24 Mayıs 2016 Salı

Huzur

Yağmurun sesine uyandık. Beni tek kişilik yatağa atmışlardı, battaniyeye rağmen üşümüşüm, girdim aralarına. Baba oğul yorganın altını ısıtmışlar. Gelişime uyandı cüce. Doğruldu. Zar zor açtığı gözleriyle pencereden dışarı baktı, yağmur. Iıh dedi, girdi koynuma. Ne kadar geçti bilmiyorum, fırtına, gök gürültüsüne ve yağmurun sesine karıştı, uyumuşuz yeniden.

Arca’nın okulu Cuma da tatil edilince bir günlük izin aldım. Teknenin bakımını yapmak isteyen muhtereme yoldaş olalım dedik, yazlığa yollandık. İlk gün bahardı, ikinci gün yaz. Hatta Arca'yı zor tuttuk, Ilıca sahilinde donla denize girecekti.


Üçüncü gün hafiften sonbahara döndü, Alaçatı pazarında kısa süreli sağnağa yakalandık. Yağmurla uyandığımız son sabah bence kıştı. Abartıyormuşum, hadi ordan üşüyorum yav. Sıkı sıkı giyindik, dışarı çıkmadık, sofrayı içeriye kurduk. Kahvaltı bittiğinde yağmur hala dinmemişti. Üzerime bir şal aldım, attım kendimi dışarı. Konu komşu uyanmamış, zaten daha kimseler yok, bir biz, bir yağmur, bir de kumrular, bir de kumruların ötüşünü taklit eden kafa mikici sesiyle arca:/ Çayım elimde, mis gibi yağmuru, toprağı kokladım. Daha önce söylemiş miydim, "Arca" eski Rumca’da “yağmurdan sonra toprak kokusu” demekmiş. Yani anlamlarından biri bu, ablamdan aldığımız çocuk isimleri sözlüğünden bulmuştuk ve bizim bu ismi koymamızdaki en önemli sebeplerden biri.

Sonra sıra geldi, bahçedeki her bir çiçeği ayrı ayrı koklamaya. Bu mevsim derinden gelen kokusuyla Arap yasemini favorim. Hani cire aceptine el kremi vardı, sanki onun kokusu, mis. Lavanta yaprakları, güller. Bahar en sevdiğim mevsim demiş miydim? Şaşırtır çünkü, havasıyla, yağmuruyla, çiçeği, böceğiyle…

Baktım dötüm donuyor, başlatma romantizmine dedim, girdim içeri. Ama gel gör ki romantizm peşimi bırakmıyor. Yok yav tuvaletteki muhteremle ipad parmaklayan cüce değil, bu defa kızarmış ekmek kokusu. Yav arkadaş beni mi buluyorsunuz? Teker teker geliyorsunuz?

Uzun etmeyeceğim. Diyeceğim o ki bacım, mutluluk denen dayatmaların hayatla ilgisi yok. Zira mutluluk dediğin şeyin sürekliliği yok.

Hayatta arayacağı, peşine düşeceği, şükredeceği olgu, huzur olmalı insanın.

Yeni uyanmış yavrunun sıcağında, yağmurla yıkanmış toprağın, ıslanmış yaseminin, kızarmış ekmeğin kokusunda yakaladığın küçük mutluluk anlarından bir ömür huzur yaratacaksın kendine, hepsi bu.

4 yorum:

Duygu dedi ki...

Derler ya sürekli mutluluk yoktur, mutlu anlar vardır diye. Ne güzel yazmışsın yine ve nasıl da daha güzel yazıyorsun her geçen gün..

Adsız dedi ki...

Ne güzel gün, cennetin ta kendisi :) B.

Buzlukalem dedi ki...

Resmen dört mevsimi gormussunuz ;) yasemin kokusu benim en sevdiğim çiçek kokusudur. Resmen hissettim

Buzlukalem dedi ki...

Resmen dört mevsimi gormussunuz ;) yasemin kokusu benim en sevdiğim çiçek kokusudur. Resmen hissettim