21 Ekim 2016 Cuma

Mutluluk

Bir süredir zihnimi kurcalayan cümleyi nerede okuduğumu hatırlamıyorum, kenara not ettiğim cümlelerin kaynaklarını da yazsam iyi olacak.

Cümle şu:
Mutluluk somut bir durum ile soyut beklentiler arasındaki ilişkiye bağlıdır.

Bu cümle doğru ise, mutluluğun formülü çok açık: bir sen bir ben bir de bebek :))

Hayır, değil tabii ki.


Formül = Beklentin küçüldükçe mutluluğun artar.

Olabilir. Mesela bu haftaki toplantılara çok çalıştım, hatta depresyona filan girdim bir ara. Harbi diyorum bak, eve gidip direkt yatağa girip uyuyordum. Toplantı günü geldi çattı. Gergin başladığım günü, mutlu bitirdim çünkü toplantıya katılanlar iyi hazırlanmış olduğumu söylediler, çalışmış olduğumun anlaşılması beni mutlu etti. Ki tek beklentim elime yüzüme bulaştırmadan sunumları bitirmekti. Belki kocaman alkışlar pohpohlanma beklentisinde olsaydım, bu olumlu geri bildirim beni mutlu etmeyecekti.

Fakat bu münferit bir olayın bu cümle üzerinden sorgulaması. Yani genel olarak müthiş mutlu bir insan olmaya yetmez. Bu tür olaylar çoğaldıkça peki? Peki, o zaman mutlu anların toplamından mutlu insan çıkarabilir misin? Hayır. Zira bu formülden hareketle beklentini sürekli diplerde tuttuğunda sürekli en kötüsüne odaklanmış olmuyor musun? E, nerde kaldı senin pozitif bakış açın? Kötümser birinden mutlu bir insanı nasıl çıkaracaksın ortaya?

Cümlede hoşuma gitmeyen bu genelleştirme sanırım. Çünkü mutluluğu bir satıhla tarif etmek hayatın her anına yaymak konusunda şüphelerim var artık. Belki de mutluluğu, tüm hayatımıza yayılması umuduyla hedeflemek, mutlu olmak adına en yapmamamız gereken şey. Çünkü mümkün değil (bak beklentiyi düşürdüm).

Mutluluğun formülü aslında gerçekten çok açık= mutlu olmayı hedeflememek.

Şaka bir yana, mutluluk algımızı değiştirmek gerek.

Huzur ve neşe. Bence bir insanın kişiliğine ve hayatının hemen her anına nüfuz ettirebileceği iki önemli olgu. Olaylara bakış açımızla hayatımıza huzur ve neşeyi katabiliriz. Bunu başarabildiğimizde “mutluluk” denen o ulaşılması güç hedefin, içimizden geldiğini de fark ederiz belki, belli mi olur?

6 yorum:

Yurdagül Çelik dedi ki...

Öfkeyle ilgili seminerlerimde ben de dinleyicilere beklentinizi düşürün diyorum :)

okuyanguzel dedi ki...

Yazını okuyunca okuduğum bir kitap geldi aklıma. Belki de okumuşsundur ama okumadıysan şiddetle tavsiye ediyorum. "Mutluluk Üzerine Çeşitlemeler"

Güzel bir hafta sonu dileklerimle..

Adsız dedi ki...

mutluluk beklenmez ki. yani en derin düşüncelerle , sıkıntı ile oturduğun bir bankta , gelir bir kedicik bacaklarına sürünür, o bile sıkıntını bir anda dağıtır ve seni mutlu eder. mutluluğu görmek lazım. mutluluk küçük şeylerde
Çenebaz

Işın dedi ki...

Beklentiyi düşürmek konusuna tam olarak katılmıyorum. Mutluluk için öncelikle ne istediğini, nasıl bir hayat istediğini çok iyi bilmek gerekiyor, ki bu da ancak belli bir yaştan sonra olabiliyor. Sonrasında da inatla kendi istediğin hayat konusunda ısrarlı olmak önemli. Örneğin ben çok çalışan ve başarılı bir insan olarak görüldüğüm halde pat diye işi bıraktım. İşle ilgili beklentilerimi düşürmek yerine sıfıra indirdim yani. Yakınlarım bu şoku uzun süre atlatamadılar, belki de bunu yaparak onları çok mutsuz ettim. Sevdiğim diğer basit şeylerle ilgili beklentilerim ise bu süreçte çok yükseldi. Kaç saatimi açık havada geçiriyorum, ayda kaç kitap okuyorum, günde kaç km. yürüyorum, sevdiğim mahallelere ne kadar sıklıkla gidebiliyorum, bu konularda kendimden beklentilerim ise çok yüksek. Başkaları gibi yaşayıp, başkaları gibi tüketmek zorunda olmadığımı iyice anladığımda tam anlamıyla mutlu oldum. Bir araba sahibi olmak yerine bir ağaç altında iki saat kitap okumanın benim için daha mutlu edici olduğunu anladım. Bunları anlamak ise kırklı yaşları buldu tabii. Herkes katılmayabilir ama ben yaş ilerledikçe daha mutlu olunabileceğine inanıyorum.
Mutluluk Projesi diye bir blog var, mutlaka biliyorsundur. Çok severek takip ediyorum. Yazarı Gretchen Rubin in ve herhalde pek çok psikolog, kişisel gelişim uzmanının verdiği ilk tavsiye öncelikle kendin olmak. Başka türlü mutlu olmak mümkün değil. Ama ne yazık ki bu da bizim gibi toplumlarda en sevilmeyen ve de gerçekleştirmesi en zor şey.
Bu yüzden en basit şeyler için bile mücadele edip duruyoruz.

GeCe dedi ki...

Ben bu tip sorgulamalarda doğaya veya çocuklara yani mümkün en saf haline bakmaya çalışırım. Mesela bebekler ufak çocuklar, bunların içten gelen bir neşe, mutlu olma hali vardır. Beklentileri yok ama beklentileri küçük tut büyük tut gibi bir durumu da yok. Bence tüm duygular gibi içimizde mevcut mutluluk sadece zamanla örtüyor zayıflamasına sebep oluyor ve sebeplere bağlıyoruz

CEREN dedi ki...

Yahu Yeliz,bu aralar içimi okuyup yazıya döküyorsun sen sanki :))