16 Mart 2012 Cuma

Koşarken obua çalan bir neslin neferleriyiz

Dün öğlen tatilinde market alışverişini yaptım, elimde koca koca torbalar, uzun saplı fırça, ekmek, bilgisayar çantası kendi çantam… Tam teçhizatlı kameraman arkadaşımız Cevat Kelle halt etmiş.


Tabii apartman kapısını açamıyorum. Zile bastım beklerken arkamda pıt pıt ayak sesleri. Ay hayırlı bir komşu olsun bana kapı açsın diye düşünürken bir de baktım benden beter bir kaplumbağa dibimde. Alt kat komşumuz, o da alışveriş yapmış, evini sırtına yüklenmiş, merdivenlerden yuvarlanacak. Neyse ki kapı açıldı, ikimiz birbirimize hem yol vermeye çalışıyoruz, hem geçmeye çalışıyoruz. Karşıdan iki ufak kadın ve kendilerinden büyük yükleri ile karıncaya benzetildiğimize kalıbımı basarım. On dakika içinde yuvarlana yuvarlana asansöre tıkılabildik.

Gözlerimiz birleşti, aynı kaderi paylaşıyorduk, konuşmamıza gerek yoktu, “hem eve hem işe hem çocuğa yetişmeye çalışan çalışan kadın.” Gülümsedik.

“Her şeye yetişmek zorunda olma hissiyatı” çocukluğumuzda büyüklerimizin “stres” diye adlandırdığı baskının modernize edilmiş hali. Babamın bir stres bileziği vardı, hani şu iki tane top olanlardan, ahanda aşağıdaki gibi bir şey. İşe yarıyor muydu acaba, hatırlamıyorum. Hani diyorum bizim şu zamane stresimize de çare bir bilezik olabilir mi? Denge bileklikleri hikaye çıktı değil mi?

“Her şeye yetişmek zorunda olma hissiyatı” öyle bir avucunun içine alıyor ki insanı, yaşamın her alanında bu döngünün içine sokuyorsun kendini.

Eğer aynı anda iki üç işle birden ilgilenmiyorsan kendini eksikli hissediyorsun. Koşarken obua çalan bir neslin neferleriyiz biz, yazık ki ne koşarken yüzümüze çarpan rüzgarı tam anlamıyla hissedebiliyoruz ne de obuanın sesine tam anlamıyla kulak verebiliyoruz. Çünkü kendimizi veremiyoruz. Sadece “koşarken obua da çalabiliyorum” diyebiliyoruz ve hayatımız tükeniyor. Hiç koşarken obua çalana madalya takıldığını da görmedim, olsa olsa alkış.

Dün gece çok çalışmam gerekiyordu, bu ara işlere yetişemiyorum. Bütün akşam aklım Arca’yı bir an önce uyutup dükkanı açmaktaydı. Hatta Arca oynarken bilgisayarı açsam mı diye düşünürken o kadar yorgunmuşum ki koltukta uyuklamışım, Arca’nın çocuk kahkahaları ile ayıldım.

Yarınki parti için bütün balonları şişirmiştik, sehpayı da çekmiştik kenara, İlker’le balon oynuyorlardı.

O an yapılabilecek en iyi şey, (hayır onlara katılmak değil, en azından benim için değil, ben çocuğun kafasını yarıyorum) onları seyretmekti, başka hiçbir şey düşünmeyerek. Meditasyon gibi…

Ne yalan söyleyeyim, iyi geldi. Neyse ki çocuklar var, ara sıra hayata küçük molalar vermemizi sağlıyorlar, iyi ki varlar…

7 yorum:

ayak izleri-sevgi dedi ki...

dün akşam bende senin görüntündeydim ve iş çıkışımda lapa lapa kar yağıyordu.. önümü bile zor görüyordum... allahtan komşum aradı.. nerdeysen alıyım seni dedi.. allah razı olsun beni gelip aldı yoldan..
zor ben çalışan kadın olmak.. hele çalışan anne olmak çok daha zor..

Fatma dedi ki...

Seni çooook iyi anlıyorum (burada sırtını sıvazlıyorum bacım).

annemahsustan dedi ki...

Yalnız olmadığımı hissettim okurken...

Sanırım sen de bir tane çocuk.

Bende 3 ve 2 yaşlarında iki tane. Üstüne koca kişisi, üstüne ev, üstüne iş,üstüne sorumluluklar, üstüne yapmak isteyip yapamadıklarım...

Neyse daha fazla yazmamayayım. Anladın sen: )

Adsız dedi ki...

dün bunu düşündüm, hayat artık daha hızlı ama biz eskiler kadar bile yetişemiyoruz. yemek mikrodalgada 30snde ısınıyor, su kattleda 3 dk kaynıyor, netten istediği sipariş verip alıyordun, arabalar daha hızlı, birini aradığında salisede cepten arayıp, netten mail tweet atıyorsun vs.vs. vs.. ama yetişemiyorum hiçbişeye ulennnnnnnn.. urlaya yerleşip,çiftliğimde amerikadaki amiş tarikatını kuracağım, teknolojisi reddecek gönüllüler arıyorum mercan:)

Adsız dedi ki...

yanlızz tarikatın adını değiştireyim diyorum yeliz ne dersin? bizim türkçemize pek gitmedi tarikatımın hedef kitlesinin yanlış anlaşılmasını istemem puhaa :)))mercan

Nil dedi ki...

partiniz çok güzel olacaktır eminim. Nasıl bir kod işlendi ki bize? bu koşmayıp vizdan azabı duymak niye? bir anlayan varsa beri gelsin?
ben tembelim arkadaşım. burcum bunu gerektiriyor. kapasitem kaldırmıyor. biz de insan evladıyız yahu

Esra dedi ki...

Yetişemediğimde bir işe, diyorum ki eksiklik herhalde bende, bu kadar çalışan anne varken benim kadar yakınanı yorgunu niye yok hiçbir yerde?
Aynı dediğin gibi hiçbirşeyin tadını alamadan deviriyoruz günleri. Çocukla geçirilen kısacık anlar benim için de geçen zamanın tek kıymetlisi.