“Öyle bir geçer zaman ki” style …

...bir bebemiz var. Ben şahsen erkeğin uzun saçlısına kıl olurum. Erkek dediğin kısa saçlı olur. Ömrü hayatımda, en deli gençlik dönemlerimde dahi bir erkeği beğenmemem için saçının uzun olması yeterliydi.

Muhterem kocamın saçını yarım cm’den fazla görmedim. Zaten seyrek, bir de uzantıca pek yurdum erkeği oluyor.

Bu bağlamda Arca’nın bu yaşına kadar uzun saçlı olması beklenemezdi. Zira henüz yaşına basmamıştı, berberle tanıştı. Neyse ki berber Murat’ı acayip seviyor da zırt pırt soluğu berber koltuğunda aldırıyoruz.

Gel gör ki bu aralar hastalıktı, hastalıktı ve yine hastalıktı derken yolumuz Murat’ın semtine düşmedi. Saçlar da uzuyor, kesildiği gibi durmuyor tabii. Ay uzadıkça bir hoşumuza gitti. Sürekli saçlarını okşar durumdayız. Yavru kuzgun ya bizim oğlan pek yakıştırıyoruz uzun saçı.

İşin kötüsü saçların uzaması biraz abardı, kabardı, şimdi atkuyruğu kıvamına geldi. Tam 1970 model, “öyle bir geçer zaman ki” style…

Tez zamanda kestirmeli, tez zamanda… anlamazsın “öyle bir geçer zaman ki…”

Sahi salıyı sallamış bu dizi. Denk geldiğimde baktım, ama izleme sürem ancak oyuncuların başarısını anlamama yetti, konu dersen sıfır! Salı günleri karşısına dizi çıkarmamışlar. Bir “seksenler” dizisine rastladım dün, çok sevdim. Ama o da TRT’nin cahil cesareti kanımca, “öyle bir geçer zaman ki” onu ratingleriyle döver. Ağlatmıyor bir kere, baştan kaybediyor.

Bakalım seksenler yetmişlere galip gelecek mi? Göreceğiz… Ama bizim oğlanı kıza benzetmesinler diye acilen yetmişlerden günümüze döndürmeliyiz, acilen…