Arcanın kitapları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Arcanın kitapları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Ekim 2012 Cuma

Arca bu aralar n’apar?

Puzzle yapar…

Muhterem kocam yıllar boyu onlarca puzzle’ın on binlerce parçasını bir araya getirip tablolar yaptı hatta çerçeveletti, evin duvarlarına astı, benim o on binlerce parçadan tek parça koymuşluğum yoktur. Bunun kardeşi de böyle! İlknur bize düğün hediyesi puzzle tablolar yapmıştı.

Neyse geçenlerde Arca’ya 100 parçalık bir puzzle almış İlknur, tabii ki Cars karakterli. Bir gün eve geldim, Arca ile İlker patır kütür bitirmişler. Eğleniyorlar filan. Ben mal gibi bakıyorum. Sonra bütün hafta sonu puzzle yapıp durdular. Anam aklıma geldi, yılbaşında ablam Arca’ya puzzle almıştı, büyüyünce yapsın diye kaldırmıştım. Zira ben o puzzle’ı bu yaşımda oturup yapamam, Arca da liseden mezun olasıya kadar saklarım diye düşünüyordum. Meğer o da 100 parçalıkmış.

8 Eylül 2012 Cumartesi

Çocuğu - gerçekten - dinlemek

Arca'da çene bol. Hiç susmuyor, pis geveze kime çekti bilmem:P

Bu ara sık sık benzer kalıpları kullanıyor. Kalıplar birbirinden farklı ama çıkış noktaları aynı!
"Tamam mı?" : Bir öykü anlatırken dinleyip dinlemediğini test etmek üzere birkaç cümlede bir araya bir "tamam mı?" sıkıştırır. Ve senden gerçekten ilgili bir "tamam" almadan katiyen devam etmez!

"bak şimdi" de bence böyle bir şey.
Tüm dikkati üzerine toplamak istediği bir şey anlatacaksa - ki tüm anlatacakları aslında dikkat çekicidir - mutlaka cümle "bak şimdi" ile başlar "ne yapacağım..." "ne anlatacağım..." "bir hikaye var..." "ben bir çocuk gördüm..." ile devam edip olaya bağlanır.

En çok kullandığı ise "annem/babam biliyor musun?" ile başlayan kurmacalar. Henüz çözemedim, ya yine ilgi çekmenin bir yöntemi, ya da bir şekilde öğrendiği şeyleri bakalım annesi babası biliyor mu merakı.

Tespitim geldi, yapmazsam duramam!

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Nohut oda bakla sofa

“yaşlı minik bir hanım bir başına yaşarmış
masası sandalyeleri rafta da bir testisi varmış…”

“Tostoraman” istediği kadar yavrulasın,

“Maskeli fare” kaçacak delik arasın,

“Zogi” yıldızları kapsın,

Gelen geçen cadıya “Süpürgede yer var mı?” diye sorsun,

“Minik Balık” istediği kadar totosundan öykü uydursun,

“Kasabanın en şık devi” don atlet kalsın,

“Pırtık tekir” Çalgıcı Hüsnüyü daha çooook arasın,

“Değnek adam” mevsimleri ve hatta “Salyangoz ve Balina” dünyayı dolaşsın…

hepsi bir tarafa benim yaşlı minik hanım bir tarafa.

7 Ağustos 2012 Salı

“İnsanların yüzleri neden farklı farklı olur?”

Bunu üç yaşında bir çocuk sorarsa nasıl cevaplarsınız? Öğle uykusundan yüzüm öpülüp mıncıklanarak ve bu soru sorularak uyandırıldım. Dürüst oldum, zaman kazandım. “Çok güzel bir soru ama sana nasıl anlatacağımı biraz düşüneyim, sonra cevap vereyim olur mu?” Allahtan tamam dedi ısrar etmedi. İlker’i aradım, “sen cevap verme ben gelince yanıtlayacağım” dedi. Cevabı bildiğinden çok kendisi cevaplamak isteyen birinin heyecanı vardı ses tonunda. İlişmedim.

1 Ağustos 2012 Çarşamba

“Bu dünyada başka türlü yaşamak mümkün mü, onu öğrenmek istiyorum” Küçük kara balık

Hatırlar mısınız? Ben hatırlamıyorum desem? Ve hatta hiç okumadım desem? Gerçi ben “Küçük Prens” ve “Şeker Portakalı” okumamış sayılı çocuktan biriyim “Küçük Kara Balık”ı okumuş olsam şaşardım. Garip gelebilir ama Aziz Nesin’in kitaplarıyla büyüdüm ben.

Neyse ki Arca var da, kaçırdığım çocuk klasikleriyle şimdi tanışıyorum, geç olsun güç olmasın.

5 Haziran 2012 Salı

Degas ve Küçük dansçı... Hayallerin her zaman gerçekleşmeyebileceğinin öyküsü

Bir kitabın arkasında seriye ait diğer kitap tanıtımları varsa, Arca ısrarla ister, yılmaz, aldırıncaya kadar her yolu dener. Kolleksiyonculuk mu? Beğendiği kitabın benzerlerine olan merak mı? Şımarıklık mı? Bilmiyorum, umrumda da değil. Konu kitap oldu mu gerçekten umrumda değil.

Daha önce bahsetmiştim, Vincent Von Gogh ile başladık seriye. Sonra Leonardo da Vinci geldi. Aklı Picasso'daydı, at kuyruğu saçlı kıza bayıldı, tabii ki çocuk ruhu hiç yaşlanmayan Picasso'ya da:)

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Fonda "eye of the tiger" çalıyor

Ve ben eşşek kadar kadın tabakhaneye bok yetiştirecekmiş gibi koşuyorum.

Koşarken kulağımda o gaza getirici müzik, gözlerim hedefe kilitlenmiş. İnsan yığınlarının arasından slalom yapıyorum. "Slalom baby slalom!!"

"Üç kişi daha geçersem 1 dakika daha kazanırım"ın hesabını yapıyorum. Hayır gülmüyorum son derece ciddiyim. Üstelik dışarıda hava 25 derece iken bu gerizekalı insan topluluğunun bu kapalı AVM'de ne aradığını sorgulayacak kadar ciddiyim.

25 Mayıs 2012 Cuma

Procenin son ayağı

Tarihi iphone'um can çekişiyor. Bu fotoğrafı blogger'a ekleyinceye kadar iki defa kilitlendi. O kadar darbeye iyi bile idare etti. Bugün yarın cenazesini kaldırırız. Helvasını yer eski dostum nokia'ya selam ederim. Fotoğrafın konu başlığı "arca'yı çekirdek aileden çıkarma procesinin son ayağına ait material tedariği"dir. Tüm bir cumartesiyi ve gecesini, ardından da pazar öğleden sonrayı babaannesi ve hala-emre-deniz üçlüsü ile geçirecek olan cüce, kendisi ile ilgilenecek yakın akrabalarının burnundan getirmesin diye bir dizi önlem paketi planladım. -Var ya planda detaycılık konusunda üzerime adam tanımam. Hata bazen planı o kadar detaylandırırım ki işin gerçeğini yapmak hiç heyecan vermez ve hatta katiyen bir türlü bitmez.-

4 Nisan 2012 Çarşamba

27 Şubat 2012 Pazartesi

Gelmiş geçmiş en sevilen meraklı minik

Şu gıcık Cars var ya... evet o Cars dergilerinden her ay giriyor bizim eve.
Gıcık oluyorum çünkü benim için okuması ne kadar sıkıcıysa, Arca için okutması o kadar eğlenceli. Cılkı çıkıyor, dergilerin kopan sayfları defalarca elden geçiyor ve Arca katiyen onlardan vazgeçmiyor.

1 Şubat 2012 Çarşamba

Zogi-Maskeli Fare-Minik balık-Ormanda doğum günü partisi- Müzisyen inek sırma

Arca’nın bazı dönemleri kitap takıntısına saplanır kalır.


Bir ara Findus’a sağlam küfrediyordum. Bir de tek kitap olduğunu iddia ettiği seriler var. Büyük ayı, küçük ayı serisi gibi… Üçü bir arada okunacak, işte o kadar.

Bu aralar beş kitap takıntısı var, yeni de değiller ya neyse…

Zogi-Maskeli Fare-Minik balık-Ormanda doğum günü partisi- Müzisyen inek sırma.

Bu kitapların hepsi ile geçmişte tek tek okutma münasebetlerimiz oldu, ama son zamanlarda “hepsi birlikte okunacak”a dönüştü. Bir türlü yırtamıyorsun, yakaladı mı okutacak.

29 Ocak 2012 Pazar

"iki" dolap kitap

"Bir dolap kitap" blogunu bilmeyen var mı?

Çocuk kitabı denince akla... 
Tamam şimdi buldum ! 
Hemen onun adı gelir :)

11 Ocak 2012 Çarşamba

Kim? Kimse hemen çıksın ortaya!

Ah ulan bir yakalasam çok fena yapacağım o veledi! Kim ulan kim o "Findus Kaybolunca" kitabını beğenen velet? Hanginizin bebesi? Hadi o beğendi, niye tavsiye ediyorsun be kadın?

Dedim ki kesin bizim Esra Özlem'in bebesi Ada'nın marifeti. Biz Ada ne okursa alırız kardeşim, kendisinin kitap zevki Arca ile tamamen örtüşür. Lakin Esra'nın o kadar acımasız olacağını sanmıyorum, o kadar olamaz. Hiçbir ana hiçbir anaya bu haksızlığı yapamaz. Başka biri olmalı ama kim!

12 Aralık 2011 Pazartesi

Sansür dönemi


Sansürün hemen her türlüsüne karşı olan bendeniz, huzurlarınızda çark ediyorum.

Yeter ulen yeter! Başlayacam bu düdüğün aktan boktan kitaplarına!

4 Aralık 2011 Pazar

Deniz Kaptan & Arca

Arca'nın çoook uzun zamandır, ne zaman çıkacak diye sorduğu Deniz Kaptan aramıza katıldı! Yeay!!
Fotoğraflar pek yakında burada :)

Bir yerlerden aklımda kalmış, derler ki bizim cüce kadar veletlerin yeni kardeşleri doğunca ona bir hediye verilmeli, bunu sana kardeşin hediye getirdi denmeliymiş. Böylece aralarında güzel bir ilişkinin başlangıcı olurmuş. Deniz'in doğduğu gün tesadüfen kargo geldi. Kitaplardan biri Arca'nın son zamanlarda yediği içtiği ayrı gitmeyen serinin -bence - en eğlenceli kitabı : Aferin, Küçük Ayı!

4 Kasım 2011 Cuma

Eğitici mi eğlendirici mi?

Julia Donaldson çok acayip bir kadın. Ben naçizane kendisinin hayranıyım. Bütün kitapları var Arca’nın kitaplığında, sanırım sadece “Mağara Bebeği”ni almadık henüz. “Kasabanın en şık devi” ile başlayan münasebetimiz, hemen her kitabında çoğalarak artan bir sevgiye, bağlılığa dönüştü.

Arca ile ilgili konularda birinci çoğul şahıs kullanmaktan imtina ederim, lakin o bir birey. İşedik, yedik, uyuduk gibi fiillerle anlatmam Arca’nın durumunu. Lakin J.D. denen kadın ikimizin de hayatına nüfuz ettiği için ikimiz adına konuşmakta sakınca görmüyorum.

Tam piyasada artık J.D. kitabı kalmadı derken Bir dolap kitaptaki şu haber ile günüm aydınlandı.

Yazının içindeki “eğlendirici, eğitici” kavramlarına takıldım. Sahi bizim okuduğumuz her kitap “eğitici” mi? Ya da şöyle sorayım. Çocukların okuduğu her kitap gözüne soka soka “eğitici” olmak zorunda mı?

29 Nisan 2011 Cuma

Bir kitap arayışının öyküsü (güncelleme)

Neredeyse “Alüü”nün hikayesine dönecekti.

Arca’nın karanlık korkusunu anlatmıştım. Zinhar ışıklar kapanmıyor, ortalık ışıl ışıl!

Nasıl aşarız derken Bir dolap kitabın önerdiği "Uyuyamıyor musun küçük ayı" kitabına rastladım.

Sipariş verdim. Ama stoklarda tükenmiş.



Neyse…

Kitap hiçbir internet satışında yok. Hem de istisnasız hiç birinde! İşten çaldığım bir saatlik zamanda Forum’da kitapçıları gezdim, bilmeyen de sahaflar çarşısı sanacak, hepi topu iki tane var. Neyse güzide iki kitapçının tüm Türkiye genelindeki mağazalarını tarattım, yok. Acayip hırs yaptım. Bizim oğlana o kitap bulunacak, bebem karanlık korkusundan kurtulacak. Geyikler yakamızdan düşecek, ışıklar kapatılacak ve huzurlu uykular uyunacak.

Hatırlayalım; Arca karanlıktan korkuyor, karanlık bir odada geyik gördüğünü söylüyor. Geyiklerin çok iyi hayvanlar olduğunu anlattığımızdan beri geyik var deyip yemek ve su veriyor geyiklere, biraz saçma bir durum ? Neyse artık zinhar gece odası karanlık olmuyor, uykuya dalmadan önce ışıkları kapatmak imkansız.

Kır çiçeği yayınlarına ulaştım. Önce mail attım, yok uzun sürer, direkt aradım. Basılacak ama yurtdışı ile birlikte basılıyor, adedin artması bekleniyor, tahmini Haziran dedi! Neay!! Benim bebem o zamana kadar karanlıktan korkacak mı!!

Düşün düşün! Kıyıda köşede kalmış kitapçıları tarıyorum zihnimde. Yok bir Alsancak yapmalıyım, oradaki eski kitapçılarda vardır diyorum. Derken aklıma Nadirkitap.com geldi. Şahane! Hemen girdim. Siparişi verdim, ödememi yaptım. O da ne! Ertesi günü mail gelmiş. “Ödemenizi iade edeceğiz, temin edemiyoruz kitabı” Nayır nolamaz! Bütün evren bana karşı birleşmiş olamaz!

Ben işime bu kadar sarılsam şirketi satın alırdım be!!

Yine düşün düşün. Ve yuh dedim kendime. En sevdiğim kitabevini unutmuşum. Remzi abi!! Agora’dakini aramak için açılış saatini beklemek gerekti, nasıl heyecanlıyım. Tatlı sesli bir kadın, “bizde yok, diğer şubelere bakalım” o birkaç saniyede pek çok defa atan bir kalp. “İstanbul’da görünüyor” “Hemen getirtiniz” “gelişi bir haftayı bulur ama” “Hazirandan önce olduğuna göre hiç sorun yok” adımı telefonumu bırakıyorum. Heyecanlı bekleyiş başlıyor zira stok hatası olabilir diyor bayan, beni fazla ümitlendirmek istemiyor.

Derken bam!! tahminler doğru hatalı stok, kitap fiziki olarak yok!

Alsancak'taki eski kitapçılar yeniden zihnime düştü. İlknur'u organize ettim, sağolsun dolandı, aradı, yok.

Artık ümitler kesildi, bebem ışıl ışıl uyuyacak, geyikler karanlık odalarda fink atacak!

Derken Nurtur bacı aklıma geldi. Hemen bir ilan verdim, varsa sevmeyen istemeyen ben alırım, elinizdekileri dökülün dedim. Hiç ama hiç ümidim yok.

Ege'nin güzel annesi hemen koştu derdime, "ben daha önce demiştim" dedi. Demiştir, ben unutmuşumdur. Cumartesi buluştuğumuzda getirmiş, nasıl mutluyuz. Arca "küçük Ege'nin annesi verdi" diyor elinden düşürmüyor.

Bugünlerin en sevilen kitabı, başımızın tacı!

Ruhumuza iyi geldi bu kitap, Bir dolap kitap kadar şahane anlatamayacağımdan hiç yeltenmiyorum, sizleri güzel yazıya davet ediyorum, buyurunuz:)

Ben etkilerinden bahsedeyim. Kitaptan sonra Arca artık karanlık bir odada geyik görmeyi bıraktı. Çığlık çığlığa ağlamayı da bıraktı. Karanlık bir odaya girdiğinde kımıldamıyor, beni çağırıyor, "ışığı açayım mı?" diyorum. "beni al" diyor. Kucağımda odadan çıkıyoruz. Sanırım kitabın son sahnesini temsili canlandırıyoruz. Ama en azından o eski kendini kaybetmişlik, çığlık kıyamet yok. Sonra gece yatarken yine ışıklar açık kalsın istiyor, üstüne varmıyorum, nasıl isterse, gün gelir bunu da aşarız.

Posta ilave ...

Bloğa yorum bırakmakta sıkıntı yaşayan bir annenin mail olarak gönderdiği bilgileri de paylaşmak istedim, aynen kopyalıyorum, paylaşım için tekrar teşekkür ediyorum:


Merhaba,,
Son postuna aşağıdaki yorumu bırakmaya çalıştım ama cookie ayarlarıma bir haller olduğu için yayınlayamadım.
Onun için aşağıya kopyalayarak mail atayım dedim.
Eğer yorumlara ekleyebilirsen sevinirim; belki başkaları da faydalanabilir.
Seni de oğlanı da öpüyorum. Sevgiler,
Özge.


Aslında bebelerin gece kabusu ve hayali korkularının sevindirici bir yönü de var: Dört yaşına yaklaşan kızım, 3-3.5 yaş arasındayken, aynı dönemden geçmeye başlamıştı. Bir doktor arkadaşım duyar duymaz, "Aaa..Ne güzel! Demek ki düşsel zekası çalışmaya başlamış. ‘Benim çocuğumun hiç korku dönemi olmadı’ diyen anneler üzülmeli" demişti. Bu yorumun bana çok faydası oldu, hatta koltuklarım bile kabardı J. Hem ondan, hem çocuk doktorumuzdan bu sürecin çocuğuna göre 1-4 ay sürmesinin çok sağlıklı olduğunu, o süre içinde katiyen korkuların üzerine gitmememiz gerektiğini, "Seni anlıyorum, küçükken ben de aynı şekilde korkardım. Bu çok normal" mesajı vermemiz gerektiğini salık vermişti. Ama çocukların bir süre sonra korkuları gerçekten geçse bile, bizleri kullanma eğiliminde olabileceğini, korku halinin gerçek olup olmadığını "gözlerindeki dehşet ifadesi"nden anlayabileceğimi eklemişlerdi.
Bir de benim aklıma bir fikir gelmişti: Bahçeden iki "sihirli yaprak" seçip, bu yaprakların kouyucu ve kötü rüya kovucu olduğunu ve "çoğu zaman" işe yarayacağını söylerek yastık kılıfının içine koymuştuk beraberce. Ve o kızımda çok işe yaradı. Israrla yapraklı yastığını istedi ve bu onu çok rahatlattı. İlk sabah kabus görmeden uyanınca, “Gerçekten işe yaradı anne!” diyişini unutamam…
Gerçekten de bir iki ay sonra o kabus - korku dönemimiz bitti.
Her dönem geçtiği gibi bu da geçecek :)
Sevgiler,
Özge.

8 Şubat 2011 Salı

Dumur diyalog #6 : Bizim evde uzaylı var!



Arca bir gün "beni leylekler mi getirdi anne?" diye sorarsa "yok anam seni uzaylılar getirdi" deyip aşağıdaki anıyı anlatacağım, hak verecek fakir.

Ben bu uzaylı sendromunu koca göbeğini aylarca kaldıramayıp 15 aylık civarı ilk adımlarını atmaya başladığında yaşamıştım.

Gelelim yeni hadiseye.

Arca düdüğü kitap okutur, hani artık bunu bilmeyen yok.

Yeliz eskileri diğer kitaplığa koymuştur,
Bulmuş Arca düdüğü, "oku" buyurur.
Odasında yerde oturulur, okunur,
Kitap "Yavru ahtapot olmak çok zor"dur.
Bu kitabın okunması onbeşmilyonyüzüncü defayı bulmuştur!

(Sara Şahinkanat kadar olamasa da biz de ucundan bir kafiye attıralım dedik:) )

Tam bir satırın sonuna gelinir:

Yeliz : Babası tıkıştırıyordu lokmaları
herkes bilirdi
çok önemliydi ...

İlker : cüzdanımı bulamıyorum
şeklinde ortadan dalar

Ben İlkere cevap yetiştirirken, Arca sabırsızca; KAHVALTI!

Y&İ: HÖNK!

İlker : Ezberlemiş düdük
Yeliz : Yok be tesadüf
İlker : Oku, satır sonlarını boş bırak göreceksin

Yeliz : ..... (öf ben hatırlamıyorum işte)
Arca : OPOTÜSÜN!
Yeliz : HADİ BEH!

Yeliz : Daha çok işimiz, fırçalanacak...
Arca : DİŞLERİMİZ

Yeliz haıahhahd şeklinde korkan gözlerle bebesine bakar!
kitap baştan aşağıya son kelimeleri boş bırakılırak okunur ve hepsi Arca tarafından tamamlanır.

O kitap yetmez hemen başka kitaplara geçilir.

"Kim Korkar Kırmızı başlıklı kızdan"
Yeliz acayip tırsar düştüğü bu durumdan
Rastgele satırlar seçilir kitaptan
(kafiye devam! sevdim ben bu işi:P)
"Geç kalma
soğumasın sofrada..."
Arca : Mantarlı pizza!!
"hasta bir büyükanne,
yanında da alev alev yanan..."
Arca : bir şömine
.
.
.
.
.

Böyle böyle en sevdiği kitaplar okunur baştan,
Pırtık Tekir, Tostoraman...

Sırrın ortaya çıktı! Hepsini ezberlemişsin işte!
Utanmadan bir de "oku!" buyuruyor pis cüce!

Sen oku da biz dinleyelim bundan böyle!

27 Ocak 2011 Perşembe

Bir yol hikayesi : Arca'nın Kitaplığı

Sabah ofise geldim, geçen haftaki kitap siparişinin bir kısmı gelmiş, masamda duruyordu. Evet "out of office" sonrası bir tarafımda patlayan işler bekleye dursun ben kahve ve nesfitten oluşan kahvaltımı tıkınırken açtım kitapları okuyorum!

Geçen hafta kitap siparişini vermeden önce kitapla yolculuğumuza bir göz atmıştım, sonra aşağıdaki uzun yol hikayesi çıktı ortaya. Üstelik daha yolun başındayız:)

Ne demişiz?

Arca 4 aylıktı kitaplarla tanıştığında, Tiny love 3 boyutlu bez kitaplar... uzun bir süre Pocoyo, Pisi Kedi gibi çok kısa hikayelerle okuma serüvenini devam ettirdi.

Uzun hikayelere geçişimiz pek temkinli oldu:

Arca 16 Aylık:

Ayağına Diken Batan Süper Karga
Erken Çocukluk Kitaplığı-Diş Hekiminde
Küçük Einsteinler - Annie'nin Tek Kişilik Görevi
Cemile oyuncaklarını paylaşmıyor


Şaşırtıcı derecede ilgi gösterdi. Önce sadece resimlerine bakıp aa karga, aa diken batmış gibi kısa tanımlar yapıyordum. Diş Hekiminde kitabını baştan sona okuyunca hiç yadırgamadı. Mesela hala şu Annie’yi sevmem ben ama Ümit Ablayla birlikte hareketleri yapıyorlar ve hala kitaplıkta, hala böh gelmedi! Cemile’yi ise sanırım yazlıkta bıraktık, aylardır ortada yok. Sonradan bir dolap kitap ve Evrenin serinin diğer kitapları ile ilgili eleştirilerini yerinde buldum, hiç yanaşmadım.

Arca 17 Aylık:

Atakan Süpermarkete Gidiyor – Atakanla tanışıyoruz, önceleri hikaye uzun geliyor ama okudukça Arca’nın Atakanla dostluğu pekişiyor.

Kasabanın En Şık Devi – Julia Donaldson ile tanışıyoruz. Ve ailecek Dev’e aşık oluyoruz. Arca yatağında doğrulup işaret parmağını kitaplığa yönelterek DEV DEV diye talepte bulunuyor, defalarca okuyoruz. Hala kitaplıkta, hala okunuyor.

Yaramaz Fındık – Çok dokunuyor bu kitap, son sahne illa ki sarılarak canlandırılıyor, evet hala ve her defasında!!

Ormanda Doğum Günü Partisi – Sevgili Esra ve tatlı kızı Ada’nın tavsiyesi. Bu kitaptan sonra Ada ile Arca’nın zevklerinin ne kadar tuttuğunu fark ediyorum ve yeni bir dönem başlıyor benim için, artık işim çok kolay.

Önce Ada’nın dönem dönem sevdiği kitaplar listeleniyor, sonra Bir dolap kitap’tan detaylar okunuyor, vakit olursa Agoradaki Remzi kitapevinde inceleniyor, olmazsa direkt internetten sipariş ediliyor. İşte bu kadar!!

Bay Bay Bezim – Hiç hoşlaşmadığım ama Arca’nın hastası olduğu uğruna kakasını söylemeyi öğrendiği kitap. Kaybedip tekrar aldık, işte o maceramız.

Arca 18 aylık:

Dediğim gibi artık işim daha kolay, Arca’nın beğendiklerinden devam ediyorum:

Atakan serisinden Atakan Parka Gidiyor & Atakan Geceyi Anneannesiyle Geçiriyor
Erken Çocuk Kitaplığından diş hekiminde kitabını sevdi ya hemen doktorda ile seriye devam!

Anna Millbourne ile tanışıyoruz ve Hülya’nın tavsiyesi ile hemen Rüzgarlı bir gün ile Gölde’yi ekliyoruz kitaplığa. Bir taraftan önceden sevdikleri yeni tatlarla harmanlanıyor ve maya tutuyor. Arca glup diye sineği yutan kurbağanın yeni hayranı!

Aynı seriden 1001 hayvanı bulun da ilgisini çekmeyeceğini düşündüğüm ve yanıldığım başka bir kitap. Arca artık şaşırtmaya başlıyor.

Aç Tırtıl ve Ay’a yolculuk yine Esra ile Ada’nın tavsiyelerinden

Arca 19 Aylık:

Anna Millbourne o kadar seviyoruz ki seriden 4 kitabı daha katıyoruz kitaplığa, hem Arca öğreniyor hem biz: )
Yağmurlu Bir Gün
Yeraltında
Ay'da
Deniz kıyısında


Teker Teker Tekerleme ile unuttuğum çocukluk tekerlemelerine kavuşuyorum. Sayfa sayfa şarkılar söylüyorum. Arca mest, İlker odayı terk!!

Melül bakışlı Nino Arca’nın baş tacı, o kadar çok okuyoruz ki uzun bir sure kahraman Nino rüyalarımıza giriyor. Yavru Ahtapot Olmak Çok Zor – seni okumak daha da zor! Ama keyifli: )

Bazen yanlış kitaplar aldığım da oluyor. Tübitak serisinden Denizin Altındayı almışım meğer 7-8 yaşa uygunmuş ama Arca resimlerine baktı.

Bebek Koala Çiftlikte denemek için aldığımız bir kitap. Arca kısa sure çok yoğun bir sevgi besledi, sonra bir sure bıraktı, çalkantılı bir ilişkileri var bu kitapla. Serinin devamına cesaretim yoktu sonra Nilda'ya Ümit abla için Hülya'nın tavsiye ettiği kayıp oyuncak kitabı almıştım geçende. Sonra Kipa'dan bulduğum yapbozları daha çok seveceğini düşündük, bu yeni kitap Arca'ya kaldı. Tahmin edin? Evet çok sevdi!!

Arca 20 aylık:

Atakan’ın supermarket ve parkta serisi yırtılınca ciddi bir Atakan ihtiyacı doğuyor ve diğer iki kitabı ile devam ediyoruz.

Atakan Marangoz Ustası Oluyor
Atakan İnşaat Ustası Oluyor


Ben şahsen diğerleri kadar sevmiyorum bu ikisini, belki de Atakan denen veletten bıkkınlık geldi, olabilir. Hep eve gelen misafire okutturuyorum bunları

Bisiklet,Kızak ve Vapur : Yeni kitap kurtları keşfediyorum, Füsun ve Defne. Füsun bloğunda çok güzel anlatıyor kitapları. Artık yeni bir referansım var. Bu ne biçim kitap dedik önce, şimdi bayılıyoruz, çok zekice çok!!

Julia Donaldson’ın b.kunu çıkarıyoruz:
Tostoraman
Pırtık Tekir
Değnek Adam


Hepsine tapıyor Arca. Julia Donaldson haremi gibi bizim kitaplık, her gün bir başka kitabın koynunda. Sülümanım benim:P

Araya yeni bir yazar sıkıştırıyorum: Feridun Oral, Kirpi ile Kestane. Bu da tutuyor! Artık şaşırmıyorum.

Arca’ya ne versen okutacak sanki, öyle bir hissiyata kapılıyorum. Evet benim çocuğum kitap yiyicisi!

Ara sıra gelen hediyeler, yeniliklerle tanıştırıyor bizi. Sevgili Kisd’in hediyesi “Kim korkar Kırmızı başlıklı kızdan?"
Kitabı benim şahsen öle bayıla okuduğum bir kitap. Hep en öne onu koyuyorum, Arca seçsin diye (pis yönlendirici ana:) )

Arca 21 aylık:

Mutlu Su Aygırı: Bana çok uzun ve biraz da sıkıcı gelse de güzel mesajları var. Arca tabii ki mesaj kaygılarıyla yaklaşmıyor kitaba, o şarkıyı söylememize bayılıyor, sabaha “yo yo yoooo” şeklinde uykudan uyanıyor. Evet bu çocuk yenilikleri seviyor!

Kırmızı Elma : Geçen ay Feridun amcayı çok sevince, hiç tereddüt etmiyorum.

Julia ah Julia… İyi ki yazıyorsun
Nohut Oda Bakla Sofa : Replikleri seslendirirken dümdüz okumayacaksınız, o zaman çok eğlenceli bir kitap. Bilge İhtiyarın sesini değiştirmeme bayılıyor Arca! Abuk subuk el kol hareketleri ile Yaşlı minik hanım favori!

Süpürgede Yer Var mı? Ejderha!! Arca cadıdan çok ejderhayı seviyor. Kitabın kötü kalpli karakateri olduğunu anlatmaya kasmıyoruz hiç. Ejderha'yı ailecek seviyoruz!

Arca 22 aylık:

Yılbaşı yaklaşıyor, Arca’nın kitaplık epey doluyor. Hatta küçük ayıklamalar yapıyorum. Ufaktan düzenliyorum ama büyük çoğunluğundan hepten vazgeçemiyorum. Çünkü Arca kimi günler Pocoyo’ları bile okutuyor. Idefix’in yılbaşı kampanyası bile cezbetmiyor beni düşünün nasıl abartmışız. Ama o kampanyanın sipariş listeleri bize yeni referanslar sağlıyor.

Yılbaşı çekilişi için Berk Arca’ya Mickey kitabı seçmiş. Arca bayılıyor. Defalarca okutuyor, hey bilgiliiii diye çağırıyor. Arca Noel babadan kitap isteyince internet siparişine bulaşmadan iki tane Mickey kitabı alıyorum. İki ay bunlarla idare ediyor, yeni kitap yok. Geçen hafta Kipa’dan 1 TL’ye aldığımız iki kitaba acayip sarıyor.

Artık kitapları kendisi okuyor: ) Tabii ki okumuyor, sadece bize oku demiyor, yanımıza gelip “bitti!” deyince elindeki kitaba bakmış, kitabı bitirmiş olduğunu anlıyoruz. Bu bizim için güzel birşey ! Ama bir taraftan da yeni kitaplara ihtiyacı olduğunu hissediyorum. Sıkılmaktan çok ezberledi hepsini. Öyle sayfa atlayayım, iki satır az okuyayım şeklinde yırtamıyorsunuz, mutlaka yakalıyor ve foyanızı ortaya çıkarıyor.

Mickey ve Atakanların ciltleri kötü olduğundan sayfa sayfa ayrılmasına acaip gıcık oluyorum, bu arada. Uzun ömürlü olmuyorlar, üzücü!

Yeni siparişte emniyetli kitaplar var, kesin sevecek dediklerim, bir de sürprizler, daha önce benzerini hiç okumadığımız çok ilginç kitaplar var.

Çayır,Ahır ve Çiftlik Evi : Bisiklet kızak ve vapurun yazarından. Aslında Hayat'ın tavsiyesi üzerine Koalalı olanı alacaktım ama bulamadım, bununla idare edeceğiz artık. Listemizde vardı ama bunu daha tedarik edememişler, sonra gönderilecek.

Koyun Russell : çok yeni kitap bizim için, tutarsa muhtemelen devamı gelecek

Bütün Gün Esneyen Prenses: Remzi kitabevinde bayılarak okudum sevdim hatta hediye aldım, özellikle çizimlerine hasta oldum, Arca'nın tepkisini merak ediyorum.
Bu kitabı ilk Füsun'un bloğunda görmüştüm.

Fark ettim ki, ben kitapları kızlara yönelik, erkeklere yönelik diye ayırmıyorum. Mesela çok sonra bebek koalanın kitap tanıtımında kız olduğunu ve kız çocuklara yönelik olduğunu öğrendim. Gerek var mıydı böyle bir tanıma? Sonra Cemile’yi de aldık. Bu da bir prenses nihayetinde: )
Zaten referans kitap kurtlarım hep kız çocukları: )

Burun : Hem bloglarda (Füsunun blogtu sanırım) hem bir dolap kitapta çok güzel eleştiriler okudum. Ben çok merak ediyorum, bakalım Arca sevecek mi?

Baloncu Dede ve Üç Küçük Yaramaz: Yine Remzi Kitabevinde okudum, bayıldım, çok kitabı var diye ertelemiştim, vakti geldi. Diğer Feridun Oral kitaplarına göre daha canlı çizimler. İtiraf ediyorum, Kirpi ile Kestane ve Kırmızı Elma çok solgun gelmişti bana.

Limon Ağacının Şarkısı ve Yetenek Yarışması, yine bilmediğimiz sularda gezeceğiz, düşüncesi bile heyecan veriyor. Yazık ki bu paketin içinden çıkmadı.

Zogi!! Ben nasıl atlamışım bu Julia şah eserini? Hem de bir dolu ejderha varmış içinde, kalıbımı basarım Arca okutmakla kalmayacak birlikte uyuyacak bu kitapla.

Arca'da bu ilgi ben de bu heves oldukça daha çok listeler yazılır buraya:)

Hadi ben kaçtım, işler bekler.

Not: Ben mesela çok okurum ama kitaplığım boştur çünkü çok dağıtırım, hele bir daha okumayacaksam kitaplıkta durmasına ihtiyaç hissetmem ama Arca'nın kitaplarıyla bir türlü vedalaşamıyorum. Arca da öyle maalesef! Hani yine ilgi duyar mı, okumaya başlayınca bunları kendisi okur mu? Bu kadar kitabı alt alta koyunca şimdi aklıma geldi de, keşke Arca artık bazı kitaplarla tamamen vedalaşsa da bunları bir koliye koyup çocuk esirgeme kurumuna gönderebilsem. Arca'nın gözlerindeki ışıltıyı bir çocukta daha görmek ne güzel olurdu.

10 Ocak 2011 Pazartesi

Arca'yı toplu taşıma araçlarıyla tanıştırma ve kaynaştırma procesi #1

Tübitak serisinden "Yeraltında" çok ilginç bir kitap. Arca'nın 4 hecelik ilk kelimesi yeraltında. En çok ilgisini çeken sayfa da pek tabii ki metronun olduğu sayfa.

Aylar önce niyetlenmiş, Arca hasta olunca ertelemiştik.

Geçen hafta birgün eve metroyla geldim. Salata yaparken Arca'ya anlatıyorum, "dikkat kapılar kapanacak!"

Hemen kitap geldi, temsili metro sahneleri canlandırıldı. Arca feci gaza geldi. Yakamdan düşmüyor.

Haklı da! Al götür çocuğu üç durak bindir dön değil mi?

Eylem planı yapıldı. İlker de proceye dahil olmak isteyince p0zar gününde karar kılındı. Kahvaltı sofrasını bırakıp çıktık. Metro kaçıyor ya!!

Yürüyen merdivenler, kentkart ile dıtlar, boş koridorlarda İlkerle yarış, her detayı inceleme. Say say bitmez.

Bizim sıradan dünyamızın 23 aylık bir çocuk üzerindeki etkisine bakar mısınız?

Her durakta "dikkat kapılar kapanacak" cümlesi ablayla beraber söylendi. Konak, Çankaya, Basmane gibi güzide semtlerimiz kelime dağarcığına dahil edildi.

Özellikle yerin üzerine çıkılan bir durak seçilerek ters istikamette eve dönüş yolculuğunda benzer sahneler yaşandı.

Öğle uykusu hikayesi "Arca'nın metro yolculuğu" idi. Telefon eden babaneye ve akşam yemeğe gelen anane ile dedeye detaylar anlatıldı.



Next taşıt : Vapur