Yeni yetme dönemlerimi
hatırlıyorum. Ortaokul zamanlarını. Okulda gruplaşmalar olurdu. Bir gruba dahil
olmak, ait hissetmek ergenliğin gerekliliğiydi demek ki… Oğlan gruplarında
genelde tek tipleşme hakimdi. Aynı saç modeli, aynı takımın oyuncusu olmak…
Fakat kızlarda, aynı gruba mensup bile olsa, ayrık bir ruh hali hemen göze
batardı. Birbirlerine katiyen benzemeyen ayrık otları. Kadınların doğasından
gelen bir ayrıklık var bence, bireysellik, birbirinden bir şekilde ayrışmak.
27 Ekim 2016 Perşembe
24 Ekim 2016 Pazartesi
kısa #17: Eyvallah
En sevdiğim kelime.
Daha doğrusu en sevdiğim kelime olduğunun farkına yeni vardım. Geçen hafta uçaktan önce erken akşam yemeği için İtalyan misafirleri götürdüğümüz Yeşilköy'deki balıkçıda sohbetin koyulaştığı bir vakit, lisanlarımız hakkında konuşuyorduk.
Daha doğrusu en sevdiğim kelime olduğunun farkına yeni vardım. Geçen hafta uçaktan önce erken akşam yemeği için İtalyan misafirleri götürdüğümüz Yeşilköy'deki balıkçıda sohbetin koyulaştığı bir vakit, lisanlarımız hakkında konuşuyorduk.
21 Ekim 2016 Cuma
Mutluluk
Bir süredir zihnimi
kurcalayan cümleyi nerede okuduğumu hatırlamıyorum, kenara not ettiğim
cümlelerin kaynaklarını da yazsam iyi olacak.
Cümle şu:
Bu cümle doğru ise, mutluluğun
formülü çok açık: bir sen bir ben bir de bebek :))
Hayır, değil tabii ki.
19 Ekim 2016 Çarşamba
Kitap yorumu: Hayvanlardan Tanrılara, Sapiens
İkinci
üniversite olayını duymuş muydunuz? Eğer bir fakülte bitirmişseniz, iki yıllık
veya dört yıllık bölümlere, herhangi bir sınava girmeden kaydınızı yaptırabiliyorsunuz,
açık öğretim gibi. Ben bu yıl sosyoloji bölümüne ön kaydımı yaptırdım.
Bölüm seçimimde “Yılmaz
Morgül’ü bir millet neden izler” sorgulamamın etkili olduğunu söylemeden
geçemeyeceğim. Yok lan şaka yapıyorum, bana ne. Bizim millet Kürk Mantolu
Madonna’daki Madonna’yı şarkıcı Madonna diye canlı yayında goygoy yapanları
izliyor, Yılmaz Morgül ekranların gülü be gülü!
17 Ekim 2016 Pazartesi
6 dakika: DEV
Babam, geçenlerde bir yazımı okumuş, ne kadar zamanda yazıyorsun bunları diye sordu. Kendisini yazıdan ziyade sözle iyi ifade edebilen insanlara özgü küçük bir hayranlık vardı sesinde.
Az önce cüzdanımın iç gözlerini kurcalarken birkaç tane "6 dakika" kartı buldum. Galiba yazlığa filan giderken cüzdana atmışım, ne zamandır unutulmuş. Bir kart çektim, DEV sözcüğü çıktı ve 6 dakikada aşağıdaki pasajı yazdım. Şimdi sorsa babama "6 dakikada yazıyorum" diyebilirim:))
Az önce cüzdanımın iç gözlerini kurcalarken birkaç tane "6 dakika" kartı buldum. Galiba yazlığa filan giderken cüzdana atmışım, ne zamandır unutulmuş. Bir kart çektim, DEV sözcüğü çıktı ve 6 dakikada aşağıdaki pasajı yazdım. Şimdi sorsa babama "6 dakikada yazıyorum" diyebilirim:))
13 Ekim 2016 Perşembe
İyi hissettiren küçük şeyler
Geçen gün işten biraz erken çıktım, İlker ve Arca ile buluşacaktık, vaktim vardı ve sokak sokak yürüdüm. Kıbrıs Şehitleri caddesinin arka sokaklarını, Kemeraltı'nın ara sokaklarını, Pasaport'a kadar Kordon'u (o siyah beyaz eski kaldırımlarda) baştan başa yürüdüm. Buluşma zamanına yakın Topçu'nun karşı köşesindeki Starbucks'ta dinlendim. Yanımda defterim vardı, sayfaları karıştırırken Sanatçının Yolu kitabındaki görevlerden birine denk geldim.
Mutluluk veren şeyleri listelemişim. Görev buymuş demek. Ara sıra başka kalem kullanmışım demek ki dönüp dönüp eklemeler yapılmış.
O an içlerinden üçünü yapmış olduğumu fark ettim, yürümek, kahve içmek, yazmak/okumak...
Diğerlerini de yazayım, zira düşünmek ve yazmak ve hatta sonradan o listeyi okumak bile iyi geliyor.
Mutluluk veren şeyleri listelemişim. Görev buymuş demek. Ara sıra başka kalem kullanmışım demek ki dönüp dönüp eklemeler yapılmış.
O an içlerinden üçünü yapmış olduğumu fark ettim, yürümek, kahve içmek, yazmak/okumak...
Diğerlerini de yazayım, zira düşünmek ve yazmak ve hatta sonradan o listeyi okumak bile iyi geliyor.
10 Ekim 2016 Pazartesi
Dumur diyalog özel : Kedi
Ödevde ne hayal ettikleri sorulmuş.
Biri bisiklet, bayram harçlıkları, yazın kazandıkları ve anne baba katkısı ile sahip olabildi, pek heyecanlı kendisi.
Diğeri; sarı tüylü bazı yerleri beyaz olan tombalak bir kedi. imiş.
Hedefi, böyle bir kediye sahip olmakmış.
"Hedefine ulaşmak için ne yapmayı düşünüyorsun" sorusunun cevabı: Annemi ikna etmek.
9 Ekim 2016 Pazar
"Eve döndüm, geleceğim"
Çocukluğumuzda bizi ödül almaya alıştırmışlar. Eğitim sistemimizde böyle bir kara delik var. Dersleri sınavlarda çıkacak sorulara göre öğrenmeye çalıştık çoğumuz. Mutlaka zevk aldığımız dersler olmuştur ama iyi notlar almanın ya da sınıfı geçmenin en birinci hedefimiz olduğunu söylerken ve genelleştirirken abartmış olmam sanırım. Sonra o bitmek bilmeyen ortaokula, üniversiteye giriş sınavları... O sınavları kazanmak o kadar öncelikliydi ki, kazandıktan sonra dünyaları kazandığımızı düşündük. Yeni hedefimiz fakülte bitirip diploma almaktı, onu da hallettik tamam, sandık.
Halbuki yeni bir sınav başlıyordu, hayat sınavı. İşte aramızdan sadece sonuç odaklı olanların, dışsal ödüllerle hedefleri tutturmaya alışanların bu hayat sınavında "başarılı" olsalar bile mutlu olmaları daha doğrusu mutluluklarının sürekli olması mümkün olmadı. Evvelden sınavlarda iyi not almaya alışkın olan bünye, şimdi ay sonu alacağı maaş için, yıl sonu alacağı title için çalışmaya devam etti. Alamamak büyük bir motivasyon kaybı iken alabilmek bir süreliğine gönlümüzü oyaladı, zira ödülün etkisi de cezanınki gibi kısadır.
Halbuki yeni bir sınav başlıyordu, hayat sınavı. İşte aramızdan sadece sonuç odaklı olanların, dışsal ödüllerle hedefleri tutturmaya alışanların bu hayat sınavında "başarılı" olsalar bile mutlu olmaları daha doğrusu mutluluklarının sürekli olması mümkün olmadı. Evvelden sınavlarda iyi not almaya alışkın olan bünye, şimdi ay sonu alacağı maaş için, yıl sonu alacağı title için çalışmaya devam etti. Alamamak büyük bir motivasyon kaybı iken alabilmek bir süreliğine gönlümüzü oyaladı, zira ödülün etkisi de cezanınki gibi kısadır.
Rutin iyidir.
Pazar. Saat 11:12. İlker yirmi dakika kadar önce Arca'yı alıp şantiyeye götürdü. Beni evde bir saat yalnız bırakmakla, bana nasıl bir iyilik yaptığının farkında mı acaba? Aslında onlarla çıkıp beni pazara bırakmalarını dönüşte de almalarını istemiştim ama sonra pazardan bir sonraki haftaya kadar bozulacak ve çöpe atılacak sebzeler almak yerine evde bir başınalığımın tadını çıkarmaya karar verdim. Pazardan aldıklarımızı tüketemediğimiz hiç olmamıştı, bu haftaya kadar. Evle ilgili hafta sonundan alışveriş, yemek, ütü gibi konularda plan yapar, bu planları genelde de uygularım. Ama bu hafta...
30 Eylül 2016 Cuma
Seyrek yazıyor olabilirim ama...
O
kadar perişan görünüyorum ki, metroda bana yer veriyorlar. Üzerlerine
aksıracağımdan, kusacağımdan veya bayılacağımdan korkuyorlar. Belki de kokudur
sebep. Zira bu hafta duş yaptım mı hatırlamıyorum. Saçlarım yağlı olsa mecbur
bir saçım olsun yıkanacak da, iki mıncıkladım mı sokağa çıkılabilecek (bedhead
akımının öncüsüyüm) hale geliyor, sallıyorum.
Çok mu uzattım? Peki. (daha yazının uzunluğunun farkında değilsiniz tabii, başındasınız).
28 Eylül 2016 Çarşamba
Oblomov
İki yıl önceydi, klasik
okusam da ne okusam dediğim zamanlar. Evet, bu kadar okuma meraklısı biri için
klasikleri okumamış olmak ilginç, biliyorum. Ama öyle…
Her şeyin bir uygun bir
zamanı olduğuna inanıyorum artık.
23 Eylül 2016 Cuma
Persephone sen misin? Daha gitmedin mi?
Sabah bakkala giden
(muzlu süt için yer cücesi tarafından zorla gönderilen) İlker, "sabah serini var,
üzerine bir şey al", dedi. Halbuki ben daha kot monta hazır değilim, ayağımda
spor ayakkabı üzerimde incecik elbiseyle çıkmak üzereydim. Dünkü yağmurlu İstanbul’un
serin sonbahar havasını hatırlayınca, buna da şükür dedim içimden, hala ılık
buralar.
Her sabah metroya bir
patikadan iniyorum. Sağı solu ağaçlı. Mevsimleri ve mevsimlerin birbirine
dönüşmelerini, o patikada yaptığım yürüyüş sırasında fark etmek çok keyifli
oluyor.
22 Eylül 2016 Perşembe
Eş zamanlılık
Telefonda Timehop diye
bir uygulama var. O gün için geçmişe hopluyor zıplıyorsun. Bugün bir bildirim
geldi, bak diyor, bundan 1-2-3… sene evvel neler paylaşmışsın, neler
yaşamışsın. Zaman makinesi gibi ama sadece geçmişe… (About Time filmindeki gibi)
Bu uygulamayı en çok Arca’nın bebeklik fotoğraflarına denk geldiğim için seviyorum. Bugün uygulama bana bir sürpriz
yaptı, tam 8 sene öncesine götürdü beni, blogda bir haber vermişim o gün: IT’S A BOY!
19 Eylül 2016 Pazartesi
Tatil sonrası hayata adapte olma rehberi
Derler ki, bir tatilin
tam anlamı ile tatil olması için işle ilgili her şeyi geride bırakmak ve
unutabilmek gerekir. Ancak böyle tazelenmiş bir zihinle işe dönebilirsin. Benim
genelde tatillerim telefon, mesaj ve mail trafiği ile piç olduğu için uzun
zamandır işi, en son işte ne yaptığımı unuttuğum bir tatilim olmamıştı. İlk
defa geçen haftayı tam anlamıyla kafayı boşaltarak geçirebildim. Bundan sebep hep
gülümseyerek hatırladığım bir tatil olacak. İçimize sinsin.
Gel gör ki, zaman geçiyor
ve tatil de bitiyor. Gerçek hayata adapte olmak gerekiyor. Her ne kadar rutinin,
düzenin, yerleşik hayatın özlemini çeksek de, itiraf etmem gerekirse, bizim
hane için hayata dönüş çok zor oluyor.
10 Eylül 2016 Cumartesi
Kışlık domates yapımı
Geçiş mevsimlerinin insan
metabolizması üzerinde bir araştırması yapıldı mı acaba?
Sizi bilmem ama bana
müthiş bir enerji veriyor. Özellikle sonbahar başlangıcı. Yazın rehavetini bir
düzen telaşıyla üzerimden attığımı fark ediyorum. Deliler gibi planlar projeler
ve daha iyisi, hayata geçiriliyorlar…
Mesela kışlık domates.
9 Eylül 2016 Cuma
His
6 Eylül 2016 Salı
Modaya direnen feşınbilogır
Her sezon yeni bir şey trend oluyor. Moda dergisi üyeliğim olmasa da, sosyal medya hesaplarından, üyesi olduğum markalardan bu trendlere boğuluyorum. Hiçbirini takip etmesem, dükkan vitrinlerinden cansız mankenler el sallıyor. Alışverişe çıkmasam her allahın günü metrodayım, trend nedir ne değildir anlamamam imkansız. En azından bir göz aşinalığı oluyor. Ama allah için direniyorum.
Bazı çok moda parçalara göz takılıyor, inkar edemem fakat hemen kafamı çeviriyorum. Neden? Çünkü tek sezonluk giysilere para vermek istemiyorum. Çünkü bir aldığımı kalitesi el verdiği sürece – umarım yıllarca – giymek istiyorum. Çünkü bir parçayı bir sezon giyecek kadar zengin değilim (Rahmetli Vehbi Koç’un dediği gibi ucuz ayakkabı giyecek kadar zengin değilim)
Ben zamansız stil seviyorum. Trençkotlar, kot ceketler, keten şortlar, tek parça sade elbiseler, mavi ve beyaz gömlekler, düz renk pantolonlar…
Geçen, indirimden böyle birkaç parça yakalayabilir miyim diye internette alışveriş sitelerinde gezinirken, dikkatimi çekti son sezonlarda ne çok trendi teğet geçmişim?
2 Eylül 2016 Cuma
Yazlıkçılar
Adet olduğu üzere, bir eylül yazısı patlatmayacağım. Sanırım herkes Eylül 1 itibariyle sosyal medya timeline'larından "hoşgeldin eylül", "böhüü yaz bitiyor", "en sevdiğim mevsimdi sarı sonbahar" ve türevleri cümleler ile sayısız sarı ve rüzgarda uçuşan yaprak emojisinden payına düşeni almıştır.
İyi o halde, biz Ege sahillerinin renkli yazlıkçı profilleriyle neşemizi bulalım.
İyi o halde, biz Ege sahillerinin renkli yazlıkçı profilleriyle neşemizi bulalım.
1 Eylül 2016 Perşembe
Arca ile tatil günleri
Sınıfın whatsapp grubunda
velilerin çocukları hakkında “okulu çok özlemiş” “çok heyecanlı” gibi cümleler
yazdıklarını okuyunca biraz imrendim. Arca’da tık yok. En son, ikinci sınıfta
okula gitmesinin gereksiz olduğuna kanaat getirdikten sonra, biz kitaplarını
alırken okula girmemeyi, arabada beklemeyi teklif etti. Sanki adamı okulda
bırakıp kaçacağız. Kırtasiye malzemelerini almaya gittiğimizde bendeki
heyecanın onda biri cücede yoktu. O, hotwheels arabalarını seçmekle meşguldü,
sanki bana defter, kalem alıyoruz!
Vallahi açıkça yazdım,
bizimkinin okula dönmeye niyeti yok, dedim grupta.
29 Ağustos 2016 Pazartesi
Kendini sevmek
Serin esiyor. Çeşme hep serin eser de, artık iyiden iyiye sonbaharın kokusu geliyor burnuma. Çok değil, birkaç haftaya ön bahçeye komşu ailenin kış hazırlıklarının kokusu da gelir. Güneş gören bahçelerinde salça tepsileri ve renk renk reçelleri dizilir. Sabah baktım, biberleri asmışlar, dolmalık biber kurutuyorlar bu sene. Bu kadar hazırlığı kime yapıyorlar diye aramızda konuşuyorduk geçenlerde, çocukları vardır dedim, bir karı koca bütün kış tüketemez yoksa. Annemler gibi. Tarhanamızı hazırladılar mesela. Mis gibi olmuş, yeni mahsülü ilk defa geçen hafta denedik, bayıldık. Sonra Arca'yı da hazırlığına dahil ettikleri biberler kurumuş, koca bir torba verdiler. Rondoda azıcık zeytinyağıyla birlikte bızlatıyoruz, kavanoza koyup buzdolabında muhafaza ediyoruz. Katkısız ve deli acı pul biberimiz hazır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)