Dün sabah evden işe gider gibi çıkmıştım, kuaföre bir gün önceden tembihlemiştim, “erken gel!” Gün kısa iş çok! Bir pazartesi sabahı kimse saçını yaptırmadığından bütün kuaför halkı etrafımdaydı. Full faça düzeltme iki saatte bitti. Yeni manikürcü kıza pek yüz vermedim. Çünkü biliyorum, aynen şöyle başlıyor her şey; “tırnaklarınızı kendiniz mi kesiyorsunuz?” Toynak olmuş kızım onlar, manikürcü elinden çıkmışa benziyor mu! Tabii ki kendim kesiyorum. Dört ayda bir uğruyorum kuaföre tırnak bekler mi!
Eğer “hhmm evet” deyip geçiştirirsem, bu defa da sohbeti genişletmenin diğer yöntemi “tırnaklarınız güçsüzleşmiş, vitamin takviyesi yapın” Eğer havamdaysam ve sohbet edersem işte o zaman yeni peeling ürünleri ile saç serumu pazarlanmaya başlıyor. Havamda değilsem, duvardaki televizyonu seyredermiş gibi yapıyorum. Aslında bu yeni kızı çok sevdim, çok kibar ve gıdıklamadan dolayısı ile karnına tekme yemeden günü atlattı.
Ama benim havam yerinde değildi ve klip overdose halinde pedikürü bitirdik. Uzun zamandır klip izlememişim radyodan duyduğum gençlerin yüzünü görmek güzel oldu ama hep aynı be klipler. Mutlaka bir araba var, özellikle oğlanlar araba tercih etmişler yardımcı oyuncu olarak. Kızlar genelde dans, fıstık gibi vücutlar. Birkaç senedir pek değişmemiş klip endüstrisi. Kızı oğlanı ve de şarkıyı değiştir yeter, geri kalan görüntüler bir şablon gibi. Biz gençken Tarkan’ın Mustafa Sandal’ın kliplerini iple çekerdik. “Onun arabası var” klibi belki şimdi demode ama bence çok daha başarılıydı.
Röfle eziyetli ve sıkıcı bir süreçtir. Dört ay kaçarsın dört parmak olur diplerin o koltuğa oturursun. Kaderde varsa o koltuğa oturmak, neye yarar üzülmek? En iyisi üç beş laf etmektir. Sokakta iki kuaför açıldı, ben hala niye buraya geliyorum? Çünkü seyrek görüşsek birbirimizi biliyoruz arkadaş! Kızını tanıyorum, bizim Durunun kankası, karısını tanıyorum, tatlı kadın. O benim iki ay içinde “bıktım bu küt saçlardan bi hareket ver be Ömür” diyeceğimi biliyor. Biz de tabii iki lafın belini kırdık. Metrodan, İnönü Caddesi sefilliğinden bahsettik. Çok dükkan kapandı. Belediye yardım etti ama artık cadde açıldı, o da levha vergisi toplamaya başlamış. Yılbaşı diyorlarmış, “bu yılbaşı mı?” kulaklarıma inanamadım. Çok seviyorum Aziz Kocaoğlunu, çok dürüst bir insan, elini öpesin gelir. Lakin olmuyor, bu çakalların işi, o İzmirliyi koruyor, hadi biz, yolumuz bir yıl geç olsun katlanırız, diyoruz semt sakinleri olarak ama esnaf perişan! Yedi göbek CHP’li kuaför bile bu belediye seçimlerinde iktidar partisini deneyeceğini söyledi. Ne dersin ki? Aziz Kocaoğlu akşam 5N1K’daydı. Hangi birini anlatsın adam? Otopark mafyasını mı, apar topar döndüğü EXPO organizasyonunu mu? Sunuş yapmayacak olmasına rağmen sunuşu bırakıp geldiğini iddia eden bir kısım medyayı mı? İzmir gitti gider anam!
Radikal değişikliklere gitmedim ama benim saç anarşizmim de bu arkadaş, hepsi ay boy ve omuz üstü. Kimse hiçbir güç beni daha kısa saça ikna edemez. En son ortaokuldaydım, en yakın arkadaşımla yaz tatilinde sıkılmış ve birlikte kuaföre giderek kısa kestirmiştik saçları. Onun düz tabii, olan bana oldu. O bonus kafayı uzatana kadar anamdan emdiğim süt burnumdan geldi. İlker çok beğendi ama “saçını yıkayınca yine saçlarımdan nefret ediyorum demeye başlarsın” dedi. Huzurlarınızda doğrucu Davut kocamı selamlıyor, işimin başına dönüyorum.
6 yorum:
Çok ballı yazıyorsun, okumaya doyum olmuyor Yeliz. Valla bak, iltifat olsun diye diil, harbiden seviyorum bu yazı dilini. Hem komik, hem uygun uzunlukta, hem de doyurucu içerikle. Bu şekil hikayeler yazsan da kitap olsa keşke.
Bir de bi resim yakışırmış bu yazıya ama.
"Hazine'nin kurumsal bazda gerçekleştirdiği alacaklara bakıldığında ise eylül ayı sonu itibariyle 2011 yılında en çok borç ödemesi yapan belediyenin, İzmir Büyükşehir Belediyesi olduğu görülüyor." cümle bir haberden.
haberde buradan..
http://www.odatv.com/n.php?n=devletin-ustundeki-kambur--2810111200
Şimdi belediyenin üstüne gidiliyor,tutuklananlar da salıverildi, bakalım daha ne yapacaklar,hep beraber izliyoruz.
Ya "dağlar kızı" ağzımdan aldın ne diyeyim. Ben de aynı şeyi düşünüyorum birkaç gündür. Zaten bakın görün günün birinde "günün çorbası" raflarda olacak. Dediydi dersiniz:) En azından olmalı yani. Ve "doyurucu içerik" kısmına katılıyorum. Birkaç blog daha var böyle.Sağda güncellenmiş yazısını gördüğüm an serotonin salgılamaya başladığım.
dğlar kızı reyhanım, rüzgarın annesi annem,
totomu kaldırdınız inanın ki çok mutlu oldum. sağ olun var olsun, sevgiler
asortik krebim,
dubai şike yapsaydı inan expo için bundan daha iyi bir yol bulamazdı resmen sabote ettiler expoyu. sürekli bir belediye başkanını pasifize etme çalışmaları anlamak mümkün değil. bak gör b.in a. y.ldırım önümüzdeki belediye seçimlerinde aday olacak, ahan da buraya yazıyorum.
yorumlarda "beğen" butonunun eksikliğini hissettim dağlar kızı'nın yorumunu okuyunca:)
Yeliz'cim,kesinlikle senin gibi düşünüyorum, herkesin beklentisi bu, umarım İzmir'liler bu numaralara gelmezler...Trakyalıyım diye söylemiyorum ama yok 3. köprüymüş,yok su kanallarıymış,orada doğalgaz çıkarma izinleri yabancılara satmak için uğraştıklarını Trakyanın "kızanları" bile biliyor (cümleye yöresellik katayım dedim :)) Gelecek seçimlerde de en büyük hedef İzmir.
ve diğer arkadaşlara katılıyorum, senden bu hızla kitap çıkar valla ;)
Yorum Gönder