12 Kasım 2012 Pazartesi

Zamanla... zamanla...

Uzunca bir süre Arca’nın asosyal bir velet olduğunu düşünüyordum.


Ben sosyal bir kelebektim çocukken, mahalle ve komşu ilçeler bile beni severdi. Öyle aman aman bir güzelliğim olmadığından sosyalliğim ve sevimliliğim ile insanların ilgisini çekmeye çalışıyordum galiba? Yok pek güzelsin filan demek yok, ablamın çocuk prensesliğini görmeyen hiç kimse ahkam kesmesin abicim. Düz saçlı, güzel yüzlü, hemen hiç ağlamayan, zırlamayan sokağa bile çıkmayan sakin duru bir güzellikti ablam. Hani her annenin “ayyyyy” diye iç geçireceği bir kız çocuğu. Pek de güzel olmayan küçük kardeş olarak sahalara katılan ben, sevgi kazanmak için mücadele etmeliydim, ettim!

10 Kasım 2012 Cumartesi

Burası İzmir... Rahat uyu Ata'm!

Fotoğrafın kaynağını bilmiyorum, facebook'tan ... kim çektiyse eline sağlık:)
Törenin sonuna doğru meydandaydım tepemizde bir helikopter 2400 kişinin oluşturduğu Atatürk büstünü çekiyordu, o saatte hala marşlar okunuyordu.
Burası İzmir Ata'm, rahat uyu...

8 Kasım 2012 Perşembe

Tohumlarımızın Nesli Tehlike Altında!

Binlerce yıllık tarım geleneğini barındıran Anadolu topraklarında yetişen yerli tohumlar yaşamın sürekliliğini temsil ediyor.

Atadan kalma tohumlarımız;

* Lezzetli ve sağlıklı gıdaların temini için birer genetik hazinedir
* Binlerce yıldır değişen koşullara uyum sağlayarak günümüze ulaşmayı başarmış numunelerdir
* Tarımsal biyoçeşitliliğin önemli bir parçası ve yaşamın sürdürülebilirliğinin olmazsa olmazıdır
* Dışarıya bağımlı kalmaksızın ülkemizin gıda güvenliğinin teminatıdır

Ancak bugün Anadolu’ya özgü yerel tohum çeşitliliğimiz yok oluyor. Tek seferlik, ticari tohumların egemenliği nedeniyle gıdamızın ve geleceğimizin güvencesi yerli tohumların nesli tehlike altında! Yeryüzünde zengin çeşitlilikteki yaşamı sürdürebilmek, atalık tohumlarımızı gelecek kuşaklara aktarmamıza bağlı.

TOHUM TAKAS AĞI, yüzyılların bilgisini taşıyan yerli tohumlarımızın korunup yaygınlaşmasını amaçlıyor.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin, Adım Adım Oluşumu desteğiyle yürüttüğü TOHUM TAKAS AĞI KAMPANYASI’na destek olarak,

* Anadolu’nun dört bir yanındaki ekolojik çiftliklerde yerli tohumların çoğaltılarak paylaşılmasını sağlayacak;
* Bu toprakların yüzlerce yıllık bereketinin, lezzetinin, besin zenginliğinin ve kültürünün gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için sağlam patikalar oluşturacaksınız.

Verdiğiniz desteğin her kuruşu binlerce yeni tohuma dönüşecek...

Kredi kartı ile bağış yapmak istiyorsanız: https://www.bugday.org/portal/BagisAdimAdim.php

EFT/havale yoluyla bağış yapmak istiyorsanız:
Alıcı Adı: Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
Garanti Bankası Karaköy Şubesi - Şube No: 400
Hesap No: 6295240
IBAN No: TR67 0006 2000 4000 0006 2952 40

www.bugday.org - www.yasasintohumlar.org
facebook.com/BugdayDernegi
twitter.com/BugdayDernegi
Twitter paylaşımlarınız için hashtag: #YasasinTohumlar

Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

Televizyonsuz yaşam

Yasal uyarı : Hayır televizyonu hayatımızdan çıkardık artık belgesel bile izlemiyoruz içerikli bir yazı değil! Bizimki zorunlu.

Digiturk’un sahibinden bile daha eski üye olan muhterem kocam, üye yenileme döneminde bir müşteri temsilcisinin kendisi ile muhatap edilmesinden, yetmeyip yeni dönemde liste fiyatları üzerinden fiyat çekilmesinden son derece rahatsız olunca üyeliği iptal ettirdi.
O ki, eve geldiği anda televizyon açar, gece de mutlaka kanepede televizyon karşısında uyuklar. O ki, inşaattan kazandığı ilk para ile gayet concon bir televizyon ve plus üyeliğine geçiş için ödediği ciddi meblağların lafını etmez. O ki, dizi kaydetmeden, birkaç spor müsabakası izlemeden günü bitirmez. O ki evlenme programlarına bile Türkiye’nin gerçeği gözüyle bakar ve kaçırmaz.

7 Kasım 2012 Çarşamba

Dumur diyalog #78

A: Bana üstünden yıldız çıkarmayan (sun roof’tan bahsediyor) siyah BMW babama üstünden yıldız çıkarmayan siyah BMW alıcaz.


(bu arada yolda yürürken park halindeki bütün BMW’lerin üstünden yıldız çıkıyor mu diye küçük beyi kucağımıza alıp gösteriyoruz, hani bizim cevabımıza itimadı da yok, illa kendi görecek)

Y: Bana?

A: Sana üstünden yıldız çıkarmayan beyaz AUDI.

Bu genel araba satın alma diyaloğu...

Akdeniz Diyeti

Yaz aylarında yaptığım pisboğazlık, göbeğimdeki jelibon kütleye dönüştü beridir gündemimi meşgul eden konu başlığı sağlıklı beslenme!

Hayatım boyunca ikişer kilo ikişer kilo sabitlendi üzerime. Şöyle üniversitede iken iki kilo aldım, kaldı, evlendim iki kilo daha aldım, kaldı, sigarayı bıraktım bir iki kilo daha… Derken hamilelik bitti, öncesinin üzerine iki kilo geldi. Yaş otuz beş (ki ben hala otuz dört diyorum) iki kilo daha (hadi yaşa b.k atmayalım, pisboğazlık diyelim)… Lisede iken 44 kilo olduğuma göre havuz kaç saatte dolar?

Arada giden gelenleri saymıyorum bunlar üzerime yapışıp kalanlar.

6 Kasım 2012 Salı

Sevgi emek ister

Arca ile sabahın köründe kapılarını açtığımız Agora’dan çıkmadan hemen önce Reyhan’a oturduk. Malum anası kahve içecek, oğlu cheesecake yiyecek. Arca bir ara kayboldu masaların arasında. Baktım birine “merhabaaa” diyor. İlginç, genelde “bakma bana! anne bakmasın bu bana!” diye bağırır insanlara, ayar çeker en incesinden, kibar! oğlum :)

Anneyi döt etme sanatı

Geçen hafta “mola yöntemi” ile ilgili görüşlerini sorduğum Montessori grubu kısaca “çocuğa birey gibi davran insan o! Sorunlu davranışların altındaki nedenlere odaklan! ceza vererek çocuğa bir şey öğretemezsin!” diyerek silkeledi beni.


Lanet olsun sonuç odaklı bir insanım!

5 Kasım 2012 Pazartesi

Kemeraltı kazan biz kepçe

Termal atlet denen naneyi ablam ve Arca’dan çok olmasın çok ama çok terleyen Duru sayesinde öğrenmiştim. O vakitler Arca portakalda vitamin bile değil. Ablamlar İstanbul’a geldiklerinde M&S’dan almıştık. Sonra Duru büyüdü, M&S’ler açıldı İzmir’de…


İlker aslen tekstil mühendisi olduğu için (bakmayın buradan inşaatçı ve baterist gibi görünüyor ama diploma tekstilden) ona sormuştum, ne iş diye. Bir olayı yok aslında, dokuması filan farklı ve en güzel tarafı terletmemesi değil, terlediğinde çabucacık kuruması, vücut terli kalmıyor. Arca koşup oynayıp terleme yaşına geldi beridir M&S’i zengin etmekteydim. En son yaptığım alışverişten tatmin olmayınca alternatiflerin peşine düştüm.

Çocuğu kafalama sanatı

Ana baba olmak zor. Ama geri dönüş yok. "Ben buna bakamadım geldiği yere tıkalım", mümkün değil. Hmm tamam, topluma, kendine, dünyaya faydalı, mutlu insan yetiştirelim diyoruz da sorumluluk büyük, kimse inkar edemez. Lakin sorumluluğun ağır yükü altında ezilmemek lazım, kafayı yememek lazım. İşin eğlencesi olmasa Allah seni inandırsın çocuk yetiştirmek çekilecek b.k değil!


Kafalıyorum ben Arca’yı, bulduğum her fırsatta kafalıyorum ve acayip eğleniyorum!

Dört yaşındaki çocuğunu kafalamaktan keyif alan bir anne var burada, tanıyın beni, buyum ben! Neyse zaten benim ayaklarım da kokuyor, tek kusurum bu değil yani.

Ne diyordum?

Arca pek cin geçinir ama istisnasız her masala inanır.

Kafalama Vol.1

Öksürük şurubunun bir dozunun gecenin bir vakti verilmesi icap eder. Arca’yı uyandırmak namümkün. Dürterim uyanmaz, çişe götürürüm işer ama tınlamaz, gıdıklarım uyanmaz. Ulen var ya uyanmasın diye gözünün içine bakarsın gecede kırk kere kalkar, şurup içireceğiz ya bir yetmişlik dikmiş gibi sızmış.

An itibariyle...

Sabahın körü, bilgisayarı kapatacak, güne hazırlanacaktım, vazgeçtim. Arca dün itibariyle yine öksürük krizlerinde, "bir çocuğa bakamadık" sendromu vol. bilmemkaç:)) Ne ara üşüttü yine?

Aktivitesi bol hafta sonunda Jillian'ın ikinci seviyesine başlamak hataydı. Başladığı gibi bitsin istemezdim ama bacak içlerindeki kaslar aynı fikirde değil, "üç gün dinlen" diyor.

2 Kasım 2012 Cuma

Muhterem kocam bana ipad almıyor, başka çarem kalmadı!

Iphone’un atası tabir edilen emektarla yoluna devam konusunda bu kadar dirayet hiçbir Iphone kullanıcısında görülmemiştir. Apple bu mağara devri Iphone’u müzesine koymak üzere geri talep ettiğinde bana da bir madalya takacak, takmazsa iki elim iki yakasında!

Kaç kere bozuldu ben saymadım. Ama servisteki çocuk saymış olacak, son arızada ücret almamış, “bu da yengeye bizim ikramımız olsun” demiş. Eh devamlı müşteriyiz ne de olsa…

Söyledim ama İlker’e Iphone neyim istemiyorum, o Ipad’lerden alalım bana dedim. Taş gibi Nokia’m var benim “alo” derim tamam! Yok ben biliyorum onun hain planlarını, o elindeki 4 mü ne onu bana kakalayıp kendine en bir yenisinden almanın peşinde. Yer miyim len ben bu numaraları?

Uyku pelerini - uykuda üst açma sorunlarına mucize çözümler

Üstünü açmayan çocuk var mı? Varsa niye o benim çocuğum olmadı da bu Arca denen velede kaldım ben? Bu üst örttürmeme üst açma olayına acayip kılım. Üşüyorsun işte düdük ört şu üstünü! Ben bizzat yaz kış boğazıma kadar üzerini örten birisi olarak bu saçmalığa anlam veremiyorum.

Uyku tulumları iyiydi. Giydiriyorduk bebekken, üstüne de iki kat tamam! Derken pazarda satılan içi elyaflı kalın penye yelekleri keşfettim. Tamam dedim bebemin üst örttürmeme sorunsalına çözüm bulduk.

Yok olmadı, zira pijamaları belden rahat alıyorum, hop beli sıyrılıyor. Her Türk annesi gibi belin açılması olayına da ayrıca kılım. Soğuğu kapıyor tabii. Annem sağ olsun pazardan astronot uyku tulumlarından aldı ama Arca’ya giydirdiğim gün ecel terleri döktü yavrucak, malum bizim ev kışın bile susuz hamam! Eh her saat başı kalkıp da beli mi açıldı, yorganı mı attı diye uyanamam vallaha. Yok artık askere gidecek velet, ben hala gecede beş posta kalkacağım? Hiç kalkamam. (bıkmışım bu arada içimi döküverdim)

1 Kasım 2012 Perşembe

Donmuş limon mucizesi? - Alıntı

Konudan bağımsız limon dilimli yeşil çay sanatsal çalışması
Geçtiğimiz günlerde İzmirli anneler mail grubunda paylaşılan bir maili aynen yapıştırıyorum.
Zararı yoktur ne de olsa limon :)
Ben o günden beri her sabah ılık suyun içine limon rendeleyip içiyorum.
Hatta tatil süresince sabah yeşil çayının içine de rendeliyordum.
Salataya ve çorbaya da...

Neyse uzatmayayım, aşağıdaki alıntıda ilginç bilgiler var,
"just a yellow lemon tree..." :)

Nerede kalmıştık? - Mola yöntemi 2

Nerede kalmıştık?

Evet, ben bizim evdeki insan yavrusundan yaka silkmiştim. Havada uçuşan yemekler (ulen o ıspanakları sekiz su yıkadım ben, nankör!), anneye el kaldırmalar (bababababba), bağırmalar (kimden öğreniyor bilmiyorum ki:P halbuki ben ne mülayim kadınım:P), tutturmalar, zırlamalar, laf dinlememeler, söz kesmeler….


Disiplin şart olmuştu!

Kimse bana el kadar velet demesin, dalarım. Tepemize çıktı yeminlen! Babasını dinlerdi, şimdi onu da sallamıyor (ya da uyuyakalıyor:P) Şimdi kıçını döner gider, yarın odasının kapısını çarpar gider, daha büyüdü mü evin kapısını çarpar gider. Erkek çocuğu aman diyim!

Eee fiziksel şiddete de karşıyız karı koca (evet biz psikolojik şiddetten yanayız, İlker mırmır konuşmak suretiyle beyin mıncıklaması yapıyor ben sayıyorum olmadı bağırıyorum, bir mıncıklama da böyle, ambale oldu çocuk hani yakında “dövün lan beni Allah aşkına dövün de kurtulayım bu işkenceden” diyecek) dolayısıyla fırından yeni çıkmış dumanı üstünde bir yönteme şiddetle ihtiyaç duyduğumuza, günün çorbası ailesi adına bizzat kendim karar verdim.

Mola yöntemi.

31 Ekim 2012 Çarşamba

Çok faydalı bilgiler veriyorum, sonra ben okumadıydım kaçırdıydım diyeni çok pis tepelerim: Mola yöntemi - 1

Tatil iyiydi, hoştu da, artık sürekli bir arada olmanın verdiği mutluluğun sarhoşluğu mu desem, şımarıklık mı desem ne desem bilmiyorum, Arca söz dinlemez oldu. Belki kısıtlı zamanda görmezden geldiğim bazı kaprisleri, sürekli birlikte olduğumuzda çekilmez olmuştur, bilmiyorum ama canımdan bezdim, saklayacak değilim.

Duymazdan gelmek onda, anneye bağırmak, karşılık vermek onda, annenin yaptığı yemeğe burun kıvırmak onda (ıspanağın içine koyduğum küçük havuç parçaları rahatsız etmiş beyefendiyi, elime vurduğu gibi bütün mutfak duvarını ıspanak yaptı), puzzle’ın parçalarını yırtmak onda, sebepsiz yere ağlamaklar, asabiyetin zirvesi hep onda.

“Başlarım lan fucking four’una” diyesim geldi kaç kere ya sabır çektim, olmadı. Sineye çektim olmadı, karşıma çektim, iki çift laf ettim olmadı. İlker bile sesini yükseltti ki hiç huyu değildir, evin manyağı benimdir.

Siz de regl öncesi kurt kadına dönüşenlerden misiniz?

Evet mi? O halde yalnız değilsiniz. Bir tane kurt kadın da bizim evde var. Ben böyle değildim, gergin olmazdım. Son bir yıldır artık hormonlar mıdır, yaş mıdır, nedir bilinmez bir hafta kadar hanede terör estiriyorum. Bambaşka birisi oluyorum ve orada bağırıp çağıran ağzından köpükler saçan kadından çıkan ruhum sahneyi karşıdan seyrettiğinde resmen hayretler içinde kalıyor. Ve o gerginliğimi Allah seni inandırsın durduramıyorum. Üstelik bu asabiyetime anlayış göstermeyenin de canına okurum, zerre vicdan yapmam! O kadar diyeyim.

30 Ekim 2012 Salı

Dumur diyalog #77

Tatil monologları devam...

Anneannesinin teklif ettiği çikolata için "ananecim çok çikolata yemek zararlıdır!"
(Arkasında durduğumu fark ettiğine kalıbımı basarım, pis cüce!)

"KOLİ GELDİ!" ... Ege Sepeti'nden

Yurtta kaldığım son iki sene eve çıkmayı çok istemiştim. Elvan'la ev hayallerimiz vardı. Allah biliyor ya İlker'le müstakbel evimizi o kadar hayal etmemişimdir. Yıllar sonra annemlerin eve çıkmayayım diye Elvan'ın anneleriyle işbirliği yaptığını öğrendim. Birbirimizsiz çıkmayacağımızı bilirlerdi. Yurtta kaldık.

Yurt insana çok şey öğretiyor. Tam yatakhane gibi değil, ev hiç değil. Arada derede kalmış bir toplu yaşam. Yurt günlerinin en güzel tarafı memleketten koli gelmesiydi. Koli mühimdi. Kimin kolisi geldiyse onun odasında toplaşılır, anne sarmasından, böreğinden nasiplenilirdi. İlk yılımızdı, Emel'e Kırşehir'den annesi koli içinde kestane göndermiş. Kestane yav, iki adım yukarı çıksan Taksim meydanında zilyon tane kestane kebapçı bulursun. Ama yok Emel'in annesinin gönderdiği o kestaneler gecenin bir vakti öyle iyi gitmişti ki, bak hala hatırlıyorum.

iyi bir kitap gibisi yoktur... bir de dost... unutmadan bir de yağmur...

Yağmur öfkesini aldı. Ayların öfkesini. Şimdi dingin bir ritmle yağmayı sürdürüyor. Lodosun öfkesi günlerdir dinmiyor. Hala deli deli esiyor.

Arca ile sızmanın en güzel tarafı - belki de en kötüsü - gece yarısına doğru uyanmaktır. Eğer uykusuzluğuna eşlik edecek iyi bir kitap varsa sorun yok. Kuvvetle muhtemel kanepede sızmış İlker'in uyku sesleriyle (bak kesinlikle horultu demiyorum, uyku sesi onlar) saatlerce okuyabilir, şükretmek için sebeplerin olmasına şükredebilirsin:) Bitki çayın demlenirken arada bir yazı molası bile verebilirsin.