiz yok oluyor. Tek seferlik, ticari tohumların egemenliği nedeniyle gıdamızın ve geleceğimizin güvencesi yerli tohumların nesli tehlike altında! Yeryüzünde zengin çeşitlilikteki yaşamı sürdürebilmek, atalık tohumlarımızı gelecek kuşaklara aktarmamıza bağlı.
TOHUM TAKAS AĞI, yüzyılların bilgisini taşıyan yerli tohumlarımızın korunup yaygınlaşmasını amaçlıyor.
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin, Adım Adım Oluşumu desteğiyle yürüttüğü TOHUM TAKAS AĞI KAMPANYASI’na destek olarak,
* Anadolu’nun dört bir yanındaki ekolojik çiftliklerde yerli tohumların çoğaltılarak paylaşılmasını sağlayacak;
* Bu toprakların yüzlerce yıllık bereketinin, lezzetinin, besin zenginliğinin ve kültürünün gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için sağlam patikalar oluşturacaksınız.
Verdiğiniz desteğin her kuruşu binlerce yeni tohuma dönüşecek...
Kredi kartı ile bağış yapmak istiyorsanız: https://www.bugday.org/portal/BagisAdimAdim.php
EFT/havale yoluyla bağış yapmak istiyorsanız:
Alıcı Adı: Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
Garanti Bankası Karaköy Şubesi - Şube No: 400
Hesap No: 6295240
IBAN No: TR67 0006 2000 4000 0006 2952 40
www.bugday.org - www.yasasintohumlar.org
facebook.com/BugdayDernegi
twitter.com/BugdayDernegi
Twitter paylaşımlarınız için hashtag: #YasasinTohumlar
Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.
Atadan kalma tohumlarımız;
* Lezzetli ve sağlıklı gıdaların temini için birer genetik hazinedir
* Binlerce yıldır değişen koşullara uyum sağlayarak günümüze ulaşmayı başarmış numunelerdir
* Tarımsal biyoçeşitliliğin önemli bir parçası ve yaşamın sürdürülebilirliğinin olmazsa olmazıdır
* Dışarıya bağımlı kalmaksızın ülkemizin gıda güvenliğinin teminatıdır
Ancak bugün Anadolu’ya özgü yerel tohum çeşitliliğimiz yok oluyor. Tek seferlik, ticari tohumların egemenliği nedeniyle gıdamızın ve geleceğimizin güvencesi yerli tohumların nesli tehlike altında! Yeryüzünde zengin çeşitlilikteki yaşamı sürdürebilmek, atalık tohumlarımızı gelecek kuşaklara aktarmamıza bağlı.
TOHUM TAKAS AĞI, yüzyılların bilgisini taşıyan yerli tohumlarımızın korunup yaygınlaşmasını amaçlıyor.
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin, Adım Adım Oluşumu desteğiyle yürüttüğü TOHUM TAKAS AĞI KAMPANYASI’na destek olarak,
* Anadolu’nun dört bir yanındaki ekolojik çiftliklerde yerli tohumların çoğaltılarak paylaşılmasını sağlayacak;
* Bu toprakların yüzlerce yıllık bereketinin, lezzetinin, besin zenginliğinin ve kültürünün gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için sağlam patikalar oluşturacaksınız.
Verdiğiniz desteğin her kuruşu binlerce yeni tohuma dönüşecek...
Kredi kartı ile bağış yapmak istiyorsanız: https://www.bugday.org/portal/BagisAdimAdim.php
EFT/havale yoluyla bağış yapmak istiyorsanız:
Alıcı Adı: Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
Garanti Bankası Karaköy Şubesi - Şube No: 400
Hesap No: 6295240
IBAN No: TR67 0006 2000 4000 0006 2952 40
www.bugday.org - www.yasasintohumlar.org
facebook.com/BugdayDernegi
twitter.com/BugdayDernegi
Twitter paylaşımlarınız için hashtag: #YasasinTohumlar
Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.
Televizyonsuz yaşam
Yasal uyarı : Hayır televizyonu hayatımızdan çıkardık artık belgesel bile izlemiyoruz içerikli bir yazı değil! Bizimki zorunlu.
Digiturk’un sahibinden bile daha eski üye olan muhterem kocam, üye yenileme döneminde bir müşteri temsilcisinin kendisi ile muhatap edilmesinden, yetmeyip yeni dönemde liste fiyatları üzerinden fiyat çekilmesinden son derece rahatsız olunca üyeliği iptal ettirdi.
O ki, eve geldiği anda televizyon açar, gece de mutlaka kanepede televizyon karşısında uyuklar. O ki, inşaattan kazandığı ilk para ile gayet concon bir televizyon ve plus üyeliğine geçiş için ödediği ciddi meblağların lafını etmez. O ki, dizi kaydetmeden, birkaç spor müsabakası izlemeden günü bitirmez. O ki evlenme programlarına bile Türkiye’nin gerçeği gözüyle bakar ve kaçırmaz.
7 Kasım 2012 Çarşamba
Dumur diyalog #78
A: Bana üstünden yıldız çıkarmayan (sun roof’tan bahsediyor) siyah BMW babama üstünden yıldız çıkarmayan siyah BMW alıcaz.
(bu arada yolda yürürken park halindeki bütün BMW’lerin üstünden yıldız çıkıyor mu diye küçük beyi kucağımıza alıp gösteriyoruz, hani bizim cevabımıza itimadı da yok, illa kendi görecek)
Y: Bana?
A: Sana üstünden yıldız çıkarmayan beyaz AUDI.
Bu genel araba satın alma diyaloğu...
(bu arada yolda yürürken park halindeki bütün BMW’lerin üstünden yıldız çıkıyor mu diye küçük beyi kucağımıza alıp gösteriyoruz, hani bizim cevabımıza itimadı da yok, illa kendi görecek)
Y: Bana?
A: Sana üstünden yıldız çıkarmayan beyaz AUDI.
Bu genel araba satın alma diyaloğu...
Akdeniz Diyeti
Yaz aylarında yaptığım pisboğazlık, göbeğimdeki jelibon kütleye dönüştü beridir gündemimi meşgul eden konu başlığı sağlıklı beslenme!
Hayatım boyunca ikişer kilo ikişer kilo sabitlendi üzerime. Şöyle üniversitede iken iki kilo aldım, kaldı, evlendim iki kilo daha aldım, kaldı, sigarayı bıraktım bir iki kilo daha… Derken hamilelik bitti, öncesinin üzerine iki kilo geldi. Yaş otuz beş (ki ben hala otuz dört diyorum) iki kilo daha (hadi yaşa b.k atmayalım, pisboğazlık diyelim)… Lisede iken 44 kilo olduğuma göre havuz kaç saatte dolar?
Arada giden gelenleri saymıyorum bunlar üzerime yapışıp kalanlar.
Hayatım boyunca ikişer kilo ikişer kilo sabitlendi üzerime. Şöyle üniversitede iken iki kilo aldım, kaldı, evlendim iki kilo daha aldım, kaldı, sigarayı bıraktım bir iki kilo daha… Derken hamilelik bitti, öncesinin üzerine iki kilo geldi. Yaş otuz beş (ki ben hala otuz dört diyorum) iki kilo daha (hadi yaşa b.k atmayalım, pisboğazlık diyelim)… Lisede iken 44 kilo olduğuma göre havuz kaç saatte dolar?
Arada giden gelenleri saymıyorum bunlar üzerime yapışıp kalanlar.
6 Kasım 2012 Salı
Sevgi emek ister
Arca ile sabahın köründe kapılarını açtığımız Agora’dan çıkmadan hemen önce Reyhan’a oturduk. Malum anası kahve içecek, oğlu cheesecake yiyecek. Arca bir ara kayboldu masaların arasında. Baktım birine “merhabaaa” diyor. İlginç, genelde “bakma bana! anne bakmasın bu bana!” diye bağırır insanlara, ayar çeker en incesinden, kibar! oğlum :)
Anneyi döt etme sanatı
Geçen hafta “mola yöntemi” ile ilgili görüşlerini sorduğum Montessori grubu kısaca “çocuğa birey gibi davran insan o! Sorunlu davranışların altındaki nedenlere odaklan! ceza vererek çocuğa bir şey öğretemezsin!” diyerek silkeledi beni.
Lanet olsun sonuç odaklı bir insanım!
Lanet olsun sonuç odaklı bir insanım!
5 Kasım 2012 Pazartesi
Kemeraltı kazan biz kepçe
Termal atlet denen naneyi ablam ve Arca’dan çok olmasın çok ama çok terleyen Duru sayesinde öğrenmiştim. O vakitler Arca portakalda vitamin bile değil. Ablamlar İstanbul’a geldiklerinde M&S’dan almıştık. Sonra Duru büyüdü, M&S’ler açıldı İzmir’de…
İlker aslen tekstil mühendisi olduğu için (bakmayın buradan inşaatçı ve baterist gibi görünüyor ama diploma tekstilden) ona sormuştum, ne iş diye. Bir olayı yok aslında, dokuması filan farklı ve en güzel tarafı terletmemesi değil, terlediğinde çabucacık kuruması, vücut terli kalmıyor. Arca koşup oynayıp terleme yaşına geldi beridir M&S’i zengin etmekteydim. En son yaptığım alışverişten tatmin olmayınca alternatiflerin peşine düştüm.
Çocuğu kafalama sanatı
Ana baba olmak zor. Ama geri dönüş yok. "Ben buna bakamadım geldiği yere tıkalım", mümkün değil. Hmm tamam, topluma, kendine, dünyaya faydalı, mutlu insan yetiştirelim diyoruz da sorumluluk büyük, kimse inkar edemez. Lakin sorumluluğun ağır yükü altında ezilmemek lazım, kafayı yememek lazım. İşin eğlencesi olmasa Allah seni inandırsın çocuk yetiştirmek çekilecek b.k değil!
Kafalıyorum ben Arca’yı, bulduğum her fırsatta kafalıyorum ve acayip eğleniyorum!
Dört yaşındaki çocuğunu kafalamaktan keyif alan bir anne var burada, tanıyın beni, buyum ben! Neyse zaten benim ayaklarım da kokuyor, tek kusurum bu değil yani.
Ne diyordum?
Arca pek cin geçinir ama istisnasız her masala inanır.
Kafalama Vol.1
Öksürük şurubunun bir dozunun gecenin bir vakti verilmesi icap eder. Arca’yı uyandırmak namümkün. Dürterim uyanmaz, çişe götürürüm işer ama tınlamaz, gıdıklarım uyanmaz. Ulen var ya uyanmasın diye gözünün içine bakarsın gecede kırk kere kalkar, şurup içireceğiz ya bir yetmişlik dikmiş gibi sızmış.
Kafalıyorum ben Arca’yı, bulduğum her fırsatta kafalıyorum ve acayip eğleniyorum!
Dört yaşındaki çocuğunu kafalamaktan keyif alan bir anne var burada, tanıyın beni, buyum ben! Neyse zaten benim ayaklarım da kokuyor, tek kusurum bu değil yani.
Ne diyordum?
Arca pek cin geçinir ama istisnasız her masala inanır.
Kafalama Vol.1
Öksürük şurubunun bir dozunun gecenin bir vakti verilmesi icap eder. Arca’yı uyandırmak namümkün. Dürterim uyanmaz, çişe götürürüm işer ama tınlamaz, gıdıklarım uyanmaz. Ulen var ya uyanmasın diye gözünün içine bakarsın gecede kırk kere kalkar, şurup içireceğiz ya bir yetmişlik dikmiş gibi sızmış.
An itibariyle...
Sabahın körü, bilgisayarı kapatacak, güne hazırlanacaktım, vazgeçtim. Arca dün itibariyle yine öksürük krizlerinde, "bir çocuğa bakamadık" sendromu vol. bilmemkaç:)) Ne ara üşüttü yine?
Aktivitesi bol hafta sonunda Jillian'ın ikinci seviyesine başlamak hataydı. Başladığı gibi bitsin istemezdim ama bacak içlerindeki kaslar aynı fikirde değil, "üç gün dinlen" diyor.
Aktivitesi bol hafta sonunda Jillian'ın ikinci seviyesine başlamak hataydı. Başladığı gibi bitsin istemezdim ama bacak içlerindeki kaslar aynı fikirde değil, "üç gün dinlen" diyor.
2 Kasım 2012 Cuma
Muhterem kocam bana ipad almıyor, başka çarem kalmadı!
Iphone’un atası tabir edilen emektarla yoluna devam konusunda bu kadar dirayet hiçbir Iphone kullanıcısında görülmemiştir. Apple bu mağara devri Iphone’u müzesine koymak üzere geri talep ettiğinde bana da bir madalya takacak, takmazsa iki elim iki yakasında!
Kaç kere bozuldu ben saymadım. Ama servisteki çocuk saymış olacak, son arızada ücret almamış, “bu da yengeye bizim ikramımız olsun” demiş. Eh devamlı müşteriyiz ne de olsa…
Söyledim ama İlker’e Iphone neyim istemiyorum, o Ipad’lerden alalım bana dedim. Taş gibi Nokia’m var benim “alo” derim tamam! Yok ben biliyorum onun hain planlarını, o elindeki 4 mü ne onu bana kakalayıp kendine en bir yenisinden almanın peşinde. Yer miyim len ben bu numaraları?
Kaç kere bozuldu ben saymadım. Ama servisteki çocuk saymış olacak, son arızada ücret almamış, “bu da yengeye bizim ikramımız olsun” demiş. Eh devamlı müşteriyiz ne de olsa…
Söyledim ama İlker’e Iphone neyim istemiyorum, o Ipad’lerden alalım bana dedim. Taş gibi Nokia’m var benim “alo” derim tamam! Yok ben biliyorum onun hain planlarını, o elindeki 4 mü ne onu bana kakalayıp kendine en bir yenisinden almanın peşinde. Yer miyim len ben bu numaraları?
Uyku pelerini - uykuda üst açma sorunlarına mucize çözümler
Üstünü açmayan çocuk var mı? Varsa niye o benim çocuğum olmadı da bu Arca denen velede kaldım ben? Bu üst örttürmeme üst açma olayına acayip kılım. Üşüyorsun işte düdük ört şu üstünü! Ben bizzat yaz kış boğazıma kadar üzerini örten birisi olarak bu saçmalığa anlam veremiyorum.
Uyku tulumları iyiydi. Giydiriyorduk bebekken, üstüne de iki kat tamam! Derken pazarda satılan içi elyaflı kalın penye yelekleri keşfettim. Tamam dedim bebemin üst örttürmeme sorunsalına çözüm bulduk.
Yok olmadı, zira pijamaları belden rahat alıyorum, hop beli sıyrılıyor. Her Türk annesi gibi belin açılması olayına da ayrıca kılım. Soğuğu kapıyor tabii. Annem sağ olsun pazardan astronot uyku tulumlarından aldı ama Arca’ya giydirdiğim gün ecel terleri döktü yavrucak, malum bizim ev kışın bile susuz hamam! Eh her saat başı kalkıp da beli mi açıldı, yorganı mı attı diye uyanamam vallaha. Yok artık askere gidecek velet, ben hala gecede beş posta kalkacağım? Hiç kalkamam. (bıkmışım bu arada içimi döküverdim)
Uyku tulumları iyiydi. Giydiriyorduk bebekken, üstüne de iki kat tamam! Derken pazarda satılan içi elyaflı kalın penye yelekleri keşfettim. Tamam dedim bebemin üst örttürmeme sorunsalına çözüm bulduk.
Yok olmadı, zira pijamaları belden rahat alıyorum, hop beli sıyrılıyor. Her Türk annesi gibi belin açılması olayına da ayrıca kılım. Soğuğu kapıyor tabii. Annem sağ olsun pazardan astronot uyku tulumlarından aldı ama Arca’ya giydirdiğim gün ecel terleri döktü yavrucak, malum bizim ev kışın bile susuz hamam! Eh her saat başı kalkıp da beli mi açıldı, yorganı mı attı diye uyanamam vallaha. Yok artık askere gidecek velet, ben hala gecede beş posta kalkacağım? Hiç kalkamam. (bıkmışım bu arada içimi döküverdim)
1 Kasım 2012 Perşembe
Donmuş limon mucizesi? - Alıntı
Konudan bağımsız limon dilimli yeşil çay sanatsal çalışması |
Zararı yoktur ne de olsa limon :)
Ben o günden beri her sabah ılık suyun içine limon rendeleyip içiyorum.
Hatta tatil süresince sabah yeşil çayının içine de rendeliyordum.
Salataya ve çorbaya da...
Neyse uzatmayayım, aşağıdaki alıntıda ilginç bilgiler var,
"just a yellow lemon tree..." :)
Nerede kalmıştık? - Mola yöntemi 2
Nerede kalmıştık?
Evet, ben bizim evdeki insan yavrusundan yaka silkmiştim. Havada uçuşan yemekler (ulen o ıspanakları sekiz su yıkadım ben, nankör!), anneye el kaldırmalar (bababababba), bağırmalar (kimden öğreniyor bilmiyorum ki:P halbuki ben ne mülayim kadınım:P), tutturmalar, zırlamalar, laf dinlememeler, söz kesmeler….
Disiplin şart olmuştu!
Kimse bana el kadar velet demesin, dalarım. Tepemize çıktı yeminlen! Babasını dinlerdi, şimdi onu da sallamıyor (ya da uyuyakalıyor:P) Şimdi kıçını döner gider, yarın odasının kapısını çarpar gider, daha büyüdü mü evin kapısını çarpar gider. Erkek çocuğu aman diyim!
Eee fiziksel şiddete de karşıyız karı koca (evet biz psikolojik şiddetten yanayız, İlker mırmır konuşmak suretiyle beyin mıncıklaması yapıyor ben sayıyorum olmadı bağırıyorum, bir mıncıklama da böyle, ambale oldu çocuk hani yakında “dövün lan beni Allah aşkına dövün de kurtulayım bu işkenceden” diyecek) dolayısıyla fırından yeni çıkmış dumanı üstünde bir yönteme şiddetle ihtiyaç duyduğumuza, günün çorbası ailesi adına bizzat kendim karar verdim.
Mola yöntemi.
Evet, ben bizim evdeki insan yavrusundan yaka silkmiştim. Havada uçuşan yemekler (ulen o ıspanakları sekiz su yıkadım ben, nankör!), anneye el kaldırmalar (bababababba), bağırmalar (kimden öğreniyor bilmiyorum ki:P halbuki ben ne mülayim kadınım:P), tutturmalar, zırlamalar, laf dinlememeler, söz kesmeler….
Disiplin şart olmuştu!
Kimse bana el kadar velet demesin, dalarım. Tepemize çıktı yeminlen! Babasını dinlerdi, şimdi onu da sallamıyor (ya da uyuyakalıyor:P) Şimdi kıçını döner gider, yarın odasının kapısını çarpar gider, daha büyüdü mü evin kapısını çarpar gider. Erkek çocuğu aman diyim!
Eee fiziksel şiddete de karşıyız karı koca (evet biz psikolojik şiddetten yanayız, İlker mırmır konuşmak suretiyle beyin mıncıklaması yapıyor ben sayıyorum olmadı bağırıyorum, bir mıncıklama da böyle, ambale oldu çocuk hani yakında “dövün lan beni Allah aşkına dövün de kurtulayım bu işkenceden” diyecek) dolayısıyla fırından yeni çıkmış dumanı üstünde bir yönteme şiddetle ihtiyaç duyduğumuza, günün çorbası ailesi adına bizzat kendim karar verdim.
Mola yöntemi.
31 Ekim 2012 Çarşamba
Çok faydalı bilgiler veriyorum, sonra ben okumadıydım kaçırdıydım diyeni çok pis tepelerim: Mola yöntemi - 1
Tatil iyiydi, hoştu da, artık sürekli bir arada olmanın verdiği mutluluğun sarhoşluğu mu desem, şımarıklık mı desem ne desem bilmiyorum, Arca söz dinlemez oldu. Belki kısıtlı zamanda görmezden geldiğim bazı kaprisleri, sürekli birlikte olduğumuzda çekilmez olmuştur, bilmiyorum ama canımdan bezdim, saklayacak değilim.
Duymazdan gelmek onda, anneye bağırmak, karşılık vermek onda, annenin yaptığı yemeğe burun kıvırmak onda (ıspanağın içine koyduğum küçük havuç parçaları rahatsız etmiş beyefendiyi, elime vurduğu gibi bütün mutfak duvarını ıspanak yaptı), puzzle’ın parçalarını yırtmak onda, sebepsiz yere ağlamaklar, asabiyetin zirvesi hep onda.
“Başlarım lan fucking four’una” diyesim geldi kaç kere ya sabır çektim, olmadı. Sineye çektim olmadı, karşıma çektim, iki çift laf ettim olmadı. İlker bile sesini yükseltti ki hiç huyu değildir, evin manyağı benimdir.
Duymazdan gelmek onda, anneye bağırmak, karşılık vermek onda, annenin yaptığı yemeğe burun kıvırmak onda (ıspanağın içine koyduğum küçük havuç parçaları rahatsız etmiş beyefendiyi, elime vurduğu gibi bütün mutfak duvarını ıspanak yaptı), puzzle’ın parçalarını yırtmak onda, sebepsiz yere ağlamaklar, asabiyetin zirvesi hep onda.
“Başlarım lan fucking four’una” diyesim geldi kaç kere ya sabır çektim, olmadı. Sineye çektim olmadı, karşıma çektim, iki çift laf ettim olmadı. İlker bile sesini yükseltti ki hiç huyu değildir, evin manyağı benimdir.
Siz de regl öncesi kurt kadına dönüşenlerden misiniz?
Evet mi? O halde yalnız değilsiniz. Bir tane kurt kadın da bizim evde var. Ben böyle değildim, gergin olmazdım. Son bir yıldır artık hormonlar mıdır, yaş mıdır, nedir bilinmez bir hafta kadar hanede terör estiriyorum. Bambaşka birisi oluyorum ve orada bağırıp çağıran ağzından köpükler saçan kadından çıkan ruhum sahneyi karşıdan seyrettiğinde resmen hayretler içinde kalıyor. Ve o gerginliğimi Allah seni inandırsın durduramıyorum. Üstelik bu asabiyetime anlayış göstermeyenin de canına okurum, zerre vicdan yapmam! O kadar diyeyim.
30 Ekim 2012 Salı
Dumur diyalog #77
Tatil monologları devam...
Anneannesinin teklif ettiği çikolata için "ananecim çok çikolata yemek zararlıdır!"
(Arkasında durduğumu fark ettiğine kalıbımı basarım, pis cüce!)
Anneannesinin teklif ettiği çikolata için "ananecim çok çikolata yemek zararlıdır!"
(Arkasında durduğumu fark ettiğine kalıbımı basarım, pis cüce!)
"KOLİ GELDİ!" ... Ege Sepeti'nden
Yurtta kaldığım son iki sene eve çıkmayı çok istemiştim. Elvan'la ev hayallerimiz vardı. Allah biliyor ya İlker'le müstakbel evimizi o kadar hayal etmemişimdir. Yıllar sonra annemlerin eve çıkmayayım diye Elvan'ın anneleriyle işbirliği yaptığını öğrendim. Birbirimizsiz çıkmayacağımızı bilirlerdi. Yurtta kaldık.
Yurt insana çok şey öğretiyor. Tam yatakhane gibi değil, ev hiç değil. Arada derede kalmış bir toplu yaşam. Yurt günlerinin en güzel tarafı memleketten koli gelmesiydi. Koli mühimdi. Kimin kolisi geldiyse onun odasında toplaşılır, anne sarmasından, böreğinden nasiplenilirdi. İlk yılımızdı, Emel'e Kırşehir'den annesi koli içinde kestane göndermiş. Kestane yav, iki adım yukarı çıksan Taksim meydanında zilyon tane kestane kebapçı bulursun. Ama yok Emel'in annesinin gönderdiği o kestaneler gecenin bir vakti öyle iyi gitmişti ki, bak hala hatırlıyorum.
iyi bir kitap gibisi yoktur... bir de dost... unutmadan bir de yağmur...
Yağmur öfkesini aldı. Ayların öfkesini. Şimdi dingin bir ritmle yağmayı sürdürüyor. Lodosun öfkesi günlerdir dinmiyor. Hala deli deli esiyor.
Arca ile sızmanın en güzel tarafı - belki de en kötüsü - gece yarısına doğru uyanmaktır. Eğer uykusuzluğuna eşlik edecek iyi bir kitap varsa sorun yok. Kuvvetle muhtemel kanepede sızmış İlker'in uyku sesleriyle (bak kesinlikle horultu demiyorum, uyku sesi onlar) saatlerce okuyabilir, şükretmek için sebeplerin olmasına şükredebilirsin:) Bitki çayın demlenirken arada bir yazı molası bile verebilirsin.
Arca ile sızmanın en güzel tarafı - belki de en kötüsü - gece yarısına doğru uyanmaktır. Eğer uykusuzluğuna eşlik edecek iyi bir kitap varsa sorun yok. Kuvvetle muhtemel kanepede sızmış İlker'in uyku sesleriyle (bak kesinlikle horultu demiyorum, uyku sesi onlar) saatlerce okuyabilir, şükretmek için sebeplerin olmasına şükredebilirsin:) Bitki çayın demlenirken arada bir yazı molası bile verebilirsin.
28 Ekim 2012 Pazar
Dumur diyalog #76
Babaannesi ile sohbet ediyorlar, Arca önceki gece kaçırdığı çişi anlatıyor:
A: Çiş kaçtı babaanne, yatak çiş oldu
A: Çiş kaçtı babaanne, yatak çiş oldu
26 Ekim 2012 Cuma
Bayramlık
Bayram ruhuna uygun temiz temiz giydirdik Arca'yı...
Demişken biz Arca'ya hiç bayramlık almıyoruz yav. Bizim çocukluğumuzda bayramlık çok önemliydi. 5 yaş civarı alınmış bir bayramlık elbisem vardı, hala her detayını hatırlarım. Açık pembe, kolsuz (demek o yıllar yaza geliyormuş bayramlar) üzerinde minicik beyaz puantiyeler. Kol ağızları ile etek uçları fistoluydu. Elbiselerimizi umumiyetle annem dikerdi ama o pembe bayramlık butikten alınmıştı. Altınpar vardı bizim zamanımızda Alsancak'ta. Ceylan bebe filan çok sonraları çıktı. Bayramlıklarımız buradan alınırdı. Bayram dışında oradan alışveriş yapmaya pek kimsenin gücü de yetmezdi zaten. O bayram beyaz bilekten bağlama ayakkabılarım da olmuştu.
Demişken biz Arca'ya hiç bayramlık almıyoruz yav. Bizim çocukluğumuzda bayramlık çok önemliydi. 5 yaş civarı alınmış bir bayramlık elbisem vardı, hala her detayını hatırlarım. Açık pembe, kolsuz (demek o yıllar yaza geliyormuş bayramlar) üzerinde minicik beyaz puantiyeler. Kol ağızları ile etek uçları fistoluydu. Elbiselerimizi umumiyetle annem dikerdi ama o pembe bayramlık butikten alınmıştı. Altınpar vardı bizim zamanımızda Alsancak'ta. Ceylan bebe filan çok sonraları çıktı. Bayramlıklarımız buradan alınırdı. Bayram dışında oradan alışveriş yapmaya pek kimsenin gücü de yetmezdi zaten. O bayram beyaz bilekten bağlama ayakkabılarım da olmuştu.
25 Ekim 2012 Perşembe
Hayatımda ilk kez kuaför koltuğunda ağlayacaktım!
Saç konusunda kalenderimdir. "Kökü bende nasılsa.." tarzı bir özgüven mi ne bilmiyorum ama hayatımda hiç öyle saçlarım iğrenç oldu diye nefret ettiğim olmadı. Saçlarımı kahveye boyattığımda bile!
Geçen güne kadar...
Geçen güne kadar...
23 Ekim 2012 Salı
Dumur diyalog #75
A: Özlem öğretmen bugün bana jelibon verdi
Y: Hmm neden verdi?
A: Bilmiyorum, sormadı bile biliyor musun? verdi
Y: Hmm neden verdi?
A: Bilmiyorum, sormadı bile biliyor musun? verdi
22 Ekim 2012 Pazartesi
What I wore today? (Bugün ne giydim?)
bugün ne giydim?* |
Canıma minnet... Bu hafta pazarcılar beni fena halde depresyona soktu. Biri der, "bu hafta son abla artık haftaya tezgah açmam" niye lan? Mısır bitiyormuş Aman diyim sen ver oradan dört tane, ben yerim. Diğeri der "haftaya tarla biberi bulamazsın abla, bitiyor artık" Vay şerefsiz, yarım alacağıma bir kilo alırım. Pembe domatesler pembeleşemeden tezgaha düşmüş, fena... Fasulye tezgahlarından birkaçının yerinde olmadığını görünce iyice depresyona bağladım. HAYIR! Henüz fasulyeyle vedalaşmaya hazır değilim! Bebem bu kadar aşıkken o sebzeye katiyen mevsiminin bitmesine razı gelemem! Durdurun zamanı! (neyse geyiğin bokunu çıkarmayalım) Uzun lafın kısası pazar gitgide çehre değiştiriyor, kereviz ile taze fasulye göt göte tezgahlarda... Bir süre böyle, sonra gelsin kış güzelleri.
Kral gibi müdür
Arca elinden geleni yaptı, ateşse ateş, öksürükse öksürük... Yıllık geleneksel röntgen çekimini de başarıyla tamamlayıp ciğerde çok şükür hiçbir bulgu edemeyince istirahate çekildiler paşazadeler:)
Dün evliliğimizin onuncu yılı şerefine geleneksel Arca'yı anneanneye sepetleme ve geceyi başbaşa geçirme planlarımızı hayata geçirecektik. Doktor bile onaylamıştı. Arca yaklaşık bir haftadır bugüne hazırlanıyordu. Allah seni inandırsın ben kendimi bu kadar motive etsem şirkete genel müdür olurum.
Dün evliliğimizin onuncu yılı şerefine geleneksel Arca'yı anneanneye sepetleme ve geceyi başbaşa geçirme planlarımızı hayata geçirecektik. Doktor bile onaylamıştı. Arca yaklaşık bir haftadır bugüne hazırlanıyordu. Allah seni inandırsın ben kendimi bu kadar motive etsem şirkete genel müdür olurum.
19 Ekim 2012 Cuma
“Bir çocuğa bakamadınız”
Arca ilk ateşlendiğinde doktoru, espri olsun diye, bize böyle demişti, ulen zaten gerilmişim el kadar bebeye enfeksiyon bulaştırdık diye, adamın üzerine yürüyecektim. “Etmeyeceksin kardeşim o lafı etmeyeceksin vallahi tıbbın neferi demem kaşını gözünü patlatırım”… diyemedim tabii kös kös boynumu büktüm.
Bakamamıştık evet. Hala da bakamıyoruz.
Bakamamıştık evet. Hala da bakamıyoruz.
18 Ekim 2012 Perşembe
17 Ekim 2012 Çarşamba
Geçen yıl bu zamanlar
Var ya koptum! Blog arşivine bakıyordum.
Geçen yıl bu zamanlar "Çocuk yapın!" demişim, RTE salladıkça ben sallıyorum. O vakitler 3 imiş önerisi. Benim üslup da daha makul daha hafif. Unutmuşum bile yazıyı:)
Bu yıl bu zamanlar "ÇOCUK YAP!" diye biraz daha asabileşmişim. Halbuki yıllar geçtikçe daha naif olmalı daha sabırlı olmalı anne kişisi. Yok kızmışım ve kuvvetle muhtemel RTE'nin aile planlamasına pek de dostça yaklaşmayan yeni bir söylemi sebep olmuş buna.
Vallaha ben demiyorum o diyor, ben diyorum, o diyor ben diyorum, hadi allah ne verdiyse:)
Geçen yıl bu zamanlar "Çocuk yapın!" demişim, RTE salladıkça ben sallıyorum. O vakitler 3 imiş önerisi. Benim üslup da daha makul daha hafif. Unutmuşum bile yazıyı:)
Bu yıl bu zamanlar "ÇOCUK YAP!" diye biraz daha asabileşmişim. Halbuki yıllar geçtikçe daha naif olmalı daha sabırlı olmalı anne kişisi. Yok kızmışım ve kuvvetle muhtemel RTE'nin aile planlamasına pek de dostça yaklaşmayan yeni bir söylemi sebep olmuş buna.
Vallaha ben demiyorum o diyor, ben diyorum, o diyor ben diyorum, hadi allah ne verdiyse:)
Elaleme laf edenin başına iyi şeyler gelmez
Muhterem kocam kitap okumaz filan diye dokunduruyorum ama genel kültürü iyidir. Hani Matrix’te vardı, bir alete bağlıyorlar seni ve beynine bilgi yüklüyorlar. Alman kültürdeki tek kurluk hezimetimden sonra Matrix’in bile Almanca konusunda bana yardımcı olamayacağını hazmetmiş ve Fransızca, İspanyolca ve İtalyancayı bu şekilde öğreneyim hayalleri kurmuştum. Millet uçak kullanmayı öğrenir ben dil öğrenmek istiyorum, hey allahım!
16 Ekim 2012 Salı
Organize işler bunlar!
Dokuz ayın çarşambası bir pazara toplanmıştı. Boşa koydular dolmadı, doluya koydular almadı.
İlker’in yapı fuarına gitmesi icap ediyordu. Yeliz’in dibinden üç parmak çıkmış röflelerinin tazelenmesi. Zira Yeliz ‘in “saçımı kahveye boyatalım daha da röfle masrafı olmaz, tasarruf ederiz” (tasarruf bütçe plan procesi Vol.2) önerisi muhterem kocası tarafından “kocadan da tasarruf edersin o vakit!” şeklinde kesin bir dille reddedilmişti. Pazara gidilmesi gerekiyordu ve tabii markete de gidilmeliydi. Bunlar eğer Arca cücesinin uyku saatine kadar halledilebilirse öğleden sonra yemek yapılabilir, çamaşır yıkanabilir ve hatta ev bile toplanabilirdi.
Dumur diyalog #74
A: Bazen uzun kollu giydiğimde kollarım ıslanıyor okulda
Y: Öğretmenine üzerini değiştirmesini söylüyor musun?
A: Hayır! "üzerimi değiştirir misin lütfen" diyorum.
Y: Öğretmenine üzerini değiştirmesini söylüyor musun?
A: Hayır! "üzerimi değiştirir misin lütfen" diyorum.
15 Ekim 2012 Pazartesi
Günün sebzesi: Acılı kabak kavurma
Bu hafta sonu günün çorbası ailesi ilklere imza attı!
Geçtiğimiz hafta “plan ve bütçe görüşmeleri” yaptık ve son zamanlarda ne çok harcadığımızı fark ettik. “Masraflardan kısma” konulu ufak bir workshop ile hemen inisiyatifi ele aldık. Bundan gayrı bizim haneye tasarruf hakim!
Beni ilgilendiren kısım kitap harcamaları! Her ay mutfak masrafı gibi kitap masrafım var. Hani kenara atsan birkaç ayda bir çeyrek altın alırsın. Okumayalım da cahil mi kalalım? Tabii ki hayır, işte bu yüzden kütüphaneler var. YAŞASIN KÜTÜPHANELER! Lakin Arca üyelik sistemini, kitapların okunduktan sonra geri verildiğini öğrendiğinde benimle aynı görüşü paylaşmadı, şiddetle karşı çıktı.
Nasıl yani kitabı alıyorsun ve senin olmuyor mu? Olmaz öyle şey!
12 Ekim 2012 Cuma
Dumur diyalog #73
İ: Arca cücesi gel bakkala gidelim.
A: Cüce değilim ben!
İ: Ya nesin?
A: Fındık faresiyim!
.......
A: Cüce değilim ben!
İ: Ya nesin?
A: Fındık faresiyim!
.......
sayar oğlanın intikamı
Akşam eve geldim, üzerimdekileri çıkarıyorum, yuh dedim! YUH! Bütün gün omzumda sümük lekesiyle dolaşmışım. Arca’nın sümüğü!
Dün sabah paşazade geç uyanmak istediler. Hayır öyle bir ayar tutturuyor ki tam kahvaltımı hazırlamışım üzerimi giymişim çıkmama beş dakika varken uyanıyor. on dakika daha uyusa yırtacağım! Zaten bende şans olsa baba olurdum. Neyse beni üzerimde iş kıyafetleri ile görünce bastı yaygarayı. Nasıl ağlamak ama yırtınıyor. Çıkaracakmışım, ev kıyafeti giyecekmişim. Oldu! gözlerim doldu!
Dün sabah paşazade geç uyanmak istediler. Hayır öyle bir ayar tutturuyor ki tam kahvaltımı hazırlamışım üzerimi giymişim çıkmama beş dakika varken uyanıyor. on dakika daha uyusa yırtacağım! Zaten bende şans olsa baba olurdum. Neyse beni üzerimde iş kıyafetleri ile görünce bastı yaygarayı. Nasıl ağlamak ama yırtınıyor. Çıkaracakmışım, ev kıyafeti giyecekmişim. Oldu! gözlerim doldu!
11 Ekim 2012 Perşembe
ÇOCUK YAP!
Tuvalette tam da rahatlamanın arifesinde “annneeeea” şeklinde bir feryatla işini yarım bırakmak istiyorsan, çocuk yap!
Duşunu beş dakikada almak, kahveni soğuk içmek, kahvaltını yarım yamalak yapmaktan zevk alıyorsan, çocuk yap.
Zamanın çoksa, “neden 7, 8’den önce gelir?” gibi sorularla beyin mıncıklaması geçirmek istiyorsan…
Duşunu beş dakikada almak, kahveni soğuk içmek, kahvaltını yarım yamalak yapmaktan zevk alıyorsan, çocuk yap.
Zamanın çoksa, “neden 7, 8’den önce gelir?” gibi sorularla beyin mıncıklaması geçirmek istiyorsan…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)