20 Temmuz 2008 Pazar

bir yol hikayesi - bölüm 5 : heyecana devam

Usta dedi ki "I IH ben yapamam, merkez servise götürün bunu" hadiii... kaldık düdük gibi ortada. olsun bizi kimse döndüremez yolumuzdan. Kekova turuna çıkacağız! eşyaları aşağı bıraktık, arabayı Petera teslim ettik, kiralama şirketi akşam bir transfer aracı ayarladı bize, 7 de alacak, kayaköye götürecek.
Kekova turu berbat başladı, çünkü tura kara yoluyla başladık. benim bulantım filan yokken kusacağım, öyle kötü kullanıyor arabayı, sanırsam şoför öküz genleri taşıyordu. Dedim ki mızmızlanma hamilesin sana öyle geliyor. Yok ayol indik çoluk çocuk herkes perişan. Deniz böyle sallamaz adamı. Kekova turu muhteşemdi. gölgeyi katık bütün gün yattık, hemen her yerde denize girdik. Tekneden atlayamıyorum, acaip koyuyor ama olsun denize girebilmek bile muhteşem. derken farkettim ki fotograf makinasının hafıza kartı laptop da laptop da evde kalmış!!! buyrun burdan yakın! dolayısı ile kekova turuna ait tek fotograf aşağıdakinden ibaret.

Yemekleri tufan beğenmemesine rağmen bence teyzenin köftesi müthişti. yemekten yana hiç sıkıntım olmadı, zaten deli gibi yiyorum. Teknede cepimde dünya kadar ofisten mesaj vardı. Fena çok fena bakanlıktan garanti belgesi dönmüş. Ankarayla istanbulla konuştum, acayip sinirlerim bozuldu. Dedikleri herşeyi tam yapıyorsun, onayını alıp, tamam deyip tatile huzur için çıkıyorsun, hadii bilgisayar bul çalış diyorlar sana. akşam turdan yine genleri bozuk şoförle döndük otele. Peter sağolsun bilgisayarını verdi, yapabileceğim kadarıla 1 saat uğraştım, ilker Kaşa inip hafıza kartı aldı. Orçun otelin önünden denize girdi, arabanın biraz gecikeceğini öğrenen ilker kendisine katıldı, şen şakrak işler düzeliyor derken, transfer araç 7 de gelmesi gerekirken tam 9 da geldi. içinden hayatımda gördüğüm en kaba insan çıktı, ilker adamı dövmemek için nasıl bu kadar sabırlı oldu hala bilemiyorum. Bir de yanlış anlaşılma olmuş diye yalan söyledi. Virajlı yollarda birkaç kaza tehlikesi atlattık, bir defa ilker arabayı sağa çek, telefonla öyle konuş diye adamı tersledi, zeynep arabada hamile vardan yaşamak istiyoruma kadar türlü şikayetlerde bulundu, ilker adamı dövmesin diye sarsıntıyı bahane edip öne yanına geçtim. Fethiyeye geldiğimizde öküz insan arabayı başkasına verip defoldu gitti. yerine gelen adam acayip neşeli bir şöfor, ondan öğrendik ki öküz herif patronmuş, ve 5 te fethiyeden kaşa doğru yola çıkması gerektiğini bildiği halde 7 de çıkmış. güç bela Kayaköyde Kaya misafirevine vardık, saat 11 di ve yemeğimiz odalarımız hazır bizi bekliyordu, Orçunun "iyi akşamlar herkese" narası tüm tatilin esprisi oldu. Korkunç akşamın üstüne otel ilaç gibi geldi. Sahibi Filiz hanım dağcı, İngiliz arkadaşının oteli olan bu evi dara düşünce geçen yıl almış, annesi babası ile birlikte işletiyor. İşi yükü ağır ama yemekler servis öyle özenli ki insanın istemeye istemeye yaptığı iş böyle olursa istese neler yapar diyesi geliyor. Hayatımızın en güzel uykusunu çektik, mis gibi dağ havasıyla birlikte.

8 Temmuz Salı..
Sabah kalktığımızda birşeyin farkına vardık, dağ başındaydık ve arabasız 6 kişiydik. Küçük bir otel ve zeyneple ikimizi tedirgin eden köpekler... arabanın akşam fethiyeye getirileceğini öğrenmek biraz rahatlattı ama oyalanmamız gerekiyordu. Babam buraların tandırının meşhur olduğunu söyleyince yürüme mesafesinde bir tavsiye aldık. Akşam üzerine kadar kimi havuza girdi, kimi okey oynadı, sonra gydik spor ayakkabılarımızı çıktık yollara. 400 metre denen heryere en az 2 km vardı, kuşkusuz yöre halkının mesafe tayini biraz zayıf.. sonunda bulduk lokantayı, bu defa yemek konusunda benden daha hamile hassasiyeti olan tufan kuzu kokusuna dayanamayıp aç kaldı. Protein niyetine götürdüm etleri, epey de güzeldi aslında. üzerine bir güzel uyumuşum ooooh. arada ofisle görüşmelerimden ve de sinir bozukluklarndan bahsetmiyorum tabi. Akşam ilker minibüsle fethiyeye inecek, arabayı teslim alacak. Koşarkn yaşlı bir çoban teyze ; " ya yiyonuz yiyonuz, şişiyonuz, sonra koşuyonuz annamadım ben bu işi" diye kocama laf atmış. ilker de "yok teyzecim dolmuş arıyorum, burdan mı geçiyor" diye sormuş, cevap "ben daha fethiyeyi görmedim kayaköyden çıkmadım ki" olmuş. TV den zayıflamak için şehirlililerin koştuğunu spor yaptığını filan biliyor da daha 10 km uzağı görmüşlüğü yok, yurdum insanı işte..
Vee.. ilker arabayı getirdi, nasıl da özlemişiz özgür olmayı, akşam bunun şerefine Hisarönüne indik.
düşük kaliteli İngilizlerin mekanı olmuş zorlama bir tatil beldesi havası hakimdi. barlarda oturasımız bile gelmedi. Nerde Kaşın samimiyeti nerde buranın sıradanlığı..
neyse birgün arayla planlarımıza devam edebiliriz, yarın Ortacadayız ama önce Saklıkent ve Tllos.

1 yorum:

minikkus dedi ki...

fethiyenin sadece adı varmış ben onu farkettim. orda gidilecek tek yer kayaköymüş sanırım ve siz de en dogru secimi yapmışsınız hacı;) dağ havası nasıl da güzel geliyo diimi, bide köyün insanları, ortamı, yemekleri filan. bidaha o taraflara gitmem tabi, cünkü akdenizi sevmiyorum onu anladım, ama kayaköyün yeri ayrı;)