Bugünün Cuma olması neşemi yerine getirmeye yetmiyor. O çocukluğumda öle bayıla içtiğim sandozun bir benzerini attı İlker çantama, iyi gelirmiş. Hayır gerçekten kötü. O pastiller de beni idare etmeyecek, biliyorum. Çok keyifsizim ama asıl sıkıntımı biliyorum ben!

Arca günlerdir uyumuyor.
Uyku sorunsalı vol.bilmem kaç!!
Uzun zaman olmuştu uykudan şikayet etmeyeli. "Yatır kaldır"ların yazı dizisi olduğundan beri bir olgunluk gelmişti üzerime. “hmm yoksa hidayete mi erdim? Bak oluruna bırakınca oluyor mu ne?” bile demiştim. Meğer başıma gelecekleri ön görememişim.
Bu uyku denen kabus ara sıra şekil değiştirip hortluyor. Yaş ilerledikçe sebepler değiştikçe o da gelişiyor güçleniyor. Her zaman aynı strateji iş görmüyor. Her enfeksiyonda farklı antibiyotik kullanmak gerektiği gibi alternatif tedavi yollarına ihtiyaç duyuluyor.
Artık iyice cinleşen cüce, kök söktürmenin farklı yollarını keşfetmiş durumda. Üstelik anababa yatağının tadını almışken bırakmak istemiyor haklı olarak. Tatilde üçümüz birlikte yattık, ne güzeldi diyemeyeceğim, onun için güzeldi bizim için zor. Yediğimiz tekmeler kahvaltı sohbetlerinin değişmez malzemesi oldu her sabah. Üstelik ezeceğiz diye korkuyoruz, daha doğrusu ben korkuyorum, uykular delik deşik. Sonra kimi günler sık sık kalkar oldu, bazı günlerse bütün gece uyudu. Özellikle bir tespit yapmak zordu, kısacası belirtiler değişkenlik gösteriyordu.
Hastalık ile birlikte, yatağa birlikte girmek anneyle el ele göz göze uykuya dalmak alışkanlık halini almaya başladı.
Bu arada iyi gelişmeler de olmuyor değildi. Örneğin yaklaşık 1 yıldır güven nesnesi yaratma çabalarımız Arca’nın tek gecelik ilişkileri ile çeşitleniyor, bir türlü tek nesneye odaklanamıyordu. Derken bir gün İlknur bir ayıyı hayatımıza soktu. Ayı yogi dedik kendisine, Arca kısaca AYİ diyor. Evet biliyorum çok yaratıcı değil. Hemen benimsemedi, biraz zaman aldı ama sonunda oldu. Ayısız bir yere gitmez olduk. Hemen aynısından (maalesef 1 ton açık renk) aldık ve sakladık, yedek olarak. Belli mi olur ya kaybolursa? Ben bu işten memnunum ama gece uyanmalarına, yatağa sorunsuz gidip kendi kendine uykulara dalmalarına çare olmadı Ayı. Kısacası tam amacımıza ulaşamadık.

Derken bazı stabil durumlar kendi belli etmeye başladı. Birkaç hafta boyunca, uyku rutinine başlama ve uykuya dalma arasında geçen süre epey uzamaya başladı. Özellikle 1,5 saati bulduğu gün, bu işte bir gariplik var dedim. Çok kısa geçeceğim…
Akşam eve gelirim, yemek yeriz.
Sonra kudurmacalı oyunlar, mümkünse dans-müzik vs…
Saat sekiz buçuğu geçerken ritim düşüyor, pijama süt ikilisi sahneyi alıyor, sonra kitaplar seçiliyor. Akkayay (arkadaşlar) – ayu, elly (fil), tavtan (tavşan), gogo (küçük ayı), panda, bakkumba (kaplumbağa), kuup (kutup ayısı) – yatağın içine özenle sıralanıyorlar, kitapları onların da dinlemesi lazım. Yatağa giriliyor. İlla ki her bir kitap birkaç defa okunuyor. Sonra masallara başlıyoruz, en az 2 masal okunuyor. Su baş ucunda, istiyor, içiyor, aydedeye el sallanmak isteniyor, balkona çıkılıyor, baba özleniyor, huzuruna çağırılıyor, öpülüyor, birkaç hikaye de baba anlatıyor, bu arada anne görüş alanı içerisinde mi kontrol ediliyor, baba sepetleniyor, anneye sarılıyor, kapı gösteriliyor, pek dirayetli anne kesinlikle dışarı çıkmıyor ama aynı dirayeti kucağa almak konusunda gösteremiyor, bir süre kucakta pışpışlanıyor, - bu süre zarfında sabır konusundaki uzmanlık sınavını tam geçecekken dellenmeye başlıyor – “yeter ulen yat zıbar” noktasına geliyor. Arca tınmıyor, eylemlerine devam ediyor, bağırmakla çözemeyeceğini anlayan anne, döt kadar yatağın içine sığışıyor, birbirlerine sarılıyorlar, Arca uyuyor. Yok uyumuyor zira anne daha telsizi aldığı an “anneeeaa” diye bir ses ile tekrar odaya giriyor, döngünün son 10 dakikası tekrarlanıyor, ve bu 3 defa daha tekrarlandıktan sonra Arca uyuyor, çoğu zaman anne de onunla uyuyor.
Nasıl? Şahane bir rutin değil mi? Böğürmek istiyordum!
Peki tamam, hadi böyle uyuduk diyelim, hadi her şeyi bir kenara bıraktım elele gözgöze uyuduk diyelim. Gece hemen her saat başı uyanmalar, çığlık çığlığa ağlamalar. Hastalık için doktora gidip sormasaydık, “diş var mı” diye, 2,5 yaş dişleri erkenden çıkıyor diye kendi kendimizi kandırıyor olacaktık.
Hülya dürttü, “napıyorsun, yine kendini prob yapmışsın, ver eline ayıcığını öp kocamanından, kapat ışığı çık, Tuna artık böyle uyuyor !” Evet “Hülya = prob tespit ve savma uzmanı”. Yapma yav yine mi prob olduk? Bir insanın bünyesi bu kadar mı probluğa yatkın olur, hey Allahım!
Adım büyük, hemen atamadım, temkinli yaklaştım.
Önce küçük bir diyalog ile alıştırma turları …
Yeliz : Tunayı biliyorsun annecim?
Arca : Una!
Yeliz : Evet tunanın annesi hülya ile konuştuk.
Arca : hülla
Yeliz : Hülya dedi ki Tuna artık büyük bir çocuk olduğu için annesi uyutmuyormuş, kendi yatağında ve kendi kendine uyuyormuş. Artık sen de büyüdüğüne göre Tuna gibi kendi kendine uyuyabilirsin. Hatta Ela, Berk, Ege ve Alpi de aynı Tuna gibi uyuyorlarmış.
Sonra yatağa gidiş ve anne yatağın yanında beklerken Arca uykuya daldı, tüm süreç (pijama, süt, diş fırçalama, 2 kitap ile sınırlama…) sadece 40 dakika sürdü. Ve bu hadise birkaç gece bu şekilde sürdü. İşin güzel tarafı gecede sadece 1 defa kalktı ve sadece su içip tekrar yattı.
Geçen hafta yaşadıklarımızı Hülyaya anlattım. YETMEZ AMA EVET :P dedi. Öncelikle yatakta bırakıp çıkmalısın dedi, dedim Arca daha küçük Tunadan, bişey olmasın, yok dene dedi. Sonra dedim ki Tuna minicikken emziğini bulurdu yataktan şimdi de suyunu bulup içiyor, seni çağımıyor? Ne iş? Çünkü kendi koyuyor dedi. Hmmm güzel detay!!
Tam olayın ikinci önemli adımını atmaya kendimi hazırlamıştım ki, her şey tepetaklak oldu. Yok uykuya geçişler hala şahane, hiç sorun yok, artık “tuna” hikayesi bile anlatmıyorum, direkt yatıyor. Ama yanından ayrıldığım an yaygarayı koparıyor. Sorun yok. Bir süre böyle idare ederim. Sorun şu ki; günlerdir uyumuyor. Hadi bir gece burnu akıyordu anladım. Günlerce üst üste gelince çok hırpaladı beni, dün akşam bir de hastayken tüy dikti. “Çıkarr” diye bağırdı bir ara. Bezi çıkardım bir daha da taktırmadı, sadece bana sarılıp duruyor. Yatmak da yok, koltukta oturuyoruz. Uyuduktan sonra bezi taktım, bir süre sonra yine başladı. İlginçtir, arca bezsiz dolaşmıyor ki alışmış olsun çıplak popoya? Sadece kakasını ara sıra da çişini yapıyor lazımlığa, sonrası hep beze.
Neyse sonuç? Yok bilmiyorum. 2 yaşından sonra düzelir mi? Geçer mi? Bir derdi mi var? Yok be ne derdi? sabah ben sürünürken adam balonlarıyla oynuyordu, haldur huldur koşuyordu. Bütün günü de harika geçiriyor, ee ne o zaman?
Bütün huysuzlukları geceleri hortluyor.
ARCA = KURT BEBEK
Öyle keyifsizim ki … kafa yoramıyorum bile. Amaan ko gitsin!!